21 Temmuz 2012 Cumartesi

İstanbul için efkâr vakti..

Bugün at gibi kokarak güne uyandım.
Sabah bir kalktım , ağzımdan yastığa nasıl salya aktıysa yastık bile tiksinmiş benden büzüşmüş o derece.
Kullandığım bir ilaç yüzünden oruç tutamıyorum , Allah tutanların niyetini kabul etsin. Evdeki herkes de oruç tutuyor Haydi oğlum Tolga bu kadar zor olamaz bir kahvaltı hazırlamak dedim ama , 
 24 yaşını geçiyorum hala bir şey beceremiyorum :p. Neyse yumuldum mutfağa..
Size şu kadarını diyeyim , hani yaparlarya fotoğraflarda bifor / aftır  diye aynı o misal mutfağı bir görün resmen perişan ettim :d nitekim çok mükellef bir kahvaltı hazırladım kendime 2 omlet bir süt birde kepekli ekmek vardı sanırım çünkü hafiften bronz bir şeyler yedim tadı ekmeğe benziyordu. Neyse , şükredip kalktım masadan . Ortalığı toparladım Babaanemin hastanede kontrolü vardı Çapaya gidecektik. Üst baş 5 dakikada dipçik gibi hazırlanıp çıktım.
Hastanede ki işleri hallettik , döndük Babaanemi bıraktım .

Ne yapsam filan derken arabanın gazının bittiğini fark ettim.
Cebime baktım 20 lira param vardı , çektim aracı Opete (lpg kullananlar bilir opetin lpg iyi :d ) pompacı ağabeymizin bana doğru yaklastığını gördüm , camı indirdim ve aynı şu şekil.

-Usta bana 15 liralık koyarmısın.!

Ulan bunu dedikten sonra geri dönüşte olmadı , adamla 2 saniye göz göze geldim bıyık altından hafiften gülerek bana aynı şu şekil;

-Koyarım tabi..

Beni bir gülme tuttu , bildiğin ağızdan kıçtan heryerimden gülüyorum krize girdim anasını satayım.. Aynen oradan uzaklaştım attım kendimi Öz Hakiki Roma dondurmacısına..
Bi baktım kimse yok ,  ulan dedim siktir et millet bu sıcakta zaten zor dayanıyor birde karşılarına geçip dondurma yemek ayıp olur.
2 kilometre ilerde Florya sosyal tesisler var gündüzleri genelde sakin olur , oraya gider bir banka çömüp şiir yazarım.
Düşündüğüm gibi , Ramazanın da etkisiyle kimse yoktu gidip her zamanki bankıma oturdum..
Bazıları arabada , suyunu selpağını eksik etmez , benimde kağıt ve kalemim dâima hazırdır .
Tam daldım yazıya giricem , yanıma Belediye temizlik işlerinden bir abi oturdu , belli ki çok yorulmuştu. Alnını sol eliyle şöyle bi sildirtti bir iki damla teri koluma geldi hiç bozuntuya vermedim kurban olurum o emekçi ağabeyme.
Sigarasını çıkardı sonra geri soktu sanırım oruçlu olduğu aklına geldi. Bana uzattı yok abi kullanmıyorum sağolasın dedim , en iyisini yapıyon dedi.
Baktı ki elde kağıt kalem ,
Ne yapıyon hayırdır dedi.
-Şiir yazıyom ağabey dedim.
Kafa salladı , manzarada o biçim iyi yazdırttırır dedi ve kendisinin hiç şiir yazamadığını söyledi.
Muhabbet aynen şu şekil.
Ben (B) işçi abim (A)

A : Ben hiç şiir yazamıyom ya
B : Denedin mi ki ağabey
A : Yoo hiç denemedim.

B : Gülümsedim , ağabey dedim çocuk varmı?
A : Yok dedi , bekarım ben.
B : Hiç çocuk yapmaya yeltendin mi
A : Zamanında oldu bir iki ama çocuk düşünerek yeltenmedim.
B : Zamanındamı ? yaşın kaçki
A : 36
B : E geçsin daha be ne öyle dedin şimdi içime oturdu.
A : Ne bilem de işte , beni vermediler sevdiğime
B : Nidenn ?
A: Benim sevdiğim beni sevmedi çünkü.. Sivas benim memleket , o burada diye geliş o geliş bir daha gidemedim..
Olsaydı şimdi bizimde olurdu evlatlarımız.
B : Heh ağabey , benim en başta diyeceğim de oydu . Şiir yazmak çocuk yapmak gibi aslında..
Önce bir düşünürsün , şiir asla tek yazılmaz.. sonra karşındakini düşünürsün.
Ve başlarsın soyunmaya , en mahrem yerine kadar soyunursun.. Tüm gerçekliğinle , benliğinle teslim edersin birini kendine..
Bazen denersin olmaz , tekrar – tekrar – tekrar..
Olmayacağı varsa olmaz , yazılmıştır bir kere.
Bazende olacağı vardır , sen istemesende bir bakmışsın karşında duruyor o çocuk.
Dene ki olsun , yazmaktan korkma .

Lafımı bitirdim , 10-15 saniye sessizlik oluştu. Ağabey dalıp uzaklara gitmişti bile.

Ağabey derin bir nefes çekti ve
A : Hayde rastgelsin , sağolasın.Ben ufaktan kaçayım.
B : EyvAllah .. ağabey hayırlı ramazanlar.

Adamı üzmüştüm sanki , pişman oldum dediklerim için.. sonra düşündüm de kötü bir şeyde demedim ki..
Lanet olası kalp öyle bir şey işte , yarası kolay kapanmıyor.. kanattım sanırım.

Neyse ,  saati aksam 6 ettim avare avare dolana dolana..
Eve geçtim , karnım acıkmıştı bir şeyler atıştırırım diye düşündüm ki anneciğim hazırlamış bile bana bir şeyler.
Anne ben yapardım bir şeyler oruclu oruclu niye uğraştın dedim.
Kendi dediğine kendin inanıyormusun dedi , sustum. Sükütce yemeğimi yedim
Yemekten sonra biraz kitap okudum tam iftar vaktine doğru dışarı çıktım..
Gece yürümeyi seviyorum , özellikle Ramazanda tam iftar vakti dışarısı bomboş oluyor, bu yüzden iki kat seviyorum. İnsanlardan kaçmak bazen bana iyi geliyor. Ah birde kendi kafamdan kaçabilsem ara sıra ne güzel olur..
Parkın oraya gittim , E-5 ‘ in koynuna attım kendimi arabaların gürültüsüne teslim oldum.. Telefonu kurcaladım ve tam bugüne gidebilecek bir şarkı buldum. Erkan Oğur'u çok severim nede güzel yorumluyor.
Resmen dağıldım , telefonumu arka cebime koydum.. iki elim cebimde
Ve işte beklenen zaman..
İstanbul için efkâr vakti..


9 yorum:

  1. Kendi kafandan kaçmak için bence biraz kalabalığa karışmayı denemelisin? ben denedim kısa da olsa işe yarıyor.. haa şairim ne dersin:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul zaten gayet kalabalık ama nereye gidersem gideyim beynimde benimle geliyor. Bir ara gürültülü rak barları filan denedim ama ı ıh.
      Nefes alıp vermek gibi.. Bazen içimdeki tüm pislikleri dışarı vurabilmem için atıyorum kendimi gürültünün içine.
      Nefessizde yaşanmıyor.. İşte o zaman koca boş bir evren ve ben başkası olmuyor.
      Şair deyip utandırıyorsun beni ama :)
      teşekkür ederim.

      Sil
  2. İstanbul'da yaşamıyorum ama beynim İstanbul gibi kalabalık. Senin durum daha vahim. Hem İstanbul'un kalabalığı hem beyninin kalabalığı. O yüzden bu ramazan akşamlarını hep değerlendir bence. Hiç olmazsa İstanbul'un kalabalığından uzaklaşmış olursun. Hani demişsin ya: "Bazen denersin olmaz , tekrar – tekrar – tekrar..
    Olmayacağı varsa olmaz , yazılmıştır bir kere.
    Bazende olacağı vardır , sen istemesende bir bakmışsın karşında duruyor o çocuk." Senin karşında duruyor çocuk, yani yazın çok güzel olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul'un kalabalığı bile hafif kalabiliyor bazen.İnsan ne kadar kaçmak isterse istesin , kendinden ve gölgesinden kaçamaz..
      Nur topu gibi bir 'sevda'

      Sil
  3. :) A- Abla neden evlenmedin
    B-niidem sevdiğim Nur'u aldı, toplar bana kaldı onları da ben istemedim:)))

    YanıtlaSil
  4. Mıknatıs gibi.. Nerde bi dertli var, sizi buluyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ona gitsem o dertli , buna gitsem bu dertli
      el dertli komşu dertli
      ben nasıl güleyim diyor İlhan Şeşen , o misal nerde dertli var geliyor :) bir çekim söz konusu , evet.

      Sil