Her sabah uyandığımda tek eğlencem olan misketlerimi kontrol ederek başladığım günlerdi. Bir yanım Tsubasa bir yanım Zagor..
Tsubasa ile futbolumu geliştirmeye yeltenir , Zagor ile gücümü kuvvetimi denetlerdim.. çocukluk işte.
Şimdiki jenarasyonun yaşadığı çocukluk mu ? Çoğu bilgisayar başında öldürüyor güzelim yıllarını.Mesela erkek kardeşim ; 15 yaşında sığır gibi evde pinekleyip duruyor bilgisayar başında.
Oğlum senin arkadaşın filan yok mu diyorum bana feysbuktaki arkadaş sayısını gösteriyor. Bi siktir git diyip kafasına vurduğumda suçlu ben oluyorum.
Gerçi ne tuhaf değil mi ? ilişki tekliflerini bile feysbuk aracılığı ile yapıyorlar ve ondandır ki yüz yüze gelindiğinde gözlerinin içine bakarak konuşamıyorlar , dikkat edin!
24 yaşındayım , bundan bi 12 yıl öncesini filan düşünürseniz çocukluğum diyebileceğim bir dönem. Resmen yeni nesil ile aramız da uçurumlar var..
Boşuna demiyor millet Ahh nerde o Eski Ramazanlar , Bayramlar , Hasanlar..
Eveeet ! bakmayın öyle Hasan’lar bile kalmadı.
Hangi Hasan sorusuna FlorHasan diyemiyoruz mesela. İsimler bile modernleşti.(tamam tamam özür dilerim bu espiri için birden çıktı :( )
Okulumun olmadığı zamanlarda gerçi okul olduğunda da fark etmiyordu ama günümün tamamı dışarıda geçerdi. Benim sorumlu olduğum bir ailem vardı o yaşta ve para kazanmak için bir şeyler çabalıyordum. O yüzden oynanılan “yerden yüksek” oyununda ben hep yerde kalıyordum. Yada çabuk sobeleniyordum .
“Siiiii” diye adlandırdığımız bir oyun vardı , bir kurban olurdu nefesi bitene kadar Siiiii derdi ve birini ebelemeye çalışırdı , o ebelediği kişiyi varış yerine gidene kadar tekme tokat dalardık.Belki de bu yaşıma yansıyan agresiflik hırçınlık o yüzden.
Birde çocukluk sevdaları var öyle değimli..
Lanet olsun bana hiç yaşatmadılar onu ! Mahallemize sürekli birileri taşınıp dururdu ve mahallede ne zaman biri bir kıza açılamasa soluğu benim yanımda alırdı.
Tabi o zamanlar öyle kolay değil gidipte bir kıza gönlünü açmak. Hala varmı bilmiyorum ama en düzgün değiş;
- Benimle çıkar mısın ?
Hala kullanan varmı ? bence yoktur. Zaten biraz daha batıya doğru kayarsak “Sevişmeye ne dersin” gibi şeyler üremeye başlar.
Mahallede ne zaman bir kız dışarıya çıksa erkek heyeti toplanır ve aralarında o kızla kimin arkadaşlık edeceğini düşünürdü. Herkes onu daha çok istediğini kanıtlamak zorundaydı. Yok yok fazla uzakta aramayın kimdi bunu yapan diye ? Dağda yaban keçileri dişisine kavuşabilmek için öyle boynuzlarıyla birbirlerini yer , o misal.
Kız bir köşede otururken aralarından sıyrılan erkeklerden biri ona açılmaya doğru hazırlanır. Tabi ben her zaman ki gibi her şeyi uzaktan izlerim , çünkü bilirim hiçbirinin götü yemez yine gelir bana der. Bende kıramam tabi ki. Lapps diye söylerim.
- Bizim Kemal seninle gezmek istiyormuş
- Bizim Ali senden hoşlanmış
- Yarın okul çıkışında Emre seninle görüşmek istiyormuş.
Hepsinin arasını ben yapardım , iyi pezevenk olurmuşum herhalde.Alırdım kunduramı vurdururdum topuklarımı da hee iyimişş , he ne diyodum.
Mahalledeki çoğu çocukluk aşkının tohumunu ben verdim anlayacağınız.
Mahalleye yeni bir kız taşınmıştı yeni yapılan binaya. Babası esnaftı çarşıda dükkanları vardı tanımıştım. Yine olağan olaylar kızı seçme çabaları derken bende hiç olmayan bir şey oldu.
O kızda beni etkileyen bir şey vardı , ilk kez hissettiğim bir şeydi. Başkalarına gelince rahattım ama kendime gelince put gibi kalmıştım , hiçbir reaksiyon gösteremiyordum ona karşı.
Evleri üçüncü kattaydı , evlerinin karşısındaki merdivene kurulur onun balkona yada pencereye çıkmasını beklerdim. Hangimiz beklemedik ki ?
Ben çok bekledim. Öyle güzel ve saf duygular ki insanın aklına geldikce ah etmemesi mümkün değil. Hele ki onu gördüğümde donup kalırdım olduğum yerde.
O zamanlar modadır 15 şarkı yazar gider kasetçide doldurturdum. Hiç unutmuyorum Ferda Anıl Yarkın’dan Üzülme şarkısını kaç kez dinledim o kasetten.
Kaset bozulduğu zaman hangimiz kurşun kalemle onu tamir etmeye çalışmadık ki ?
Ah ulan ahh..
Birgün tek bir çiçek kopardım komşunun bahçeden , çok hatırlamıyorum ama güle benziyordu kırmızı bir şeydi. Onun kurstan eve gelmesini bekliyordum köşe başında elimde bir tek çiçekle. Herkes bana bakıyordu alttan alttan ve çiçeği onlara göstermemek için harcadığım çabayı görmeliydiniz.
Geldiğini görüyordum , o bana doğru yaklaşmadan neler söylemem gerektiğini tekrarladım kendimce , ama yanımdayken düşündüğüm hiçbirşeyi ona söyleyemedim. Tek yapabildiğim elimdeki buruşmuş çiçek ile onun için doldurttuğum kasedi ona vermek oldu. Gülümsediğini görünce rahatladım ve istifimi bozmadan ağır ağır köşe başı delikanlısı moduna geri döndüm.
2007 yılında onunla rastlaştık , çok olmuştu tabi bizim oradan taşınalı kısa süre geçmişi yad etmenin getirdiği tebessümle birbirimize bakmıştık. Sonra bana o kaseti hala sakladığını söyledi , oysaki o çiçek benim için her şeyden önemliydi. Hem onu koparmanın hemde elimde o çiçeği taşımanın bende bıraktığı ağırlık hala sol mememde vardı.
Anlaşılan o gül gibi solmuştu anılar..
Bize de kalan tek yâdigar , çocukluğuma dâir bu satırlar..
“ Elimde bir demet çiçekle geçtim bütün sokakları.
Bir delikanlı için bu ne demektir sen bilemezsin.”