Dünyanın en huzur veren şeyi nedir biliyor musunuz , insanın
sevdiğine onun gözlerinin içine bakarak onu sevdiğini söylemesi. Yalan yok ,
uzun oldu bir çift gözün içine bakıp kaybolmayalı ve hatta şiir okumayalı..
Çok şiir yazdım , kimisinde eski yaralar kimisinde kara
sevdalar ama en güzeli sevdiğimin gözlerinin içine baka baka ona okumak oldu..
Çoğu kez şaşkınlıkla karşılandım biliyor musunuz. Siz
kadınlar nedense şâir / şiir seven yazan erkeklerden pek haz etmiyorsunuz. E ben ne yapabilirim bu durumda ? Hoş , günün
her saati şiir yazıyor okuyor değilim ya. Yerine göre naif espiriler de yaparım
geyiğin dibinede vururum. Ama hep şu oldu , karşılaştığım insanlar hep
edebiyattan / şiirden bi’haber..
Sen istediğin kadar ortamı yumuşatmaya çalış bi süreden
sonra kadının sıkıldığı anlaşılınca ve bunu vücut diliyle de ifade edince
mecburen şahsım adına söyliyeyim dengemi şaşırıyorum.
Düşünsenize , ulan tam girmişsin olaya gözler gözlerde yapıştırmışım
Nazım ‘ dan “benim en büyük kudretim,senin sahiden
şehrimde olduğunu bilmek.” cümleyi bitirmeden bana diyor ki;
“Tolgaaa hadi kalk Bakırköy sahile gideliiimm
, bana vafıl ısmarla..”
Ben ne diyorum ; “ Senin ruh halini siiieveyimm!
“
Üç gün sonra ; “ Tolga ben emin değilim “
İki gün sonra ben “ ben eminim , hoşça kal “
Zor , siz buna ruh eşi dersiniz ben “şans”
derim.. İnsanın her türlü şansı yerinde olmalı.
Bu yazıyı bu sabah yani 21 Mart’ta yazacaktım
“Dünya Şiir günü” sebebiyle ama fırsatım olamadı şimdiye kısmet oldu. Buradan
tüm herkesin bu güzel gününü kutlarım..
Eğer bir sevdiğiniz varsa gidin hadi onun
gözlerinin içine baka baka onu sevdiğinizi söyleyin. Ona şiirler okuyun..
Sevmek ve sevilmek dünyanın en güzel duyguları..
Yazacak bir sürü şey planlayıp yazıya bir türlü girememenin
sıkıntısı içindeyim beş dakikadır , şuan o sıkıntı hali gitti biraz daha
iyiyim.
Bugün eve doğru geçerken bir grup çocuğun ellerinde top ,
yana yakıla boş yer aradığını gördüm top oynamak için. Şanssızsınız be koçlarım
, boş araziyi bırak üç dört ağaçlık yerleri kesip, hemen bir artı bir evler
dikiliyor onların yerine.. Sanırım kendimi “şanslı” olarak tabir edebileceğim
tek konu bu..
Mahallemizde de çevremizde de bir sürü boş arazi / düzlük
vardı arkadaşlarla top oynardık. On iki yaşındaydım. O zamanlar okuldan
çıktıktan sonra mahallemizin marangozuna gidiyordum. Marangoz diyip geçmeyin
çok saygı duyulacak bir iş , çok yorucu çok emek isteyen bir iş. Ben genelde
taşıma işine bakıyordum , kesme biçme biraz daha tecrübe gerektiren şeyler ki
Salim ustanın dediğine göre benim bileğim yatkınmış böyle işlere.
Tam akşam çökerken bütün mahallenin çocukları toplanır
aralarında maç yapardı , ben elimde kereste onları izlerdim. O izlemenin
verdiği huzur mu desem huzursuzluk mu desem çok tuhaf insanı alıp götürüyor uzaklara.
Neyse ki bu eylemim çok uzun sürmüyor, her dalıp gitmemde Salim ustadan kafaya
bir şaplak ya da göte bir tekme yiyodum “ hadi len pezevenk uyuma taşı şunları “
… İş çok yoğundu yeni yeni siparişler almıştık ve biten malları mecburen teslim
ediyoduk. Bigün caddenin sonuna doğru bir eve ahşap birkaç malzeme götürdük
Salim ustanın oğluyla İdris ağabey. Bak aklıma geldi ulan İdris ben senin
tipini sikeyim pezevenk! Senden on yaş küçük birine her saat başı tipini
siktiğim denir mi , yavşak! Ulan nasıl yer etmişse içime .
Vardık eve , ben üç tane sandalyeyi kaptım çıkartıyorum
yukarıya ikinci kata , kapıyı tık tıklattım bir kadın açtı kapıyı öyle dondum
kaldım. O yaşımda niye böyle olmuştum hiç bilmiyorum öylece baka kalmıştım
ona.. Çok güzeldi ya , halâ dün gibi aklımda..
Gözleri ceylan gözü , burun dersen fındık gibi, bir güzel
gülüyor ki…….
“Şöyle içeri getir canım dedi “ bendeki şaşkınlığa takılmış
bir ses tonuyla.
“Diğerlerini İdris abi getiriyor abla diğer üçünü yarın ben
getiririm” dedim. Ve gördüğüm o en güzel gülüşün gamzelerini görünce nasıl
dalmışsam kafamı okşayarak “ağır gelir sana hepsini sen getirme dedi.” Boş dururmuyum
?
Akşamı zor ettim . İşten çıktıktan sonra arkadaşlardan gelen
türlü türlü gezme / tozma teklifini reddettim. Ulan daha oniki yaşındasın o
kurduğun hayaller ne öyle. İki elimi kafamın arkasına atıp tavana baka baka onu
düşünüyordum. Aradan geçen onüç sene hala o bakışları aklımdan çıkarmadıysa bir
insan hakikaten çok bakıyordur..
Okuldan sonra hemen attım kendimi dükkana , ve her zaman ki
gibi “geldi yine tipini siktiğim” gibi mütevazi bir karşılamayla dükkana ayak
bastım. Salim usta seslendi uzaktan ;
“Oğlum o kafandaki jöle ne kime artislik yapıcan git yıka
şunu saçın başın batmasın”
“ Usta okul için yaptım sabah saçımı şu sandalyeleri götürüp
getireyim de öyle yukarım”
Kaptım üç sandalyeyi götümden nefes ala ala götürüyorum ,
kalbim güm güm güm yerinden çıkacak anasını satayım. Gittim kapıyı o açtı yine
, üst baş toz toprak olmuş ama saç jöleli..
“Şey sizin sandalyeleri getirdim de”
İçeri davet etti beni , aynı odada duruyorduk ulan çok
güzeldi be.. Nasıl dedim bilmiyorum “adın ne senin” diye sordum ,
“saçların ne güzel olmuş senin , sen mi yaptın ? “
“şey ben adını sormuştum da”
Muazzam bir gülümseme sonunda , “ Adım Bahar , ya senin ? “
“ tolga benimde tolga “
“Hadi bakalım ellerine sağlık Tolga’cım çook teşekkürler”
Kafamda uçuşan kelebeklere aldırmadan dükkana doğru
gidiyordum..
Dükkana gittiğimde İdris abi aynen şöyle dedi
“ Oradamıydı la o gacı “
“ Hee oradaydı ne yapcan “
“ Ulan kaymak gibi garı ne kayarım ona biliyormusun “
“ Abi deme öyle sanane , git bak işine “
İdris ağabeynin o ağzından çıkanlar benim hayallerimi bir
çırpıda soldurmuştu. Neden kaymak istemişti ki ona ? Çok güzeldi lan!
O günden sonra hergün kafam joleli geliyordum dükkana .
İdris abinin Bahar’la olan fantezilerini dinleyip geçen 2 haftadan sonra İdris’e
keresteyle dalıp işten ayrılmıştım. Mahalleden arkadaşlara da beni sordurtmuştu
iki gün denyus , koca cüssesiyle beni kovalasa ne olur anca arkamdan bağırır “
kaçma lan yarraaam “
İdris abinin o dengesiz hayalleri yüzünden Bahar’a hep
çekimser yaklaştım. Hayatımda ki en güzel gülen insan olarak sol mememdeki
yerini hala koruyor.
Onu en son ikibinaltı yılında Bakırköy carusselde görmüştüm
. Benden yaklaşık onbeş yaş büyüktü ama yıllar gamzesini hiiç ama hiç
soldurmamıştı..
ve bir şiir
yazmıştım..
İşin güzel yanı yıllar sonra birbirinizi görseniz bile , sen
hala öyle utangaçlıkla ona bakarsın oda hala o küçük çocuğu sever gibi sana
kısık gözlerle buğulu bakar..
Hayat..! Çok insanla tanıştım , çok kişiyi
tanıdım yada tanımaya çalıştım. Çoğunu unuttum belki de onlar da
unutmuştur beni bilmiyorum.. Ama bazı insanlar vardır aklının , zihninin
, sol memenin oraya yerleşir. Sen bunlardan biriydin biliyormusun güzel dostum.. Zaman..!
Çabuk geçiyor be.. Sen hiç bir trene yanından geçerken rüzgarını
hissetmek için yanaştın mı ? Zannetmiyorum. Ama bu aralar ben çok
yapıyorum. Bilsen bunu " Allah akıl fikir versin vallahi Tolga delisin
ne diyim ki " derdin benden illallah etmiş bi şekilde, bilirim. Hoşuma gidiyordu seninle uğraşmak seni gıcık etmek ne yalan söyliyeyim.. Hakikaten ne yalan söyliyeyim bilemedim şimdi..
Seni hep takdir ettim biliyormusun.. İnsan hiç mi "ah" etmez be kızım..
Hiç mi isyan etmez. Niye bi kere de "Gel hayde bu sefer sana eşlik
edeyim de şu hayatın ..... " demedin nokta nokta koydum çünkü ben çok
pis söverim bilirsin , sende her seferinde bana kızarsın.. Ama ne
yapayım yaradılışım bu.. Sanırım ben acıyı nasıl sözle vuruyorsam dışarı
seni de biliyorum hep el açtın... Şimdi ben ne yapayım söyle Kübra
, nerelere vurayım kimi keseyim de bu sol mememdeki acı çıksın gitsin..
Tüm dünyanın yediceddine sövsem , kadere sövsem seni geri getirir mi !
Bilsem ki getirir gider en kuytudakini bile bulur söver geçerim anasını
satayım bilirsin.. Bilirsinde etme dersin bilirim be Kübram.. Bak koca
adamı gece gece ağlattın , revâ mı bu.. Ulan nasıl da pis ağlıyormuşum
meğer , salya sümük! Bilsem açmazdım bu nahlet feysbuku! Ne bilirdim ki açınca sen gidiceksin.. Ne bilirdim ki beni ve tüm sevdiklerini arkadaşlıktan komple çıkarıp gideceksin..Üzülürsün diye söylemedik sana diyorlar birde dürzüler!
Hadi oyunu sevmezsin bilirim ama kapatıp feysbuku açayım , ceeeee de
çık yine. Bak vallahi çok uzun süre sövmücem kimseye. Vermiyeceğim
sözleri tutmam ben. Hadi kalksana , kaaaaalllkkk! Daha Kabataş sahilde bir çay borcun var bana. Kalk ulan , yaşamaya çok üşeniyorum ben, bi el ver.. Kübra kalk hadi be.. Son dakika gollerini hep mi biz yiyeceğiz , bir seferde biz doksana takalım.. Hoşçakal.. Laf olsun diye demiyorum hoşçakal be güzel insan.. Hoşçakal güzel dostum..bacım..arkadaşım.. Hoşçakal kıvırcığım.
Gecenin bir vakti
diye başlayasım var , öyle alıştım ki gözümü kapayıp gecenin bir vakti
yazmaya.Önceleri niye yazamıyorum diye içlenirdim , meğerse yazdıracak bir şey yokmuş.
Az önce Behzat Ç. de bir senarist yazamadığı için kendini öldürmüş , aynı ben.
Geçen durdum durdum bir şey yazamayınca masada duran su şişesine vurdum. Ama
hiçte filmlerde ki gibi olmuyormuş , elimin tersiyle vurdum tam kapağın oraya
geldi birde su yere döküldü yarım saat yeri sildim sonra başladım kendime
sövmeye , unuttum yani şiiri miiiri. Sonra şu sonucu çıkardım , ev hanımları demek
ki böyle terapi yapıyor arada kendine. Halıyı silerken bildiğin tüm dertlerimi
unuttum la.
Yine şettirildim.
Ovv şett!
Hoşuma da gitmiyor
değil ama bir ara işin orospusu olmuştum bi süre ara vermek iyi geldi.
Şettirilmeyi özledim. Özledim de ne oldu ? Ahh benim güzel blogger
arkadaşlarımdan olan pehito ve kahve telvesi (çay candır) beni hemen şettirdi
alttan alttan. Tabi gıpraştım bende dayanamadım hemen cevapladım. Hadi bakalım
;
1-En son kime yalan söyledin, neden?
Kırk yılın başında bir kızdan sinema teklifi aldım , onun da sadece Pazar günü
boşmuş. O günde Fenerbahçe’nin maçı var. Yalan söyledim anası satayım ne
yapayım derbi kaçarmı. Tanrı beni asla affetmiyecek!
2-Biz okumuyoruz farz et, kendine bir itirafta bulun.
Tipini sikeyim!
3-En son severek okuduğunuz kitap hangisi? Christy Brown ‘ dan “ Sol ayağım “ .
4-Şu an istediğin işi mi yapıyorsun?
Pehito annelik demiş bu soruya :d . İyi geyiğini yapardım şimdi de susuyorum he
:)).
5-Mutlu musun?
Bloğumun ismi “ Parçalanmış Gülüşler “ , gerisini siz düşünün :)
6-Öleceğini bilsen, ömrünün son zamanlarını nerede, kimle geçirmek isterdin?
Kimsenin benim bedenimle uğraşmasını istemezdim.
Yalnız geldim , yalnız giderim..
7-Favori şarkıcın ve şarkısı?
Şu sıralar ; Orhan Gencebay – Dokunma
8-Her bölümünü heyecanla takip ettiğin dizin var mı?
Behzat Ç ile Leyla ile Mecnun
9-Keşke...?
Keşke , o hatayı yapmasaydım!
10-Kötü alışkanlıkların var mı?
Düşünmeden konuşuyorum. Kalbimden geçeni beyin lopumdan süzdürmeden idrak
ediyorum :d
11-Sence ideal eş nasıl olmalı?
Nefes alsın yeter.
12- Korkuların neler ? Sevdiklerimi kaybetmekten hep korkarım..
Hayatta sen misin korkan diyip sağ olsun hiç eksik etmiyor
kendisini.
13- Seni en çok ne mutlu eder ? Sevdiklerimi mutlu görmek
14- Hayatında en çok utandığın an /
anı...
Hatırlatmayıınn , çok utanıyorum :d
15- Nerede yaşıyorsun ve ömrünü nerede geçirmek istiyorsun?
İstanbul'da yaşıyorum.
İstanbul'da bir ömür geçer mi bilmiyorum ama geçirmek isterim. seviyorum köftehoru.