Kendimi ifade etmekte hiç sıkıntım yoktur ama bazen
konuşmasını beceremem ben. Türlü türlü insanlar girdi hayatıma, hepsi aynı şeyi
dedi bana; demek ki haklılar. Konuşmanın ortasında yersiz yersiz dalıp giderim,
giderim de bir türlü geri gelemem. Belki de her seferinde gidip bir daha
dönmemek üzere yola çıkarırım kendimi ama hep bir şeyler girer araya ve geri
dönerim.
Yazma konusunda iyiyimdir. Bak bunu başka bir zaman benden duyamazsınız kıymetini bilin. İyi yazarım. İstediğim zaman kendimin de karşımda ki okuyucunun da gelmişini geçmişini sikerim. Sert gördüm, sert sevdim her şeyi. Hoyratlığım, bu sert esişim; kimseye bağlanamadan savrulup gidişim bundan.
Normalde haberleri pek izlemem, bugün denk geldim. Senin
haberini çok görmüştüm tivitırda filan ama hiç okumamıştım. Kızma kızım bana,
böyle olmak zorundayım ben. Ama yine de sen kazandın, senin haberin çıkınca
takılıp kaldım sana. Kimsin, nesin, necisin bilmem. Adını bile bilmiyorum,
aslına bakarsan bilmekte istemiyorum. Her şeye yeterince anlam yüklüyoruz
zaten. Şimdi bir de adın bir türküye hayat vermiş olur, hayatım boyunca onu
dinler seni düşünürüm. E o bakışlarından sonra adına bir türkü yazılmamışsa da,
bütün enstrümanların amına koyar senin adına nesilden nesile yayılacak bir
türkü yapmak için kendimi paralarım. Ben korkağın tekiyim kızım, sen siktir et
beni. Hem bi kere sen çok güzelsin/güzelmişsin/güzeldin… öldün artık sen,
yoksun. Toprak olup o inananların inandığı yere gittin. Ya kusura bakma, böyle
boktan cümleler kuruyorum ama benim de saçlarımla eş zamanlı inancım azaldı. Yo yo, lütfen az dur sözümü
bitireyim. Hâlâ inanıyorum, beni dinliyor yaradan biliyorum. Hatta acılarıma
ortak oluyor. O’nun da üzüldüğünü biliyorum.
Âh.. ne çok öldüler biliyor musun ey hatun. Ne dostlarım
gitti. Eminim ki sen de el salladın benim gibi. Eminim ki acılardan bıktığın
bir an, kısa süreli de olsa düşündün benim düşündüğüm zırvalıkları. Ama bana
borçlusun, böyle boğazımda bir düğüm bıraktın. Nasıl götüreceğim şimdi ben o’nu?
Nasılsın? Sende bu sorudan nefret ettin mi benim gibi. Sende sana “nasılsın” diye soranların bağırsaklarını söküp onları kendi bağırsaklarıyla tavandan asmak istedin mi? Gerçekten istemedin mi? Ne yani, sen sadece bu soruya sıkılmakla mı yetindin? Ah be kızım. Niye böyle yaptın. Bak şimdi o’na da sıkıldım biliyor musun.
Nasılsın? Sende bu sorudan nefret ettin mi benim gibi. Sende sana “nasılsın” diye soranların bağırsaklarını söküp onları kendi bağırsaklarıyla tavandan asmak istedin mi? Gerçekten istemedin mi? Ne yani, sen sadece bu soruya sıkılmakla mı yetindin? Ah be kızım. Niye böyle yaptın. Bak şimdi o’na da sıkıldım biliyor musun.
Gömdüler dimi seni şimdi bi yere. Attılar üstüne toprak.
Sana bir şey diyeyim mi, nereye defnedildiğini bilsem gelirdim ziyaretine, ama
bilmek istemiyorum. Gelmeyeceğim yanına. Bak orada seslen ‘Kübraaaa’ diye, bir
kıvırcık saçlı biri çıkacak karşına. O da öldü. O’na da bunları yazmak istedim
ama yazamadım. Onunla konuşuyordum, konuşabiliyordum. Nasıl da umut ediyordu
biliyor musun. Ben bende tükenmek üzere olan umut ateşini onun inancı sayesinde
alevlendirmiştim. Ama ne oldu, o da gitti. Giderler, gittiler.. Sende gittin,
sende gidecektin. Ha bu arada hazır seslenmişken, Kübra’ya, Cengiz’e, Yavuz’a,
İbrahim abime, Sedat abime, Fatih’e benden selam ilet. Cengiz’in elimde gördüğü
ve vermediğim tespihimi toprağının oraya gömdüm, bulamadıysa söyle de tam o soy
isminin o tarafa dibe doğru gömdüm. Betül’e söz verdiğim gibi her gelişimde
sakız getiriyorum ama geçen seferkinde unutmuştum kusura bakmasın. İbrahim abi
bana sikmişim dünyanın anasını takma kafana hiçbir şeyi demişti, sözünü tuttum.
Dünyanın rahmini sikmedim, bizzat kendim girdim; artık oradayım. Dediği gibi
gamsız enteresan bir şey oldum. Ama bana kızmasın, arada söyleniyorum ama
inanıyorum. İnanmak istiyorum.
Neyse, çok kafanı şişirdim dimi. Bana yazmak istiyorsan mail
adresim şu köşede, beklerim her zaman. Ha unutmadan, sen çok güzelsin be
kızım.. güzelmişsin. Güzeldin…
dipnot: yine beceremedim.. yine sildim. beni affet kırmızı rujlu hatun.. yine itiraf edemedim.
haklıydım. sen gerçekten güçlüymüşsün. ben on saniye bile dayanamadım..
dipnot: yine beceremedim.. yine sildim. beni affet kırmızı rujlu hatun.. yine itiraf edemedim.
haklıydım. sen gerçekten güçlüymüşsün. ben on saniye bile dayanamadım..
Çok fena.. İlk kez bir blogda okumuştum haberini.. Bugün de duydum ki vefat etmiş.. Tarif edemiyorum sanki bir yakınımmış gibi üzüldüm.. Allah ailesine sabır versin. Mekanı cennet olsun. Sen de ne güzel insansın anıp onurlandırdın hiç tanımadığın birini..
YanıtlaSilkızgınım ona..
Silkarşılıklı bir çay içmeden çekip gitti / gitmiş
Sen yine de iki bardak çay iç.. Biri ona biri sana olsun ruhu şad olsun...
SilÇok canım sıkıldı çooook... O kadar gençti ki... Biz kendi dertlerimizle, boktan ve boştan hayat gailelerimizle başa çıkamazken. O hayata, acılarına dimdik duruşu ile tokadı vurdu yüzümüze! Pıffff isyanım büyük... Kalemine sağlık. Sevgiler...
YanıtlaSilbilemezsin cancan..
Sil"biz kendi dertlerimiz" diye ufalttığın şeylerin altında kim bilir ne dertler yatıyordur.
bu yazı çok daha uzundu aslında.. altta belirttim ya notta
öyle işte..
kimin titremedi ki içi,dışı:(
YanıtlaSil..
Silgittiler
Ne denir ki şimdi ...
YanıtlaSilbiz de susarız o zaman..
Silmalesef bende çok üzülenlerden biriyim her zaman yorumlarımla yanında olabildim ancak umut olsun istedim ama birşeyler de ilerlemişken olmuyor dönüşü ,çok zor işimiz allah tüm bu hastalara şifa versin ben yenengillerdenim rabbim tekrarlatmasın korusun bizleri.fisun çok pozitifti herşeyin en güzeline layıktı ama diğer dünyası için umuyorum ki rahattadır inş mevlam rahmet eyleye...
YanıtlaSilseni anlayabiliyorum.. hakkaten bak, laf olsun diye değil
Sildiğer dünya?
bilmem..
Kim kalmış ki, herkes gider. Ama sanki iyiler daha erken gider...
YanıtlaSiliyilerin erken gittiği çok doğru..
Silaltına imzamı atarım
Hic canli canli gormedigin, sesini duymadigin bir insan icin icim oyle yandiki... instagramdan daha once yazdiklarini okudum sonra. Okudukca dibe battin. Okudukca kendime kizdim hemde cok...
YanıtlaSilSurati asik gezmelerimin, sebepsiz yere depresif takilmamin, migrenim tuttu diye karanlik odalara kapanisimin ne kadar zavallica oldugunu gorudum. Guzel olan seyi simdi yasamak gerek onu gordum yarinimizin garantisi yok. Bir yazisinda yeni aldigi kiyafetlerini ozene bozene giyip bakkala ekmek almaya gittigini yazmisti kirmizi rujlu kiz. Cunku bizler gibi yeni ve guzel olan kiyafetini giymeye deger bir ani beklemeye vakti yoktu. Oyle diyordu... okudukca daha neler neler diyordu...
bana oyle cok sey ogrettiki...
Onu en iyi ben anlarm Sezen..
Silyukarıdaki verdiğin kıyafet örneğinin de sebebini çok iyi anlayabiliyorum.
küçük yazdığım yerde dedim ya, bir şeyler daha yazmıstım buraya ama sildim. yine itiraf edemedim..