Garsona iki çay dercesine zafer
işaretini çaktı adam sol eliyle. Anlayamayacağını düşünüp bir de sanki şeker
katmışsın da bardağı karıştırıyormuş gibi küçük daireler çizdi üç beş defa.
Elini masa koyduğunda çaya şeker katmadığı halde sanki şeker katıyormuşta
şekerli çay istemiş gibi hissetti. Birden karamsarlık çöktü omuzlarına. Çayın
yanında iki şeker gelirse ve çayı şekersiz içiyorum demek zorunda kalırsa
garsona yaptığı o hareketi nasıl açıklayabilirim diye düşündü. Tam bu sırada
karşısında ‘ben buradayım’ dercesine sağa sola hızlıca sallanan el gördü.
“Çok özür dilerim, dalmışım” deyip
konuya aynı hızda geri döndü ve devam etti,
“Evet, az önce dediğim gibi. Tam
kırk iki yıllık. Son on yılı sağlam darbelerle geçmiş ama sağlam yalıtım
içerir.”
“Offf” diye çıkıştı kadın, oflama
kısmını o kadar uzattı ki adamın ön tarafları hafiften beyazlamış saçları
uçuştu.
“Sıkmıyorum sizi değil mi?” diye
sesini inceltti adam. Kadın sert bir nefes verdi dışarıya doğru, adam büyük bir
tusunaminin içindeymiş gibi gövdesini geri itti, göğsünün tam ortasında yüreğinin rıhtımında kaybolan çocukların çığlıkları yankılandı durdu. “Yani dediğim gibi” diye söze girdi adam.
Kadın bir sonraki cümlenin ağırlığını kaldıramayacağını anladığı an suskunluğunu
bozdu; “yahu adam manyak mısın, ne yalıtımı ne darbesi; ben senin neden birini
sevemediğini, neden bu kadar hüzünlü baktığını soruyorum, sen bana mesleğinden
bahsediyorsun. Tamam, anladık müteahhitsin…
Adam sandalyaden fırladı, hiçbir
şey demeden çekip gitti. Bir dakika sonra kadına kararlı baka baka geri geldi.
Kadının yüzüne “ben kazandım” ifadesi oturmuştu ki adam cebinden çıkardığı 10
lirayı masaya koydu. “İki çay parası” deyip tekrardan mekanı terk etti.
Kendi çayını bitirmiş peşine adamın
çayını hızlıca içen kadının aklına adamın söylediği cümleler geldi. Ne demek
istemişti ki? Kırk iki yıllık diye bahsettiği yaşı olmalıydı. Peki ya yalıtım?
Beş saniyelik bir sessizlikten sonra “ah, tabii ya” diye irkildi. Sevememenin
yanıtı bu! Kalbimi yalıtımladım demek istedi bana, hüzünlü duruşundaki sebepte
aldığı darbelerdi. Ah be adam, neden..neden..
Hızlıca kalktı kadın, üç adım
ileriye attıktan sonra duyduğu ses kırık kalbinin bir yansımasıydı. Arkasından
“yavaş ol be ablaa” çıkışını işitince yere düşen cam kırıklarıyla göz göze
geldi. Buğulandı gözleri, kararlı adımlarla cafeden dışarıya çıktı. Adamın
evine doğru giderken köşe başında biriken kalabalığı gördü, etrafa saçılan
kırmızı koyu bir renk vardı, renk o kadar koyuydu ki güneşin bile önüne
geçmişti. Kan tutulması olmuştu resmen, her yer simsiyahtı. Kadının içindeki
karanlık mı yoksa adamın içindeki yalnızlığın kusmasımıydı bu karanlık hiçbir
zaman bilemedi. Adımlar yaklaştıkça yerde sırtüstü yatan ve ölmeye yaklaştıkça
gülümseyen bir adam vardı. Adam duvara baktıkça iyice gülümsüyor, etraftakiler
adamın deli olduğunu birbirlerine fısıldıyorlardı. Son nefesini verirken bir
palyaçonun sahte gülümsemesi yapışıp kalmıştı adamın suratına. Adamla arasında
on adımlık bir mesafe olan kadın, adamın duvara baktığı ve gülümsediği yazıyı
görünce sendeleyip tökezledi. Yazıyı içinden tekrarlarken iç organlarının
çürüyüp bütün alyuvarlarının paramparça olduğunu ve soluğunun kesildiğini
hissetti.
Siyahça büyük puntolarla “Anlatma, anlamayacaklar” yazıyordu.
Kadın yarınki gazete köşesine intiharı şu
başlıkla yazdı “42 yıllık binaya büyük kıyım, kentsel dönüşüm bir can daha
aldı…”
Ben öldürdüm demiyor da...
YanıtlaSilsen vurdun da ben ölmedim mi diyor Ahmet Selçuk İlkan, biliiin mi
Silah ulan:((
YanıtlaSilahh :\
SilBedenimin dili yabancı kalır hissiyatımı anlatmaya kalksam. Alfabe olayına girmek istemiyorum hiç. Ben ki, fazlaca verici ruhumun üstü kalsınlarıyla gündüze caka satmışım. Kaç darbenin çatlağıyla bu duvar ayakta kalmanın şeceresini o sebeple çok da tutmadım anlayacağın. Anlamıyorsun. Bu toprak zeminde kendimi yatağımdaymışım hissi veren şey ne? Çok saçma ama burada bundan başka şey düşünsem aklımı kaçırırım. Yanımdaki yüzleri çeker misin önümden rica etsem? Duvardaki başyapıtıma son kez göz kırpmama engel oluyorlar. Tamam, iyi böyle.
YanıtlaSilne ettin yavrucan, bilsen siper alırdım.
Sildövüyor kelimelerin beniii
Yeniden güvenmeyi öğrenmesi gerekti, kaçmayı tercih etmiş.Yol uzundur amma uygun liman hep oradadır...
YanıtlaSilo gemi gelecek mi bir gün, ne dersin?
Silgelir, gelmiştir hatta
SilAçık olmalı insan.. Açık ve net..
YanıtlaSilher daim..
Silİnsan açık ve net olmalı tabi ama , birazda kendi dilini konuşmalı bakmalı karşıdaki anlıyor mu anlamıyor mu , bu önemli bir şey.
YanıtlaSil"fakat allah kahretsin insan anlatmak istiyor albayım.."
SilVay be. Adam olmeseydi keske. Kentsel donusumun meyveleri iste hep bunlar kimse kimseyi anlamiyor :(
YanıtlaSilanlatmayalım..
Silanlamayacaklar