26 Mayıs 2014 Pazartesi

- Mavi -


İskelenin tam köşesinde
Sanki..
Sanki..
O’muydu ?
O kimdi ?
Gördüm dedi.
Hayır , Hayır
Kesinlikle tanıdım.
Elinde simit vardı dedi.
Çay dedi.
Dudak payı bırakmış
Ağzım ağzına yakışsın diye.
Dudak dedi.
Hayır , Hayır
O’muydu ?
Gördüm sanki.
Ama benziyordu..
Sanki..
Sanki..
Bir papatyanın soldan üçüncü yaprağı
Sanki gökkuşağında ki o renk
Hayır , Hayır
Sordum tdk ya
Bir benzetme ?
Hayır , Hayır
Ama olmalı ,
Bir benzetme olmalı
Bir renk miydi ?
Hayır , Hayır
Gökkuşağındaydı
Tek yüklemdi.
Hayır , Hayır
Gökkuşağıydı dedi.
Öznesi içinde
Ve sonra ‘mavi’ yi yarattm dedi.
Sanki onu da Tanrı yaratmamış gibi..

 t.yazıcı
25.05.2014
18:10 Eminönü - Kadıköy Vapuru..

16 Mayıs 2014 Cuma

Sen kimsiniz


Sende delirdiğimi düşünüyorsun değil mi ?
“Lan yok olum delirmek filan değil de , sence de saçma değil mi bu düşünce. Tanrı’dan bana haber geldi ney lann!
Günlerdir evdesin. Ne yapıyosun olum sen burada , kimden kaçıyorsun ? “
İnsanlardan..
Kimseye adresimi söylemedin dimi ? Çok fazla soru var kafamda ve yazmam gereken bir sürü şey var.
Mesela önce kendimi yazmak istiyorum. İnsanlardan bu kaçışımı bir roman haline getirmeyi düşünüyorum. Benim insanlara bakış açım sadece bir et parçası olarak. Hepsi birer et parçası. Hepsi birer ruhsuz pezevenk.
“Olum bende insanım. Bende pezevenk miyim?”
Değilsin.
“E hani insanların hepsi pezevenkti.”
Evet hepsi pezevenk . ama sen değilsin; sen insan değilsin.
“Oradan bakınca neye benziyorum çok merak ettim?”
Ana rahmine
“Oha. Olum çok orijinal lan bu , küfür gibi ama değil. Bi hoşuma gitti bi hoş oldum.”
Salı günü yedinci birayı da devirince benim kafa biraz hoş oldu. Aylardır yazdığım bir hikaye vardı ya “suistimal” adında ; Onu yaktım. Amına kodumun hikayesinin sonunu bir türlü bağlayamadım. Sonra düşündüm ve dedim ki ; içinde insan olan her şeyden uzak durucam artık. Bunun içine hayal de dahil. Ne hayallerimde ne yazılarımda hiçbir şeyde insan kelimesi / silüeti yok. Sadece bir karanlık ve et parçaları var. Ulan ondan sonra hafiften bir uyku çöktü bir ara uyanır gibi oldum , bir baktım tavanda bir beyaz ışık gibi bir şey , ve bir ses geliyor böyle yankılı yankılı. Ulan töbe bismillah ne oluyor demeye kalmadan duyduğum sesten irkildim.
‘YAAAAAZZ’
Yüzümü gözümü bir ovuşturdum kendime iki tokat çaktım.
Ulan yine o ses ; ‘YAAAAZ’
Dedim kimsin!
Dedi ben senin tanrınım tanımadın mı beni?
Dedim kusuruma bakma çıkaramadım , yedi tane içinde böyle oluyor.
-Birde aga yekten aklıma takıldı hangi Tanrı bu. Şimdi yaz filan diyince kıllandım.
Sordum sen ney Tanrısısın diye.
Dedi sen neye inanıyorsun ?
Dedim oralete.
Dedi  siktir pezevenk.
Dedim ben pezevenk olamam.
Dedi niye?
Dedim olum ben insan değilim ya. İnsanlara pezevenk diyorum ben.
Dedi ‘YAAAZZ’
Dedim sayın Tanrım , iyi geldiniz hoş geldiniz de neyi yazayım. Olmuyor işte,  madem Tanrısınız gördünüz beni; yazamıyorum ve yoruldum. Daha fazla acıyı düşünmekten ve onu hissedebilmek için üretmekten sıkıldım.
Dedi ‘YAAZZ’
Dedim olum benimle kafa bulma. Zaten yeterince bıkmışım her şeyden. Görmüyor musun kendi kafesimi kendim yaptım. Şiir yazdım olmadı. Hikâye yazdım olmadı. Öykü yazdım olmadı. Ne yazayım ? sen en piskopatca yazıyı yazdın ; alın yazısını. Ne yazayım..
Yalnızlığımın içinde ki yalnız beni mi?
 yoksa benim içimdeki yalnız kalmış bir et parçasını mı.
Dedi  seni özel olarak seçtik. Yıllarca araştırma yaptık. Tüm insanların ruhları üzerinde bir takım test uyguladık ama beklediğimiz gibi olmadı. Yan etkisi çok oldu insanlara . insanlar bu duruma “depresyon” dedi , oysa biz tanrıların insanlar üzerinde oluşturduğumuz deneylerin yan etkileriydi hepsi. Milyarlarca insan içinden en son yüzaltmışikibin kişi kaldı , bunları tek tek inceledik. Aralarından çok rahatlıkla sıyrıldın. Kötüyü , belayı ve mutsuzluğu bedenine ve ruhuna çeken bir güç var sende. Bunun sebebini şuan İsviçreli bilim Tanrıları araştırıyor.
Dedim  neye göre / hangi sınıflandırmaya göre bu arayışlarınız.
Dedi  önce bölüm bölüm ayırdık.
İlk olarak Orospu çocuklarını , ikinci olarak piçleri , ve en son da bürokratları inceledik. En içinden çıkamadığımız ve enteresan bürokratlar çıktı.
Dedim  neden ?
Dedi  Ruhlarında piçlerin ve orospu çocuklarınkine benzeyen bir çok hissiyat ve birikmişlik gördük.
Dedim  üzüldüm.
Dedi  niye.
Dedim üç kategori de canımı sıktı. Ben bunların hangisindeyim?
Dedi  Hiç birinde. Sende hiçbir canlıda olmayan bir durum çıktı ortaya. İç organlarınla beynin aynı anda çalışıyor. Sen sıçarken beyninden bir çok sözcük ve cümle uçup gidiyor. Dikkat ettin mi , en son birine ne zaman “teşekkür ederim” kelimesini kullandın ? o kelimeyi yirmiiki mart ikibinonüçte yirmisekiz yaşındaki sevgilinin tuvaletinde sıçarken attın.
Dedim  Ben yazamam lütfen gidin buradan. Daha fazla acıya tanıklık etmek ve onu oluşturmak istemiyorum. Yazdığım her üzücü hikayenin laneti üzerimde. İlk yazdığım ‘Kosovalı’ kahramanını hatırla.. Ulan adamı tecavüzcü yaptım. Geldi rüyamda beni sikti. İnsan kendi yazarını siker mi. Çok gocundum , öyle böyle değil.
Ha sorucam unuttum . Sen ne tanrısısın ?
Dedi  Ben diyeyim ‘yazı’ , sen de ‘mürekkep’ , başkası desin ‘kalem’. Ben buraya sen tekrar yazmaya başla diye geldim. Az sonra uyanacaksın ve bunun bir rüya olduğunu düşüneceksin ; ama değil. Sakin ol ve hikayeni bitir , şuan zihnine yüklüyorum..

İşte böyle moruk.. bi uyandım , iki şok birden.
Birincisi rüyalanmışım. İkincisi hikaye kafamda bitmişti bile la.
Tamamladım bitti.
“Olum sana sıyırmış diyorlardı ama , bu kadarını beklemiyordum. Kalk bi hamama filan gidelim bi kırklan bi şey yap.Gel bi hocaya filan gidelim sana okusun.”

…..
..
.
.
“Bağlayın!”
“Bağlayın!”
Siz kimsiniz! Ne ara geldim ben buraya!
“Hemşire hanım hemen iki doz sakinleştirici vurun..”
Ama..Ama.. Tanrı vardı. Arkadaşım Kemal vardı , nereye gittiler / ben nasıl buraya geldim!
Hayır Hayır! Evimdeydim ben , kendimi kapatmıştım. Siz kimsiniz!
“Doktor bey , bu sefer yazar kılığına girdi yine.. biri bitiyor biri başlıyor. İçinde kaç kişilik var çözemedik.”
Hayıırr ! Ben yazar değilim. Kosovalıyım ben , yani lâkabım öyle arkadaşlarım öyle der , niye der onu da bilmem. Çözün lan beniiii.
“Bir doz daha!.. tamam uyudu.. yatağa bağlayın bunu..”

Kıvanç, bir orospu tarafından cami avlusuna bırakılmış  piç olarak dünyaya geldi.
Onu bir bürokrat evlatlık edindi.
Yirmi altısında babasını öldürüp Edirne üzerinden bir mülteci teknesinde kırksekiz kişi ile birlikte Yunanistan’a kaçtı.
İkibinondört Mart ayınca Sivas / Divriği’de iki Sivas kangalını kendisine ters ters baktığını düşünüp öldürdüğünden dolayı Jandarma tarafından gözaltına alındı.
Ve her şey ondan sonra başladı..

Dipnot : Yazdığım kitapta bu hikayeye yer vermek istiyorum. Ama toplamda altı tane karakterim var kafamda. Sizlerden gelen yorumlara göre karar vereceğim. Ne dersiniz , hikaye hoşunuza gitti mi ?

Kalbimiz Soma’da ..


12 Mayıs 2014 Pazartesi

Yüreğim bir memleket fotoğrafı

Yüregim ülkemin haritasi gibi.
Yedi bölgemin de derdini tasiyorum..
Meclisimin satılmış iradesiyle..
Bilmediğim dillerde hüngür hüngür ağlıyorum.
Kıta sahanlıginı yurdumun..
Ve herkes köprü altı cam cam türküsünü mırıldanıyor
Yüzlerine gülerek biribirinin,
Koli koli embseiller çimerken
Ihalesiz parsellenen sahillerimizde
Üstelik bir tek arıtma tesisi olsun kurulamamış henüz,
En pür-ü pak sevdalar bile
Aya Mama deresinden karışıyor zihnimizdeki dehlizlere..
Eski fotoğraflara yeni çerçeveler takıyorlar birde
Bugünlerde benim aklıma ilk sevgilimin adı geliyor
Gözlerime gözleri..
Deniz mavisi bir memleket fotoğrafi taşıyorum
Yüreğimin cepkeninde..
Ve sonra düşürüp kaybediyorum,
Aramıyorumda

Biliyorum ki aramak
Kendini kaybetmektir,
Biliyorum ki aranmak
Sevildiğini bilmektir..

t.yazıcı

9 Mayıs 2014 Cuma

- Papatya -

Sesinde ne var biliyor musun?
Bir çiçeğin hüznü var.
Her nefes alışında yeşeren
Her gidişinde
Tek tek dökülen
Tel tel süzülen
Bir veda
Belki;  bir başlangıç
Seviyor..
Sevmiyor..
Seviyor…

Yüzünde ne var biliyor musun?
Güneşi bile kıskandıran gecenin karanlığı var.
Salacak sahilde
Bir banka sırtımı yaslayıp
Her nefes alışımda
Karşımda, mavi deryada
Denize yansıyan
Ve her dalga sesinde
İçimde yeniden oluşan
O ay yüzün
O sesin
O gülüşün..
Ve bir martı sesiyle ürperen
O sensizliğimi hapsettiğim
Kendimi kilitlediğim
İçimdeki anahtar
Sen;
Yüreğimin yakamozu
Sen;
Yüreğimin labirenti
Sen çıkmazım
Sen çaresizliğim..

t.yazıcı
09.05.2014
00:50

4 Mayıs 2014 Pazar

- iyelik eki -

Gülüşün diyorum;
Yüreğimde ki mevsim geçişleri
Ne zaman dalsam içine
İçime işleyen bir Mayıs ürpertisi
Ve ben ne zaman seni düşünsem üşüyorum
Ve ben her gülümsememde seni özlüyorum..
Kokun diyorum;
Yüreğimin coğrafyası
Hangi köşesine gitsem
Bir yanım rüzgarın
Bir yanım saçlarının
Gözlerin ; sol yanımdaki kuraklığın susuz yanı
Ne zaman damlasan içime
Karşımda hayal meyal
Az biraz
ve her uzandıkça
her seferinde kaybolan 
bir sen..
Değdirsem gözlerimi gözlerine
İçimde filizlenmeye yüz tutmuş bir tomurcuk
Ve ellerin;
Özerkliğe yüz tutmuş bir kalp sancısı
Ne zaman uzansam
Kulağımda fısıldayan bir akşamüstü türküsü..
Senin adın;
Yazmak istediğim bir çok şey.
Adına iliştirdiğim ekler.
Sen; iyelik ekim..
Ruhumun en gri yanı
Çayımın dumanı..

t.yazıcı
04.05.2014
13:35 Kabataş Sahil