9 Eylül 2015 Çarşamba

Saklambaç



“Bir insan daha ne kadar batabilir olum, şu haline bak” dedim, karşımda gülen gözle bana bakan Mustafa’ya. Bir şey diyecekti, vazgeçti. Yüzünde on saniye boyunca hem dünyanın en kahırlı insanını yansıtan hem de dünyanın en neşeli insanının sureti vardı. Bu ikisi bu dünya için çok fazla be! Bunun gerçekleşmesi imkansız* değil!
Bir nefes daha aldı amına koduğumun cigarasından. Dünyanın en korkak, en saf, en iyi niyetli insanıdır Mustafa bakmayın dünyanın gelmişine, geçmişine küfrettiğine. 

Zamanında önce çevremdeki sonra dünyadaki deli insanların delirme hikayelerini araştırdım. Hem de baya baya araştırdım. Bir roman yazmaktı bu araştırmamdaki sebep. Bir yetmiş sayfalık bir şey çıkardım, sonra vazgeçtim. Toplasan 2 gram aklım var, baktım o da götüm götüm gidiyor, dedim olum tolga dur, hakikaten dur. Sen onları anlayamazsın. Sen hakikaten kaybetmişleri anlayamazsın. Tamam, bana da çoğu insan deli der ama kısa bir mıknatıs görevi gören kafam aklımı az çok tutuyor düşüp gitmesin diye.
Bu ülke darbelerden darbe gören anaların ağıtları yüzünden bir türlü götü doğrultamıyor. Bütün ağıtların, işkencelerin ahı dolanıp duruyor etrafta sessizce. Mustafa’nın ailesi de onlardan biriydi. Önce babası, sonra abisi kayboldu. Babası bir daha gelmedi. Ne ölüsü, ne dirisi; hiçbir şekilde haber alamadılar. Abisi altı ay sonra eski bir pikapın içinde onaltı kişi ile birlikte getirilip köylerine atıldı. Kiloları gibi aklı da gitmişti Hüseyin abinin. Bir kuş sesinden bile korkar olmuş. Kapatmış kendini aylarca işkence gördüğü zindan gibi odasına. Bir daha çıkmamış oradan ölene kadar. Öldüğünü üç gün kimse anlayamamış. Sessizce ölmüş Hüseyin abi. Ölürken bile ses çıkarmamış. Kim bilir belki kendi sesinden bile korktu senelerce. Gördüğü işkenceyi bir türlü atlatamadı.

Zamanında kpss sınavına girdiğimde annem sosyal medya hesabından sürekli akp yanlı şeyler paylaşmaya, tayibin fotoğraflarını beğenmeye başladı. Kendisi de bir sol partiye üyedir. Sordum bunu ona. “Komunist komunist şeyler paylaşıyorsun oğlum, bir de benim yüzümden başın yanmasın.” Dedi. O seksenlerde yakılan ağıtlar, dökülen gözyaşları birden yüreğime oturdu. Tonlarca ağırlık hissettim bedenimin içinde. Bir şeylerden vazgeçmiş gibi dökülmeye başladım. Sanırım kaybettiğimizi ve boyun eydiyimizi ilk o zaman anladım.

Çocukların öldüğü bir dünya resmediliyor artık gözümüze sokula sokula. İnsanlar hala gülecek, eğlenecek şeyler buluyor buna rağmen / gülecekte. Her şey geçecek, unutulacak; ancak yerine yenisi gelince eski hatırlanacak. Suruç’ta parçalanan o genç yüreklerin acısı geçmeden nice acılar ekleniyor. Ağlayan hep analar oluyor. Küçük bir çocuk ölü bir balık gibi karaya vuruyor. Yok olduk biz, eskiyoruz; eksiliyoruz…

Sağ elinde tuttuğu Tuborg gold’u içmeyi denedi, ağzını tutturamadığı için yarısını omzuna döktü Mustafa. “Benim babam terörist değildi dimi moruk” dedim. “Değildi kardeşim” dedim. “Benim ağabeyim bir terörist değildi dimi” dedim. “Değildi kardeşim” dedim. “Peki niyeeeeeeeeeeee” diye uzunca bir bağırdı, peşine “biz neyiz peki moruk” dedi. “Bizler birer hiçiz kardeşim” dedim. Cigaralığa çok sağlam asıldı. Ayağa kalkmayı denedi, üçüncüde başardı. Gökyüzüne doğru bakıp bütün iç organlarını titrete titrete seslendi; “Orada olduğunu biliyorum Tanrım, sende haklısın böyle bir dünyayı bende yaratsam, bende gizlenirdim.” Dedi. Bana doğru dönerken düştü. Hiçbir şey olmamış gibi “sen Tanrı olsan saklanır mıydın moruk” dedi. “Saklanırdım kardeşim” dedim. “Sende haklısın” dedi. İkimizde sustuk. Gökyüzünden gelen ve ciğerimizi deşen o ağıtları dinledik.

13 yorum:

  1. Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar. Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "Bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"schopenhauer

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sözü fena tuttum.
      cesaret ister, amcam haklı :)

      Sil
  2. Her delinin delirmesinde büyük bir kayıp olduğunu düşünürüm ben de zaman zaman.. beynin kişiyi koruma, savunma yöntemi bence daha fazla acı çekmemesi için..

    Tanrı kısmına gelince.. bence olanların onunla ilgisi yok.. sorun insanoğlunda.. hani çiğ süt emmiş derler ya öyle.. bir avuç insanı denek olarak izole bir ortama koy.. çoğalmasına vs izin ver yine aynı bok olacak birkaç nesil sonra.. benciliz çünkü, egolarımız var, hırslarımız isteklerimiz bitmiyor.. yönetmeyi seviyoruz, en başta olsak bile doymak bilmiyoruz.. başta değilsek başa geçmek istiyoruz ne pahasına olursa.. kıldan tüyden nem kapıp birbirimize saldıracak sebep buluyoruz.. öldürüyoruz.. öldürdükçe vicdanımızı kaybediyoruz.. BiZ yapıyoruz..

    Allah ıslah etsin, kayıplar verenlere dayanma gücü versin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deli olan biri nasıl delirsin (:
      yarattığıyla övünç duymuyordur eminim ki.. haklısın.

      Sil
  3. ağzım açık okudum *-* çok etkilendim

    YanıtlaSil
  4. Yine uzun bir aradan sonra gelip, yazını okuyup, yine üslubuna ve yazının etkileyiciliğine hayran kalıp ufaktan gidiyim ben.

    YanıtlaSil
  5. duygulandırdın be abi beni.. bir tuhaf oldum..yazarım diye geçinenlere tur bindirirsin

    YanıtlaSil
  6. O kadar iyi yazıyorsun ki tüm yazılarında hep kendimi buluyorum ..yüreğin satırları hiç susmasın güzel insan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emre Aracı - teşekkür ederim kardeşim.

      sessizkaldım, yine ne güzel şeyler yazmışsın, sağolasın

      Sil
  7. Can acıtıcı bir yazıydı. İnsanlara dindar olmayı, Tanrı'yı neredeyse unutturmayı -gerçekten inananlar, tiksiniyor- başardılar. İsyan edebilmek her şeye rağmen iyidir. Umut hala vardır. Asıl kötü olan; Hüseyin gibi "hiç"leşmek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hiçleştik.. yok olduk.. bir garip olduk..
      iznin olursa bu düzene küfredebilir miyim?

      Sil