Sende delirdiğimi düşünüyorsun değil mi ?
“Lan yok olum delirmek filan değil de , sence de saçma
değil mi bu düşünce. Tanrı’dan bana haber geldi ney lann!
Günlerdir evdesin. Ne yapıyosun olum sen burada , kimden
kaçıyorsun ? “
İnsanlardan..
Kimseye adresimi söylemedin dimi ? Çok fazla soru var
kafamda ve yazmam gereken bir sürü şey var.
Mesela önce kendimi yazmak istiyorum. İnsanlardan bu
kaçışımı bir roman haline getirmeyi düşünüyorum. Benim insanlara bakış açım
sadece bir et parçası olarak. Hepsi birer et parçası. Hepsi birer ruhsuz
pezevenk.
“Olum bende insanım. Bende pezevenk miyim?”
Değilsin.
“E hani insanların hepsi pezevenkti.”
Evet hepsi pezevenk . ama sen değilsin; sen insan
değilsin.
“Oradan bakınca neye benziyorum çok merak ettim?”
Ana rahmine
“Oha. Olum çok orijinal lan bu , küfür gibi ama değil. Bi
hoşuma gitti bi hoş oldum.”
Salı günü yedinci birayı da devirince benim kafa biraz
hoş oldu. Aylardır yazdığım bir hikaye vardı ya “suistimal” adında ; Onu
yaktım. Amına kodumun hikayesinin sonunu bir türlü bağlayamadım. Sonra düşündüm
ve dedim ki ; içinde insan olan her şeyden uzak durucam artık. Bunun içine
hayal de dahil. Ne hayallerimde ne yazılarımda hiçbir şeyde insan kelimesi /
silüeti yok. Sadece bir karanlık ve et parçaları var. Ulan ondan sonra hafiften
bir uyku çöktü bir ara uyanır gibi oldum , bir baktım tavanda bir beyaz ışık
gibi bir şey , ve bir ses geliyor böyle yankılı yankılı. Ulan töbe bismillah ne
oluyor demeye kalmadan duyduğum sesten irkildim.
‘YAAAAAZZ’
Yüzümü gözümü bir ovuşturdum kendime iki tokat çaktım.
Ulan yine o ses ; ‘YAAAAZ’
Dedim kimsin!
Dedi ben senin tanrınım tanımadın mı beni?
Dedim kusuruma bakma çıkaramadım , yedi tane içinde böyle
oluyor.
-Birde aga yekten aklıma takıldı hangi Tanrı bu. Şimdi
yaz filan diyince kıllandım.
Sordum sen ney Tanrısısın diye.
Dedi sen neye inanıyorsun ?
Dedim oralete.
Dedi siktir
pezevenk.
Dedim ben pezevenk olamam.
Dedi niye?
Dedim olum ben insan değilim ya. İnsanlara pezevenk
diyorum ben.
Dedi ‘YAAAZZ’
Dedim sayın Tanrım , iyi geldiniz hoş geldiniz de neyi
yazayım. Olmuyor işte, madem Tanrısınız
gördünüz beni; yazamıyorum ve yoruldum. Daha fazla acıyı düşünmekten ve onu
hissedebilmek için üretmekten sıkıldım.
Dedi ‘YAAZZ’
Dedim olum benimle kafa bulma. Zaten yeterince bıkmışım
her şeyden. Görmüyor musun kendi kafesimi kendim yaptım. Şiir yazdım olmadı.
Hikâye yazdım olmadı. Öykü yazdım olmadı. Ne yazayım ? sen en piskopatca yazıyı
yazdın ; alın yazısını. Ne yazayım..
Yalnızlığımın içinde ki yalnız beni mi?
yoksa benim
içimdeki yalnız kalmış bir et parçasını mı.
Dedi seni özel
olarak seçtik. Yıllarca araştırma yaptık. Tüm insanların ruhları üzerinde bir
takım test uyguladık ama beklediğimiz gibi olmadı. Yan etkisi çok oldu
insanlara . insanlar bu duruma “depresyon” dedi , oysa biz tanrıların insanlar
üzerinde oluşturduğumuz deneylerin yan etkileriydi hepsi. Milyarlarca insan
içinden en son yüzaltmışikibin kişi kaldı , bunları tek tek inceledik.
Aralarından çok rahatlıkla sıyrıldın. Kötüyü , belayı ve mutsuzluğu bedenine ve
ruhuna çeken bir güç var sende. Bunun sebebini şuan İsviçreli bilim Tanrıları
araştırıyor.
Dedim neye göre /
hangi sınıflandırmaya göre bu arayışlarınız.
Dedi önce bölüm
bölüm ayırdık.
İlk olarak Orospu çocuklarını , ikinci olarak piçleri ,
ve en son da bürokratları inceledik. En içinden çıkamadığımız ve enteresan
bürokratlar çıktı.
Dedim neden ?
Dedi Ruhlarında
piçlerin ve orospu çocuklarınkine benzeyen bir çok hissiyat ve birikmişlik
gördük.
Dedim üzüldüm.
Dedi niye.
Dedim üç kategori de canımı sıktı. Ben bunların
hangisindeyim?
Dedi Hiç birinde.
Sende hiçbir canlıda olmayan bir durum çıktı ortaya. İç organlarınla beynin
aynı anda çalışıyor. Sen sıçarken beyninden bir çok sözcük ve cümle uçup
gidiyor. Dikkat ettin mi , en son birine ne zaman “teşekkür ederim” kelimesini
kullandın ? o kelimeyi yirmiiki mart ikibinonüçte yirmisekiz yaşındaki
sevgilinin tuvaletinde sıçarken attın.
Dedim Ben yazamam lütfen
gidin buradan. Daha fazla acıya tanıklık etmek ve onu oluşturmak istemiyorum.
Yazdığım her üzücü hikayenin laneti üzerimde. İlk yazdığım ‘Kosovalı’
kahramanını hatırla.. Ulan adamı tecavüzcü yaptım. Geldi rüyamda beni sikti.
İnsan kendi yazarını siker mi. Çok gocundum , öyle böyle değil.
Ha sorucam unuttum . Sen ne tanrısısın ?
Dedi Ben diyeyim ‘yazı’
, sen de ‘mürekkep’ , başkası desin ‘kalem’. Ben buraya sen tekrar yazmaya
başla diye geldim. Az sonra uyanacaksın ve bunun bir rüya olduğunu düşüneceksin
; ama değil. Sakin ol ve hikayeni bitir , şuan zihnine yüklüyorum..
İşte böyle moruk.. bi uyandım , iki şok birden.
Birincisi rüyalanmışım. İkincisi hikaye kafamda bitmişti
bile la.
Tamamladım bitti.
“Olum sana sıyırmış diyorlardı ama , bu kadarını
beklemiyordum. Kalk bi hamama filan gidelim bi kırklan bi şey yap.Gel bi hocaya
filan gidelim sana okusun.”
…..
..
.
.
“Bağlayın!”
“Bağlayın!”
Siz kimsiniz! Ne ara geldim ben buraya!
“Hemşire hanım hemen iki doz sakinleştirici vurun..”
Ama..Ama.. Tanrı vardı. Arkadaşım Kemal vardı , nereye
gittiler / ben nasıl buraya geldim!
Hayır Hayır! Evimdeydim ben , kendimi kapatmıştım. Siz
kimsiniz!
“Doktor bey , bu sefer yazar kılığına girdi yine.. biri
bitiyor biri başlıyor. İçinde kaç kişilik var çözemedik.”
Hayıırr ! Ben yazar değilim. Kosovalıyım ben , yani
lâkabım öyle arkadaşlarım öyle der , niye der onu da bilmem. Çözün lan beniiii.
“Bir doz daha!.. tamam uyudu.. yatağa bağlayın bunu..”
Kıvanç, bir orospu tarafından cami avlusuna bırakılmış piç olarak dünyaya geldi.
Onu bir bürokrat evlatlık edindi.
Yirmi altısında babasını öldürüp Edirne üzerinden bir
mülteci teknesinde kırksekiz kişi ile birlikte Yunanistan’a kaçtı.
İkibinondört Mart ayınca Sivas / Divriği’de iki Sivas kangalını
kendisine ters ters baktığını düşünüp öldürdüğünden dolayı Jandarma tarafından gözaltına alındı.
Ve her şey ondan sonra başladı..
Dipnot : Yazdığım kitapta bu hikayeye yer vermek
istiyorum. Ama toplamda altı tane karakterim var kafamda. Sizlerden gelen
yorumlara göre karar vereceğim. Ne dersiniz , hikaye hoşunuza gitti mi ?
Kalbimiz Soma’da ..