7 Temmuz 2015 Salı

Bir Raporlunun Gizli Defteri (3) - İçime Boşaldım -



Önce önümdeki dergiye on saniye sonrada çaya bakıyorum. İçimden sayıyorum bir iki..beş..altı, devam ediyorum böyle on’a kadar. Niye böyle bir şey yaptığımın farkında değilim. Hiçbir sebebi yok şuan şu hareketlerimin. Tek değişik nokta yedinci saniyede heyecanlanıyorum. Bir şeyden başka bir şeye geçerken genelde tökezlerim. Bu normal hayatımda da böyle olmuştur. Bir şeyleri yarım bırakmama gibi bir huyum var. Hiçbir şey yarım kalsın istemiyorum; konu ne olursa olsun. O yüzden sanırım ayrılıkların en somut halini yaşadım şu yaşıma kadar. Kimisi bu tavrımdan memnun oldu kimisi benden önce davranıp bana siktir çekti. Yanda ki cümlede kendime biçtiğim olan kısmı şuan reddediyorum, ı ıh siktir çekmek gibi bir huyum yoktur. Çok siktir çekildiğim için bir yansıma oldu kısa sürelide olsa.
Bazı mekanlarda bazı şeyler yapılamıyor. Bundan iki önceki yazıda yazdığım gibi, hem starbaks hem azer bülbül olmuyor. Sanırım bu sefer de olmayacak, bir türlü dergiden bir şeyler okuyamıyorum. Önümde devasa bir mavilik, bir türlü konsantre olamıyorum, dalıp gidiyorum uzaklara.
Sağ çaprazda bankta yaşlı bir amca var, elini kolunu sallayarak bir şey diyor sürekli, az sonra hesabı ödeyip amcanın yanına geçeceğim. Bakalım neler diyecek bana. Hem bir teoriyi daha deneyip başka bir mekana geçip deneyeceğim; bakalım dalgınlığımın sebebi bu mavilik mi yoksa benim kafa mı gidik.


“Amına koduğumun ibnesi” dedi amca dört beş defa. Altıncıya niyetlenmişken sordum; “amca” dedim, “hem ibne diyorsun hem amına koymak istiyorsun, olmaz ki ama” eli iki saniyede olsa havada kaldı, kafası karıştı lafımdan sonra, gerçi benim de kafam karıştı o cümleyi kurmak için düşününce. “Ne bileyim ben” dedi. “Ne bileyim amına koyayım, küfrümü duysun da ne olursa olsun.”
“kime küfrettiğini bilmiyorsun dimi” dedim ses tonumu düşürerek. “küfür edecek şey çok evlat” dedi. “bu yaşıma geldim, hiç terk edilmedim amına koyayım, sadece filmlerde biliyorum öyle anları. Hani gelirler filmlerde böyle deniz kenarlarına efkarlı efkarlı bakarlar ya, kadını terk etmiştir böyle buğulu gözlerle bakar etrafa, arka fonda martı sesleri filan duyulur, dalgalar filan vurur rıhtıma.. hiç terk edilmedim ben, ne boktan bir duygu. Çok direttim Ayla’ya ‘gel’ dedim, ‘bir sefer yakalanalım benim karıya, terk etsin beni.’ Ulan kendi yatağımda basıldım karıma, hem de kaç kere. Yok koduğumun karısı bir türlü terk etmiyor beni…”
“amca seni niye terk etmesini istiyorsun, sevmiyor musun? Ya da başka birini mi seviyorsun” dedim, bir cümle daha kuracakken sözümü kesti.
“yav yok be evlat, ben bir türlü terk edilemiyorum, kimse terk etmiyor beni; siktir etmiyor. Bilmiyorum o nasıl bir duygu, şu dünyada her şeyi yaşadım / gördüm bir türlü terk edilemiyorum, hep terkeden taraf ben oluyorum.. sen ne yazıyorsun öyle?”
“bir şey değil amca, sen devam et… ee peki ne yaptı senin karı, harbiden öyle bulunca terk etmedi mi?”
“yav yok, bir türlü bırakmıyor. Sadece benim karı değil, hayatıma giren her kadın arıza, bırakmıyor beni. Ulan yakışıklı olsak tamam, para olsa tamam; bende hiçbiri yok amına koyayım. E benim kuş olmuş topal serçe, kanatlanamıyor; desen ki nahh böyle beceriyorum karıları ama yok, evlat söyle hele bu nasıl nüsibet başımda, büyü müyü yaptırmış olmasınlar.”
“amca her şeyi siktir et de bir şey sorucam, manyak mısın sen niye terk edilmek istiyorsun?”
“ağız tadıyla rakı içemiyorum amına koyayım. Şu siktiğimin hayatında bir tek rakı içmesini seviyorum, onda da olmuyor ya, bir türlü efkarlanamıyorum. Böyle odun gibi suluyorum kendimi anasonla. Ben efkarlanıp içimi birine boşaltmak istiyorum evlat, ama yok / kimse yok ki; kendi içime boşala boşala şiştim artık, patlayacağım.”
“peki neden küfrediyordun ben gelmeden önce?”
“hayatıma giren bütün herkese / her şeye (bir sigara yaktı)” tabletimi toparlayıp eyvallah çakıp iki adım attım, arkamdan seslendi;
“amına koduğumun ibnesi, oruçluydum senin yüzünden sigara içtim.”
aklıma bir şey geldi ve hemen uyguladım, belki mutlu olur diye düşündüm. “Hadi seni terk ediyorum amca, bak ilk terk eden benim” dedim yüzümdeki gülümsemenin şiddetini arttırarak. Yere attığı sigarasını alıp filtre kısmını üfleyip bir nefes çekti; “çokta sikimde” dedi, “çokta sikimde nere gidersen git…”


Şuan farkına varıyorum ki oturduğum mekanın yapmak istediğim şeylerle bir ilişiği yokmuş. Mavilik gitti yerine tonlarca insanın olduğu cadde geldi ama sonuç yine aynı. Eminim ki bomboş bir araziye gitsem bu sefer bu sessizliğe dalıp gideceğim, yine bir bok yiyemeyeceğim. Kabataştaki amca geldi aklıma, keşke beni de şu kafamda ki uğultu terk etse. Keşke saniyede bin tane şeyi aynı anda düşünmesem. Keşke… keşke… ah keşke…     

10 yorum:

  1. Uyku zamanında bile terk etmez düşünceler. Sanırım o s..tiri sen çalacaksın uğursuzlara. Terk edilmekten çok terk etmeyi istedim. Bir insan neden terk edilmek ister ki? Başka aksiyon mu yok arkadaş, pes yani.. Ot ve Tolga yazısı ilişti gözüme. Hiç ot okumadım. Telefonun şarjı bittiyor the end :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de uyuyamayanlar var, onları hiç düşündün mü? Karanlıktan korktuğu için gözlerini kapayamayanlar var..
      Açıkladığı açıklamaya inanarak avuttum kendimi:)
      Umarım vesile olabilirim Ot konusunda :)

      Sil
  2. Orjinal insanları çekme gibi bir huyun var bence ya da sen onları buluyorsun, kim bilir.
    Uğultuların seni terk etmesini bekleme bence sen onları kov, böylesi daha rahat ve sabır istemeyen durum. Zor farkındaym ama bir dene bence :)
    Ot' a gelince ot iyidir, Kafa da severim. İyi okumalar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahah ne orjinaller ama :)
      kaç kere kovmayı denedim / kovdum bir bilsen.. yüzsüz müdür nedir gitmiyor
      geçen ben onu değil de o beni kovdu
      emrah serbes'in kafaya geçmesinden sonra bende oradayım
      teşekkür ederim, hoşgeldin :)

      Sil
  3. küçücük bir argodan bile rahatsız olan bana bu küfürleri su gibi okutuyorsun ya helal olsun sana
    ne edeyim, ne diyeyim bilemiyorum
    normal hesabım var ama sanki senin yazılarının altına yorum olarak bir şey yazınca sırıtacakmış gibi geliyor, çekiniyorum - ne bileyim
    bu kadar usturuplu nasıl sövebiliyorsun?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "kelimeler albayım.. bazı anlamlara gelmiyor" diyor üstad
      herkesin hayat tarzına saygım var, rahatsız olan kesime bir şey diyemem. bir şeyleri yazarken düşünmeden yazarım, yani kafamda o taslak oluşur ve parmağımı şıplatmamla birlikte dökülür. orada bir şey demişsem hakikaten düşündüğüm için / öyle olduğu / varolduğu için oradadır o
      onu oradan çıkarırsam sırıtır, kaybolur, çok başka bir şey olur.
      bir de insan beyninde türemiş bir olguyu dillendirmek ne kadar ayıba girer bilmiyorum.
      benim kurallarım yok. olsun ister miydim?
      hiç düşünmedim
      düşünmek ister miydim?
      bilmiyorum...
      yazmaya başlarken yani bundan bi yedi sene önce filan böyle şeyleri "anlaşılmak" hiç düşünmezdim, ben yazdığımı anlıyorsam sıkıntı yoktu benim için. sonraları siz değerli arkadaşlarımı düşünerekte hareket ettim, bana inanmayacaksınız ama çok cebelleştim kendimle. ama olmadı
      bu yüzden çok sevdiğim blog arkadaşlarım hiç sesini çıkarmaz oldular, belki bu anonimler yani siz / herkes onlardan birisiniz; bilmiyorum ve bunu bilmemek daha hoşuma gidiyor, sanırım sizin de öyle.
      beni bu hayatta tek korkutan şey sessizlik anonim, bunu söylemiş miydim?

      Sil
  4. istiklalde seni gördüm ^_^
    gayette okuyordun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. nenen ölmeye
      niye gelmedin?
      bakındığı zaman okuyormuş gibi bir izlenim olabilir ama bir süre sonra aynı cümleyi elli kere okuduğunu hissedince hoş olmuyor :)

      Sil