tag:blogger.com,1999:blog-78248499487042404442024-03-13T04:19:32.245+03:00Parçalanmış Gülüşlerİyiler ilk görüşte tanınmazsafransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.comBlogger379125tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-76285603518511825282023-05-24T11:16:00.002+03:002023-05-24T11:16:38.793+03:00Yeni Romanım "Aynalar" Yayımlandı<p> Herkese merhabalar,</p><p>Buraları çok boşladım, farkındayım ancak eski yazma enerjimi kendimde bulamıyorum ne yazık ki. Olan enerji de şimdi paylaşacağım gibi roman taslakları yazmakla geçiyor. Becerebiliyorsam romanı bitirmeye çalışıyorum :)</p><p>"Aynalar" da o bitenlerden biri. Biraz yordu beni ama nikayet yayımlandı.</p><p>Aşağıdaki link üzerinden dilerseniz sipariş verebilirsiniz.</p><p>Umarım beğenirsiniz :)</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgS_1zj3hQ9kMh7NdHKg15yHBoz9WmNIHXO6SdhcZLOrkrkKx69-BLyNJwWGCL0EoubWstbadSbPuhWR30zLya_alv2oxihWtPANBTM8V5qIij3u6abyBf8V9YSqNA1tygMy3iYTU1Feru2lHESGUDHj1G3tSZDlvYzXdPY8ZDZ6kDucU4YBebAOlscrg/s1013/kitapp.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1013" data-original-width="750" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgS_1zj3hQ9kMh7NdHKg15yHBoz9WmNIHXO6SdhcZLOrkrkKx69-BLyNJwWGCL0EoubWstbadSbPuhWR30zLya_alv2oxihWtPANBTM8V5qIij3u6abyBf8V9YSqNA1tygMy3iYTU1Feru2lHESGUDHj1G3tSZDlvYzXdPY8ZDZ6kDucU4YBebAOlscrg/w296-h400/kitapp.jpg" width="296" /></a></div><br /><p><br /></p><p><a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/aynalar/649111.html" target="_blank">https://www.kitapyurdu.com/kitap/aynalar/649111.html </a><br /></p>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com28tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-45500516949582113232023-03-23T00:00:00.002+03:002023-03-23T00:00:33.030+03:00Yalnızlığın Simgesi<p><span style="font-size: x-small;">öyküm 30.12.2022 tarihinde <a href="https://oggito.com/icerikler/yalnizligin-simgesi/67903" target="_blank">oggito</a>'da yayımlanmıştır.</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3jqk5WBHOh2eRk4hlTKOL_YKroK-ctBvnLtbUfdk7IF92kx4mVEM6HmpXdksPOPoBjsAPFOB5tckVkcDacw-XtzO9pw_1OLANy381KNDRwfolftgESpwVdUgQq1l-LohuYZCt2i_wOzR1mHQyqfkhZugdrXan2t8brz6fcLGSD8qoarK1kLfjSi9_cw/s705/9fe0.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="650" data-original-width="705" height="295" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3jqk5WBHOh2eRk4hlTKOL_YKroK-ctBvnLtbUfdk7IF92kx4mVEM6HmpXdksPOPoBjsAPFOB5tckVkcDacw-XtzO9pw_1OLANy381KNDRwfolftgESpwVdUgQq1l-LohuYZCt2i_wOzR1mHQyqfkhZugdrXan2t8brz6fcLGSD8qoarK1kLfjSi9_cw/s320/9fe0.jpg" width="320" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Gitmeyen yola mı, bitmeyen yola mı?</p><p>Belirsiz titremesine sebep ararken fark etti arabanın motorunu durdurmayı unuttuğunu. Rahatsız olduğu şeyi bildiği halde bir eyleme geçmedi bunu sonlandırabilmek için. Bir sigara mı yaksam diye iç geçirdi camı aralarken. Derin bir nefes çekti içine doğru, verdi geriye sekiz saniye içinden sayarak. Bu taktiği de kendini sakinleştirmek için kullanıyordu çoğu zaman. Dayanamadı, asfaltın sıcaklığını hissedene kadar havanın sıcaklığının farkında değildi. Bedeni uyuşmuştu. Bir sigara yaktı radyonun belirsiz cızırtısı eşliğinde. Çıkan bazı sesleri iç sesine benzetti. Gülümsedi bu duruma. Alışkanlıklarımız mıydı konfor alanımızı belirleyen faktörler yoksa bizler konfor alanımızı oluşturmak için mi belirli alışkanlıklar ediniyorduk? Uzun uzadıya seyrelen, kimisi yeşil olmaya meyilli ama toprağın yanıklığına daha fazla boyun eğemeyip sararan yol kenarlarına uzunca baktı. Okuduğu makaledeki bir söz aklına geldi “..Ve uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar” diyordu. Baktığı yol, gördüğü koca bir hiçlikti. Yol mu hiçliği düşündürtmüştü yoksa hiçliği tamamlanması gereken bir yol olarak mı görüyordu bilemedi. Sigarasının üzerine su dökerek söndürdü. Çevreye biçimsiz savrulmuş izmaritleri görünce söylendi. Gidilecek yolu vardı, gitmeliydi. Becerebildiği en iyi şey bu değil miydi? Gitmek… Bazen tersi olurdu, o kalırdı birileri giderdi. Gitmek ya da kalmak derken salt terk etmek değildi bu. Sözgelimi bir düşünceden gitmekti bazen, ya da bir gülüşte takılı kalmaktı. Böyle zamanlarda değiştirirdi yörüngesini. Pusulası saydam olanın varacağı yer bulunduğu yer değil midir ki?</p><p>Terlemişti. Doksansekiz model dizel motorun verdiği gürültü ve sıcaklıkla çekinilmez bir hal almıştı bu yolculuk. Arabaya binip arka iki camı da açtı. Ön torpidodan peçete almak için uzandığında gördü üç sene önce almış olduğu ödülü. En iyi senaryo diyordu üzerinde. Torpido kapağını açık bırakarak şekilde sürmeye devam etti arabayı. Arada dönüp bakıyor, yazdığı şeyleri anımsıyordu. Oysaki sadece bir karakteri oluşturmaktı niyetim diye düşündü çekim sırasında yapılan hatalara da sinirlenerek. Bir devrimciyi anlatıyordu ama ne devrimi? Sözgelimi sevgi de bir devrim değil miydi? Ya da bir fikri değiştir(t)mek. Bu minvalde ilerlemişti hep karakterin karşısına bir kadın çıkana kadar. Elmacık kemiğinden köprücük kemiğine uzanan yıldızlı bir geçit vardı. Tıpkı sırat köprüsü gibi. Orta kalan boşluk kara delikti sanki. İnsanın inanası gelmiyordu değil mi? Ama inanıyordu karakter. İnanmanın alışkanlığa, alışkanlığın mutluluğa, mutluluğun korkuya dönüşmesine. Hayatın yazılı olmayan üçgenini böyle keşfediyordu.</p><p>Artık isteğimizin değil ihtiyaçlarımızın hayatımızı belirlediği, yön verdiği bir dönemdeyiz’ diye başladı yazmaya, vazgeçti. Sildi. Bulunduğu yer Aydın’ın Koçarlı ilçesine bağlı Güdüşlü köyüydü. Sessizliği ile nam yapmıştı burası. Öyle ki giden arkadaşları yalnızlığı, sessizliği yazan kesimin nefret ettiği (gürültülü yalnızlık, benim yalnızlığım kalabalık vs.) betimlemeleri kullanarak burayı kendisine söylemişlerdi bir yandan açıklamak için başka bir cümle bulamamanın verdiği mahcuplukla.</p><p> “Köyün sessizliği o kadar ürkünç ki insan bir ses duymak istiyor” demişlerdi. “Ağustos ayında gökyüzündeki yıldızlar senin filmdekilerine benzemez.”</p><p>Bu çok hoşuna gitmişti. Bir sipariş roman yazması gerekti. Yalnızlığı yazamayan yalnız bir yazarı yazmaya çalışacaktı. Parası bitmişti, ‘elimden başka bir iş gelmez’i kendine o kadar inandırmıştı ki gelmiyordu. Yalpalanıyordu. Düşse belki kalkmayı deneyecekti ama onunki yarım kalmaktı.</p><p>Açtığı şarkının kendisine verdiği hafiflikle ilk cümlesini yazdı:</p><p>“Bakışınla aydınlattığın dünyamın kirpiğinle buluşması gibi…”</p>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-90169765011215434012022-09-26T15:48:00.001+03:002022-09-26T15:48:50.734+03:00Baba'ya / 25 Eylül'e<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhowuLrLwC8WU7Y9RJRamTvngOKiNxHDZyJBCHapmdHseEdyV-NS5b-cikJE7LFY7cSbk32Ezm_t8Vjpm42JMyVY3vOGBYZ1k-SSj6JNPybgPeiFVLH6Q3g14oCZ9Pp449BdrOiWjWGB8qU_NlCkRvoZVvDb0VQc6WdQYtIDHxeVj3RAzpQ6IssFXEx2A/s800/nesetertas.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="485" data-original-width="800" height="243" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhowuLrLwC8WU7Y9RJRamTvngOKiNxHDZyJBCHapmdHseEdyV-NS5b-cikJE7LFY7cSbk32Ezm_t8Vjpm42JMyVY3vOGBYZ1k-SSj6JNPybgPeiFVLH6Q3g14oCZ9Pp449BdrOiWjWGB8qU_NlCkRvoZVvDb0VQc6WdQYtIDHxeVj3RAzpQ6IssFXEx2A/w400-h243/nesetertas.jpg" width="400" /> </a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Öyküm 25.09.2022 tarihinde <a href="https://oggito.com/icerikler/babaya/67754" target="_blank">oggito</a> da yayımlanmıştır. <br /></div><br /><p></p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">Uzaktan bir ses geliyor. Önceleri bu sesi duyanlar alışık, tepki vermiyor. Odada bulunduğum benim dışımdaki dört kişi birbirine bakıyor. Gülünmeyecek bir şeye gülmek durumunda olanların takındıkları yüz ifadesine bürünüyorlar. Gülünmeyecek bir şeye gülünmeme surat biçimini de burada öğreniyorum aslında; çünkü öyle bir surat. Aynı ses bir daha çıkıyor. Bu sefer karşılığını hırıltılı bir gülümsemeyle veriyor dedem. Satı abla da eliyle gizliyor ağzını, keşke gözlerini de gizleyebilse. Diğer ikisi kim bilmiyorum, yabancı bir gülümseme var sadece yüzlerinde. “Yandım anaaam, yetişin” diyor üç yüz otuz iki numaralı odadaki adam. Dedemin hırıltısı geçince oda numarasını söylüyor, morfin yiyormuş her gün üçyüzotuzikideki ağrısı geçsin diye iğne oluyormuş, iğneyi yediğinde sözüm ona ağrısı iyice artıyormuş. Geldiğimi yeni görmüş gibi gözleriyle gülümsüyor, doğrulmaya çalışıyor. Kızım, diyor, niye zahmet ettin, bak Satı ablan burada. Okul çantamı yatağın karşısındaki buzdolabının yanına koyuyorum. Fermuarını açmamla anlıyor, hay yaşa güzel kızım, diyor, radyoyu getirdin emi?</p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">Ya unutsaydım getirmeyi! Eyvah eyvah. Anteni görür görmez hahahah diye bir sevinç hırıltısı çıkartıyor. Hırıltının da iyi huylusu varmış, kötü huylusunu duyduktan sonra aradaki fark ayırt edilebiliyor. Sararmış mini buzdolabının üzerindeki küçük tüplü televizyonu gösteriyor. Şu zımbırtının da var anteni ama çekmiyor meret, diyor dedem. Sesi adamakıllı düzeldi. Sağdaki yatakta olan iki adamdan biri, yeşil gömlek kahverengi kadife pantolon ile oturan adam sesleniyor. Nuri amca, diyor, bunun yerini hiç kimse tutmaz, sen daha iyi bilirsin. Sesini ilk kez duyuyorum kendisi gibi. Sesi ve konuşma tarzı hep bir taziye havasında ya da ne bileyim, sanki birine tavsiye veren kişinin bir ses tonu gibi; muğlak. Dedem, radyonun antenini yukarı çekip kırmızı tuşa basıyor. Küçük bir hışırtıdan sonra kadın spikerin sesi duyuluyor. Bugün 24 Eylül, Libya'nın Bingazi şehrinde protestocular 11 Eylül'de ABD Büyükelçiliği'ni bastı. Olayda ABD'nin Libya büyükelçisi Christopher Stevens ile birlikte üç Amerikalı öldü.</p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">Haberi beğenmemiş olacak ki bir tuşa basıp tekrardan hışırtılı sese dönüyor. Herkesin canı burnunda, bir kaos haberi duymak istemiyor tabi. Dedem bir tanrıymış gibi dünyalarını değiştirmesini bekliyorlar elindeki aletle. Duydukları ses bile yetiyor ferahlamalarına. Bir tuşa daha basıyor dedem. Heh, diyor bu sefer, aslında hepimiz diyoruz. Çünkü biliyoruz gelecek bir hikâye.</p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">Hey canına yandığım adamı, diyor dedem türküye eşlik ederken. Dediydim ya sana Satı diyor, doksan dokuzda çıktı bak bu albümü. Kırklareli’ndeyiz, sorsan belki beni hatırlamaz ama elinde kahverengi bir defter bir şeyler karalıyor. Etrafında bir kalabalık var ki sorma. Biraz düşünceli, kimsede çıt yok. Hayır olsun üstadım, dedim. Oturuşunu düzeltti. Bir heyecan yaptım ki sorma. Estağfurullah emmim, dedi, bizimki tatlı düşünce. Kasete isim bulamıyoruz. Herkesin gözü bir defterde bir hemen yanında duran bağlamada. Sanki iki tıngırdatsa isim kendiliğinden çıkacakmış gibi. Biri seslendi arkalardan, babam, seher vakti gelir aklına, bir çay daha verem sana. Gözü aydınlandı mübareğin, hay yaşa, dedi. Seher Vakti Çaldım Yarin Kapısını var bir dene. O uyar bak, Allah söyletti. Bir cigara yaktı, iki nefeslenip attı elini bağlamasına. İnanır mısın Satı'm, zannedersin dünya durdu, öyle bir sessizlik. Desem ki herkes nefesini tuttu inan bak. Bir söyledi ki sorma. Cigarasını söndüren bir dene daha yaktı. Çayı bitiren bir dene daha söyledi. Peşine de fotoğraf çekindik, dur bak.. bir öksürük tutturdu uzunca. Doğruldu. Satı abla çıkardı çantasından fotoğrafı. Önce yeşil gömlekliye gösterdi. Seçemediği için mi çok duygulandığı için mi bilmem uzunca baktı. Yanındaki renkli gözlü adam çok üzerinde durmadı fotoğrafın. Ben bir kez daha baktım o yeşil örtülü masanın etrafındakilere ve Neşet Babanın duruşuna.</p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">Anılarını anlattıkça duygusallaşıyor. Bir yandan türküsünü mırıldanıyor, “Dereler çağlar oldu gözlerim ağlar oldu gelmedin yıllar oldu böyle olur mu.”</p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">Gözleri bir bilinmezi arar gibi odanın içerisinde dolanıyor. Bak, diyor renkli göze doğru. Nasıl sevmişsem adamı hastalığımız bile aynı. Aklına gelmiş olacak ki sondasından sarkan yarıya kadar dolu idrar torbasına bir göz atıyor. Hararetli bir öksürük daha yakalıyor. Endişeleniyorum bu sefer, Satı abla su veriyor bir yandan bana yarın için tembihte bulunurken. Hamilelik iznine çıkan bir öğretmen arkadaşı için de ikinci sınıfların dersine girecekmiş sabah. O yüzden biraz geç kalacakmış. Satı abla sınıf öğretmeni, isminin hikayesi bilindik aslında. Erkek beklenen kız çocuğunun hazin isim yapıştırma hikayesi. Herkes gittikten sonra biyoloji ödevimi yapmaya koyuluyorum bir yandan dedemi dinlerken. Annemin gelmemesini iyice tembihliyor. Babamla son konuşmamızı tekrarlatıyor. Ne yapsın, diyor, içini çekip, ekmek parası, gurbet. Peşine aklımın kesmeyeceği birkaç siyasi şey daha söylüyor ama bana söylemediğini biliyorum. Sanki o anı beklermiş gibi Neşet Ertaş’ın her türküsü çıktığında onunla ilgili hikayesini anlatıyor. Biri öyle saçma ki, hikâyede hem dedemin hem Neşet Ertaş’ın olmasının sebebi aynı trende olmaları. O kadar. Bir adam vardı, diyor dedim. Gerçek bir uykusuzdu. Habire cigarasını tüttürür, Neşet Ertaş dinlerdi. Memurluk zamanından, Sivas’tan arkadaşıymış. Zamanında Kırşehir’de bulunup bir kere üstada denk gelmiş. Demesi o ki bu adam sürekli sigara içer, babayı dinlermiş. Aynı trendelermiş o zaman, arkadaşına demiş gidelim de iki laf edelim, diye. Gitmemiş. Sebebini de dememiş. Kederlenesi varmış da Neşet Ertaş vesile olmuş demişler.</p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">Sabah kapı tıklama sesine uyanıyorum. Dedemin yüzüne baktığımda gözleri yarı açık, uyuyor mu, uyanık mı belli değil. Korkuyorum. Kapı tıklatma sesi daha yakından geliyor. Sese irkiliyor dedem. Bu sefer daha çok korkuyorum. Üç doktor bir hemşire giriyor odaya gülümseyerek. Doktorlardan gözlüklüsü yandaki boş yatağı gösteriyor, gelmedi diyor sarışın olana, gelmeyecek de herhalde. Yazık diyor sarışın. O da hemşireye bakıyor. Hemşirenin de o an üzülmesi gerek gibi üzülüyor. Acının aktarılma hızını orada görebiliyorum. Açıklama gereği duyuyorlar bize. Yandaki yatağın sahibi eski hastaymış. Çok önceleri tedavi olmuş ama hastalığı nüks etmiş. Gelmemiş tedaviye. Hemşire sinirleniyor, kendisini düşünmüyorsa o güzel hanımını çocuklarını düşünür insan. Gözlüklü olan eline günlük kan tahlili sonucunu alıyor dedemin. Ben uyurken gelip kanını almış olmalılar. Nuri amca, diyor acıyı en sessiz aktaran diğer doktor. Maşallah, trombositin yükselmiş, bağışıklığın biraz düşük, maskeyi ihmal etme olur mu. Sarışın olan hemşireye antibiyotiğin yapılıp yapılmadığını soruyor. Yapılmadığını öğrenince seviniyor. CRP’si kendiliğinden düşmüş, bu iyi bir şey diyor diğerine. İltihap kurumaya başlamış. Çok anlamıyorum ama sonuçlar iyi sanırım, keyifleniyoruz hep birlikte. İmkânı olsa yakacak bir sigara, görüyorum, gözleri bir şeyler arıyor. Açayım mı televizyonu diyorum, bir şeyler izleriz. Olur, diyor, senin de canın sıkılmasın kızım.</p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">Hep aynı şeyler diye söyleniyor. Haber kanallarına doğru geç bakayım derken, bir haberde takılı kalıyorum. Belki de sadece üç saniye filan. Görmemiştir diyorum, görmemiştir. Geçiyorum hızlı hızlı. Bilinçsiz basıyorum tuşlara. “Mute” yazıyor, “digital” filan yazıyor. Ne olduğunu bilmiyorum. Tek dileğim elimdeki kumandanın zaman makinesi görevi görmesi ve benim zamanı geri almam. Hop hop diyor dedem yanık sesle. Ah diye bir ses çıkıyor içimden. Size yemin edebilirim bu ses ağzımdan değil yüreğimden çıkıyor. Geri gel hele kızım, diyor dedem. Geliyorum. Aynı kanal değil ama farklısı.O da aynı haberi veriyor. “Ünlü halk ozanı Neşet Ertaş vefat etti. Ünlü ozan 74 yaşında İzmir'de yoğun bakımda tutulduğu hastanede…” devamı gelmiyor bende. Sonrası bir kulak çınlaması gibi bir şey. Tek duyduğum ses “vah vahh” oluyor. O kadar çok tekrarlıyor ki bunu, belki de kendi içinde bir türkü bu, üstadının bir türküsü. Belki de ağıt. Yakıyor çünkü, değdiği, dokunduğu her yeri yakıyor yanık plastik gibi. Hemşireyi çağırıyorum bir koşu, ne dediğimi hatırlamıyorum ama. Geliyorlar gözlüklü doktorla. Bir şeyler konuşuyorlar ama dedim ya kulak çınlamasından başka hiçbir şey duymuyorum. Annem geliyor, Satı abla geliyor. Bir ara yeşil gömlekli de geliyor, dedeme bir şeyler diyorlar ama o sadece vah vahh diyor. Yirmi Yedi Eylül’müş o gün. Kulak çınlamam geçmiş. Geçmiş de gitmiş bir ozanın yanında komşu olmuş. İki gün dayanabilmiş. Kansere, kemoterapiye direnen bu ihtiyar Neşet’inin yokluğuna dayanamamış. Sarmışlar dedemi, götürüyorlarmış. Annemi görüyorum, dedemin başında. Elimde dedemin fotoğrafı babayla olan. O kahvedeki masa örtüsü ne çok benziyor tabutun üzerindekine. Gülmek isterken öksürüyorum. Aynı dedeminki gibi, hırıltılı. İyi huylu.</p><p style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: #fafafa; box-sizing: inherit; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 16px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: 400; letter-spacing: 0.14994px; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-decoration-thickness: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;"><br /></p>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-20257492118278581622021-12-11T23:32:00.000+03:002021-12-11T23:32:06.650+03:00Görünmez Bir Adamın Görünme Çabaları<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/aJX6wM6-xl8" width="320" youtube-src-id="aJX6wM6-xl8"></iframe></div><br /><p></p><p><span style="font-size: x-small;">öyküm 01.12.2021 tarihinde <a href="https://oggito.com/icerikler/gorunmez-bir-adamin-gorunme-cabalari/67073" target="_blank">oggito </a>da yayımlanmıştır.</span></p><p>Görünmez değilim ama yok oluyor gibiyim. Ucunu açmaya niyetlenmişim de kalem ucunun en hakikatli yerinde kökten gider ya hani, hani tekrar başlamak çok istersin ama bilirsin ki kalemin de bir boyu var ve giderek kısalacak ama bir şeyi var etmek için bir şeylerden fedakârlık etmek gerekmez mi? Sigara mesela, ister bir ateşi dumanlanabilmek için. İnsan mesela, ister bir sesi yeniden yeşertebilmek için.</p><p>I ıh, yine olmadı diye düşündü Refik yazdığı paragrafı tekrardan okurken. Bir şeyin gerçekliğini soyutlamak için, onu gösterişsiz ama akılda kalıcı yapmak için neden imgelere ihtiyaç duyarız ki? Düşüncenin yalın halini yazıya dökememek miydi acaba laneti? Kendi benliğini ikinci tekile emanet edip uzaktan izlemek istiyordu oysaki kendini. Tren yavaşlayıp durağa doğru salına salına yanaşınca içinde bir ürperti duydu. Sığ bir sessizliğin içine sığınmak istiyordu ama “Polatlı” anonsunu duyduktan sonra kaçmak isteyenlerin kaçmak isteyenleri kıstırdığı bir kısır döngünün içerisinde buldu kendini. Ankara’dan Eskişehir’e oradan da birkaç arkadaşı ile buluşup eski günleri yad etmek adına Kütahya’ya gidecekti arkadaşlarıyla. Asker arkadaşları unutulmazdı ya, koskoca on iki ay. Onlarla konuşacak, içecek, gülecek, her zaman sormalarından usandığı ama bu sefer canla beklediği o soruyu sormalarını isteyecekti; “hala yazıyor musun?”</p><p>Evet, bütün bıkkınlıklarının üzerine gitmeye karar vermişti Refik. Dünyanın kuralları onu çok sevdiği yalnızlıktan bile uzaklaştırmıştı. Üzerine yapıştırılan, yapıştırılmak istenen tüm simgelerin hepsinin üzerine gidecekti. Giyecekti onları. Bakın, diyecekti, sorun zamanın çizgisine paralel gitmemde değil, sorun böyle basmakalıp kader kılıflarının dışında kalanların dışarıya iteklenmesi. Evet, evlenecekti. Düğünlere gidecekti, bayramlarda seyranlarda geleneğini örfün ve adetin havuzunda yüzdürecekti. Güleç olacaktı her zaman, konuşacaktı, tartışacaktı. Hayatın kenarında değil, tam merkezinde olacaktı, tepesinden bakacaktı. Dünya onun etrafında dönecekti. Yoksa neymiş, kaç yaşına gelmiş, tek başına gezmesini etmesini geçmişlermiş, tek başına tatile çıkmak da neyin nesiymiş, çok fazla mı bağlanmış bu yazma işlerine, yazıyor da ne oluyormuş, gezince değil okuyunca görüyormuşmuş. Hayatın yorgun yanını üzerine yorgan yapan Refik, başını yasladığı camdan geride bıraktıklarını düşündü her zamanki gibi. Geri diye bellediğimiz şey ilerisinin bir önceki hali değil miydi? Gördüğü görüntüleri belleğinin girdabına atıyor, sırasıyla eliyordu. Geçmişten birkaç an geldi gözünün önüne. İleriye bakarken geriyi düşünmek ne hoş bir karışıklıktı. Sude. Ne yapıyordur şimdi? Şimdiden pişman olmuştu yapacağı buluşmadan dolayı. Güldü kendine. Bu kadardı işte. Kuvveti, gücü, hayal dünyası kadar güçlü değildi. Onu da elinden almak istiyorlardı ya; “Refik’ten hayali alın, geriye ne kalır ki?”</p><p>İndiği gara, ilerideki taksi durağının köşesine baktı yine. Bir zamanlar beklenmenin yarattığı da bir gerginlik varmış. Beklemenin keyfi ayrıydı tabi. Beklemek; uzun, hüzünlü bir yaz akşamıydı onun için. Şimdi Ulus Meydanı’na inse elleri cebinde salsa kendisini boşluğa, insan kalabalığının boşluğuna. Çarpsa onlara, azar işitse, buradasın dese kendine, yaşıyorsun olum, kendine gel. Kendimdeyim ya dese kendine. Bağırsa. Boşluk. Ben kendi boşluğumu bile tamamlayamıyorsam başkalarının boşluklarını nasıl tamamlarım ki? Hep bir yer kapma telaşı.</p><p>Tren yolculuğu iyi gelmişti. Otele geçmek istemiyordu. Tesadüf, birlikte kaldıkları oda gelmişti – tesadüf değil Refik, sen istemedin mi? – sanki yine aynı sarı koltuğa oturup onu seyredecekmiş gibi bir his. Yıllar. Neleri değiştirmedi ki? İklim değişti, rejim değişti; peki sen Refik? Neden uzunca seyrediyorsun her şeyi düşündün mü? Neden bir anlam yükleme çaban, neden bu hayatı seyretme hastalığın. Uyuşuk bir gergedan gibisin; güçsüzsün.</p><p>Yattı. Uyuyamadı. Onun bulunduğu tarafa bilerek yatmış – hınç mı bu aldığın – yarınki geyiği düşünüyordu. Binse trene tekrardan, gitse. Kadıköy-Beşiktaş vapurunun son seferine yetişse yine. Dışarıda otururken geminin ön tarafı ne taraf acaba diye düşünse. Yazdığı küçük notlarını okusa, her hikâyenin bittiğini ve isterse yeniden başlayabileceğini düşünse.</p><p>Bu kadar zor olmasa gerek diye düşündü. Yazdığı metni kaydetti.</p><p>Yeni bir sayfa açtı.</p>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-19068291469094296032021-07-27T08:32:00.001+03:002021-07-27T08:32:33.371+03:00- AVAZ - <p></p><p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%;"></p><p class="MsoNoSpacing"></p><p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Koca bir yük ve eller cebimde<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Yürümekmiş burada revaçta<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Aklım kitap, tozlu, yapraksız<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Ayaklarım havalandı, bir
görsen(iz)<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Ellerim cebimdeydi ve pisim
ters.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Dengem sabitsiz ve kural dışı<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Aşmışım sınırı yeryüzünün
izdüşümü<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Ahlakımı gösteriyorum ama ellerim
cebimde<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Meğer benmişim gören onu, sorsam
söylerdim aslında<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Caddeye çıkmışım sokaktan önce<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Aklım kim, sorarım, neredeyim<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Bir buluttur tutturmuş türküler,
sevici<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Amacım dışı dinliyorum dünyayı,
ağrılı.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Az çok bilirdim havada gezmeyi
yürümeden önce<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Talihim jiletli bahtsızlığım
kadar.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Avazım çıkıyor, bulamıyorum.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Sesimin yettiği kadar koşuyorum.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Keşke demeyi öğrenmeseydim keşke<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Yorucu olmuyor mu size de ayakta
avazsız kalmak?<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">İstanbul büyükmüş, dünyayı bu
kadar küçük bilmezdim.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Aza kanaat etmiş düşünceler
incinirmiş<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">Bilmezdim hep, ellerim
cebimdeymiş.<o:p></o:p></p><div style="text-align: right;">t.yazıcı</div><div style="text-align: right;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=IslJHuPGFXI" target="_blank">çok önceden..</a></div><p></p><p></p><p></p>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-21155533314395515192021-07-07T09:16:00.002+03:002021-07-09T21:50:48.361+03:00İlk Göz Ağrım Parçalanmış Gülüşler Yeni Baskısıyla Satışta<p> Selamlaaar:)</p><p>Çok bekledim yeni baskısını ama geldi sonunda, artık sizlerin huzurunda. Buradaki çoğu arkadaşım okuyup yorumunu da yapmıştı, çok memnun olmuştum. İlk baskı çabuk bitti ama ikinci baskıya girmesi biraz uzadı, o yüzden kitap neredeyse bir buçuk yıldır yayın dışıydı.</p><p><br /></p><p>Sevgiler efenim:)</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-E_dhy13pwn4/YOVFvXDD_fI/AAAAAAAACOY/a-YhtrrfyXkoIf4LYgWQ7pq3ti_fLO-RgCLcBGAsYHQ/s1440/parcalanmisgulusler.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="1440" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-E_dhy13pwn4/YOVFvXDD_fI/AAAAAAAACOY/a-YhtrrfyXkoIf4LYgWQ7pq3ti_fLO-RgCLcBGAsYHQ/w400-h400/parcalanmisgulusler.jpg" width="400" /></a></div><br /><p><a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/parcalanmis-gulusler/586665.html&manufacturer_id=184317">https://www.kitapyurdu.com/kitap/parcalanmis-gulusler/586665.html&manufacturer_id=184317</a></p><p><a href="https://www.eganba.com/parcalanmis-gulusler-kitabi-tolga-yazici-herdem-kitap">https://www.eganba.com/parcalanmis-gulusler-kitabi-tolga-yazici-herdem-kitap</a></p><p><br /></p>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-67307197758997777082021-05-12T13:55:00.000+03:002021-05-12T13:55:01.883+03:00Polisiye Romanım "İçimde Ölen Biri Var" Yeni Baskısına Doğru<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-ohrItymi_AA/YJuxB4nr1cI/AAAAAAAACNA/qEEz4xzYO-YY7gRiTmcLBUFMu7fUn2vGwCLcBGAsYHQ/s1600/IMG_1727.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-ohrItymi_AA/YJuxB4nr1cI/AAAAAAAACNA/qEEz4xzYO-YY7gRiTmcLBUFMu7fUn2vGwCLcBGAsYHQ/w300-h400/IMG_1727.JPG" width="300" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Herkese merhabalar..</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Ne kadar uzun zaman olmuş buraya yazmayalı. Bazen çok kızıyorum kendime yazma eylemimi ötelediğim için. Oysa ki kendime inandırmıştım bu işin gerçek bir disiplin işi olduğu yönünde. İnsan denen varlık tuhaf; önceleri işten güçten vakit yok yazamıyorum diyordum, peşine pandemi çıktı, uzaktan çalışmak vs derken kitlediler bizi bilgisayarların başına, bu sefer de bilgisayar başında o kadar çok vakit geçiriyorsun ki yazmaya mecalin kalmıyor. Arada oggito ya yazıyorum, orada yazdığım tüm öyküler <a href="https://oggito.com/yazarlar/tolga-yazici/645" target="_blank">burada</a> gerçi onların hemen hemen hepsini burada da paylaştım ama, yine de belki bakmak istersiniz.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">He, diyeceksiniz ki davar gibi yatıp götünü mü büyüttün diye. Götüm konusunda hassasım, evet ama yazdık yine bir şeyler yahu. Özellikle polisiye konusunda... Belki bileniniz vardır, polisiye yazarlar birliğine üyeyim, bu benim için çok kıymetli, çok iyi yazarlarla birlikteyim. Oradan bir derleme polisiye öyküleri kitabı çıkacak, benim de bir polisiye öyküm olacak. Geçen ay da yine novella tarzı bir öykü yazıp teslim ettim, o da umarım yeni yılda ondan fazla polisiye yazarlarının katkısıyla yayımlanacak. Onun dışında "Aynalar" isimli romanımı yazdığımı buradan duyurmuştum. İçime sinmeyen yerlerini düzeltip epey bir kafa patlattım onunla. Şuan yayımlanmaya hazır ama piyasa malum, şu sıralar pek mümkün görünmüyor, bakacağız artık...</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Bu arada bunu yazmama sebep olan şey de polisiye romanımın ikinci baskıya yaklaşması. Bilmiyorum okuyanınız var mı? hatta okuyan varsa burada yorumunu da beklerim :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://listelist.com/polisiye-kitaplari/">https://listelist.com/polisiye-kitaplari/</a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">buradaki listeye de girmiş, bir bakın isterseniz :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Velhasıl, şarkıda da dediği gibi; "dert etme iyiyim ben, ara sıra mahşer, ara sıra yaşama hırsı.."</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">He bu arada hala kitabımı almayanlar için aşağıya link bırakayım, belki bu kapanma zamanlarında okumak isteyen olabilir :)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/icimde-olen-biri-var/487239.html&publisher_id=2038">https://www.kitapyurdu.com/kitap/icimde-olen-biri-var/487239.html&publisher_id=2038</a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://www.istanbulkitapcisi.com/kitap/icimde-olen-biri-var-kitabi-tolga-yazici">https://www.istanbulkitapcisi.com/kitap/icimde-olen-biri-var-kitabi-tolga-yazici</a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Görüşmek üzere efenim..</div><br /><p></p>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com20tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-86634913629366501662020-12-14T13:36:00.001+03:002020-12-14T13:36:36.846+03:00Kimseye Etmem Şikâyet<p> </p><p>hikâyem 4 Aralık 2020 tarihinde oggito öyküde yayımlanmıştır.</p><p>link: <a href="https://oggito.com/icerikler/kimseye-etmem-sikayet/66047">https://oggito.com/icerikler/kimseye-etmem-sikayet/66047</a> </p><p>---</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/4yXJBAhn0Q4" width="320" youtube-src-id="4yXJBAhn0Q4"></iframe></div><br /><p>Zaaarrrrr, zııırrrr</p><p>Ulan, diyorum, bu alarm dediğin titreşimde nasıl olabilir. Atıyorum elimi gelişi güzel yandaki masaya telefonun herhangi bir tuşuna basarak susturmak için. Bu namussuz dokunmatik telefonların da bu durumu kötü, susturamıyorsun. Alıyorum elime telefonu tek gözüm ağlamaklı, diğer gözüm uykusuzluğa söverek aralıklı. Hasss diyorum, seslice. Duvarda, odalarda, boşlukta yankılanıp duruyor bilinçsiz tepkim. Saat on olmuş, telefonu aydınlatıp wifiyi aktifleştirince adımın etiketlenip gelen on iki whatsapp mesajı. Patronun araması hayra alamet değil, o aramaz, varsa ihmal bir uyarır ikincisinde siktir çeker. Ben birinci evreyi çoktan tamamlamıştım. Telefon elimde, iki gözüm de artık dünya gündemine döndü, şaşkınlıkla ekrana bakıyor. Ekranda “Fucker Boss” yazıyor. Gülüyorum, bu beni hep güldürüyor. Daha üniversite hazırlıktayken kararlaştırmıştık arkadaşlarla. Herkes patronunun ismini, ne olur, nasıl olursa olsun böyle kaydedecekti. Ben tuttum sözümü, diğer götoşlar kesin yan çizmişlerdir. Gerçi Aykut’un hakkını yemeyeyim şimdi… Bu dingil bir online toplantıda ekran paylaşımını açıyor, whatsappın masaüstü uygulaması açık tabi, patronu diyor ki bakın Aykut Bey, sizlere gönderdiğim afişteki gibi olmasını istiyorum görselin, açabilir misiniz?</p><p>Laps! Herkesin gözü ekranın sağ altında. “Hardcore Fucker Boss” çıkıyor nal gibi ortaya. Ayı herif! A1’de kalmana şaşırmamalı. Porno sözlüğü de kullanılmaz ki olum. Karşısında tabi şirketin taşaklıları… görüyor, gülüyor, eğleniyor ama sonra kovuyor. Öpülen taraf Aykut oluyor. Patronlar hem öper hem züker. </p><p>Açıyorum telefonu hızlı hızlı. Nerede kaldın amına koyayım, online toplantıya da geç kalınmaz be arkadaş, diyor. Sinirlenmiş. Bir şey uydurmalıyım. Uydurdum. Diyare olmuşum efendim üzerinize afiyet, diyorum. Patronlara efendim demeniz lazım, bir de bir şeylerden, özellikle kötü şeylerden uzak durmaları için “üzerinize afiyet.”</p><p>Cırcır fikri işe yaradı, yumuşadı, soluk aldı. Haa, tamam, e mesaj atsana olum halden anlarız herhalde. Konuyu çirkinleştirdim, detaylandırdım, altıma sıçtım, dedim. Uzatmadı. Toparlanabilirsem ve virüssüzsem ofise gidecekmişim. Gittim. İnandırıcı olsun diye sarı leblebi ve kutu kola ile girdim ofise. Herkese söylemiş pezevenk, biraz geyik yaptılar, bazıları coronayımdır filan uzak durdu. Herkes için küçük kaplara doldurulmuş çerezlerden yiyorlardı. Bizim fucker boss yaptığım tasarımı çok beğenmiş, tebrik ettiler, kutladılar. Bu dar zamanda çok iyi bir iş teklifi almışız, iş paylaşımı yapacakmış, evden çalışacakmışız, biraz yoğun olacakmışız, iki haftada bitmeliymiş, nasıl olsa evdeymişiz, sabah akşam girişebilirmişiz, mesai derdin yokmuş. Hee tabii tabi yok, dedim içimden. Teknoloji geliştikçe köleliğin de sınıflandırılması şekillendiriliyor böyle. Modern köleleriz artık biz. Yine Türkiye’nin durumundan, işsizlikten bahsederek ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlattı. Çaktırmadan gözdağı veriyor pezevenk. He, he diyoruz hep birlikte, tabii kurumsallaşmış bir he, he bu. İş bitince ve konuşacak bir şey kalmayınca hep olur, konu bana gelir. Kaç yaşındaymışım, tek yaşıyor muşum, yok muymuş olum hayatımda biri, hovardalık yap yap nereye kadarmış, bakacakmışım Mehmet’e, evlenmiş iki çocuğu olmuş, hayat-toplum-aile kavramım oturmalıymış. Yok muymuş hayatımda biri diyor genel sekreterin sekreteri. Yuh! Bu ne lan, nasıl toplantı bu. Aaaa, yapmamalıymışım. Biz aile şirketiymişiz, düşüncelerim onlar için önemliymiş. Bilmiyorum, diyorum.. İnanın bilmiyorum. Ben kayboluyorum bu konuların içerisinde. Hem yalnızlığa bir hastalık gibi niçin bakılır ki? Kimseye etmiyordum ki şikâyet, ağlıyordum arada halime, o kadar. Bütün bakışların ağırlığı öyle binmişti ki boynuma sendelemiştim. Herkes sus pus. Sanki ağızlarını açsalar söylenenen cümlenin etkisi gidecekmiş gibi. Hah, dedim, aynı böyle dedim. Şaka yahu, kinaye yapıyorum. Ciddi bir şeyler söyleyeceğim hiç akıllarına gelmemiş zağar. Niye olum, her insan kaybolmaz mı kendi açtığı boşluğun ortasında. Seslenmez mi ortalığa avazı çıktığı kadar boşluğun boyutunu kontrol etmek için. Yankı. Nasıl? Nasıl, nasıl? Ses iletken değil midir? Kütlenin ağırlığına çarpıp ya yön değiştirir ya durur. Peki durmak nedir? Nasıl nedir? Durmak, tamamlanmış bir yolculuğun soluklanmasıdır. Ne yani, ben şimdi yolu tamamladım mı demek oluyor bu.</p><p>Kaybolmak mı kötü olur böyle zamanlarda yoksa kendi açtığı boşluğun farkında olmak mı?</p><p>Aman ya, neler diyorum. İyi ki söylememişim bunları. Sonra aman efendim, işime gelince böyle cümleler kuruyormuşum madem neden sloganlar için editöre para ödüyormuşuzlar, kitap yazsanalar, var sende bir ibnelikler gibi yarı mahalle kahvesi yarı kurumsal şirket geyikleri dönecekti.</p><p>Amaaan, dedi, fucker bossun karısı. Genç adam, bırakın yaşasın hayatını, nasılsa tek yaşıyor, yaşa gitsin oğlum, boşver, bir daha mı geleceksin dünyaya. Aşk ve seks hayatımın irdelenmesi hoşuma gitmişti, keyiflenmiştim. Soru sorulmadıkça bir sorun yoktu. Karşıda Alev bakıyor ters ters. Bacak bacak üstüne atmış, yere temas eden bacağını titreştiriyor. Huzursuz bacak sendromu var bunda. Seks yapabilme ihtimalime katlanamıyor. Kadınlar neden her erkeğin kendileri ile seks yapabileceğini düşünüyor anlamıyorum. Amaaaan, demişti, o gün Alev. Şurada bir bara gitsem, sence boş geçebilme ihtimalim var mı? Kadınlar seks konusunda asla aç kalmaz. Haklıydı. Bize geçmiştik. Ona dün yaptığım ıspanaklı böreği ikram etmiştim. İnanmamıştı benim yaptığıma. Börekçinin poşetini veya kartonunu aramıştı çöpte. Birkaç küfretmişti içkinin de etkisiyle. Plaklarımı karıştırmış, kitaplarımın yerlerini değiştirmişti. Yanaşmıştı. Yanaşmamıştım. Arkadaşlığımız zedelenmezmiş, toparlayabilirmişiz eğer bundan kaçtıysam. Benden çok hoşlanmış. Bu boşvermiş tavırlarım çok etkileyiciymiş. İstemedim. Anneme küfretti. Ulan kadının ne suçu var! Kendimi bir bok zannediyormuşum. Sayacaktı, saymıştı da bir sürü bir şey, alışmıştım. Evden çıkarken “sen kimseyi sevemezsin” diyerek çıkmıştı. İlk o zaman fark etmiştim boşluğumda kaybolduğumu. Biliyordum rotasızdım kendi içimde. Ağlamaklı olmuştum. Birileriyle konuşmak istedim o an. Arasam Alev’i, çağırsam, borsadan bahsetsem, yaptığı işin zorluğundan, çocukluğundan… küfretse yine, anamdan sıkılıp başka cihanlara… amacın ne dese. Boşluğumda kayboldum, körolası çöpçüler desem. Yavaş yavaş beynimi zonklatan ve beni yok eden bu durumu anlatsam. Anlasa, siktir çekse, rahatlasam.</p><p>Eve geldim. Ulaşılabilirlik konusunda bulunduğum birimden ayrı, şirketten ayrı mesaj ve e-posta aldım. Uzaktan çalışıyoruz diye götümüz başımız oynamasınmış, kritik bir süreçten geçiyormuşuz.</p><p>Aldım telefonu elime, sabahki zoom toplantısını kaçırmayayım diye üç ayrı alarm kurdum. Yarın sunum yapacaktım. Rehbere girdim, patronumun ismini “Hardcore Fucker Boss” olarak değiştirip uyudum.</p>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-36840035493978479212020-05-09T16:17:00.001+03:002020-09-08T01:22:15.807+03:00Cenovalı Marya<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/UFV7So4iBFk" width="320" youtube-src-id="UFV7So4iBFk"></iframe></div><br /><div><br /></div>Mermerdense tahta bir yerlere oturmak nedense hafifletiyor beni. Yok, boşa altında bir şey arama, düşünmemek için yeni düşünceler üretiyorum kafamda. Görsen kızarsın bu halime, unutamayışıma, tekrar edişlerime, aldanmalarıma, kaçmalarıma. Şimdi önü adamakıllı tozlu bir bar taburesinin üzerinde oturmuş soda limon içiyorum Marya. İçtiğim şeyin sert bir içki sanılması hoşuma gidiyor. Bazen, özellikle çevredeki kalabalıklar artınca, bakışların; ensemde hissettiğim gözlerinin arttığını hissettikçe sertçe çekiyorum bir yudum. Sen bilmiyorsun ama ben bütün acizliklerimi sert asitli mineral suyla, limonun da bıraktığı asitleri harmanlayarak tek fondiple içtim çoğu zaman. İnsanlar şaştı Marya, nasıl olur da her gün buraya gelip, bardak bardak o cintonik görünümlü içkiyi içip hala midemin nasıl böyle sağ kaldığına. <div>Sen hiç terk edilmeden terk edildin mi Marya? Attığın postalar, mektuplar geri döndü mü sana. Birikmiş özlem mesajları bumerang gibi yapıştı mı tenine? Unuttum sandığım anlarda, yazdığım yazılarda çıktın karşıma. Gerçeklikten beslenmekten kaçınan ben, hakikatin peşine düşüp hikâyeler türettim senden habersiz. Bir lanet gibi yarısı kırılmış çocuk oyuncaklarını izledim. Sararmış kitapları okudum. Hayatı seyretme hastalığı senden sonra başladı Marya. Şimdi cümlelerimde bir yüklem görevindesin. Öznesiydin paragraflarımın. Nesne oldun, fiil oldun ve şimdi sondasın. Sırf cümlenin içine seni gömebilmek için yeni diller öğrendim. Her dilde farklı yere koydum. Hepsinde tek bir anlamın vardı. Unuttum. Bildiğim bütün dilleri unuttum yok ol diye. Ah bu düşüncenin evrensel dili... </div><div>Şimdi, ağır ağır ilerlediğim bara girip, her zamanki köşeme çekilip cintonik görünümlü sodamı içeceğim. Gönderdiğim ve bana doğru gelen, mektuplarımı sodanın içine atıp sindireceğim. Suskunluk yorucu Marya, aynı zamanda aldatıcı da. Neyse, soda geliyor. Barmen kızla yine göz göze geliyoruz. Sen bilmiyorsun ama geçen ay onunla seviştik. Beni kendi evine götürdü Marya düşünebiliyor musun? Bu kadar güvenilir bir tip olmamalıyım. Sodanın insan karakteri üzerinde naifletici bir yanının olduğunu bilmiyordum. Aletimi senin düşlediğin gibi kavradı, senin gibi bağırdı, konuştu. Çok konuştu. O sen miydin? Bir daha da ne o teklif etti, ne ben. Bir anne gibi davrandı peşi sıra günlerde Marya. Ben annemi düzmeyi hiç düşlemedim. Ama o öyle hissettirdi. Görüyorum onu, hiç yaşanmamış gibi hiçbir şey. Sahi yaşadığımız şeyin salt geçerlilik yanı nedir? Bir düşünce ile tüm evreni yıkabiliyorsam, aynı düşünce bana olanları düşündürtüyor olamaz mı?</div><div>Yoruldum Marya. Aspirinli su getirmiş bana, iyi değilsin, dedi. İyiyim, dedim. </div><div>Sahiden iyi miyim?</div>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-80092165971392481462020-03-19T18:47:00.000+03:002020-03-19T18:47:07.468+03:00Üçüncü Kitabım "Aynalar" YakındaSelamlar,<br />
Evet, burayı biraz ihmal ettim ama tutturduk bir yazma işi, kapılıp gidiyoruz. Uzun yıllardır kafamda inşa ettiğim bir karakteri yazdım bu sefer. Öykü de denilebilir, kısa roman da. Huzurlarınıza gelmesi yaz sonunu bulabilir.<br />
<br />
Sevgiler :)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-L02v1KlVkwg/XnOT1sMzcjI/AAAAAAAACBM/kocqzV4bhGAuQ_W23yY0LPOyuuvJ1xzEQCLcBGAsYHQ/s1600/90348862_546642869570092_7063894104270176256_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="531" data-original-width="640" height="331" src="https://1.bp.blogspot.com/-L02v1KlVkwg/XnOT1sMzcjI/AAAAAAAACBM/kocqzV4bhGAuQ_W23yY0LPOyuuvJ1xzEQCLcBGAsYHQ/s400/90348862_546642869570092_7063894104270176256_n.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Tanımadığı insanların düğünlerine, cenazelerine gitti Galip. göbek ve toprak attı, teselli etti ve kutladı. ayırt edemedi Galip, iyi ve kötü, güzel-çirkin, yaşam-ölüm. seçemedi hangisinde olduğunu. sorulduğundan değil seçim yapmak zorunda olduğundan. bu yüzdendi ya ona bu adı verip çekip giden annesine bir çift söyleme fırsatı dahi verilmemişti. konuşmadı Galip, konuşamadı.safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-26881472677081674562019-11-05T09:09:00.004+03:002019-11-05T09:09:51.651+03:00YOKUŞ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-3nlnWZrlc3o/XcERyCiiwxI/AAAAAAAACAc/PR3qltwlfww7u03GnPRr9B5ZO3IIGqLtgCLcBGAsYHQ/s1600/DbeN6dqXUAAzF7Y.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1200" height="300" src="https://1.bp.blogspot.com/-3nlnWZrlc3o/XcERyCiiwxI/AAAAAAAACAc/PR3qltwlfww7u03GnPRr9B5ZO3IIGqLtgCLcBGAsYHQ/s400/DbeN6dqXUAAzF7Y.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<span style="font-size: x-small;">hikayem <a href="https://oggito.com/icerikler/yokus/64597" target="_blank">oggito öyküde</a> yayımlanmıştır.</span><br />
<br />
Kaybetmedim, yitirdim. Ne yapayım, isteyerek mi oldu?<br />
<br />
İlk kelimeyi kafasında bellemiş, peşine koyulan virgülü yok edip tek seferde vurgusuz düşünmüştü cümleyi Hande. Üzerinde birbirinden farklı tonlarda saç telinin bulunduğu tarağı eline alıp şöyle bir göz gezdirdi. Düşüncelerini saçlarının ıslak olması mı perdelemişti bilemedi. Tamam canım, dedi, bir şey mi dedik. Çok şey demek istedi aslında. Bu kaybettiği kaçıncı eşyasıydı? Önce çok sevdiği kahverengi kelebekli tokasını kaybetmişti. Peşine gemi motifli kolyesini. Hepsinde aynı cümleyi kurmuştu Ege, “kaybetmedim, yitirdim.”<br />
<br />
Cümlenin cevap aramaya can atan yanları bir köşede dursun kafasına saracak havluyu bile zor buldu. Dayanamıyorum, demişti kendi kendine. Asgari ücretin bir tık üzerindeki maaşı yetmiyordu artık geçinmesine. Daha nelerinden vazgeçebilirdi ki? Ayda üç kere gittiği tiyatroyu bire indirdi. Sinema dersen zaten külfetti. Mısıra mı filme mi, hangisine para yetiştireceğini şaşırmıştı. Hafta sonu kafelerde kendine ayırdığı o birkaç kaçamak kahve masrafını bile internetten aldığı termos ve evde demlediği kahveyle yarıya indirmişti. Modern kahveciler böyle durumlarda işe yarıyordu sanırım. Kimse gelip bir şey alır mısınız diye tepesinde durmuyordu. Bu durumu ilk düşündüğünde insan zihninin ne denli nankör olduğunu bir kere daha söyledi kendine. Arkadaşlarıyla iş çıkışı gittiği ve kalabalığından yakındığı vakitlerde kurarlardı bir kahve alıp saatlerce kalkmayan kişilerin üzerinden sitemkâr sözcüklerini. İnsanlar fakirleştikçe kümeleniyor sanırım.<br />
<br />
Daha fazla bu duruma katlanamayacağını düşünüp bulmuştu bir tane ev arkadaşı. Hem ne var ki, arkadaş olur demişti annesi. Evleneceğin yok zaten, tek başına nereye kadar. Sadece ağabeyi mızmızlanmıştı evine alacağı kişinin adını duyunca. Cinsiyetini söylediğimde salmıştı içindeki millet ne der nefesini. Oysa çok uzun düşünmüştü bu konuyu Hande. Evindeki fazla elektronik birkaç eşyayı satmıştı. Birkaç ekstra işe çıkmıştı. Ama direnemedi. İnsan yalnızlığa alıştığında ne zor oluyor birini hayatının ortasına alabilmek. Sonra teselli etmişti kendini. Sadece duvarları paylaşacağız, demişti. Odama çekilir, artırabildiğim parayla bir sürü kitaplar alır ve okurum.<br />
<br />
Yitirmek kelimesinin affedilebilirlik yanını daha ağır buldu Hande. Kaybetmek nasıl ki bir arayışı doğuracaksa, yitirmek terk etmek gibi bir şeydi. Önceleri önemsemedi bu sihirli kelime yüzünden giden eşyalarını. Sonraları dokunabileceği nesnelerin azlığı rahatsız etti onu. Kendisinden birer parça gidiyor gibi sinirlenmeye başladı. Aklı kitaplarındaydı, bu yüzden sıkıca tembihledi arkadaşını. Ege’nin vurdumduymaz halini yapmacık bulmuyordu Hande. İlerleyebilmek için bir şeyleri geride bırakmak gerekti. Bu durum salt kayıplara yol açsa da, dönüp bakmak bir durma biçimiydi. Babasını kaybettikten sonra böyle olmuştu Ege. Yüzünde iklim değişmişti gidip geldiğinde. Böyle zamanlarda daha iyi anlıyordu kaybetmek kelimesinin ağırlığını.<br />
Saçlarını kurulayıp dolaba bir göz attı, giyinecek bir şeyler buldu. Aynada yüzünü dikkatlice inceledi. Solgundu, solmuştu. Zamanın izleri diye düşündü. Üzerini kapayacak birkaç kozmetik malzeme buldu. Üstünkörü serpiştirdi üzerine. Bingo! Celladına çelme takıp, kafasını uçuracağı baltanın üzerine düşürmüş gibi zamana gülümsedi. Silineceği zamana kadar çıkaracaktı bunun tadını. Zamana kim karşı koyabilirdi ki? Ama bu er meydanında ne yazık ki adaletli dövüşülmüyordu. Sormuyordu zaman geçip giderken, durmuyordu yol üzerinden geçerken. Ellerini kapüşonlusunun cep bölgesine daldırdığında Şişhane yokuşunu çıkmıştı. Küçük bir yokuş daha atacaktı onu İstiklal Caddesine. İnsanların arasına daldığı zaman değdirdi ellerini birbirine. Gülümsedi Hande. Birden aklına gelen bu fikri anında uygulamasına mı yoksa iki ay para biriktirip aldığı bu ürünü birazcık orantısız yırtmasına mı güldü bilemedi. Tek hissettiği delip geçmekti insanları dokunmadan. Tıpkı kendisine dokunulmadan aldığı onca yara gibi. Kalabalık ve gürültünün insanları iyileştirebileceğine inananlardandı. Hiçbir zaman anlam verememişti yalnızlığın ruhuna neden bu kadar iyi geldiğini. Tek başına bu kadar mutluyken, insanların arasına karıştığında da aynı hisleri benimsemesi tuhaf değil miydi? Bu soruyu irdelemek istedi nostaljik tramvaydaki curcunaya gülümserken. Sonra durumun kısıtlanma korkusu olduğunu düşündü. Birine, bir şeylere bağımlı olmak tüm dengesini bozuyordu. İnsan zihin bağı kuramadığı zaman sıyrılıyordu bu durumdan, diye seslice söylendi Oda Kulenin orada. Birkaç kişi dönüp baktı ama sadece o anlıktı. Geçip gitmişti sağından solundan insanlar. İstediği buydu Hande’nin. Yürüyüp gitmek ama kimseye değmemek.<br />
En ucuzundan iki ped, biraz da tuzlu fıstık aldı. Sağ cebinden çıkardığı fıstığı ufalayıp, ufalanmış kısmını sol kısmına koyuyordu. Taksim meydanından tramvaya bindiğinde göbek deliğinin orada iki ped, kuruyemiş artığı ve elleri iyice bir bütün olmuştu. Yarını ve gireceği toplantıları geçirdi kafasından. Kulaklığını almayı unuttuğundan dinlemek istediği şarkıyı kendince mırıldandı. Eve girdiğindekilerden birini Ege’ye verdi. Gözünü televizyondan ayırmadan aldı siparişini. Vişne suyunu almasını istemeyi unuttuğu için kendine kızmadı. Yansıyan ekranı işaret parmağıyla göstererek, aklımı yitirmek üzereyim Hande, inanılmaz bir film, dedi Ege. Kurduğu cümleden bir kelime seçip aklına gelen ilk şarkıyı mırıldandı.<br />
<br />
“Durup düşünmeye zamanın olur mu?<br />
Yitirmeden anlamaz insan...”safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-56080085387907186872019-11-01T09:46:00.003+03:002019-11-01T09:46:58.834+03:00TÜYAP (İstanbul) Kitap Fuarındayım<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-Y0FgmPc1TiQ/XbvUXCMNFmI/AAAAAAAACAA/iM4VF1WLZ-AoBpDCKZJEfbaMmuq04BtVQCLcBGAsYHQ/s1600/IMG_8566.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1176" data-original-width="1600" height="468" src="https://1.bp.blogspot.com/-Y0FgmPc1TiQ/XbvUXCMNFmI/AAAAAAAACAA/iM4VF1WLZ-AoBpDCKZJEfbaMmuq04BtVQCLcBGAsYHQ/s640/IMG_8566.JPG" width="640" /></a></div>
<br />
selam dostlar,<br />
istanbul tüyap kitap fuarında olacağım :) bir maniniz yoksa beklerim.<br />
<br />
hafta sonları (2-3 Kasım) 15:00-18:00 arası orada olacağım. hafta içi muhtemelen hep oralarda olurum ^_^<br />
<br />
beklerim.safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-47347593943653689422019-10-24T20:55:00.003+03:002019-10-24T20:55:33.213+03:00Fantom Acılar<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-gYAew4cfZRQ/XbHlQLJRsdI/AAAAAAAAB_w/6wQzcs9H8b8NThIaeM22cAWYIMgeqMCDgCLcBGAsYHQ/s1600/hikayegorsel.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1175" data-original-width="1200" height="313" src="https://1.bp.blogspot.com/-gYAew4cfZRQ/XbHlQLJRsdI/AAAAAAAAB_w/6wQzcs9H8b8NThIaeM22cAWYIMgeqMCDgCLcBGAsYHQ/s320/hikayegorsel.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="font-size: x-small;">hikayem 20 Ekim 2019 tarihinde <a href="https://oggito.com/icerikler/fantom-acilar/64546" target="_blank">oggito öykü</a>de yayımlanmıştır.</span><br />
<br />
<br />
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
İnsan en çok elleri üşüdüğü zaman anlıyor yalnız olduğunu.</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Böyle demişti Salim abi bir yandan para üstünü hesaplamaya çalışırken. Sanki mevsimsel, demişti, bu birine muhtaç olma hissiyatı, ne dersin?</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Müşteri gittikten sonra parayı tekrar hesaplayışına, hemen peşine orijinal olup olmadığına dair yaptığı göz kararı kontrole daldığımdan sorduğu soruya biraz gecikerek de olsa yanıt vermiştim. Haklı olabilirsin, demiştim, kış aylarının ünü çoktur bu yüzden. Eylül’den başlarlar, ‘Kasım’da aşk başkadır’la devam ederler. Sanki insanlar bir şeylere anlam yüklemek üzere şartlıyor kendini. Şu an bunları konuşuyor olmamız bile kalıplaştırdığımız olguların bir yansıması değil mi?</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Değil, dedi Salim abi. İnsanız sonuçta, üşüme örneğimden yola çıkarsak elimize sıcak nefesimizi verdiğimiz o an ararız sanki bir başka nefesi. Tabi sen farklı bakarsın ben farklı.</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Nasıl yani, demiştim. İnsanız sonuçta ile başladı bir cümlen az önce. İnsanlar neden farklılaşır?</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Düşünmüştü. Düşünmek yorardı sanki. Cevabı aramak için çabaladığından mı yoksa bildiğinden mi yüzünü somurttu anlayamamıştım.</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Sen anlamaz mısın ne derdi var insanın baktığın zaman, demişti. Dudak bükmüştüm. Ben psikiyatrım, nasıl anlayabilirim? Yalnızlık diyorsun, nedir senin için yalnızlık Salim abi, demiştim.</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Kuruyemiş dolabını düzenlerken değil de elinde bir kadeh sıcak şarapla bu cümleyi kursa belki üzerinde çok çok uzun düşünmek durumunda kalmayabilirdim.</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Derin bir iç çekmişti, biliyor musun Kaan, demişti,</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Ben terk bile edilmedim. Bu ne demektir, bilir misin?</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Sanki anlaşmış gibi yürüyor insanlar. Kafaları önde, bir bilinmeyenin peşine düşmüş ve bunun cevabı yerdeymiş gibi. Aslında bunun sebebinin akıllı birkaç teknolojik alet olmadığını bilmeseydim üzerinde düşünebilirdim. Bunun yerine birkaç şeyi tasvir ediyorum. Yalnızlığın tasvirini, susmanın tasvirini, susamamanın tasvirini. Roman yazıyor olsaydım veya hikâye, konuya alabileceğim ne çok şey olurdu. Sanırım yazar kısmı da bununla besleniyor. Bir psikiyatr ile yazarın en önemli ortak noktası sanırım ruhbilimi.</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Mahalleme doğru yaklaştıkça aidiyetliğin verdiği güven duygusu da kaplıyor içimi. İnsan tüm duyu organlarıyla tarıyor etrafındaki tanıdık şeyleri. Bulamayınca sarılıyor sanırım kendisine. Yağmurun, boranın, karın insanı yalınlaştırmasının sebebi bu olabilir. Çünkü kar siliyor bütün gördüklerimizi, yağmur dolduruyor, rüzgâr sürüklüyor. Ve insan böyle zamanlarda özlüyor sanırım terk edilmeyi bile.</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Arkamda keskin bir fren izi. Birkaç hoyrat küfür. Birbiri ardına eklenen birkaç küfür daha. Hadi ama diyorum içimden, noradrenalininizin düşüklüğünü kulaklarımız çekmek durumunda mı? Gidip kendinize biraz serotonin yükleyecek bir şeyler yiyin, görün. Bir hastam demiştim vermiş olduğum antidepresan kullanımının üçüncü ayından sonra. Hocam, demişti, ben benim ama ben değilim. Konuştuğum şeyleri ben söylüyorum ama niye dediğimi bilmiyorum. Durup düşünmüştü. Kendi haliyle dünyayı yan yana koymuştu. Kavgasıyla dövüşüyle, her şeyiyle. Yoksa normal olan bu mu? Öyle geliyor ki, diye devam etmişti dingin konuşmasını, en acı anımda bile ah etmeyecekmişim gibi geliyor. Duyguların niteliğini anlamak için neden acıyla sınanmak zorundayız?</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Öyle sanırım, diyorum, ama kendine diyorum. Yani sanırım.<br style="box-sizing: border-box;" />Öyleydi çünkü, acı sinyallerini taşıyan nöronlarımız vardı, nosireseptörler. Namı değer acı taşıyıcıları. Beyin önce acının türünü kavrar, sonra sonraki adımları düşünerek ne kadar etkileşim göstereceğini yayardı insanın vücuduna. Seninki fantom acılar, yani sahte acılar demişti üniversitede Filiz. Adına yakıştırdığım bir şiir okumadım hiçbir zaman ona, ya da gülümsemeye teşebbüs ettiği zaman bile sol yanağında oluşmaya başlayan gamzeye güzel bir Türk filminden alıntı yaparak, “sen böyle gülünce şuranda iki çukur oluyor ya, ölünce beni oraya gömsünler.” Demedim.</div>
<div style="background-color: #f2f2f2; box-sizing: border-box; color: #212529; font-family: Montserrat, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, "Helvetica Neue", Arial, sans-serif, "Apple Color Emoji", "Segoe UI Emoji", "Segoe UI Symbol"; font-size: 14.4px; margin-bottom: 1rem;">
Fantom acılar. İsmi bile duygusuz. Merak edip araştırmıştım. Öyle ki kolu olmayan bir insanın zaman zaman elinin acıdığını hissetmesi gibi bir şey. Acıyla ilişkim böyle başlamıştı benim. Kalbimin bile yalandan sancıyacağını düşünen belki de sıradan bir cümlenin içinden türemişti. İki farklı zaman ve insan. Birinde belki de adına sevda diyebileceğimiz duygu oluşumunu bende tetikleyen bir kadın, diğerinde kuruyemişçi Salim abi. Yine ikisinin de bana çağrışım yaptığı şeydi bu, evet acı. Filiz’in hemen sonraki ay doldurttuğu kasetin ilk şarkısını dinlediğimde oluşturduğu o his. Bir kadın söylüyordu. “Sen kimseyi sevemezsin,” diyordu. Rüzgârların önünde kuru bir yaprak gibi sürükleneceksin.”</div>
safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-79392680101595473122019-08-23T23:57:00.000+03:002019-08-25T00:25:44.383+03:00Ağıt<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-TCRIO4000T0/XWBSm4VTYWI/AAAAAAAAB_c/SOg6HK0-XXk0kAfkw49-G_hwc-wNWd_VACLcBGAs/s1600/tolgayazicii.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="750" data-original-width="800" height="300" src="https://1.bp.blogspot.com/-TCRIO4000T0/XWBSm4VTYWI/AAAAAAAAB_c/SOg6HK0-XXk0kAfkw49-G_hwc-wNWd_VACLcBGAs/s320/tolgayazicii.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: x-small;">hikayem 04.08.2019 tarihinde oggito öyküde<a href="https://oggito.com/icerikler/agit/64274" target="_blank">https://oggito.com/icerikler/agit/64274</a> yayımlanmıştır.</span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">En mutsuz anında bile gülümsemeyi becerebilen insanları kıskanırdım hep. Sait abi vardı, Billur Sait derlerdi. Yüzünde bir maske varmış ve o maskeyle ömrünü geçirmek istermiş gibi hep gülümserdi. Pollyanna karakterini bilseydim, Pollyana Sait derdim ama o zamanlar ilkokulu yeni bitirmiştim. İnsan çocukken her şeye gülebiliyor. Ağlayabiliyor da aslında ama o duruma girmeyeceğim. Evine defalarca hırsız girdi. İhtiyacı varmış ki soymuş, dedi. Gülümsedi. Borç para verdiği kişiler geri vermedi, canları sağ olsun, borç istemek ne demek bilirim, olsa verirlerdi elbet, dedi. Gülümsedi. Kızı Aysel abla öldüğünde acısını neresine siper etti bilmiyorum ama, kalanlara ömür dilerken bile gülümsedi.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ceketimin üst köşesine toplu iğne ile iliştirilmiş bir fotoğrafa bakıyorum şimdi. Mutsuz, acı çeken biri var orada. Kaygılı, yorgun biri. Sanki acılarını biriktirdiği torbası fotoğraf makinesinin flaşı patlayınca dağılmış, bütün hücrelerine yayılmış biri. Evinin defalarca soyulmasından sonra giden birikimlerinin, kızı Aysel’in nedensiz intiharının, eli açıklığı sebebiyle evde yaşadığı parasal durumun sonucunda ortaya çıkan terkedilme ve yalnızlığın acısı tek seferde yüzüne yansımıştı. Korkunç ve korkmuş görünüyordu. Sanki bu ifadesiyle daha önce karşılaşmamış insanlar adına da üzülüyordu. Mutsuzluk kendi içerisinde dairelere alınmış ve neşeli insan perspektifi neresinden bakarsan bak görünmüyordu. Korkunç bir paradokstu bu.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">İnsan neden gülümsemezdi bir fotoğraf makinesine?</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Yoksa şöyle mi düşünürdü? Ne faydası olacaktı ki bir fotoğraf üzerinde gülümsemenin, devlet dairelerinde solacaksa.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Seksen darbesinde arkadaşları İhsan ve Muzaffer kaybolmuştu. Çok uzun süre aramıştı onları. Devlet dairelerini kapı kapı dolaşmıştı. İstanbul Samatya’da alınmış, iki sene sonra Konya Selçuk’luda çıkmıştı İhsan. Öfkeliymiş, bulununca da devrim sloganları atmış ama bir gözü eksikmiş. Dört sene sonra da çalıştığı inşaat şantiyesinde altıncı kattan düşüp ölmüş. En çok Muzaffer’i aramış. Anasına söz vermiş Sait abi. Yıllar boyunca elinde tek vesikalık fotoğrafıyla arayıp durmuş. Bulmuşlar Muzaffer’i ama sağ değilmiş. Dememişlerdi bana sebebini, aklın ermez senin böyle şeylere, demişlerdi. İnsanın aklı çocukken bir ölüme ermiyor sanırım.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ağıt. Kelimesi bile bir yük insan için. Topluca çığırılan bu haykırışların dört harfe sığdığını Aysel abla öldüğünde öğrenmiştim. İnsanlar, demiştim, acıyı karşı tarafa aktarabilmek için bir zincir oluşturuyor ses karmaşasıyla. Her haykırışın tesiri farklı, ortaya karışık bir acı topluluğu çıkıyor ortaya. Bir dili var sanırdım o zaman bu haykırışın, meğer en evrensel dil acının çıkarttığı çığlıklarmış.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Şimdi eşeliyorum toprağı bir garip çığlık hengâmesi eşliğinde. Erkek adam ağlamaz, tembihinden beri ağlamıyorum, sanırım bir bu tembihi dinledim. Ne istedikleri gibi tabip olabildim ne annemin çok istediği torunu ona verebildim. Yalnızlığı korkunç bir durum olarak algılıyor bazı insanlar. İnsanı eksilttiğini ve modern toplum hastalığı olarak niteliyorlar çoğu zaman.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Toprak sert. Suyu döküyor arkamdan biri yumuşasın diye. Omuzumda bir el hissediyorum ama dönüp bakmıyorum. Hesabını vermesini istiyorum Sait abinin vesikalık fotoğrafındaki bu mutsuz halinin. Onca yıl tüm insanları neden kandırmış olsun ki? Neden en umutsuz anımızda bile her şeyin güzel olabileceğine dair yeni cümleler türetsin? Neden çok sevdiğim kırmızı kramponu babam almadı diye ağlayınca babamdan yiyeceği azarı bilmesine rağmen bana kramponları alıp ‘erkek adam ağlamaz’ desin?</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Sen mutsuz olamazsın Sait abi, hakkın yok!</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Küreği arkamda duran babama bırakıyorum. Yüzü karaya vurmuş balık gibi şaşkın. Bir solungacı varmış da onları oynatmaya çalışır gibi ağzını oynatıyor. Soluk borusuna birkaç sitemli sözcük kaçmış olmalı, tükürüğüyle yutuyor.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Uzaktan izliyorum herkesi. Kimi kazılan çukura, kimi tabuttan çıkarılmaya çalışılan kefene bakıyor. Beyaz bir örtü giderek siyahlaşıyor sanki. Toprağa bulanmış bir sürü el kefeni kucaklıyor. Biri kabrin içerisinde. Ceza sahasının içerisinde muhteşem bir orta almış forvet gibi göğsünde yumuşatıyor mevtanın bedenini. Tonlarca ağırlık yükü tutabilmenin yarattığı sıkıntılı birkaç nefes salıyor dışarıya. Ağıt. Yine dökülüyor karga sesleriyle karışık bir şekilde yukarıya. Yerleştiriyorlar. Üzerine birkaç toprak atma fikri beni ürpertiyor, geri çekiliyorum. Toprağı açmaktan daha uzun sürüyor kapatmak. Veda etmenin raconundan olsa gerek. Son bir su dökülüyor üzerine. Annem gelip omzuma yaslanıyor. Babam, baba gibi olmak zorunda, geri kalanlara sabır diliyor. Gidiyoruz arkamızı dönüp. Annem, dönüp bakma diyor, böyle zamanlarda arkamızdan bakarlarmış, bakarsan geriye kaçarlarmış görünürüm diye. Saniye geciktirmeden dönüp bakıyorum. Başlıyorum gülmeye. Gülüyorum. Hayır, kahkaha değil bu ama atmak üzereyim. Ağlıyorum da sanırım, biraz da bağırarak. Ağıt mı bu? Değil sanırım. Erkekler ağlamaz diyor sanki biri. İğneden titizlikle kurtarıp elime alıyorum ufacık kâğıdı. Sait abi bana bakıyor, görüyorum güleyim diye gülümsüyor.</span>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-28414296684315246452019-07-04T10:17:00.004+03:002019-07-04T10:17:56.374+03:00BOŞLUK<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-liz1fBGkYxc/XR2nqoGkDyI/AAAAAAAAB-8/1VFdicN3rdwX6yucrzLqx1ipteY87IdGwCLcBGAs/s1600/tolgayaziciistanbul.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="800" height="340" src="https://1.bp.blogspot.com/-liz1fBGkYxc/XR2nqoGkDyI/AAAAAAAAB-8/1VFdicN3rdwX6yucrzLqx1ipteY87IdGwCLcBGAs/s400/tolgayaziciistanbul.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
“Senin kafanda birkaç tahta eksik” derdi, susardım. Benden eksik kalanlarla hangi boşluğunu kapatırlardı bilemezdim.<br />
<br />
Hiç bıkmadın şu huyundan, bravo vallahi, dedi Münevver sol kolumun üzerindeki lekeyi işaret ederek. Bakma gereği duymadım gösterdiği yere, gülümsedim. Alışkanlıklar, dedim, kolay bırakılmıyor. Bir de dünya meselesi gibi anlatmaz mısın çıkışı geldi, beklediğim hamleydi, boşa gitti. Ne zaman küçük hesaplar büyük tartışmaları doğurmayı bırakır, işte o zaman insanlık bir adım daha atar dedim. Kahkaha attı. Epey attı. Sustuktan sonra akıl edebildim bakan oldu mu diye. Bunu fark edip yine aynı desibelde attı kahkahayı. Yahu, dedi, burnunu koluna silmişsin, leş gibi iz yapmış neyin peşindesin ey ikinci yeni müdavimi, post modern tutkunu adam. Münevver kadar olmasa da sesli bir gülümseme de benden geldi. Halbuki ne kadar da düşünerek, belki de anlam konarak koyulmuş adın. Münevver. Ama nerdee, bizimki hep goygoy.<br />
<br />
Adını bir cümle gibi kullanışım ve sonuna getirdiğim iyelik art arda yirmi sekiz virgül gelen boş cümlelerin ortasında bizi bırakıp duraklatmıştı. Sonsuz bir cümleydi görünmeyen ortasında sadece virgüllerin görüldüğü.<br />
<br />
Senin, dedi, kafanda birkaç tahta eksik. Uçuşan kızıl saçlarını izler, yüzündeki ezberlemediğim birkaç ayrıntıyı daha not ederdim dehlizime.<br />
<br />
Koluma ilişiyor şimdi gözüm. Alışkanlık be diyorum. Kendime ama. İnsan kendisiyle de konuşurken tırnak açar mı konuşmasına? Kimdir mesela sıralaması, hangisindedir. İç ben mi yoksa içime konuşan ben mi. Freud olsa kızardı muhakkak.<br />
<br />
Kapılar açılıyor, birden fırlıyorum sonradan yapılan iskelenin üzerine. Sonralık, mışlık eki gibi yabancı duruyor bu iskelede; sallanıyor dehşet şekilde. Vapurun içerisinden paslı bir mermi gibi tam ortasına doğru ilerleyerek bakınıyorum. Tam karşısı diyorum, Sarayburnu’nun köşesini göreyim, Kız Kulesi sıkılmıştır benden. Hızlıca oturuyorum. Sırtımı yaslayacak yerin olması güzel. Etrafıma bakıyorum, kimse yok. Garip bir ürperme geliyor içime, asansörde kapalı kalmak, otobüste kalmak, odada, tuvalette, depoda kilitli kalmak neyse de vapurda kilitli kalma ihtimali sesleniyor kulağıma. Yok diyorum sonra, hangi kısmım yok diyor bilmiyorum ama kim olursa olsun hak veriyorum; hava eksi sekiz. Kahkaha atıyorum. Ne derlerse desinler; her kahkahanın Münevver’i hatırlattığını kim nereden bilecek. Hem hatırlatacaksa bir kahkaha hatırlatsın değil mi?<br />
<br />
Yanımda olsa ne meraklısın denize, derdi. Götün donacak bu soğukta. Eminim ki ellerimi parkamın cebinden çıkarmadan boynumu içime içime gömerek cevap verirdim; içimiz ısınır fena mı martı sesinden.<br />
<br />
İçeri geçtim de ne oldu? Kafası mekanik bir cisim tarafından aşağıya bilmem kaç derece paralel bakan birkaç topluluk. Birkaçı bulmaca çözüyormuş bak, hakkını yedim. Ne gülerdin değil mi bulmacalardan korktuğumu sana söyleyince. Adın batmıya emi, derdin şiveli şiveli. Yahu adım Can, topu topuna üç harf, batsa ne batmasa ne. Dünyaya bir ağırlığı bile yoktur.<br />
<br />
Boşlukları doldurmayı sevmiyorsun, sanırım demiştin bulmacadan yola çıkıp hayat krokimi çıkarırken. Bilmem, demiştim bende, hepimiz bir yarımı tamamlamak için koşturmuyor muyuz?<br />
<br />
Susmuştun. Adına bahsedilmiş, söylenmiş nice yarım cümleler geçmişti belki zihninden bilemezdim. Delisin, melisin ama garipsin. Ruhunda beynine zıt paralel çubuklar var, hepsi birbirinden farklı. Sen obsesiflerin çıldırtırsın. Ruhum geometrik olarak incelendiğinde de sıkıcıydı sanırım. Ses etmemiştim. Susmuştum. Genelde öyle olurdu zaten. Belirli çizgiler oluşur, sana yol yapılır ama gitmezsin.<br />
<br />
Geçmiş öyle bir şeydir işte. Bilmemkaç dakika, saat, gün; hiç fark etmez. Büyük bir boşluk olarak durur tepende. Uzun süre göz bebekler yukarıda bakmak da normale çevirince başını döndürür insanın.<br />
<br />
İsminin anlamını sormuştum bir de, ilk kez kocaman gülmüştü ama ses çıkarmamıştı. Parlamıştı gözleri anlamı gibi. Sağ kolumu kullanmıştım bu sefer, mendil bunun yerini asla tutmuyor be!<br />
<br />
<i>29.06.2019 tarihinde <a href="https://oggito.com/icerikler/bosluk/64153" target="_blank">oggito öyküde</a> yayımlanmıştır.</i>safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-12336401990171231242019-02-14T13:52:00.001+03:002019-02-14T13:53:38.753+03:00İkinci Kitabım "İçimde Ölen Biri Var" Çıkmıştır<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-BrsdanO8BpA/XGVIUq3qOSI/AAAAAAAAB-I/wowO652APFoM_9sNygz3ItHFWtnQQc86gCLcBGAs/s1600/0001789920001-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="381" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-BrsdanO8BpA/XGVIUq3qOSI/AAAAAAAAB-I/wowO652APFoM_9sNygz3ItHFWtnQQc86gCLcBGAs/s320/0001789920001-1.jpg" width="203" /></a></div>
<br />
Herkese selamlar..<br />
Evet, buraları epey ihmal ettim. Boyumdan büyük bir işe giriştim. Madem yazıyoruz bir de polisiye deneyelim dedik. Dedik de öyle demeyle olmuyormuş bunu gördüm :)<br />
Çok gezdim. Yazdım, sildim, okudum, kaçtım, kovalandım. Yaklaşık bir yıl sürdü yazma işi, hadi bir sene de toparla düzenle, yayıncı ile anlaş derken oldu iki sene.<br />
Bu süre zarfında oggito, edebiyathaber, edebiyatist dergilerine de bir şeyler paylaştım. hal böyle olunca burası biraz ıssız kaldı ne yazık ki.<br />
Artık buralardayım.. yani öyle umuyorum.<br />
<br />
Kitabın satışı bugün çıktı. Önce online sitelerde olacak, sonradan mağazalara girecektir.<br />
Aşağıdaki linklerden temin edebilirsiniz :)<br />
<br />
https://www.dr.com.tr/Kitap/Icimde-Olen-Biri-Var/Edebiyat/Roman/Polisiye/urunno=0001789920001<br />
<br />
https://www.kitapyurdu.com/kitap/icimde-olen-biri-var/487239.html&manufacturer_id=184317<br />
<br />
https://www.idefix.com/Kitap/Parcalanmis-Gulusler/Tolga-Yazici/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0000000686252safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com37tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-58973996585104861132019-02-03T00:26:00.000+03:002019-02-03T00:26:54.176+03:00Sesimi Duyan Var Mı?<br />
<div class="MsoNormal">
Durup bakıyorum. Bakarken durduğum da oluyor bazen. İkisinin
ayrımına varmayı düşünüyorum. Ayırmak; bir cümleyi yarıda kesip bırakmak gibi.
Farz edin ki bir kokuyu hayal ediyorum. Bir kokuyu hayal ediyorum ama
anımsayamıyorum. Anımsamak; zamanın insanoğluna haykırdığı bir intikam çığlığı…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Zaman, bölünmüş bir ülke gibi; her yanında dumanlar
yükseliyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Zaman, yeniden dirilmeyi de öğretiyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ayrılma hali eki var Türkçede. Bilirsiniz. Yaşadım onu. Denlerden
danlardan… Sıyrıldık ama izi kaldı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ayrılma halinden, bulunma ekine geçiyorum. Geldim.
Buradayım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Çok yakında bir haberim olacak.<o:p></o:p></div>
<br />safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-8172332813131517002018-09-30T12:16:00.000+03:002018-09-30T12:16:53.554+03:00Nilüfer<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/-8qifzv_F4Q/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/-8qifzv_F4Q?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<div align="right" class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: right;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify; text-indent: 21.3pt;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">“Zamanın eli değdi
bize” diye kulaklığında çalan şarkıya eşlik etti Çetin metronun kapısı
açılırken. Kulaklık takılı olduğundan acaba sesli söyledim mi diye tekini
çıkartıp aynı ses tonuyla şarkıyı devam ettirdi; “çoktan değişti her şey..”, geriye taktı. Kimse suratına şaşkınca bakmıyordu. Birinin ona baktığını
görmeyeli de uzun olmuştu. İnsanlar gelirdi geçerdi kıyısından köşesinden.
Birçok şey söylerlerdi. Dinlemezdi çoğu zaman, belki kimi zaman gülümserdi. Bir
organıymış gibi bağlandığı kulaklığını takıp müziğini açardı. Müzik listesinin
köşesinde kocaman yeşilce yazan “karışık çal” en sevdiği tuştu. Kimi zaman
Neşet Ertaş, kimi zaman Metallica. Olay müziğin evrenselliğinden ziyade dış
dünyadan onu koparmasıydı, o yüzden şarkı sözlerine de çok önem vermezdi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify; text-indent: 21.3pt;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Gayrettepe metrosundan
metrobüse doğru gidiyordu tünelin içerisinde. Başını yerden kaldırıp kısa da
olsa insanları seyretti. Ne çok acelesi vardı herkesin her şeye karşı. Yere
monte edilmiş ve üzerinde giden herkesi biraz daha hızlı götüren yürüyen banda
hayretle baktı. Üçe ayırdı bu grubu. Kimisi şuan kendisinin yaptığı gibi
adımlarının yarattığı hızla gidenler, yürüyen banda binip yürümeden tamamen
aletin çabasıyla gidenler ve yürüyen bantta bile yürüyerek zamana kafa
tutanlar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify; text-indent: 21.3pt;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">“Aynı değiliz ikimiz
de” dedi şarkıda. Liste başa dönmüştü sanırım, ya da gözlemlediği durumu
beynine resmedebilmesi için bir uyarıydı bu. Kimse aynı değildi. Kimisi zamanın
kendisini kovaladığını düşünüp acele ederdi, kimisi zamanı kovalamanın
hengamesiyle doldurmaya çalışırdı boşluğunu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Yürüyen merdivenden yürüyerek
ulaştı durağa. Bir zafer kazanmış gibi gülümsedi. “Artık geri ver, geri
veremezsin aldıklarını” dedi. Beş dakika öncesine gitti aklı, artık yoktu içine
sıkışmış olan zamanın zerresi. Önü kalabalıktı. En kalabalığın ilerisine doğru
ilerledi, metrobüsün en arka tarafına. Kendince bir çözümleme yapmış, durağa
yanaşan birinci metrobüsle onun hemen arkasına yanaşan aracın arasında bir yere
konuşlanmıştı. Amacına ulaştığı zaman yeni bir yolculuğa çıkmış gibi
telefonundaki programın karışık çal tuşuna basardı. Yeni yolculuklar her zaman
yeni başlangıçtı onun için. “Zamanın eli değdi bize” dedi yine kulaklığın
arkasındaki büyülü müzisyen. Gülümsedi. Farkındaydı, yapılan her şeyde,
kaçtığımız, yanıldığımız, yenildiğimiz her şeyin içinde zamanın eli vardı. Sağ
elini zamanın eline değmek istermiş gibi havaya kaldırdı. Dikkat çekmemek için
de bileğini sağa sola titreştirerek saatinin yerine oturmasını sağladı. Yaptığı
hareket sonrası kullandığı nesnenin de bir saat olması düşündürdü. Kulaklığını
çıkardı Çetin ineceği yere iki durak kalmışken. Sırtı kendisine dönük kadına
dokunup ona yer vermek istedi ama çekindi. Onun yerine oturduğu yerden ayağa
kalkıp sabitçe bekledi. Bekledi. Bekledi. Fark edilene kadar bekledi. İnsanlar;
gelirdi geçerdi kıyısından köşesinden. Birçok şey söylerlerdi. Dinlemezdi çoğu
zaman, belki kimi zaman gülümserdi. Bir organıymış gibi bağlandığı kulaklığını
takıp müziğini açardı. Dış dünyanın sesi müziğe dönmüyordu. Korna sesleri ve
insan seslerinin karışımı çıkan ses ürkütücüydü. Adımlarını hızlandırdı.
Hızlandırdı. Koşmaya başladı. Kendisini tanıyan birkaç kişiyi hızının verdiği
durumdan ötürü pek seçemedi. Ne düşündüklerini düşünecek vakti yoktu. Kaçmak
istedi Çetin, yol almak. Hissedebildiği tek güzel şey bir yerlere varamamanın
verdiği mutluluktu. Sonsuz bir boşluktaymış gibi çırpıyordu ayaklarını sert
zemine. Nefesinin kesildiği an duraksamak zorunda kaldı artık. Nefesi kesilen
bir akciğer hastasının oksijen maskesine sarıldığı gibi kulaklığına sarıldı.
Karışık çala bastı yine. Bu sefer bağıra bağıra söyledi sözlerini:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">“Artık geri ver <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Geri verilmez hiçbir yanılgı <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Yokluğuma emanet et <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Sende benden kalanları <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Her şeyi al<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bana beni geri ver <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bir şansım olsun.”</span><span style="font-family: times new roman, serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<br />safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-56312251886995670472018-07-08T13:19:00.000+03:002018-07-08T13:19:08.028+03:00KÖŞE BAŞI<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">hikâyem <a href="https://oggito.com/icerikler/tolga-yazici-kose-basi/62114" target="_blank">oggito</a>'da 07.06.2018 tarihinde yayımlanmıştır.</span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">---</span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/yAtppYg5iWQ/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/yAtppYg5iWQ?feature=player_embedded" width="320"></iframe></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">“Sen tek başına bir doğrusun” yazıyordu kâğıtta, yalnızca tek başına.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bir ayrılık anı anca bu kadar güzel yazılabilirdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Hava bilinçaltım gibi bulanık, kestiremiyorum bir saat sonrasını bazen. Yorgunum bir de sanırım. Yorgunluğun gösterişli bir şey olduğunu savunurdum oysaki.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Üzerinde o kadar konuşmuştum ki hatta bu konunun, bir daha yorulmaya hakkım olmadığını bile düşünürüm. Yorgunluk salt yalnızlıktan arındırırdı bizi, canlı olmanın en önemli ilk adımını tamamlardık böylece. İkinci ve sonraki adımlar diğer canlılardan insanları ayıran bir özellik olsa gerekti herhalde.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bakkallardan manavlardan arındırılan büyük şehirlerin, hiperleştirilmiş, süperleştirilmiş sebze meyve reyonlarının birindeydim. Organik yazıyordu bazı ürünlerin üzerinde. Bazısı kendiliğinden doğranmıştı. Neme lazım vakit kaybederdik. Her şey kolaylaştırılmıştı dimi. Balıklar kılçıksız olmalıydı, sarmısaktı bu aman ha kokusuz olanından alınmalıydı tabii ki.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Elimdeki alışveriş listesini buruşturup montumun cebine soktum. Atmadım ama. Sanırım atmayacaktım da. Eve doğru girerken buruşmuş yerlerini düzeltecek, Sevil’in unuttuğumu sandığı birkaç şeyi okuyunca hep birlikte hay allah diyecektik, Sevil’in ki daha sitemkâr çıkacaktı ama. Ben konuşmayı denesem de başaramayacaktım. Kıymayı iki kere çektirmeyi unutmuş olacaktım bir kere. Köftelik dedim sana tembihini dört beş defa hatırlatacaktı bana. Bazı domatesler hormonlu olacaktı, tavuk almışsam gezmiş tavuk olup olmadığı konusunda birkaç diyalog da yaşanacaktı tabii. Çocuğa aldığım çikolata abur cubur olacaktı, kanserojen diyecekti bunlar, gdo lu diyecekti peşine. Ve ben bu kısaltmanın açılımını bilmediğim için gülümseyecektim. Zaten anca gül diyecekti ilkokuldaki neşe bükücü öğretmenlerimi hatırlatarak.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Sonra sıralanmaya başlayacaktı seni sen yapan özelliklerin adının nasıl bencilliğe dönüştüğünü. Hep böyle olacaktım ben. Evlenmeden öncede böyle olacaktım. Düzelirim diye bekleyecekti. Beni yalnızlıktan kurtardığını iddia edecek duruma kadar gelecekti durum. İtiraz etmek isteyecektim ama susacaktım. Yine gülümseyecektim. Sevil’in dediklerine değil, yalnızlığımın hissettirdiği sıcaklığa. Sonra Efe İhsan gelecekti yanıma. Canım oğlum. Nasıl da diretmişti tek İhsan olmasın diye adı, dedeminse dedemindi, eskimişti artık böyle isimler. İleride kızardı bize.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Aynı babası derdi bazı huyları için. Eli iyi kalem tutuyor demişler öğretmenleri, benim babam yazar demiş öğretmenine, öğretmen beni çağırmış ama annesi söylememiş. Benim kesin yine işlerim çıkarmış, gitmezmişim. Köşe yazarı demiş benim için. Laf! Yazdığım köşe yazıları varsa o da lise yıllarımda duvarlara yazdığım felsefe ağırlıklı sözlerdi. Gülerlerdi bana. Tırnak içine alır öyle yazardım alıntılarımı. Annem de demişti. Ne olacak senin bu halin, bir iş güç sahibi ol bırak bu yazı işlerini diye. Beceriksizdim onlar için, çevre apartmanlardan çıkan mühendisler doktorlar her zaman örnek olurdu bana. He bir de evlenenler. Çoluğa çocuğa karıştılar diye başlardılar hep. Yaşım gelmiş olurdu onlar için. Bense odama çekilir hayaller kurardım. Gülümserdim hayallerimle birlikte. Kitaplar okur, şiirler yazardım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Artık evli barklı insandım tabii, geç gelmemeliydim eve. Oğlum sorardı sonra, özlerdi; bitap düşerdi. Saat on buçukta gitmiştim hâlbuki. İçinde göreni şaşırtmayan ama nedense çocukların sevdiği çikolatan yumurta vardı. Sevil’e karışık leblebi almıştım, biraz da portakal. Kapı girişinin hemen önünde beyaz bir zarf vardı. Şu hangi kırtasiyeye giderseniz gidin bulabileceğiniz tipten zarflardan. Açtım. Okudum da. Bir romanda olsa yahut bir öyküde güzel bir kitap giriş cümlesi olabilir diye düşündüm. Kapıyı açtım. Baba diye bağıran biri yoktu. Ya da ne yaparsam yapayım eksik aldığım bir şeyi kafama kakan biri. Beyaz bir kâğıt vardı sadece elimde. Poşetleri yere bırakmamıştım. Hepsi tek elimdeydi nedense.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Sen tek başına bir doğrusun yazıyordu kâğıtta, yalnızca tek başına.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 24px;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;">Bir ayrılık anı anca bu kadar güzel yazılabilirdi.<o:p></o:p></span></div>
<br />safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-11928651162805397482018-06-06T13:13:00.003+03:002018-06-06T13:13:26.323+03:00- KAYBETMEK - <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/uxfriuHMAmU/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/uxfriuHMAmU?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
hayatı fark etmek<br />
....kaçmanın ilk adımı.<br />
yalın ayak basıp da gitmenin<br />
....özerk bir çimenin üzerine<br />
duygusal farkındalığı olmalı<br />
devrik bir cümle ile başlamanın.<br />
betonlaşmışsa artık bütün ağaçlar<br />
ve ben<br />
ve ile başlayan bir cümlenin ağırlığını çekiyorsam<br />
sahip olmanın bir önemi yok<br />
sonu üç nokta ile tamamlanmayacaksa hayatın<br />
<br />
t.yazıcı<br />
03.06.2018 / Alsancaksafransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-37924084900221628652018-05-19T00:14:00.001+03:002018-05-19T00:14:36.475+03:00Kimseye Etmem Şikayet<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/ruFVm7LL38U/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/ruFVm7LL38U?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Önümde durup bana düşmanca bakmaktan başka bir şey yapmıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Karşımda dursa ya da
gözümün değdiği herhangi bir yerde. Bir sürü işim varmış da sözgelimi
düşüneceğim tonlarca şeyin arasından ve onca iş olmasını hiçe sayarak yine denk
gelse algılarımın en benciline. Veya düşlemek istesem onu, onca gürültünün
arkasından onun varlığına varacağımı bilip hızlanıp koyulsam yola.
Belediyelerin bozmaktan usanmadığı kaldırımlara dahi aldırış etmesem, tam o
sırada nasıl olsa yapıp bir daha bozacaklar düzlemi aklımdan geçse hatta. Ve
ben onunla başlayacak cümleler düşleyerek koşsam yanına… Ne güzel olurdu değil
mi. Güzel olurdu olmasına ya, önümde duruyor şimdi. Duruyor da bana düşmanca
bakmaktan başka bir şey de yapmıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bir kağıtsın diyorum sen. Bağıra çağıra söylüyorum sanki
sesimi duyacak biri varmış gibi. O bana bir şey söylemiyor ama ben yazıyorum
bir kalem aracılığıyla sesimi de taklit ederek. Gülüyorum sonra kendime,
yazdıklarımla değil ama. Sesimin şiddetini ne yaparsam yapayım kimsenin
duymayacağını bildiğim halde inatla yazmaya çalıştığım halime gülüyorum. Sonra
kağıda mı yoksa kendime mi söylüyorum bilmiyorum ama yazmıyorsun dedirtiyorum
kendime. Yüzüme yapışan ve kötü huylu bir kist gibi görünen gülümsememi
görüyorum yine karşımda. Ne kadar yabancı. İnsan kendisine yabancı olur mu hiç
diyorum? Bunu yazı yazan ben mi yoksa kendime mi söylüyorum onu da bilmiyorum.
Son satıra yazdıklarıma ilişiyor gözüm. Sen yazarken nefes alıyorsun diyor.
Birinin, hatta kendinin bile bunu elinden almasına izin verme.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Cevabını okuyamadan veya yazmadan sayfa bitiyor. Postmodern
romanların fiyakasıdır diyorum kendime sonu belirsiz biten romanlar. Haklı
buluyorum da kendimi. Susmak istiyorum yine ama izin çıkmıyor. Hikâyem devam
etsin istiyorsam yeni sayfalar gerekliymiş, öğreniyorum.<o:p></o:p></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-48447674607065807502018-03-17T00:56:00.000+03:002018-03-17T02:05:09.814+03:00Bu Gemi Nereye Nereye Gider<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/zIo2vszwxmY/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/zIo2vszwxmY?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Sonra” dedi, araya dört
cümlelik boşluk bırakarak.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Boşluğu benim doldurmam
için mi, bir sonraki kuracağı cümlenin enkazına beni alıştırmak için mi bıraktı
bilmiyordum. Tamamlama gereği istedim nedensizce. Nedensizliği bilirim.
Nedensizliğin bıraktığı izler kadar bilirim. Bilim ama söyleyemem.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Sonrası öyle işte” dedim.
Ben o kadar boşluk bırakmadım ama. Göz göze değil de bir iletişim aracıyla
ayrılan insanların yarattığı o soğuk kısa an kadardı işte. Devam ettim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Sonrası öyle işte,
kurumuş bir yaprağa benziyor sonrası. Üzerine bastığını çıkardığı titrek sesten
sonra anlıyorsun. Ah diyorsun içinden, kısa sürüyor ama çok kısa. Yoluna devam
ediyorsun devam etmeme ihtimalini sol memenin oralarda bir yerde saklayarak.
Belki diyorsun içinden, alıp saklamalıyım, hatta belki bir kitabın arasına bile
sokabilirsin bıraktığın sayfa sana yaprakla birlikte bir şeyler hatırlatsın
diye. Kapağı kapanan ve rafa tekrardan konulan kitap yalnızlığına dönersin işte o zaman.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bir şey söylemek isteyip
de söyleyemeyenlerin takındığı ifadeyle baktı bana. Bir şey söylemek isteyip de
söyleyememenin ne demek olduğunu bildiği halde baktı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Eeee” dedi. Kim bilir ne
cümleleri yutup çıkarmıştı o sesli harf yığınını.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Kurumuş bir yaprağı
eline alıyorsan kırılacağını da bilmelisin” dedim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">İncecik kuru bir yaprağın
bir avcı botuyla ezilip geçilirken çıkardığı sesi duydum birden. Nereden
geldiğini biliyordum bu sesin.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Hep.. hep” dedi, “seçiyorsun
kelimeleri, nasıl beceriyorsun bunu”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">İlk üç harflik kelime tekrarı
canımı acıtmıştı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Rüzgâr” dedim, sonunu
bildiğim bir romanı sonran başa yorumluyormuşum gibi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">“Kurumuş bir yaprağın tek
dayanağı rüzgârdır.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Durdu. Gülümsedi. Samimi
bir gülümsemeydi bu. Titreyen dudağından da yardım alarak içine derince bir
nefes çekip üfledi suratıma doğru.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Hoşça kal demeden de
hoşça kalmam için yollanan müthiş bir veda mesajıydı bu. Payıma düşeni alıp yavaşça
uzaklaştım. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></div>
<br />safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-68013595582361117162017-12-28T16:55:00.001+03:002017-12-28T16:55:54.794+03:00Beni Yalnızlıkla Korkutamazsınız<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/HDIBU25z6X4/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/HDIBU25z6X4?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
<div class="MsoNoSpacing">
Beni yalnızlıkla korkutamazsınız.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
Aşkla korkutabilirsiniz ama. Bir tık daha ötesine gidip
ilgiyle, şefkatle, hatta önemseyerek. Uzun uzun cümleler kurabilirsiniz mesela,
ya da bakabilirsiniz bir türkü uzunluğuyla korkutmak maksadıyla olmasa da. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
Ama korkutursunuz yaramı gördüğünüzü belli ederseniz ya
da sevdiğim bir şarkıyı mırıldanırken eşlik edip.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
Sevdiğim türküleri bir bir seslendirerek ya da
mırıldanırmış gibi yaparak korkutabilirsiniz beni. Şayet girmişse araya
yalnızlık yahut belirtmemişseniz iyelikleri korkmam ama.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
Bana beni görmezden gelerek iyilik de yapabilirsiniz.
Yokmuşum gibi. Velev ki beceremezseniz görmezden gelmeyi, yanımdan geçerken bir
posta memuru kararlılığıyla hızla dokunup amma velakin hissettirmeden
geçebilirsiniz. Beni bakışlarınızla korkutabilirsiniz ama rüzgarınızla asla. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNoSpacing">
Beni yalnızlıkla korkutamazsınız.<o:p></o:p></div>
safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com27tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-63005420283347867092017-11-27T22:48:00.001+03:002017-11-27T22:50:52.398+03:00Diriliş<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/GhJaZdpcJ-0/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/GhJaZdpcJ-0?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
Uzun uzadıya cümlelere gerek yok. Beceriksizliğinin
suçunu şarkılara atmaktan vazgeç. Hem sen söylemiştin, hatırla; iyi
başlangıçların kralıyım her zaman demiştin. Hem belki bir suçlu aramayı bıraktığın anda
dönebilir rüzgarın yönü sana. Vazgeç artık rüzgar yüzüme vurmuyor diye rüzgarın
vurduğu yönü aramaktan. Dön bak, hemen arkanda senin. Baktığın yer ile gördüğün
yer arasındaki uçurumu benim gibi görebilsen eminim endişe edersin insan ırkı
için. Ne büyük bir kara deliğe meydan okuyorsun dersin. Sonra gülersin. Bir
kara deliğe dönüşenlerin anlayabileceği şekilde gülersin. Anlamayanlara
kızmazsın ama. Demişti ya hani “sana kızmıyorum ama,” peşine eklemişti, “senin
suçun yok, sakın kendini suçlama.”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
Çaresizliğin anlaşılmıştı işte o zaman. Anlaşılmamak
tükenmek bilmeyen bir tükenmez kalem senin için, bilirim. Anlaşılmanın nesli
tükenmekte olan sıfır beş uç kadar sıradanlaştığından şüphem bile yok. Ne
korkunç geliyor dimi sana anlaşılma ihtimali. Çünkü biliyorsun tek dayanağın
olan o soru işaretinin cevabı bir gün çıkacak ortaya. Çünkü biliyorsun,
yaşamaktan duyduğun muhteşem hazzı itiraf etmek zorunda kalacaksın geride
kalanlara….<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
“Kiminle konuşuyorsun bakayım aynanın karşısında” diyor.
Asiye diyor. Aynadaki gözüme değil de kafamın arkasından gözlerimin içine
bakmaya çalışan Asiye diyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
“Kendimle” diyorum. Ben diyorum. Yirmi bir dakikadır
aynanın karşısında kendimle konuşan ben diyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
“Ne konuştun da beni yeniden dirilttin, son hikâyende
itiraf edip silmiştin ya beni” diyor. Asiye diyor, sözcükler ağzından kanlı
çıkıyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
“İhtiyacım var” diyorum. Ben diyorum karşımda tekrardan
dirilen Asiye’ye içimdeki öfke topluluğunu kusmadan önce.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
“Bu sefer kolay kolay gitmem” diyor. Asiye diyor.
Aynadaki gözlerime bakıyor. Gözleri gözlerim oluyor. Gözlerinde kendimi
görüyorum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
“Hoş geldin” diyorum. Ben diyorum. Az sonra Asiye’ye
kurdurtacağım cümleyi bile bile diyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
“Çok yalnızsın” diyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
Asiye diyor. <o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNoSpacing">
O söylüyor ben yazıyorum.<o:p></o:p></div>
safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-7824849948704240444.post-4900189135338472502017-11-17T10:33:00.000+03:002017-11-17T10:33:44.941+03:00Başlıksız Şiir Bilmem Kaç<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/0AyYO3mLVug/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/0AyYO3mLVug?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Düşmeden bilemezsin demişlerdi,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Derenin kenarları yosun tutardı<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Derelerin olduğu vakitti tabi<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Su gibi sahip çıkardık gençliğimize<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Gidişlerimiz durulmadan<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sığınırdık bir mazgal kapağı gölgesine<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Benden önce gölgem düşer demişti (bir kadın)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sere serpe serilen<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Yalın ayak ürpertiliği çöken gecelerde<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sevişmeyi sanat sayardık<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Tek perde sürerdi, tek soluk<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Terimiz kurumadan<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Kapatmaya çalışırdık ceryan yapan yanlarımızı<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Bir ah etsek bir dağ yıkılıyordu<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Bir eşkıya ölse bizden soruluyordu<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sağ çıkmıştık biz bazı kapılardan (o zaman)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Bazı kapı kirişlerini kırdığımız doğruydu<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Vahşi hayvanlar gibi kaçardık<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Gidişlerimizin bir anlamı olurdu<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Bolca küfürlüydü her şey<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Tuzu fazla kaçmış çorba gibi iç yakardı haykırışlarımız<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Ve bir zamanlar çay demlerdik<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Hayat memat meselesi gibi titiz davranırdık bu konuya<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">İçmezsek ölmezdik, ölmek için içtik<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Kaç demlikte sabahladık (kim bilir)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Güneş etimizi yakardı,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Etimizin yandığı bir mevsimdi demek<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Horozlar uyanmadan sevişirdik<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">İçindeki ölü horozları sayardın seslice<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Tenin mayhoş koktuğu vakitler<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Dere kenarında çimerdik (dereler hala var dimi?)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Bütün dualarımız cenabetti<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Ve biz alışırdık kaçak dövüşmeye<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Bir Tanrı vardı peşimizde<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Korkardık da kaçmazdık<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Islak odun gibi küf kokardı nefesimiz<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Orhan Veli okurduk, ağlardık<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Turgut Uyar’ın dizelerine sererdik günahlarımızı<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Can yaktık mı ah derdik<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sırf âh’ı duyabilmek için basardık nasırlı ellere<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Şiirler yazardım yollara,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Yollar sana dönüşür, beyaz çizgiler çekerdim ufka doğru<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Batan güneşi sen yapardım ve beklerdim geceleri<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Geceleri beklemenin bir anlamı olurdu<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Şiir yazardım karanlık rüzgara<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sırf seni getirsin diye,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sabah ezanına kurardım alarmımı<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
Bir süre sonra,</div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
Her Allah-u Ekber seni hatırlatırdı,</div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
Daha bir duygusal dinlerdim ezanı</div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
Sanki senin sesin daha güzeldi he?</div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Ben şiir okurdum, sen kaçardın<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Salyalarım akardı kalçaların tenime deyince<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Bütün kokmuş yanlarımı vururdun yüzüme<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Oysaki bilirdin,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Bir çay bardağı kadar su yeterdi beni silip süpürmeye.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Ve ben yine şiir okurdum,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sen Tanrıdan korkardın.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Kitaplar yakar, dualar dağıtırdım yokluğunda.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sırat köprüsü kadar uzundu içimdeki âh’lar,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Ve ben yine şiir okurdum,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sen yoktun.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">Sen korktun.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;">….kaçtın<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Verdana, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;"> t.yazıcı</span></div>
safransarıhttp://www.blogger.com/profile/15047043123630178949noreply@blogger.com14