20 Haziran 2015 Cumartesi

Hayat Kerhanesi




“Ne yaptın be abi, temizinden parayı götürecektim” dedim Hilmi abiye az biraz sırıtıp hafiften de buğulu buğulu öfkelenerek.
Gömlek cebinden çıkardığı Winston Softun denini ağzına koydu, tam ateşlemek üzereyken kıvrak bir hareketle iki dudağının arasından aldım sigarayı.
“Abi orucun gidecek be, senin kafa da iyice gitmiş he” dedim.
“Kafamı bıraktın adamda, senin ben çeneni sikeyim” dedi. Gülümsedim; “abi orucu son anda yırttık ama abdest gitti be” dedim. Nasıl olsa gitmiş diye bir buçuk dakika bastı kalayı. Bende haklıydım, o da haklıydı. Neyse en iyisi ben bu işi baştan anlatayım.

Sağda solda yazdığımı bilir mahallede herkes. –benim hayat hikayemi de yazar mısın?- sorusu bile geldi o derece. Bu şey gibi sanırım; hani adam bilgisayar mühendisi olur da mahalleden geçerken dayı seslenir ya; “evlat ya benim bilgisayarı bir formatlasan hele” ya da adam elektrik mühendisi olur, karşı komşunun ödemediği elektriğinden dolayı şarteli indirirler, aile meclisi bir karar alır ve karşı komşuları elektrik mühendisini çağırarak şarteli kaldırttırıp evin elektriğinin gelmesini filan sağlar. Ve o çocuğun ailesine bu durumu da söylerler ha, övgüyle bahsederler. Benimkisi de o misal, mahallede yazma işi oldu mu ilk bana gelirler. Bir ara öyle bir duruma geldim ki evin kapısına “dönem ödevi yapmıyorum” diye yazıp yapıştıracaktım yani. Çok yanlış anlaşıldım çok. Bir ara dayanamadım birinin kompozisyon ödevini yaptım. Gidip okumadan vermiş öğretmenine. Velini çağır gelsin demiş öğretmen. Ne var yani böyle memleketin amına koyayım diye yazdıysam, suç benim mi?


Bizim Hilmi abiye gitmiş bir tane muhafazakar bir derginin editörü, sizin mahallede bir genç var yazıyor demiş, biz de yeni bir dergiyiz acaba bize de yazar mı her ay. Ayda da 350 tl para veriyormuş. Bizim Hilmi abi atlamış hemen, yazar demiş; hemde çok güzel yazar. Aradı beni çağırdı, böyle böyle dedi heyecanlandım, aklım sadece paraya gittiği için derginin içeriğini sormadım. Ameliyatımdan ötürü sol kolum askıda. Şimdi normal akla ve zihne sahip birileri beni gördü mü normal olarak “geçmiş olsun, hayırdır, ne oldu yiaa, ulan bir kurtulamadın sende” gibi şeyler der; arada fazla uzatırlar filan ama olay budur yani, belli kalıplara dizginlenmiştir.

Tam bizim mahalleye geldim, Hilmi abinin yanına gidiyorum, kolumu gören geyikçiler başlıyor geyiğe. “Tolgaa olum sol kol lan bu bir şey olmaz” ilk anlayamıyorum filan, sonra sağ elleri yukarı aşağıya doğru dik şekilde gidip gelince işin rengi ortaya çıkıyor tabi. “Lan bir şey olmaz işte, sağ eli kullanmıyor muydun zaten bak keyfine” biri çıkıyor, “hatunun üzerindeyken gücü dirseklere ver” diyor, “elden kuvvet alma, bizim bakkal nuri’nin de senin gibi oldu omuz gitti” diyor. "Yok abi ondan olmadı" demeye kalmadan biri arkamdan gelip “ohooo koçum benim o kadar mı çok abandın hatuna geldi haberleri geldi” diye sırtımı sıvazlıyor. “Lan olum bir durun sikecem geyiğinizi” demeye kalmadan mahallemizin berduşlarından Kayhan geliyor, “oh be diyorum” içimden, “oh be sonunda biri geçmiş olsun diyecek” 

Kayhan abi geliyor, suratını buruşturup üzüldüğünü belli eden bir ifade alıyor. Öyle hasret kalmışım ki birinin hakikatli halimi hatrımı sormasına, neredeyse onun o surat ifadesinden sonra boğazına sarılıp hüngür hüngür ağlayacağım. Yüzü birden gülümsüyor, “iyi be oğlum yirmi yedi yıldır sağ elle otuzbir çekiyordun bir sıkıntı yaşamazsın” diyor. Kırkdört yaşında ki adama “geçmişini sikeyim” diyorum, “narkozdandır narkozdan” diyorlar, başımın döndüğünü düşünüp beni sandalyeye oturtuyorlar. Hilmi abi narkozdan yeni uyanmış gibi bakıyor bana, yanında ki dergi editörüne bir sade soda söylüyor. Ben adamın yanına yaklaşıyorum, pastanenin çırağı Ömer “Tolga abi porno edebiyatında bir numaradır” diyor “Sevişmemiz Gereken Bir Konu Var” hikayemi ti ye alarak. Derginin içeriğini bilmediğim için gururlanıyorum yazılarımın akılda kalmasına. Hilmi abi adama bir şeyler söylüyor. Adam sodasına son bir fondipi yapıp kalkıp gidiyor, yanımdan geçerken “Selamun Aleykum” diyor, Hilmi abinin yanına oturuyorum “bana oradan bi şerbet merbet bir şey getir” diye sesleniyor. “Abi ne oldu” diyorum, abdest almaya üşeniyorum diyor. Peşine ekliyor, “lan oğlum adamın dergisi muhafazakar kesime hitap ediyor ne yaptın sen” dönüp yanımda iki saatir geyik yapanlara sesleniyor “siktirin gidin lan uğursuzlar” diyor ama abdesti bozulmaması için “siktirini” – “istirienn” diye karıştırarak söylüyor.

“Ne yaptın be abi, temizinden parayı götürecektim” dedim Hilmi abiye az biraz sırıtıp hafiften de buğulu buğulu öfkelenerek.
Gömlek cebinden çıkardığı Winston Softun denini ağzına koydu, tam ateşlemek üzereyken kıvrak bir hareketle iki dudağının arasından aldım sigarayı.
“Abi orucun gidecek be, senin kafa da iyice gitmiş he” dedim.
“Kafamı bıraktın adamda, senin ben çeneni sikeyim” dedi. Gülümsedim; “abi orucu son anda yırttık ama abdest gitti be” dedim. Nasıl olsa gitmiş diye bir buçuk dakika bastı kalayı. Bende haklıydım, o da haklıydı, koca bir sessizlik oluştu. “Gitti komisyonum” dedi, dayanamayıp sigara yaktı.



Velhasıl bende ki bu cenabetlik ömür boyu onu anladım. Başlıkta ki “hayat kerhanesi” yukarıda ki kitap başlığı için atıldı. Hayat Meyhanesini benim yirmi iki yıllık mahalleden arkadaşım yazdı. Benim tarzımı bilirsiniz, bir kuralım yoktur öylece dan diye yazarım, Emrah benim tam tersim; gayet naiftir yazım tarzı, su gibi akar gider, 7’den 70’e derler ya, her kesim alıp gönül rahatlığıyla okuyabilir, eğer imkanınız varsa sipariş  verip alırsanız çok mutlu olurum. Yayınevinden dolayı D&R mağazalarına ulaşmıyor kitap, o yüzden size internet linkini veriyorum;

dipnot: benim kitap hâlâ yayınevinde editörün elemesinden geçiyor :) biraz çok yazdığım için geri dönüşlerde geç oluyor. 

21 yorum:

  1. sendeki bu cenabetlik şükredilesi bir şey böyle güzel postlar olmasa biz napardık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahha buna şükreden ilk ve son kişi sen olacaksın sanırım :)) bi hoşuma gitti tuhaf oldum :p

      Sil
  2. kitabını merakla bekliyorum tolga :)

    YanıtlaSil
  3. O zaman en kocamanından bir geçmiş olsun gönderiyorum sana. :)

    Ben Emrah'ı Tumblr'dan tanıyorum. Orada birbirimizi takip ediyoruz ve Blogger'ı olduğunu da keşfettim şu an da. :)

    D&R'da özel sipariş diye bir olay var. O şekilde kitabı istediğiniz zaman getiriyorlar. Ben de o yolla isteyeceğim kitabı.

    Senin kitabı da sabırsızlıkla bekliyorum, Tolga. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, geçecek gibi görünmüyor ama neyse :)
      sevindim buna, destek olmak lazım
      benim kitap çıksın da o zaman konuşuruz (:

      Sil
  4. ne ameliyatı ya hu, epeydir yokum, haberler pas geçmesin:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ohoo ölsek haberin olmayacak:)
      az aşağılarda yazmıştım biraz baksan görürsün, bir şey yok ya omuzu kestirdim biraz:)

      Sil
  5. Arkadaşının kitabına bol satışlar dilerken, senin de kendi kitabın için başarılar diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel dileklerin için çook teşekkür ediyorum

      Sil
  6. Ben bu kitabın çıkış haberini şirketin gönderdiği maille aldım desem. :) çalışanlarımızdan Emrah Ateş in kitabı çıktı gibi bir şeydi :) dünya küçük.. ehh alıp okumak lazım o zaman artık.
    Bu arada geçmiş olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ehehe hakikaten dünya küçük :)
      bu vesileyle almış olursun işte
      teşekkür ederim

      Sil
  7. bol şifalar diliyorum allahtan..
    emrah ateş evet biliyorum bir ara blogda aktifti şimdi pek değil, severdim yazılarını :)
    çook tebrik ediyorum:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Mavım.
      bakacağız artık (:

      Sil
  8. Öncelikle geçmiş olsun, sonralıkla başarıların daim olsun. Muhafazakar dergiyle anlaşmadığın iyi olmuş, kitap çıktıktan sonra daha göz önünde ana akım bir medya organıyla anlaşırsın belki. Sonuçta Pucca diye bir örnek var yani enseyi karartmamak lazım. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pucca yazar mı yahu :)
      yazarlık olayına bakış açım çok farklı benim. popüler kültüre heba etmemek lazım eserlerimizi. lâkin heba etmemek içinde önce bir eseri olmalı insanın, yani bu benim fikrim

      Sil
    2. "Pucca bile" demek istediydim ben. :D Bir sürü kitap çıkardı, tabi onlara ne kadar kitap denilebilirse. E Milliyet'te falan bir aralar Güzin ablalık da yapıyordu. Yani o bile böyle şeyler yapabiliyorsa, olmayacak hiç bir şey yok bu hayatta. :D

      Sil
    3. Ha bu arada ana akım medya organı demişken, Pucca'nın tutunduğu medya organlarına tutunmazsan iyi olur diye düşünüyorum. Sonuçta organ var organ var.

      Sil
    4. özellikle son zamanlarda kitapçılara gidince resmen üzülüyorum.
      iş tamamiyle ticari amaç gütmeye başlamış
      düzelecek mi?
      hiç umudum yok..

      Sil
  9. cok gecmis olsun yazılarınızı takip etmeye basladım iyi bloglamalar :) eminmetin.com.tr

    YanıtlaSil