29 Haziran 2012 Cuma

Yavuz abinin anısına..


İyiler neden hep erken ölür ?
Hala yaşıyorum , acaba kötü bir insanmıyım ?
Yüreği gibi tertemiz bir abimdi Yavuz abi , vefat etmeden önce yazdığı sözleri paylaşmak istedim..
Özledim seni Yavuz abi , selam olsun..

Güneş başak burcuna otuz kez girdi .
Ben doğduğumdan beri mutlumuyum mutsuzmuyum bilmiyorum..
Kazıdım soluğumla ömrümün aynasını gördüm ki yalnızım.
Urfa'dan istanbul'a kadar yanlızlıgımın beş bin nüsha kopyasını çıkardım
Ellerimi çeneme dayayıp ufka doğru baktım
Gelen benim icin gelmiyor  , gidenle bir tanışıklıgım yok..
Ne aşkımın nede nefretimin gününü gördüm.
Bir sevenimi aradım o derin ücralarda ama yoktu ..
Yok ki sevenim,var mı sevenim ah aklımı bir toplasam bitecek bu isyan ,  yenilenler
bilir..
Varmısın yokmusun sorusu cevabı hep bellidir,yoktur sanki..
hayatımın dipnot evresindeyim
Allah'ım..
Çayı demledim , daha önce hic bu kadar ölmemiştim.
Yavuz gidiyor hadi bakalım iyide yanlızlık yerinde duruyor.
Ölüm çok acı çok .. iyisimi ben yine yalnızlığımla durayım ...
(YAZAN YAVUZ YAVUZEL)

27 Haziran 2012 Çarşamba

Şimdi uzaklardasın..

kendi sesimden..
Şimdi oralarda biryerdesin.
Belki çok uzak,
Belki çok yakındasın..
Belki hayalimden bile uzak,
Belki dokunabileceğim kadar yakınımdasın..

Şimdi başka bir kalptesin.
Belki severek,
Belki gülerek,
Belki içten,
Belki sitemkâr..

Şimdi gözyaşımsın..
Bazen içimden,
Bazen kalbimden,
Bazen delice,
Bazen öfkeli ..

Şimdi benden uzaktasın..
Belkide başka gözlere bakmaktasın.
Başını bir omuza yaslayıp,
Uzak diyarlara yol alanlardansın..

26 Haziran 2012 Salı

Zekoyla düştük yollara.. ' Yeşilköy geyiği'


Yazın gelmesiyle o sonbahardaki ayrılık kokusu yerini aşk kokusuna bıraktı. Ama ben hiç sevmiyorum yazın yaşanılan aşkları , çoğu zaman öldürme cinsinden kurulmuş duygucuklar oluyor.. Heyy bana öyle bakmayın pis insanlar sizi kıskanmıyorum !
Yolda el ele tutuşup gezen çiftleri görünce bir iç çeksemde , akabinde geçen bazı çiftler beni gülmekten öldürüyor :) yahu resmen güreşiyorlar , hayde bre pehlivaaan der gibi o onun boynuna atmış kolunu o onun boynuna..

Neyse , dediğim gibi ben Sonbaharda yaşanılan aşkları çok severim. Heleki imkanınız varsa Galatasaray lisesinin oradan bir geçin ilk fırsatta.. Resmen her dökülen yaprak bir şarkı edasıyla duruyor yerde. O’an ilk gördüğünüz kıza tutulabilir , hatta aşk tomurcukları bile oluşturabilirsiniz sol üst köşenizde..
Bazen birine vurulmak için onun sadece güzel olması yetmez , bulunduğunuz ortam , dinlediğiniz bir şarkı kii İETT 98S Bakırköy hattında yaşadığım kısa süreli aşk hikayemi bir ara yazmayı düşünüyorum..
Bak aklıma geldi yine içlendim :\

Mehmet ağabeynin orada çayımı yudumlarken (çay Mehmet abide içilir!! ) aklıma “Aşk, sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe, insanlarda onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler.” Sözü geldi birden..
Sonra kısa kısa film replikleri canlanmaya başladı kafamda.
Sevgi neydi?
Sevgi iyilikti, dostluktu
Sevgi emekti...

Durursam bir daha kurtulamam.
Ziyanı yok gülüşü yeter bize.
Yüreğim kaydıysa günah mı?
Çamura saplansam yardıma gelir misin?
Elinin tuttum, sıcacıktı. Yüreği elimdeymiş gibi.
Elinden tutuversem benimle gelir mi?
Seninim işte, alıp götürsene beni.
Elveda Asya'm. Selvi boylum, al yazmalım, elveda. Bitmemiş türküm benim...

Hey gidi hey .. önceden dahamı sığ yaşanıyordu aşklar ? Üzerimize çöken batı kültürü sanırım aşkıda bölük börçük ediyor..
Sevda denilen şey göbek deliğimizin bir karış altında kalıyor çoğu zaman..

Tam yeni bir çay söylüyecekken bizim Zeko’yu gördüm (Emrah). Arabayı yine çekti sokağın en başına
Konuşmadaki kişiler Emrah (E) Tolga (T) çok yaratıcıyım :D

T : Olum arabayı az daha ileri al birgün biri iyi geçiricek arka tarafa
E: Onun heycanı hayatıma renk katıyor Bro siktir et ha biri vurcak ha vurmucak , enteresan..
T : La git yıkat şu arabayı şu kaputtaki izi görünce içim parçalanıyor.
E : İşemeseydin o zaman oraya at ağızlı .. -Mehmet abi iki çay !
T : Vicdanımı sızlatıyorsun deme öyle bir daha işerim.. kalk hadi seni dediğim sosyete yere götüreyim iyi gezilecek yer..
E : Çaya düşelim bekle.. hatırlıyon dimi lan orayı göte gelmiyelim sonra
T: Ben varyaa beeennn ne anasının gözüyüm ben
E : Şu hallere bak kalk hadi amk bi çay içirmedin

Navigosyon gibi adamım diye boşa övünmüyorum laaapppss diye buldum orayı. Hemen isparksız gördüğümüz ilk park yerine konumlandık.

T : Hay senin park edeceğin yeri sikeyim ! lan tır girer oraya
E : Ilık ılık konuşma benle sikerim belanı
E : Hassiktir olum evlere bak lan çok iyi.. İnsan burada yaşlanmaz şu sessizliğe bak
T : Bu sessizlik böyle iyi , aferin tanrıya herkes uyusun hoşlanıyorum !
E : İç ettin yine güzelim şiiri amk .. o değilde burada oturmak istermiydin lan ?
T : Yok. İstemem.
E: Nideeen ?
T : Metrobüse uzak amk !
E : Mafettin beni Tolga yedin bitirdin beni senin düşünce tarzını …
E : O değilde hakket iyimiş la ben İstanbul’da hem böyle şaşalı hemde bu kadar güzel yer görmedim burayı gösterdiğin iyi oldu ..
T : şuradan iki leblebi filan alda denize karşı götürelim

http://www.youtube.com/watch?v=lNSirgeKVv0&feature=related  Behzat’taki bu sahneyi bizzat yaşattığı içinde Sayın Zeko’ya teşekkürlerimi birkez daha sunuyorum !!

E : Ne bakıyon lan yan yan..
T : Senin kuruyemiş yiyişini s….
E : o nasıl küfür la
T : Karışık kuruyemiş bu amk önce fıstıkları niye götürüyon !
E : hepsini karıştırınca midem yanıyo
E : ye işte amk suçlu hissetirme kendimi .. gelde şu kayalıklara çıkıp türkü çığıralım beni vidyoya çek biri istedi ona göndericem.

T : İyi geyik yapıyorduk yav şimdi yine efkarlar efkarlar pöf tamam.

Emrah  , 4 dakikalık titizlikle söylediği ön konuşmadan sonra şarkıya girerken o eşsiz suratıyla “ NNaaaaayy “ diye şarkıya girince ben tabi “pooeuahushuhahuu” diye gülmeye başlıyorum .. Bir başka versiyonu : http://www.youtube.com/watch?v=dK9CeTHQ5RQ&feature=plcp


Neyse , beşinci denemede bu işi tamamladık gayette güzel oldu..

Akşam güneş battıktan sonra tabi Yeşilköy harbiden sosyetelerin yeri , lanet olsun kızlarıda çok güzel sürekli tahılla beslendikleri içinmi acaba ..
Baktım etrafıma epey kalabalık , dedim Emo al telefonumu şimdi bi hareket yapıcam al çek beni kameraya ( at ağızlı gidip foto çekmiş) 
karşımda İstanbul en güzel şekliyle duruyor.. 
Denize baktım aklıma Cem Yılmaz geyiği geldi ,
İstanbul'un silüetine bakıyor bazısı Yahya Kemal oluyor.
O silüet onda öyle bir his uyandırıyor.

Bazısı bakıyor aynı silüete diyorki:
Ulan İstanbul sen mi büyüksün ben mi? Ananı sikicem senin

Aynı istanbul ama bünyedeki reaksiyonu başka.
:)))
 Not : Deli değilim.
:)))

25 Haziran 2012 Pazartesi

Kazım abiye..

Cümleye nasıl başlasam bilmiyorum ..
O yüzden yekten dalıyorum konuya Kazım abi kusura bakma..
Bugün yine feysbukta tivitırda filan seni andık , umarım seni anımsayanların çoğu günü birlik anmıyordur seni..
Bir yıl daha geçti , bazen zamanın yuttuğunu düşünüyorum bizi , yoksa bizimi kandırıyor ?
yoksa ' Ayrılık Şarkı'n mı zamanı değersiz yapıyor.
Erken gittin be abi ne olurduki yaşasaydın? daha senden dinleyecek çok türkülerimiz olmalıydı.
Bu aralar beni tebessüm ettiren ne oluyor biliyormusun , hani 'Gülbeyaz' dizisi vardıya , Nejat abimiz efkarlı efkarlı atıyordu kendini sahil kenarına
ve hep en doruk yerde çalmaya başlıyordun sen;
"Karşiya çifte çamlar oy sakizi yere damlar
Oy oy oy oy
Sevup alamiyanin oy yüreğini buz bağlar  "
Bu aralar ne zaman kafam bozuk olsa kendimi sahile atıyorum , zaten sana birşey diyimmi bu sahillerde olmasa İstanbul hiç çekilmez. " Kız senin sebebune
kaldum İstanbullarda" diyenlerin sayısı birbir artıyor.
O mavi deryaya saldımmı gözlerimi , hep kulağım bir ses arıyor arkadan. Çıksan gitarınla , kemençenlede dalıp gitsem uzaklara diye..
Sahi bu çernobildendi dimi tüm kanserler..
Bazen bildiğin ana avrat küfrediyorum abi.. Bu kanserede böyle hastalığada . Ya öldürüyor yada süründürüyor namussuz , biliyorum bende abi öyle bakma bana.
Saçlarının döküldüğünü gördüğüm zaman kendimi ' kel ' olarak hayal etmiştim , şuan 'kelim' demekki herşeyi hayal etmemek gerekiyor.
Bugün öyle içlenip yazmak istedim , iki üç seferde çernobile küfrettim ama sıradan küfürlerdi.
Neyse abi , umarım o tarafta o güzel saçlarına tekrardan kavuşmuşsundur , üç beş bişelerde bana yollasan yazın kafam pişiyor kışında donuyor
ne pis birşeymiş bu.
Şuan dinlediğim şarkın ile veda edeyim sana.
Haydi eyvAllah..

Şarkılar bir çığlığa sığınmaksa
Şimdi, sonsuz bir yangın gibi
Sevmesem öyle kolay çekip gitmek;
Yaralı bir kuş gibi

22 Haziran 2012 Cuma

Güven Murat Akpınar mafettin beni



Güven Murat Akpınar ' ı tanırsınız Suskunlar dizisinden.
Dizininde sıkı takipçisiyim içindeki dram her ne kadar bazen beni boğsada iyi izlettiriyor kendisini..
Bir fırtına tuttu bizi bir Selanik Türküsüdür. Nasıl desem bazen insan bir şarkıyı dinledimi içinde hapsolur gider. O gece Beyaz Show'u izliyordum bu şarkıyı Güven'in sesinden dinledikten sonra resmen eridim..
İlk ağzımdan çıkan tepki " Ne söyledi amk bee oldu "  ' Amk ' kelimesini kullandım diye pişmanlıkta duydum hatta sonrasında ama çok uzun sürmedi.
Neyse ,
Bu arada Elçin Bulut ' ta iyi söyler bu şarkıyı isteyen yutuptan bakabilir.
Şarkıya gelirsek , zaten kendini belli ediyor.
Oyy oy..
Bir fırtına tuttu bizi , deryaya kardı
O bizim kavuşmalarımız a yarim mahşere kaldı..

Hey gençler kurtulun artık şu Asosyallikten :)

Bu videoyu rast gele bir blogda gezinirken gördüm. Şimdiye kadar nasıl izlemedim kendime hayret ettim , gerçi yeni yayınlanmışta olabilir kendime haksızlıkta ediyorum sanırım. Neyse.
Eminimki bazı yerlerde sizde kendinizi bulacaksınız. Bu kafeye gittiğinde sipariş vermek için elini havaya kaldırıp bi parçak çırparsın ya..
-Ustaa
- Şefimm
-Birader bakıcanmı
yook adam duymaz , sende öyle şıkllatığınla kalırsın.. :\
böyle durumda götüm götüm etrafa bakıp kimse size bakmıyorsa , o tek 'şıkk' sesinin ardından birtane daha yapıştırdınmı adam akıllı miskete düşmüş havası veriyorsun kendine.
Elin havada kalmasından iyidir .
:)
Yalnız işin geyiği bir yana bu feysbuk tivitır filan çıktı çıkalı harbiden asosyalliğe doğru uzanan çok güzel bir köprü yapıldı gidiyor.
Hayırlısı.

20 Haziran 2012 Çarşamba

Zekoyla düştük yollara..

Emrah Ateş ile Florya sahilde

' İnsaın böyle hayatı olunca tadımlık anzer balına rağbet çok oluyor ' 
Bir yazımda bu sözü kullanmıştım , insan hayatı tuhaf inişli çıkışlı zigzaglarla dolu. Ne zaman sağlam bir adım atmaya kalksan tökezletiyor seni ,düşüyorsun. İşte böyle zamanlarda seni yerden kaldıracak kişi çok önemli.. Böyle zamanlarda size benim Zeko'yu (Emrah) önerebilirim. Ne kadar yıpranırsan yıpran bilki senden fazlada yıpranan birileri vardır. Bir lafta denildiği gibi " Derdini Gördüm, Derdime İmrendim.."  
Özellikle Behzat Ç. ' den sonra " lan " yerine " la " yı kullanmam resmen hayatımı renklendirdi.Heleki “ Leyla ile Mecnun” geyiğine düştükmü abooo geyikler geyikler.. Bir ara harbiden kafayı sıyırdığımı düşündüm, ondan sonra gördümki bizim Zeko benden daha beter , olaylar olaylar.Bana “ ağır şizofrensin” diyor çok ağrıma gidiyor ılık ılık konuşma laan !
Haftada bir fiil Florya sahile gideriz , önce Öz Hakiki’nin yanındaki Harbiden Meşur Roma Dondurması Lan ‘ ın yanındaki Hakiki Roma dondurmasından dondurma yeriz. Ben 2 top yerim Emrah 3 top sosu hep boldur. Nam nam nam onları götürdükten sonra arabaya doğru yanaşıp olağan otoparkçı ağabeymize bahşiş muhabbetine düşeriz ;
E : - Amk bunların işide zor la ( Amk lafına çok takılmayın bu şimdiki cenarosyanda ‘Lanet olsun’ gibi bir şey )
T : - La olm ateşle bir şeyler ne pinti adamsın.
E : - Versen şimdi 3-4 lira adamı örseliyeceğiz , bana böylesi dokunurdu hacı haydi bin arabaya
T : Sen bin , şu hatunu keseyim geliyorum.
E : At geçsin üzerinden at , mafettin beni hadi laan !
T : Tamam amk !
E: Bir ara hatırlat da adama bi 10 lira verelim la “ Kolay gelsin “ diyorum sağol demiyor amk , e haklıda..
T : Hacı şu virajta götüm hep yusufluyor aman dikkat..

Neyse , bir sonraki durak olan asıl insan müsvettelerinin arasına doğru ilerliyoruz (öhh ne örseledim ama :p ).
E: Gel la şurada bi çaya düşelim
T: Ismarlıyacan mı ?
E : Ne beleşçi adamsın amk gel hadi , kaç şeker ?
T : İki şeker , kurabiye murabiyede al boş gitmez
E : Çor ye !
İşte ne oluyorsa popomuzu o eşsiz manzaranın yanında tabureye koyduktan sonra oluyor.. Önce çaylar dudak ucuyla yudumlanıyor , arkasından beklenen o ses..
-Karadır bu bahtım karaaaa
Önce içten derin bir nefes alınıyor , sonra türkünün içine hapsolup uzak uzak sahte yakamoza bakılıyor (uçağın ışığı , önce onu ay zannetmiştik).. Sonra sen istemesen bile içinde sakladıkların bir bir dökülüyor ortalığa..
T : Zoruma gidiyo Zeko , neden benim sevdiğim beni sevmiyor da beni seveni ben sevemiyorum..
E : İsmail YK ‘ diyo la bunu
T : Ha siktir !
E : Hee , öyle moruk bu kalp öyle pis bir şeyki öyle titiz bir şeyki içine biri girdiği zaman bırak birini üzerine toz kondurmuyor.İsterse dünya güzeli seni sevsin , kalpte oluştumu bir zırh kimse gelipte onu delip geçemiyor.
T : Boşa dememişler Kavuşursan meşk , kavuşamazsan aşk olur..
E : Kim diyo la bunu tuttum..
T : Bir lafımıda sorgulama amk
E: Sanada bi haller oldu lan özlü söz sıçıyorsun resmen heryerinden efkar fışkırıyor.
T : Açıyorsun Neşat ağabeymizi mafettin beni burada.. Görmüyorum zannetme seninde ağaçlarından yaprakların dökülüyor dımdızlak kalıyorsun hergeçen gün .

E : Bıktım be Tolga , artık yeni baştan sıfırdan birini tanıyıp sevmeye çekinir oldum gücüm kalmadı artık.
T : Haklısın , birine güvenebilmek bile çok yoruyor insanı.
E : Öyle bir şeyki , ya gerçekten sevmeyi bilmiyorum yada ne bileyim arkadaş olmuyor işte.
T : Gusül abdesti önemli
E : Hemen geyiğe vur amk
T : La olm kalk git bi etrafına bak mafettik milleti herkes sigara yakmaya başladı. . Kalk birazda sahile doğru inelim ortamlar ortamlar..
Önce modası geçmiş şarkıların çalındığı bir yerden geçip kendimizi sahile doğru giden yokuştan aşağı vurdurarak iniyoruz koca mavi deryaya..
Niye bilmiyorum , karşısında bir su birikintisi bile olsa insan dalıp gidiyor uzaklara..
T : Emo uçak geliyo la gel el sallıyak ( Leyla ile Mecnun geyiği)
E : Artık bizim resimleri asıcaklar buraya iki deli diye abartma lan !
T : Ne ibne adamsın kaçtı uçak !
Kayalıklardan götüm götüm topallayıp tam denizle sıfıra gelene kadar ilerliyoruz .. Derin bir nefes ,
T : Zeko’nun solundan 5-6 metre uzaklaşıp uzaktan sesleniyorum.
Emraaaaaaaaaaaahhh !
E : Hoooppp !
La olm nasıl bir bilinçaltı yarattın bende direk bağırıyorum at gibi gel la millet bakıyo
T: Siktir et amk ,  bak karşıya gemiler var. Salla ulan elini kolun ağırana kadar ..
Bu kader birgün gülecek !

19 Haziran 2012 Salı

Deniz kokulu kız .. ilk deneme yazım.

Aylardan Mayıs .. Hava sıcak mı sıcaktı. Sanki onu göreceğimi hissediyormuşum gibi kendimi bir hışımla Kavacık sahiline attım . Ali abinin teknesinin orada takılıyor , dalgaların bana söylediği müziği usulca dinliyordum… Gözlerimi sahilde gezdirirken birden birine ilişti. Yalnızdı. İtina ile denize dalmış içlenip bir şeyler söylüyordu. Kendime hakim olamadım bakakaldım ona öylece. Nasıl olduysa yanına yaklaşmaya başladım.Yaklaştıkça üzüntüsünü daha da iyi görebiliyordum . Sessizce bir şeyler haykırıyordu kavacığa, içinden usul usul bağırıyordu. Durakladım, belli ki bir derdi vardı . Onu sessizce izlerken döndü , sert bir bakış attı bana. Aman Allah’ım sanki bir mızrağı kalbimin ortasına sapladılar, göğsümün ortasına saplanışını izledim gözlerinin. Sanki o an tüm dünya susmuş gözlerimiz konuşuyordu. Biraz daha konuştu gözlerimiz. Sonrasıysa evren tekrar başladı dönmeye ve o kederli surat ifadesini takınarak gözlerini çekti gözlerimden. Eve döndüğümde Tek düşünebildiğim şey vardı. O! Kendime hakim olamayıp onu görebilirim düşüncesiyle tekrar gittim oraya yoktu. Bu gidip gelmelerim 1 hafta sürdü ama yok yok yok! Umudum artık iyice azalmıştı, derdimi denize söylüyordum bağıra bağıra ki; arkamdan ince ve ürkek ses bana merhaba dedi. Bu ses dünyada duyduğum belki en güzel sesti. Döndüm arkama; Aman Allah’ım, bu oydu, karşımdaydı, gözleri ışıl ışıl parlıyor ve suratında bana verdiği selamdan ötürü hafif utanma vardı . Ben sus pus olmuş onun merhabasına hangi şiirle yanıt versem diye düşünüyordum. İçim o kadar doluydu ki; biliyorum merhaba ile başlayan bir cümleyi seni seviyorumla bitirebilecek durumdaydım. Deniz ne kadar güzel dimi dedi. Evet öyle dedim sessizce, en büyük dert ortağımdır o benim dedim.
Biliyor musun dedi. Ne zaman canım sıkkın olsa buraya gelir onlara derdimi anlatırım. Bana hak verirlerse sessizce çarpar bu dalgalar ama bana kızdılarsa tüm hışmıyla karaya vururlar. Benimde en sadık dostlarımdır …
Adı elif’ti, yeni taşınmışlardı Kavacığa . Utanıyorduk ikimizde birbirimizden. İkimizde korkuyorduk. Çünkü ikimizde yaralıydık. İkimizinde sevmeye engel evcil yaralarımız vardı. Ama ne olursa olsun ellerimiz birbirine kavuşmak için can atıyordu. Gözümü nereye çevirsem sanki kirpilerim bana sesleniyor heryerde onu arıyordu. Pes etmiştik artık. İlişkimiz mutlu bir filmdeki gibi el ele geçiyordu. Ama dilimiz sürekli korkuyordu seni seviyorum demeye. Ellerim ellerinde, sureti gözlerimde… Lakin olmuyor. Biliyorum seviyorum ama diyemiyorum. Oysaki ne kadar çok sevdiğimi sabahlara kadar anlatmak istiyorum. Ama kavacık sahilİde bize hak veriyor. Martılar sessiz, dalgalar yok, herkes sanki bizi izliyor...
Artık günlerim onunla geçiyor olmuştu. Hiçbir şey umrumda değildi. Bir an önce ailemle tanıştırmak istiyordum. Artık geleceğe yönelik hayaller kurar olmuştuk. Düğünümüz bu sahilde olucaktı. Tabi biricik dostlarımızı yalnız bırakamazdık o hırçın deniz aşkımızla birlikte resmen uysallaşmıştı . Ona evlenme teklifini de bu sahilde ettim. Boynuma bir sarılışı vardı ki içimi ısıtan, çıkarttım yüzüğü ve dedim ki; Ne zaman ki eğer bu deniz kurur işte ben ancak o zaman seni unuturum. Bu deniz kuruyana kadar hayatının geri kalanını benimle geçirir misin?
Onun o heyecanını anlatmak mümkün değil,evet diye seslenip evine doğru bir koşuşu vardıki ..belliki ailesine söyliyecekti. Peşinden gitmedim yavaş yavaş eve doğru koyuldum. Sabah olmuştu. Günlerden Pazar , içimde bir huzursuzluk var. Kalktım, ilk işim Elif’i aramak oldu. Gece de haber alamamıştım. Telefonu kapalıydı. Üzerimi giyinip kavacık sahile gittim, belki orada bulurum diye ama yoktu. Tam onun evine gidecek iken dalgalar bana birşeyler diyordu. Çok hırçındılar. Sanki ağlıyorlardı. Martılar, hayata küsmüş gibi ses çıkarmıyor, aşağı yukarı uçuyordu ve dalgalar o kadar hızlı çarpıyordu ki yüreğim acıdı. . Elim ayağım birbirine dolanmış şekilde evine doğru koştum. Koşuyor koşuyor koşuyordum…
Yollar birbirine girmişti sanki , bir türlü evine varamadım . Gittiğim yol 10 dklık yoldu fakat o kadar tuhaf bi duygu vardıki içimde evine 5 dk ya vardım. Nefes nefese kalmış dilim dışarıda soluklanırken birileri bir şey mırıldanıyordu.Bak sen şu kızın kaderine tamda evlenecekti ya kader işte hanım Allah rahmet eylesin ne diyelim…
Olamaz !! Hayır , hayır ben yanlış duydum yada bu o olamazki 4. Kattaki evlerinin kapısına saniyede çıktım. Kapıyı çaldım açan kardeşiydi ağlıyordu. İnsanın kalbinin erimesi böyle bir şey olsa gerek içimde büyüyen bu karamsarlık beni yavaşça çökertmeye başladı. Elif nerde dedim kısık ve ürkek bi sesle. Ablam..Ablam öldü , öldü abi dedi ve sarıldı..
Kıyametmi koptu , gözlerim neden karardı … Dizlerimin bağı çözüldü oracıkta yere düştüm .
Apar topar beni içeri aldıklarında anlatmaya başladılar.. Kavacık sahilden koşarak çıkarken hızla gelen motorsiklet çarpmış , orada can vermiş Elif’im eli sımsıkıymıs birtürlü açamamışlar elini .Daha Parmağına bile takmamıştı elinde Annesine vericekti Elifim o yüzüğü.Annesi buruk bi sesle yüzüğü senmi verdin dedi ona… evet bile diyemedim , boğazımda bir şey tıkandı ve kaldı koşar adımlarla oradan uzaklastım.
Salı günü toprağa veriyorduk Elif’imi o küçücük gövdesini bembeyaz bir kefene sarılı şekilde gömüyorlardı.. Kitlendim hiçbirşey yapamadım onun üzerine sevdiğimin , gülüm , ömrümün üzerine toprak attıkca canımdan can gidiyordu..
Artık o yoktu oda gitmişti yıldızlar ülkesine..Peki ben .. Ben ne olucaktım sersefil perişan bi halde geziniyordum . Tanıştığımız ilk yere gittim Kavacık sahil heyy duy beni Elif artık yok..
Gözlerimden süzülen yaşlar denize düştükce deniz iyice hırçınlaşıyor , martılar avazı çıktığı kadar bağırıyordu.. Gitti evet duyun eyyy Martılar Deniz kokulu kız artık yok..
Sana veda etmeye geldim Kavacık Sahil , Ali abi hoşçakalın . Hee arada beni de unutmayın nereye gidiyorsun diyede sormayın çünki bende bilmiyorum.
Hoşça kal anılarım..
Hoşça kal yarın … !!

Ayrılığın hediyesi..

Birtürlü cesaret edemeyip gönderemediğim mektup..
Gönderseydim birşey değişirmiydi ?
cevabını bile bilmek istemediğim bir soru es geçeyim..

Yeniyi eskiyi acıyı tatlıyı unut bugün.. sen hep yeniden doğ hep yeniden bak dünyaya
yine kocaman çıksın saçların hep antin kuntin şeyler izle.. hep gülme, bazen sinirlen..
Bilirim sinirlenince bir güzel olursun hep söversin bende sana hiç yakıştıramam peşine ben söverim..
yine unutan taraf sen ol , rehberinden sil beni unutmuş gibi yap geçmişi .. hatta benim geçmişimide ilk gün beni gördüğün gibi görüneyim sana
kirli yanlarımı görme , sadece kalbimi bil .. üzerine iki toprak atılsada hep seni seveceğini bil .. Aman başlama yine şiirlerine deme bu ince bir sitem göreceksin bu yazı sonrası yüzünde gülümseme olacak pis pis sırıtıp, etrafta bana bakan varmı diye bakacaksın..vede hep tekrarlıyacaksın ' pis ukala ' diye..
Yeni yaş yeni umut derler , umutlar besle hayata sakın bıkma , pes etme ..Bilirimki inatcısın , bırakmassın istediğin birşeyi..
Sakın geriye bakma .. Acaba deme , niye-nasıl-keşke sözcüklerini at bi kenara yaşamaya bak..
23 güzeldir .. 23 senin yaşındır ben yaşayamadım o yaşı söktüler tüm parçaları dağıldım ben yapamadım sen başar sevgilim.. hayallere bırakma işi ayağına prangalar vursalarda koş.. nefesin bitsede bırakma
Sonra , sobeee diyip tekrar yüzleş hayatla .. bazen geriyee bazen ileriye sar hayatı sakın sürat yapma .. hep önüne bak hep ileriye bak.. yeniden doğmuş gibi bak hep dünyaya..
Doğduktan sonra keserlerya göbek kordonunu sende kes at içinden beni. ama kalsın izim bi köşende yaşamalıyım hücrelerinin bir köşesinde..
Tanış biriyle sev onu evlen .. meraklısın evliliğe bilirim olacaksada kızın olsun ama Eylül'de doğurma sık kendini o ayda doğacak çocukların içinde senin çocuğun olmasın.. sakın adınıda Eylül koyma
siyasi yanınada bak bir komünisti sevme yine , hep dominant ol esirgeme lafını .. sevmeye çalış abuk subuk şeylere takılıp kendine dert etme hee o ilk geceyide merak etme : )
Bu mektubuda sakla eski bir deftere belki gösterirsin birgün senden giden günlere ..
Yaklaşıyorum ben son durağa sana 23'ünde hayatında mutluluklar 23 kere oku bu yazıyı ve söyle kendine sessizce
Neyi mahvettim ben diye ..

Son bir kez teşekkürler

Hem yazıp hem okumak nasıl olur diye düşündüm böyle birşey çıktı ortaya.


Terkediyorum yine kendimi
yine yalnız yürüyeceğim soklakları
yine yalandan gülecek suratım
yine vazgeçeceğim sevmekten-sevilmekten
ve sen güçsüz olduğumu görme diye hep dik gezeceğim
Bakmıyacağım yitip giden günlerin arkasından
Acımasız yıllar ..
Öyle hızlı ve öfkeliki
Ne zaman sevmeye koyulsam hep tekmeledi
Ne zaman uzansam bir hayalin peşine hep defetti
Severim sahilde gezinmeyi bilirsin
Yalnız gezer , yalnız dalarım hep hayallere
Oysaki sen varken içinde nede güzeldiler..
Belkide hayaldi seni böyle güzel yapan
Belkide bendim seni güzel görmek için hayal kuran
Dinlerken sevda türkülerini öylece yok olup duran
Çekildim yine kendi köşeme
Her gelişin bir varoluştu benim için
Hayalleri sevdim seni bana getirdi diye
Yollara küfrettim seni alıp götürdi diye..
Şimdi yerli yersiz susma vaktidir.
Şimdi seni öldürme vaktidir içimde
Katil olmak bu kadar zormu bilmiyorum
Ancak teslim olmalıyım artık
Vazgeçmeliyim..
Sende bu kadar rahat unuttun mu beni ?
Her aklına geldiğimde öldürmek istedinmi içindeki beni
Bir görsen bendeki seni
Yitip giden günleri , seneleri..
Hoşçakal demek istiyorum ama sen hoşçakalmayı hak etmiyorsun
ama yinede bir gurursuzu sevmediğini göstermek için gidiyorum
bir daha dönmemek üzere ardım sıra gidiyorum..
çok uzaklara bırakıyorum herşeyi
kalbimi , beynimi , kalemimi
Son sürat uçuyorum tekrar acılar ülkesine
Yine yalnızlığımla buluşuyorum
Yine vazgeçiyorum kendimden
Öyle dik ve kararlı gidiyorum ki
Kendimi bile inandırıyorum..
Kendimi bile Kandırıyorum..
Yinede teşekkürler ;
İnsanlara güvenilmediğini hatırlattığın için
Sevmenin sevilmenin çok basit birşey olduğunu gösterdiğin için
İki yüzlü olmanın , sahte gülüşlerin kullanımının zor olmadığını gösterdiğin için
Ne halin varsa gör diyemiyeceğim
ama demeliyim
hatta sana bir sırrımdan bahsetmeliyim..
Bilirmisin " .. " iki noktanın ne anlama geldiğini
Ucu belli olmayan bir son gibi beklemeyi..
Demiştimya yinede teşekkürler yıllarımı harcadığın için.
Bana ne kattın bilmiyorum ama gidiyorum
ceketimi bile almadan
bir elimde tesbih yine kapatıyorum yüreğimi
Bilirmisin ; yüreği kapalı bir adamın içinde ne olduğunu
Bir kendi bilir bir Allah ..
Bilirmisin her Allah'a el açtığımda
Bir seni istediğimi
Bunca yıl bir senle bir sensiz geçti
Öyle yada böyle belki yine geçer sensiz
Nasıl desem.. yinede
teşekkürler ..

Gönül Sokak No : 08

Uzun zamandır kafamdaydı yazılarımı bir yerde toplamak. Yazılarım derken, arada karalıyoruz işte hayata dair ; şiir , deneme , yazı , makara kikiri vs.. Blog ismini gönül sokak olarak koyduktan sonra düşündüm , neden gönül sokak ?
Küçükken sokak sokak gezer , her sokağın ismini kendi kafamda kurardım. Mesela iki yan sokağımızda bulunan Lale sokağı ; Önce o Lale'yi güzel alımlı bir kadın olarak anımsadım , nasıl bir kafaysa direk hatuna gitmiş işte.. Sonra o Lale'ye acıklı bir aşk hikayesi kurgulayıp onu bu mahalleden defettim. Rivayet odurki ogün bugündür o sokakta Lale yetişmiyor geyiğine kadar gittim. Neyse ,
Hepsinin ayrı bir hikayesi bir yaşanmışlığı olduğunu düşünürdüm oysa , çocukluk işte.
Biraz daha büyüdükce insanları tanımaya başladım. Sokaklarda ilgimi çeken sadece isimleri değil , sözde endüstriyellişmeye kurban edilmiş arsalardan yoksun , onların yerine koca koca binaların aldığı hayatlar dikkatimi çekmeye başladı. Üzüntünün , sevincin , nefretin aynı anda yaşanabileceği bir topluluk beyhudesi işte.Her sokağın bir köşe başı delikanlısı olur mesela , o cumbalı konakların o uzun yokuşların başlarında hep bir delikanlı vardır.Onu orada tutan aslında bir kızdır - kadındır.Çoğu ilk aşk mahalle sevdasıdır mesela , ya komşunuzun kızı yada bilmemkaç apartman yanınızda oturan biridir.Bu feysbuk ve internet aşkları örselemeden önce modaydı mahallenin başında bekleyip , o kızın geçmesini beklemek.Şimdi ki dürtmenin yerine uzaktanda olsa bir göreyim edası sarıyordu o zaman tüm mahalle neferlerini. Zaten şimdiki aşklar hiç hoşuma gitmiyor , çoğu aşk denilen duygu 'Yalan Rüzgarı'nı aştı bile..
Uzun lafın kısası , burada arada paylaşacağım yazılarımı , şiirlerimi çok kafanızı ütülemem merak etmeyin..
Her sokakta bir 'ben' bulursunuz içinizdeki bir parçadan , umarım yazılarımda bunu size hissettirebilirim.
Mutlu kalın.