Önceydi, çok önce. Kola atılan bir jilet yarası, sonrasını hatırlamıyorum.. Ciğerime vuran rutubet kokusuyla birlikte hissetmeye başlamıştım bir şeyler. Boktan şeyler..
Böyle zamanda başladım Parçalanmış Gülüşleri yazmaya. İnsan acıyı önce bedende hissediyor, bir süre sonra beden hissizleşiyor. Tuvalette sıçtığın bokla aranda bir fark göremiyorsun. Hissizleşmek bu işin en keyifli yanı. Yazdıkça hissizleştiğimi hissetmek en muazzam yanı. Kaybedenleri yazdım. Siktir olup gidenleri. Kendi anasını düzenleri. Kokoini çekip azraille sevişenleri.
Parçalanmış Gülüşler işte. Adı bu, adında yarım kalmışlık var. Birleşememek var. Dağılmak var, dağıtmak var.
Yarım kalmış bütün hikayelerimin anısına..
Şubat ortalarında raflarda..
Not: Dağıtımı ancak Mart'ın ilk haftası olabiliyormuş, öyle dediler :)