Virgüllerle
sıraladığımız hayatın sonuna koyacağımız o tek noktaya bakıyor bütün ömrümüz,
ne acı. Sonunu bildiğimiz şeyleri yaşamak, heves etmek kadar ironik ne olaiblir
şu hayatta. Ve öyle bir süreç ki bu, ne yaparsan; ne kadar yılarsan / usanırsan
usan bir şekilde tat veriyor sana. Sevmek ve sevilmek gibi güzel duygular var
mesela, biliyordum bunları bende bir ara.
Üstte
ki fotoğraf bir screenle tek tuşla alınıp yüzüme en ağır şekilde sillesini
yapıştırdı. Öyle zamanlar oluyor ki kendimi anlatabilmem için birinin bana yol
göstermesi gereksimini duyuyorum, Esma da öyle yaptı; dost acı söyler deyip "belki" nin içine sığabilecek bütün umut filizlerini elime közleyip verdi. "Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle" lafı bende biraz ters işler, bende durum şudur; "Ateşe dayanabildiğin kadar sev.."
Çünkü bilirim ki acı çekmek aslında en büyük sevgi gösterilerinden biridir. Aslında işin özüne inersek herkesin sevme biçiminin ne kadar değişik olduğunu görebiliriz. "Sevmek" kelimesinin kökünü oluşturan "Sev" de her şey, ama her şey...
Çünkü bilirim ki acı çekmek aslında en büyük sevgi gösterilerinden biridir. Aslında işin özüne inersek herkesin sevme biçiminin ne kadar değişik olduğunu görebiliriz. "Sevmek" kelimesinin kökünü oluşturan "Sev" de her şey, ama her şey...
İnsanları
öyle çok kıskanıyorum ki, ne hoş; ne güzelsiniz.. kendinizi sevebilmeyi
becebiliyorsunuz. Tırnak diplerime kadar, vücudumda ki her kıl tanesine kadar
kendimden nefret ediyorum. Bu kinin ve nefretin bir adı yok, bir yaşanmışlığı
yok. Bir yansıma biçimi de yok bunun. Kimisi çok hüzünlüsün diyor; yine diyorum
“ne münasebet!” hüzün dediğiniz şey öyle kolay bir şey değil.. Ne aşka benzer
ne vedaya, ne yaparsanız yapın bir türlü vazgeçemezsiniz ama bir türlü de ona
ulaşamazsınız, çünkü ortada bir yerde sıkıştırır sizi hüzün.
Hazır
aklıma gelmişken, bu aralar sizlerden çok değerli mailler alıyorum, teşekkür
ederim. Son “Cisimsiz Kahramanlar” hikayemi yazdıktan sonra enterasan iki mail
aldım.
“Hem
bir orospu çocuğunun hikâyesini yazıp, kendini onun yerine koyup sonrasında
nasıl şiir ve sevgi sözcükleri mırıldanabiliyorsun.” Demiş biri, mailini burada
paylaştığım için umarım bana kızmıyordur ama bu yazımın asıl ana konusu aslında
bu, hissizlik… Hiçbir şey hissetmeden her şeyi hissediyormuş gibi yazmak bir
meziyet bana göre, sadistçe bir meziyet..
Bloğuma “Parçalanmış Gülüşler” ismini
vermişken beni anlamanızı beklememiştim ama beni anlamak istiyorsunuz, lütfen
beni anlamayın, beni anlamakta istemeyin. Dedim ya, benim aç parantezim
"Parçalanmış" olunca, "Gülüşler" kısmının bir anlamı kalmıyor. Siz anlamlarınızı
yitirmeyin olur mu? Hadi şimdi bana söz verin..
Ben de sevemiyorum bir türlü kendimi. Ama sevmek için çok çaba sarf ettim. Sonra ben üstüme gittikçe kendimin ters tepti. İyice nefret ettim. Ama ne var biliyor musun? Çevrendeki insanlar seni sevdikçe daha garip hissediyordun. Çoğu kez "neyimi bu kadar seviyorsunuz lan?" diye bağırıp ortalığı yıkmak geliyor içimden. Sonra bir şeyi daha fark ettim, ben yaşadığım acıları anlatmasaydım sevmezlerdi beni. Daha doğrusu bana hissettikleri sevgi değil acıma duygusu.
YanıtlaSilSevmesinler beni, acımasınlar da. Ben kendi kendimden nefret ederim.
İçimi döktüm, kusura bakma.
Olur mu ne kusuru, tabii ki yazacaksın, yazmalısın da başka türlüsü çekilmez yoksa. Bundan epey zaman önce bir yazımda Karadeniz'de yirmidokuz sene yaşamış ve hayatında hiç deniz görmemiş bir kızın hikayesini yazmıştım. Öyle garip öyle enterasan gelmişti ki ona o mavi derya. Bir yandan sinirlenip, bir yandan hayran hayran seyretmişti saatlerce.
SilSevmek bana göre mezihettir, biz millet olarak her şeyi en üst noktada yaşadığımız için sevmesini abartıyoruz. Bu tabii ki alışık olmayan kişiye tuhaf geliyordur; seni anlayabiliyorum.
Yeditepe İstanbul'dan yine bir alıntı yapayım, ne diyordu Ömer;
"Sevgimizi göstermesini bilmiyoruz biz, bu yüzden de yaralayıp duruyoruz kendimizi.."
münasebetsiz, terbiyesiz...bu gün uzun bir otobüs yolculuğu çektim, çekerken de baya insan manzarası izledim, birbirinin aynısı selfimod.Sonra bir durakta üç kızın foto çekindiğini gördüm, çekinirken ekrandan kendilerine bakıyorlar ayna varmış gibi karşılarında belli...sonra dedim 'bu çirkinliğe nasıl katlanıyorsunuz?' içimden.düşündüm düşündüm...ulan insan çirkinliğini bile sevmez olsa nasıl katlanır ki yaşamaya?
YanıtlaSilbak yine turgut uyar zaafımdan faydalandın, o son cümle bana yine onu hatırlattıııı
Sil"ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz
diyor birisi,evet ama
hayatı uzatır sanki
sanki ama ne adına
hayatın kendisi adına
sonsuz bir törenle susuyorum
sonsuz dirim için,o sonsuz adama
sonra duyguya,ele benzer şeyler giriyor hayatıma
el midir duygu mudur
evet bazı kişiler kararsız ama
benim seçmediğim sanılır hayatımda.."
Aslında kimsenin kimseden bir b.k anladığı yok. Kimsenin kimseyi de zerre kadar sevdiği yok. O yüzden Tolga'cığım "Koy g.tüne rahvan gitsin." Bu dünyada günlerimiz elalemin hissini, fikrini umursamaya yetmeyecek kadar kısa. Kendimizi sevdiğimiz konusuna gelince o da koca bir yalan aslında. Sadece "mış gibi" yapıyoruz. Ve sana bir şey söyleyeyim mi o "mış gibi" yaptıklarımıza da önce biz inanıyoruz.
YanıtlaSilBu kadar önyargılı olma, hakikaten sevme eylemini layıkıyla becerebilen insanlar var, sayıları caretta carettalar kadar azalsa da var..
SilDünyanın götüne koyma konusunda hemfikiriz. Bana kalsa her şeyin geçmişini sikeyim onda sıkıntı yok. Sadece içinde bulunduğumuz bu duygusal buhran, bu adını konduramadığımız su akışı canımı sıkıyor. Bir isim ya da bir sıfata koymuyorum bunları. Sadece anlamak istiyorum..
Sanal ortam kırık kalplerin, tutunamayanların uğrak yeri olmuş durumda. Hal böyle olunca çoğu zaman buraya derdini dökmek ve başkasının dertlerini okuyup anlamaya çalışmak da bir çeşit grup terapisine dönüşüyor. Sizi siz gibi olandan, benzer düşüncelere en azından dönem dönem boğulmuş olandan başkası anlayamaz zaten. Onlar da tamamen anlayamazlar ama olsun. İnan bana en azından dinleyen birilerinin olduğunu bilmek çok rahatlatıcı oluyor.
YanıtlaSil"Kaybedenler Kulübü" böyle zamanların arifesinde oluştu sanırım,
Silbiz de "Parçalanmış Gülüşler" diye bir grup kuralım, ne güzel işte belki bir kişiye bile olsa iyi geliriz, bir oh çeker, sigarasından kederden değil de keyifden bir fırt çeker..
Yazmak... Her şey olabilmek... Yazmanın keyfide bu değil mi!? İnsanların kafasında soru işaretleri bırkamak, onlara bir şeyleri hissettirmek... Niye yazıyoruz ki o zaman bunlar olmasa...
YanıtlaSilKendini sevmek?
Kimi zaman kendini sevdiğini düşünür, kimi zaman da kendinden nefret ettiğini sanırsın... İnsan her daim kendini nasıl sevebilir ki!? Ya da her daim kendinden nasıl nefret edebilir ki? Neyse işte öyle... Sevgiler...
Yazmanın verdiği güç başka bir şey hakikaten. Kendi dünyasının Tanrısı yapıyor insanı, enteresan bir güç veriyor. Ama tabii ki o dünyadan da sıyrılmak lazım, çok tehlikelidir bu yazma işleri. Bir vakum gibi seni çeker içine, çok gevşek bırakırsan kendini hiç çekinmez yutar, siler süpürür. Ne kendi kişiliğin kalır, ne de yazdığın şeylere bir kişilik ekleyebilirsin. Böyle ince bir çizgisi vardır aslında.
SilHer daim nefret edeni biliyorum..
Hem de çok yakından
Güzel yazmışsın, da... Kız doğru söylemiş. İnsanın kendini sevmesi gerek Tolga..
YanıtlaSilSevemiyorsa bile ''iyi davranması'' gerek.
Zararım kendime deyip çekilsem köşeme olmuyor mu..
SilAslında hiç düşünmedim, kendime nasıl davranıyorum ki ben?
Ne münasebet, orospu çocuğu olmak hissederek yazmaya ya da senin dediğin gibi hissetmeyerek hissediyormuşçasına yazmaya mani mi?
YanıtlaSilSinirlendim bak, orospuluğu şurada tanımlasam veyahut insanlığın yüzde 90'ının orospu olduğunu bu tanımdan yola çıkıp bazı argümanlarla temellendirip kanıtlasam. Yoo yapamicim, merhametim engel oldu bu gerçekle yüzleşmelerine. :)
Hissetmeden, hissediyormuş gibi yazınca olmuyor işte, o "gibi" tarafı mundar ediyor tüm her şeyi. kalp- akıl- beden-ruh bütün tümcelerin bu yönlendirici unsurlarınla bir tüm olmalı. olmuyor yoksa. ben hangisini kullanıyorum onu da bilmiyorum. şuan ne anlatmaya çalıştım onu da.
SilUmutsuzluga kapilirsan, birine umut VER.
YanıtlaSilCanin sikilirsa, birine keyif VER.
Sevilmedigini hissedersen, birine sevgi VER.
Her VERMEK cok onemli Tolga, bu yuzden neyi verebiliyorsan, once sende oldugunu gormen lazim. Bunu unutma.
Her birine yorum yapmasamda blogunu takip ediyorum. Buna yorum yapmak istedim, cunku farkinda olman lazim. Neyin mi?
Kendinin..
Eksildik, bittik kaybolduk ama yine de bir tebessüm için elde,serde,yürekte olan her şeyi verdik Özlem. Bende ne var hiç bilmiyorum, var olanı görmek istiyor muyum aslında onu da bilmiyorum lâkin birilerini / birini mutlu edebiliyorsam ne mutlu..
SilTeşekkür ederim Özlem, başım gözüm üstüne
her zaman beklerim
Gönül rahatlığıyla söylerim abi, anlamadım seni.
YanıtlaSilDemek istediğini belki de yanlış yorumladım.
Karşındakinin anladığı kadarsın malum.
Bu arada o mail ?
Sana yayınlama demedim mi aa çok fenasın :D
Hissizlik kötü, hissizlik beter.
Kendine iyi davran, dene kendini sevmeyi.
Sevilesi adamsın.
Anlaşılmamakta güzel Muptezel, onun tınısı da bi farklı
Silhem her şeyi anlamak istiyoruz da ne oluyor
eyvallah :)
Kendini sevmezsen başkasını da sevemezsin sözüne inanmıyorum ben. Çünkü hayatımın çoğunu kendimden nefret edip, öldürme planları yaparak geçirdiğin halde başkasını sevdim, sevebildim.
YanıtlaSilVe bunu yapabilmemin ilk nedeni beni bile sevecek birinin olduğuna beni inandırmasıydı onun.
Bu yüzden bizim gibilerin önce sevilmesi gerek bence. Ama gerçekten, derinden. Başka türlüsü avutmaz bizi.
Algımızı yıkacak, bizi yeniden doğuracak, karanlığın orta yerine gelip oturabilme cesareti gösterecek ve öncesiyle sonrasında asla aynı kişi kalamayacağımız bir aşk.
Sen kendini sevmesen dahi seni hakettiğin gibi severek bunu tersine çevirmek imkansız değil. Keşke sana bir gün bunlar mutlaka gerçek olacak diyebilseydim...
Ama yokluğun acısını da seviyoruz biz, gizli bir umut olduğu için sonunda. Değil mi?
Zannettiğin kadar hissiz değilsin.
O hikayeleri yazarken korkmadan kurban ettiğin ruhuna hissiz demek ise ayrıca haksızlık.
Şimdi söylediklerime inanmaya çalış lütfen. En azından bana sürekli bahsettiğin şu hayatın tadını çıkarmak davası için.
Belki bir gün senin kaleminden de umutlu bir masal yazılır.
İnanmak, inandırmak istiyorum.
"Hep mutlu olacak değiliz ya, biz de mutsuz oluruz, çok mu?" diyordu Behzat'ta, ondan esinlenip aynı şeyi söyledim. ama olmuyor, olmadı. Hem niçin insanlara mutsuzluk sunalım ki değil mi? Bizler lanetliyiz, üzerimize binen pergel ve etrafımızı çevreleyen duvarların farkında değiliz. Ama deniyoruz be , en azından deniyoruz.
SilTeşekkür ederim güzel düşüncelerin için,
Ruhumu nereye kilitlediğimi bir bulsam bende soracağım ona ama, bulamıyorum.. Sesim ona ulaşıyor ama kendisi yok..
Bulacağım..
Bir gün olacak..
Keanu Reeves'de "siz yaşamak için mutlu olmak zorundasınız, ben değilim." demişti. Hiç aklımdan çıkmaz okuduğumdan beri. Hakikaten mümkün müdür mutsuzluğu kabul edebilmek bilemiyorum. Olsaydı güzel bir çözüm yolu olurdu bu karmaşaya.
SilÇünkü benim gibi bir gün çok sevilip, bütün hayalleri tek tek yaşayıp yine de cevabın bu olmadığını anlamak, aslında içindeki mutsuzluğun ve hüzün sevdasının sana çoktan yapışıp kaldığını, sevilmenin dahi bunu tamir edemediğini fark etmek durumu daha kötü gibi. Bazen sorularımın hiç cevaplanmamasını isterdim diyorum.
Hayat garip, biz ise sürekli geç kalanlardanız. Avunmak sihirli kelime.
Avunmak, olduğu gibi kabul edebilmek ve artıya odaklanmak..
Bazen seviyorum kendimi bazen sevmiyorum. Bazen kırmızı halılarda yürütesim geliyor kendimi bazen de bıçaklayıp okyanusa atıp deniz canlılarına yem etmek..
YanıtlaSilKendini sevmezsen başkasını sevemezsin genellemesine katılmıyorum ben. Gayette kendimi sevmeyip başkalarını çok güzel sevebiliyorum :d :p
Tek bir tarafta boğmamak lazım ruhu ve bedeni, en güzelini yapıyorsun boşver
Silher şeyden biraz nem kapmak lazım :)
Kendimi sevdiğimi sanırdım ama şu son bir kaç günde pekte sevmediğimi fark ettim. Ben daha çok kendime yalan söyleyip sırtımız sıvazlıyordum. öyle işte :D
YanıtlaSilkendi ekmeğine kendin bal sürüyorsun işte ne güzel
Silafiyet olsun :)
Anlamak için sevmek ya da sevmek için anlamak mı lazım?
YanıtlaSilÖylesine, servis edildiği gibi yaşamak lazım belki de ruhu kasmadan, kalıplaştırmadan.
ne bileyim?
Bana sorarsan sevmek için anlamak lazım.
SilZaten bu anlamını bilmediğimiz şeylere bağlana bağlana böyle köreldik.
haksız mıyım ?
sevmek lazım üstadım... sevgisisiz olmaz bak...aman diyom..:)
YanıtlaSilSevmek lazım azizim..
Silhaklısın
aman ki ne aman (:
Şu öksürükten kurtulayım bi hele, kendimi bile sevcem söz...
YanıtlaSilballı zencefil ballı
Silılık suda.
Aklına gelmeyecek versiyonlarını denedim merak etme. Ama en etkilisi, taze çekilmiş karabiber, bal ve sıcak su.. Hafifletti en azından..
Silsevmek sevilmek güzel duygularda olmayınca da olmuyo Tolga...Aman ne bileyim yıldım yani o derece :):) ( niye kıkırdadıysam artık bende anlamadım şu an )
YanıtlaSilgülmek iyidir iyi
Sildaim olsunlar :)