28 Mart 2013 Perşembe

-OH OLSUN-


Bir ömrün zamanın akıntısına kapılıp sürüklendiği,
Ya da bir balığın oltanın ucunda çırpınarak can çekiştiği,
Yani nasıl çizersen, nasıl tanımlarsan tanımla bu sevdası eskimemiş resmi,
Ne demli çayımın şekeri,
Ne sakalımdaki kepek,
Ne sigaramın dumanı, közü, önümde duran masa,
duvardaki saat, sana yazdığım şiirler..
Hiçbirini göremeyeceksin..
Oh olsun!

t.yazıcı

26 Mart 2013 Salı

Heey! , kimsin sen ?





Sahi sen gerçek misin ?
Gözlerini görüyorum iki de bir
Bir varmış
Bir yokmuş gibi
Geceleri görünen
Kayan yıldız gibi
İlk aklımdan geçen..
Sahi , sen kimsin ?
Kapılarını kapadığım yerleri,
Serde kalan hisleri
Ve tutulmaları
Bir dolunay edasıyla
Ve kaçmalar
Ve susmalar
Sakladıklarımı yere dizen.
Korkar mısın ?
Bir kibritten yada ateşten
Üfler misin yanan bir kora alevlensin diye
Yada açar mısın yüreğini ateşi seviyor diye.
Sahi , nereden geldin sen ?
Cümlelerini , tümleçlerini , yüklemlerini
Her bir parçanı bırakarak mı geldin.
Gönül sokağının önünden,
Acılarımı biriktirdiğim o mazgal kapağı
Ve söndürmüşken yanan mumlarımı
En karanlık yerimden
Kapamışken perdelerimi
Bir yakamoz edasıyla
Hangi ara
Ve ne zaman dizginledin yerimi.
Sahi gidecek misin ?
Sitemlerimi sereyim ayaklarının önüne
Giderayak üzerime sinen
Az biraz senden
Ve sevmelerimi içine katarak
Hoşçakalsız habersiz..
Sahi gülecek misin ?
Derin bir iç çektirerek
Önce sol
Sonra sağ gamzenle
Hayatıma bir hoş geldin diyerek
Ve tamamlayamadığım
O son şiire
Bir hayat vererek..

t.yazıcı


25 Mart 2013 Pazartesi

- GÜLE GÜLE -



Güle güle git Gülüm,
Güle güle bile demeden..
Öylesine git ki hayatımdan
Ne sesinin tonunu hatırlatsın notalar,
Ne bir çınıltı kalsın kulağımda senden yana,
Sen öylesine yit ki mesela,
Bir satır olsun yazamayayım hakkında bir daha,
Hüzün kokulu bir mezarda bitmesem de ben,
Sen öylesine bit ki mesela,
Depozitosuz bir sise gibi atılsın bu sevda
Cevre dostları toplasınlar kuytu bir çalılıktan,
Top oynasın mahallenin fakir çocukları yada,
Ve ben gözlerimi her yumduğumda,
Saçların kapatsın yüzünü,
Öylesine sil ki gözlerimin önündeki gözlerinin görüntüsünü,
Bir tek ben ıslanayım;
Kirpiklerimdeki yağmurun sağanağında..

t.yazıcı

22 Mart 2013 Cuma

Dünya Şiir gününüz kutlu olsun!





Dünyanın en huzur veren şeyi nedir biliyor musunuz , insanın sevdiğine onun gözlerinin içine bakarak onu sevdiğini söylemesi. Yalan yok , uzun oldu bir çift gözün içine bakıp kaybolmayalı ve hatta şiir okumayalı..
Çok şiir yazdım , kimisinde eski yaralar kimisinde kara sevdalar ama en güzeli sevdiğimin gözlerinin içine baka baka ona okumak oldu..

Çoğu kez şaşkınlıkla karşılandım biliyor musunuz. Siz kadınlar nedense şâir / şiir seven yazan erkeklerden pek haz etmiyorsunuz.  E ben ne yapabilirim bu durumda ? Hoş , günün her saati şiir yazıyor okuyor değilim ya. Yerine göre naif espiriler de yaparım geyiğin dibinede vururum. Ama hep şu oldu , karşılaştığım insanlar hep edebiyattan / şiirden bi’haber..
Sen istediğin kadar ortamı yumuşatmaya çalış bi süreden sonra kadının sıkıldığı anlaşılınca ve bunu vücut diliyle de ifade edince mecburen şahsım adına söyliyeyim dengemi şaşırıyorum.

Düşünsenize , ulan tam girmişsin olaya gözler gözlerde yapıştırmışım Nazım ‘ dan “benim en büyük kudretim,senin sahiden şehrimde olduğunu bilmek.” cümleyi bitirmeden bana diyor ki;
“Tolgaaa hadi kalk Bakırköy sahile gideliiimm , bana vafıl ısmarla..”
Ben ne diyorum ; “ Senin ruh halini siiieveyimm! “
Üç gün sonra ; “ Tolga ben emin değilim “
İki gün sonra ben “ ben eminim , hoşça kal “

Zor , siz buna ruh eşi dersiniz ben “şans” derim.. İnsanın her türlü şansı yerinde olmalı.
Bu yazıyı bu sabah yani 21 Mart’ta yazacaktım “Dünya Şiir günü” sebebiyle ama fırsatım olamadı şimdiye kısmet oldu. Buradan tüm herkesin bu güzel gününü kutlarım..

Eğer bir sevdiğiniz varsa gidin hadi onun gözlerinin içine baka baka onu sevdiğinizi söyleyin. Ona şiirler okuyun.. Sevmek ve sevilmek dünyanın en güzel duyguları..
Durmayın , kendinizi hatırlatın
Durmayın , göğe bakalım..

19 Mart 2013 Salı

Gençliğimin katili part 6 : "İdris Abi"




Yazacak bir sürü şey planlayıp yazıya bir türlü girememenin sıkıntısı içindeyim beş dakikadır , şuan o sıkıntı hali gitti biraz daha iyiyim.

Bugün eve doğru geçerken bir grup çocuğun ellerinde top , yana yakıla boş yer aradığını gördüm top oynamak için. Şanssızsınız be koçlarım , boş araziyi bırak üç dört ağaçlık yerleri kesip, hemen bir artı bir evler dikiliyor onların yerine.. Sanırım kendimi “şanslı” olarak tabir edebileceğim tek konu bu..

Mahallemizde de çevremizde de bir sürü boş arazi / düzlük vardı arkadaşlarla top oynardık. On iki yaşındaydım. O zamanlar okuldan çıktıktan sonra mahallemizin marangozuna gidiyordum. Marangoz diyip geçmeyin çok saygı duyulacak bir iş , çok yorucu çok emek isteyen bir iş. Ben genelde taşıma işine bakıyordum , kesme biçme biraz daha tecrübe gerektiren şeyler ki Salim ustanın dediğine göre benim bileğim yatkınmış böyle işlere.

Tam akşam çökerken bütün mahallenin çocukları toplanır aralarında maç yapardı , ben elimde kereste onları izlerdim. O izlemenin verdiği huzur mu desem huzursuzluk mu desem çok tuhaf insanı alıp götürüyor uzaklara. Neyse ki bu eylemim çok uzun sürmüyor, her dalıp gitmemde Salim ustadan kafaya bir şaplak ya da göte bir tekme yiyodum “ hadi len pezevenk uyuma taşı şunları “ … İş çok yoğundu yeni yeni siparişler almıştık ve biten malları mecburen teslim ediyoduk. Bigün caddenin sonuna doğru bir eve ahşap birkaç malzeme götürdük Salim ustanın oğluyla İdris ağabey. Bak aklıma geldi ulan İdris ben senin tipini sikeyim pezevenk! Senden on yaş küçük birine her saat başı tipini siktiğim denir mi , yavşak! Ulan nasıl yer etmişse içime .

Vardık eve , ben üç tane sandalyeyi kaptım çıkartıyorum yukarıya ikinci kata , kapıyı tık tıklattım bir kadın açtı kapıyı öyle dondum kaldım. O yaşımda niye böyle olmuştum hiç bilmiyorum öylece baka kalmıştım ona.. Çok güzeldi ya , halâ dün gibi aklımda..
Gözleri ceylan gözü , burun dersen fındık gibi, bir güzel gülüyor ki…….
“Şöyle içeri getir canım dedi “ bendeki şaşkınlığa takılmış bir ses tonuyla.
“Diğerlerini İdris abi getiriyor abla diğer üçünü yarın ben getiririm” dedim. Ve gördüğüm o en güzel gülüşün gamzelerini görünce nasıl dalmışsam kafamı okşayarak “ağır gelir sana hepsini sen getirme dedi.” Boş dururmuyum ?

Akşamı zor ettim . İşten çıktıktan sonra arkadaşlardan gelen türlü türlü gezme / tozma teklifini reddettim. Ulan daha oniki yaşındasın o kurduğun hayaller ne öyle. İki elimi kafamın arkasına atıp tavana baka baka onu düşünüyordum. Aradan geçen onüç sene hala o bakışları aklımdan çıkarmadıysa bir insan hakikaten çok bakıyordur..
Okuldan sonra hemen attım kendimi dükkana , ve her zaman ki gibi “geldi yine tipini siktiğim” gibi mütevazi bir karşılamayla dükkana ayak bastım. Salim usta seslendi uzaktan ;
“Oğlum o kafandaki jöle ne kime artislik yapıcan git yıka şunu saçın başın batmasın”
“ Usta okul için yaptım sabah saçımı şu sandalyeleri götürüp getireyim de öyle yukarım”
Kaptım üç sandalyeyi götümden nefes ala ala götürüyorum , kalbim güm güm güm yerinden çıkacak anasını satayım. Gittim kapıyı o açtı yine , üst baş toz toprak olmuş ama saç jöleli..
“Şey sizin sandalyeleri getirdim de”
İçeri davet etti beni , aynı odada duruyorduk ulan çok güzeldi be.. Nasıl dedim bilmiyorum “adın ne senin” diye sordum ,
“saçların ne güzel olmuş senin , sen mi yaptın ? “
“şey ben adını sormuştum da”
Muazzam bir gülümseme sonunda , “ Adım Bahar , ya senin ? “
“ tolga benimde tolga “
“Hadi bakalım ellerine sağlık Tolga’cım çook teşekkürler”
Kafamda uçuşan kelebeklere aldırmadan dükkana doğru gidiyordum..
Dükkana gittiğimde İdris abi aynen şöyle dedi
“ Oradamıydı la o gacı “
“ Hee oradaydı ne yapcan “
“ Ulan kaymak gibi garı ne kayarım ona biliyormusun “
“ Abi deme öyle sanane , git bak işine “

İdris ağabeynin o ağzından çıkanlar benim hayallerimi bir çırpıda soldurmuştu. Neden kaymak istemişti ki ona ? Çok güzeldi lan!
O günden sonra hergün kafam joleli geliyordum dükkana . İdris abinin Bahar’la olan fantezilerini dinleyip geçen 2 haftadan sonra İdris’e keresteyle dalıp işten ayrılmıştım. Mahalleden arkadaşlara da beni sordurtmuştu iki gün denyus , koca cüssesiyle beni kovalasa ne olur anca arkamdan bağırır “ kaçma lan yarraaam “

İdris abinin o dengesiz hayalleri yüzünden Bahar’a hep çekimser yaklaştım. Hayatımda ki en güzel gülen insan olarak sol mememdeki yerini hala koruyor.
Onu en son ikibinaltı yılında Bakırköy carusselde görmüştüm . Benden yaklaşık onbeş yaş büyüktü ama yıllar gamzesini hiiç ama hiç soldurmamıştı..
 ve bir şiir yazmıştım..
İşin güzel yanı yıllar sonra birbirinizi görseniz bile , sen hala öyle utangaçlıkla ona bakarsın oda hala o küçük çocuğu sever gibi sana kısık gözlerle buğulu bakar..

- TOZLU YAPRAKLAR -

Toz dolu anısı çocukluğumun.
Elleri gibi yüreği küçük
Sokak köşesi kadar içten

Seni görüyorum o köşeden
Yapraklar gizliyor beni
Yollara sövüyorum
Alıp götürürken seni

Gözlerin değiyor yine
Ellerim büyüdü sen bilmesen de
Her mevsimi Bahar bilsem de
Son Baharım sendin
Gözlerin tozlu
Bakışların yaprak yaprak
Ha döküldü
Ha dökülecek..

t.yazıcı
2006 Mayıs


 Dün öyle denk geldim yılmaz erdoğan’ın şiirine ..
Tebessüm ettirdin beni yine Bahar,
Zalım Bahar..

17 Mart 2013 Pazar

- MERHABA ÖLÜM -


Böyle boşlukta geçen hergün, puşt zulasinda patlayan bir silahın mermisi gibi, delip geçiyor donuk gözlerimi..
Sanki öleli çok olmuş da, altı mühürlenmiş bir raporun gerekçesini veriyor silahın kalibresi..
Ve böyle her ahh ulan değişimde,
Bir cesedin soğukluğunda sönüyor yüreğimin ateşi..
Sen yoksun, ve ben yine bir başımayım..
Soluğumun buğusunda resmini yapıyorum cam kenarında.
Pencerenin altından sızan rüzgarı, ve her gece bana yastık olan çantamı bir tek ben tanıyorum..
Yanan mumun ışığında gölgemi gölgene benzetiyorum bazen,
Yani avare bir beyhudelik işte..
Ve işte hep böyle anlarda aklıma gelir ölüm..
Ama öyle pisi pisine değil, kanımın son damlasını namludaki merminin barutuna akıtarak,
Ve atılmamış o son kahkahayı, 
Resmedilmemiş son tebessümü,
Gözümdeki son ışıltıyı,
Çıkacak son nefesime katarak... !

t.yazıcı
09.07.2008
03:11

13 Mart 2013 Çarşamba

- SEN GİTTİN -



Bu sefer sustum..
Ki kelimelerim sustu , gidişlerim , kalmalarım hepsi sustu
Koyuverdim bir dalıp giden gözün rimeline neticemi.
Konuşsam bir şey değişir miydi ?
Ki, ne yazarım bilirsin..
Bilirsin de “de hele” demezsin bilirim..
Bilirsin de yine de “kal “ dememi istemezsin.
İstemezsin susmalarımı , ağır gelir bakışlarım..
Bakarsın ya bana , işte öyle put gibi kalırım..
Kalırım da kime
Kime , neye , niye
Niye gittin ?
Sen gittin ben sustum
Sen gittin ben kaçtım
Sen gittin ben korktum

“ Sen gittin ve herkes ölmeye başladı.. “

11 Mart 2013 Pazartesi

Bloğum Dergisi Mart sayısına konuk oldum




Selam dostlarım..
Bloğum dergisi Mart ayında nacizane bir yazım var , dilerseniz bir göz atın..
Başlık ; " Parçalanmış Gülüşler "
İyi bakın kendinize..
Güzel , güneşli günler sizinle olsun.

8 Mart 2013 Cuma

Hoşçakal Kıvırcığım..


Hayat..!
Çok insanla tanıştım , çok kişiyi tanıdım yada tanımaya çalıştım. Çoğunu unuttum belki de onlar da unutmuştur beni bilmiyorum.. Ama bazı insanlar vardır aklının , zihninin , sol memenin oraya yerleşir. Sen bunlardan biriydin biliyormusun güzel dostum..


Zaman..!
Çabuk geçiyor be.. Sen hiç bir trene yanından geçerken rüzgarını hissetmek için yanaştın mı ? Zannetmiyorum. Ama bu aralar ben çok yapıyorum. Bilsen bunu " Allah akıl fikir versin vallahi Tolga delisin ne diyim ki " derdin benden illallah etmiş bi şekilde, bilirim.
Hoşuma gidiyordu seninle uğraşmak seni gıcık etmek ne yalan söyliyeyim.. Hakikaten ne yalan söyliyeyim bilemedim şimdi..


Seni hep takdir ettim biliyormusun.. İnsan hiç mi "ah" etmez be kızım.. Hiç mi isyan etmez. Niye bi kere de "Gel hayde bu sefer sana eşlik edeyim de şu hayatın ..... " demedin nokta nokta koydum çünkü ben çok pis söverim bilirsin , sende her seferinde bana kızarsın.. Ama ne yapayım yaradılışım bu.. Sanırım ben acıyı nasıl sözle vuruyorsam dışarı seni de biliyorum hep el açtın...
Şimdi ben ne yapayım söyle Kübra , nerelere vurayım kimi keseyim de bu sol mememdeki acı çıksın gitsin.. Tüm dünyanın yediceddine sövsem , kadere sövsem seni geri getirir mi ! Bilsem ki getirir gider en kuytudakini bile bulur söver geçerim anasını satayım bilirsin.. Bilirsinde etme dersin bilirim be Kübram.. Bak koca adamı gece gece ağlattın , revâ mı bu.. Ulan nasıl da pis ağlıyormuşum meğer , salya sümük!


Bilsem açmazdım bu nahlet feysbuku! Ne bilirdim ki açınca sen gidiceksin..
Ne bilirdim ki beni ve tüm sevdiklerini arkadaşlıktan komple çıkarıp gideceksin..Üzülürsün diye söylemedik sana diyorlar birde dürzüler!


Hadi oyunu sevmezsin bilirim ama kapatıp feysbuku açayım , ceeeee de çık yine. Bak vallahi çok uzun süre sövmücem kimseye. Vermiyeceğim sözleri tutmam ben.
Hadi kalksana , kaaaaalllkkk! Daha Kabataş sahilde bir çay borcun var bana.
Kalk ulan , yaşamaya çok üşeniyorum ben, bi el ver..
Kübra kalk hadi be..
Son dakika gollerini hep mi biz yiyeceğiz , bir seferde biz doksana takalım..
Hoşçakal.. Laf olsun diye demiyorum hoşçakal be güzel insan..
Hoşçakal güzel dostum..bacım..arkadaşım..
Hoşçakal kıvırcığım.

2 Mart 2013 Cumartesi

Bir mimdur oy epeyce mumdur





Gecenin bir vakti diye başlayasım var , öyle alıştım ki gözümü kapayıp gecenin bir vakti yazmaya.Önceleri niye yazamıyorum diye içlenirdim , meğerse yazdıracak bir şey yokmuş. Az önce Behzat Ç. de bir senarist yazamadığı için kendini öldürmüş , aynı ben. Geçen durdum durdum bir şey yazamayınca masada duran su şişesine vurdum. Ama hiçte filmlerde ki gibi olmuyormuş , elimin tersiyle vurdum tam kapağın oraya geldi birde su yere döküldü yarım saat yeri sildim sonra başladım kendime sövmeye , unuttum yani şiiri miiiri. Sonra şu sonucu çıkardım , ev hanımları demek ki böyle terapi yapıyor arada kendine. Halıyı silerken bildiğin tüm dertlerimi unuttum la.

Yine şettirildim. Ovv şett!
Hoşuma da gitmiyor değil ama bir ara işin orospusu olmuştum bi süre ara vermek iyi geldi. Şettirilmeyi özledim. Özledim de ne oldu ? Ahh benim güzel blogger arkadaşlarımdan olan pehito ve kahve telvesi (çay candır) beni hemen şettirdi alttan alttan. Tabi gıpraştım bende dayanamadım hemen cevapladım. Hadi bakalım ;


1-En son kime yalan söyledin, neden?

Kırk yılın başında bir kızdan sinema teklifi aldım , onun da sadece Pazar günü boşmuş. O günde Fenerbahçe’nin maçı var. Yalan söyledim anası satayım ne yapayım derbi kaçarmı. Tanrı beni asla affetmiyecek!

2-Biz okumuyoruz farz et, kendine bir itirafta bulun.
Tipini sikeyim!

3-En son severek okuduğunuz kitap hangisi?
Christy Brown ‘ dan “ Sol ayağım “ .

4-Şu an istediğin işi mi yapıyorsun?
Pehito annelik demiş bu soruya :d . İyi geyiğini yapardım şimdi de susuyorum he :)).
Dur dur içimde kalır ; “ Yol sigorta varmı ? “ ( Rıhrıhrıhrıh)
Şuan işsizim.


5-Mutlu musun?
Bloğumun ismi “ Parçalanmış Gülüşler “ , gerisini siz düşünün :)

6-Öleceğini bilsen, ömrünün son zamanlarını nerede, kimle geçirmek isterdin?
Kimsenin benim bedenimle uğraşmasını istemezdim.
Yalnız geldim , yalnız giderim..

7-Favori şarkıcın ve şarkısı?
Şu sıralar ; Orhan Gencebay – Dokunma

8-Her bölümünü heyecanla takip ettiğin dizin var mı?
Behzat Ç ile Leyla ile Mecnun

9-Keşke...?
Keşke , o hatayı yapmasaydım!

10-Kötü alışkanlıkların var mı?
Düşünmeden konuşuyorum. Kalbimden geçeni beyin lopumdan süzdürmeden idrak ediyorum :d

11-Sence ideal eş nasıl olmalı?
Nefes alsın yeter.

12- Korkuların neler ?
Sevdiklerimi kaybetmekten hep korkarım..
Hayatta sen misin korkan diyip sağ olsun hiç eksik etmiyor kendisini.

13- Seni en çok ne mutlu eder ?
Sevdiklerimi mutlu görmek

14- Hayatında en çok utandığın an / anı...
Hatırlatmayıınn , çok utanıyorum :d

15- Nerede yaşıyorsun ve ömrünü nerede geçirmek istiyorsun?
İstanbul'da yaşıyorum.
İstanbul'da bir ömür geçer mi bilmiyorum ama geçirmek isterim. seviyorum köftehoru.



epeydir yazmıyor Zeko'yu şettireyim.