28 Şubat 2014 Cuma

- CANIN SAĞOLSUN -




Senden ayrılalı çok oldu,
Buda geçer unuturum dedim, ama olmadı..
Gözleri mavi olmasa da olur,
Siyah saçları,
ve o mutluluk denen bulmacayı,
Hani o çözülmeyen, çözülemeyen, karmakarışık,
Çözeceğim dedim, olamadı..
Belki çözeceğim,
Belki de ne olduğunu bile anlamadan yaşamın,
Mücadelenin umarsızlığını,
Yorgunluğunu direnmenin,
 Öfkesini ihanetin,
Ve bilemeden sıcaklığını yürekten sevilmenin,
Belki öleceğim..
Canın sağolsun !

t.yazıcı

21 Şubat 2014 Cuma

-- KUSURA BAKMA --


Kusura bakma arkadaş,
Oksijen tüketen biyolojik bir canlı olarak tanıdın beni.
Bir dilencinin her baktığı yüzde aradığı şefkati aradım sende.
Tıpkı bir eskici gibi topluyorum kapı önüne süpürülmüş anıları,
Beyhude bir şair çırpınışıyla geliyorum sana, kusura bakma..

Bugün senin günün...
Günün kutlu olsun arkadaş,
Yak bir mum, al bir şişe, çık cama, aç pencereyi,
çek bir nefes..
Duyabiliyor musun ölü insanların tiksinç kokusunu?
Söndür mumu, iç şişeyi, kapat pencereyi,
Yenebiliyor musun içindeki yaşama korkusunu?

Benim dağınık bir yatak gibi gezmeme gelince,
Boşver orasını, orası uzun mesele..
Her an toplanmaya hazır bir bavul gibi bak bir daha görürsen bana,
Ama kusura bakma..
Artik aksamları tüketeceğim şarap şişelerini
Bekliyor belki de çöp tenekeleri..
Sırtımı yaslayacağım bir duvara, dizlerim karnıma yapışmış,
Çektiğim her fırtta cızzz edecek içerim.
Ayışığı karıştıracak saçımla sakalımı,
Ve ılık bir rüzgar silecek,
Sessizce süzülen gözyaşlarımı..

t.yazıcı

15 Şubat 2014 Cumartesi

Bir Sapın 14 Şubat'ı (2)


Dipnot : İlk önce ilk yazıyı buraya tıklayarak bir okuyun derim :)



13 Şubat “ Saat : 11:47

Zııırrrrrrrrrrrrrr!!!!
Huaaaauu! Ne oluyor lan. Hay sikeyim yine öğlen etmişiz ya.
Ulan başım da nasıl ağırıyor ya. Seviyorum bu rakıyı yahu , kafası harbi kafa yani. Bizim Fransız lavuk 3’de gelmiş olur herhalde. Önce duş , sonra kahvaltı ardından iş. Duş almasam mı acaba , du bakayım.. kesinlikle almalıyım , ooo damızlık at gibi kokuyorum mına koyim.
Yalnız arkadaş ne çay yapmışım beeee. Sırf bu çay için bile kız olsam benimle buluşmak için bahaneler üretirdim. Zaten şu kahvaltı tek başına yapılınca olmuyor ki ya.. Ekmeği bölüşmenin mutlulukla bir ilgisi olmalı , araştırsam kesin ucundan bi yerinden yakalarım..

“ Saat : 15 : 50 “

Ulan fransız’a lavuk filan dedik ama yanında ki insan diye nitelendiremediğim bu mucizevi şeyi benimle tanıştırması ne kadar iyi oldu anlatamam. İster misin bu akşam bunu alaym , iki rakı içtimi hamı götü dağıtır bu zaten. Yaşadın oğlum! Buradan çok ekmek yersin sen.
Bonjour , Bonjour madam.
Yalnız çok kıllanıyorum bu kız niye hiç konuşmuyor lannn
“Türk’üm yavrum bende , az bekle adam gitsin seninle özel konuşacağım..”
-grand ! amann harika yanii
Çok pis bakıyor bana ben buna kesin kayarım..

“ Saat 19: 42 “

“Melemen yapabildiğin tek yemek dimi.. Sizin gibi artisleri çok iyi bilirim. Böyle dışarıda Fransız mutfağından ezbere şeyler söylersiniz ama iş eve gelince , kuru soğan melemen yumulup gidersiniz..”
-Ne kadar da iyi biliyorsun , daha önce çok yedin galiba ? yani melemen kuru soğan filan , nerelisin sen .
“İstanbul’luyum aslen , ama doğma büyüme Bordeaux. Fransızca’yı nerede öğrendin , belli ki kulaktan duyma konuşuyorsun , bir okul okumadın değil mi?”
-Hayır , kursuna yollamışlar beni çok küçükken , birde Fransız bir komşumuz vardı , onlar da yardımcı oldular.
“Neden yalnız yaşıyorsun”
-Yaşamamam için bir neden söyle?
“Çok pasaklı ve dağınıksın..”
“…
“şaka şaka. Eee hadi ne zaman sevişeceğiz , akşam işim var.”
Yuh! Ulan başka bir şey dileseymişim keşke , tam da uzatır diyordum bu muhabbeti. İyi iyi masrafsızmış birde..
- O halde ne duruyoruz ?

“ Saat 21 :39 “

Ohhh! Evet , süper yaa. Hadi ama daha hızlı daha hızlııı!
Dur biraz da ters çevireyim de rahatlasın..
Altına üstüne çevirdikce çıkan koku enfeees. Hepsini istiyorum , doymak istemiyorum..
Vuhuuuu çok heycanlandım.. Ulan rakı da var. Ee hamsi kusuruma bakma artık , neye niyet neye kısmet. Zaten bende şans olsa , kız gitti yavrum. Neymiş efendim acil çıkması lazımmış , neymiş efenim en kısa zamanda bir dahaymış. Ulan sen bu damızlıkla beni mi hatırlarsın. Neyse dur şu hamsileri iyice ters düz ettikten sonra bir tabağa alıp üstüne bir şey örteyim , buharında pişsin.
O kadar da masraf yaptım. Gittim brokoli aldım lan!
Senin neyine brokoli fantezisi mına koyim. Neyse ben yerim..
Aaa ben oni brokoli çok oldu
Asheuahsuheuahe
Offfff! Oğlum iyice gitti senin kafa ya.. Bir sevgililer gününe yine yalnız gireceğim anasını satayım iyimi. Aslında , du bakayım. Bugün sevgilisi olmayan kızların çoğu yalnız erkek avına çıkmıştır bile. Oooo tamamdır bu iş , yetmişüçtane kız ismi var , elbet biri düşer.

“ Saat : 23:57 “

-Yok be kızım , öyle halini hatrını sorayım dedim.
Küfür etme bariiii !
-          … Benim yahu Tolga iştee. Eveettt İzmir’li Tolga
Oha ne izmiri lan! Yok sen beni başkasıyla karıştırdın ya. Sen kimsin ya , Ayşe sen değil misin? Heee , kusura bakmayın Aysel hanım , biriyle karıştırdım sanırım. İyi akşamlar.
Ahahha ulan o ne lan , rehbere ismini “meme” olarak kaydettiğim biri var. Ne kadar doğal biriyim. Du bi arıyayım.
- Heyy nerelerdesin sen ya hayırsız. İnsan bir arayıp sorar yahu , hiç değilse vatsaptan yazar.
Ben aynı ya , tercümanlık filan yekten devam ediyorum işte. Evet , Beyoğlundayım halâ ..
Sen şeysin işte yaa.. tabi ki ismini hatırlıyorum…
Dııt dııt dıııtt…
Meme nedir yaa , meme nedir arkadaş.. insan bari parantez açar da ismini yazar
Ovvv yoooo

14 Şubat Saat : 9:13 “

Bir Kamyonu devirdim gidiyorum..
Yolum hayır mı şer mi bilemiyorum!!
14 Şubat’ı Rüyalanma günüm olarak ayrı olarak kutlayacam. Eyyy Evren , başka gün yaptır şu işi ya , şu gün şu şekilde kalkmıyayım anasını satayım..

“ Saat : 16:00 “

Piii şuna bak hele şuna.
Avm’yi kompe alsaydın yahu , bu aldıkların ne ki.
Hacı sen bana bir bira daha versene , milleti izlemek çok güzel oluyor.
Aslında , olaya farklı türlü bakmak gerekirse , üstadın da dediği gibi ; “her şey bir insanı sevmekle başlıyor..”
Çoğu birbirine değen göz sahte olsa da , eminim ki halâ bir yerlerde sevmeyi becerebilen birileri var. İşte bunu bilmek çok güzel. Ve hatta , acaba şuan da kimler sevişiyordur sıcak yataklarında. Nasıl yapıldığını unuttum. Hakikaten nasıl yapılıyordu la ?



Saat : 22 : 09

… ya öyle işte
Başka da bir şey yok be Elif , aynı devam bildiğin ben işte.. ya bak kapat sen evden arıyorsun birde ben arıyayım seni , benim beleş.
Neyse , aynı aynı / halâ beni terk ettiğin gibiyim. Şaka şaka.
Buralarda çok insan var , haddinden fazla insan.
Bazen hepsinin üzerime üzerime kasten geldiğini düşünüyorum. Sanki toplu tecavüze uğrayacakmışçasına korkuyorum. Sonra birden gidiyorlar , tüm insanlar gidiyor / koskoca bir karanlık bırakıyorlar bana. Ama karanlık çok büyük.Ondan da korkuyorum. Ben.. Ben karanlığın tecavüzüne çok uğradım Elif. Ben karanlığın koynuna zorla girdim. Sonra alıştım , zevk almaya başladım. Sonra o karanlık üzerime boşaldı. Etrafım kimliği belirsiz gri spermlerle doldu taştı. Sahte insanlar , yarım yamalak gülüşler. Senden sonra o kadar yalnız kaldım ki Elif , artık aynaya kendime bakabiliyorum biliyor musun.
Çünkü bu amına koduğum hayatı bana onu öğretti. Ne yaparsan yap , yine sen “sensin” dedi. Bana dedi. Ulan dedim kendime sen kimsin. Sonra aynada suretimi gösterdi. Meğer ne çok boşalmış bu hayat üzerime benim. Dört bir yanım sperm. Benim spermlerimi bir gör , öyle masum ki. En azından haftada üç kere ben buradayım diyip çıkıyorlar kemiklerimin arasından. Ama Elif biliyor musun , karanlıkta duyulan her ses kulak verir oldum artık. Vallahi kız. Hani o “umursamazsın” diyordun ya bana. Her duyduğum çığlığa kulak asar oldum. Geçen bir kız , geçen dediğim de bakma bi iki ay oldu. Öküz gibi böğürüyorsun dedi sevişirken. Hiç dikkat etmemiştim biliyor musun? Niye hiç uyarmadın beni? Tamam tamam kızma. Aslında seni de anlayabiliyorum. Ben bu hayatta sanırım bir seni anlıyorum Elif. Ama anlayamadığım tek şey , kafamda / zihnim de yitip giden suretin. Sanırım o karanlık iyice yerleşiyor. Ama biliyor musun , artık inanıyorum bir ruhumun olduğuna. Susma öyle , gerçekten bak. Böyle enterasan şekilde insanlarla konuşmaya kalkışıyor filan. Çok enterasan.
Neyse.. yedi yıl olmuş he. Beni her yılın bugünü arıyor olman ne kadar manidar. Enterasan bir intikam alma şekli. Sana kızamıyorum. Neyse , bu aralar canımı sıkan bir tek porno sitelerine gelen yasak haberleri. Dns filan bi şekil hallediyorum ama ilerisi sıkıntı. Hadi bak şarjım bitiyor , kapatıyorum. Küçük prensesi de öp yerime. Eminim ki senin kadar çirkindir. Ehehehe
Hadi sevimsiz şey , ayrılığımızın yedinci yılı kutlu olsun tekrardan , öperim.

15 Şubat Saat: 12:11 “

“Bu site Mahkeme kararı ile erişime engellenmiştir..”
Hay mına koyimm , bari sen gitme yaaa!!

8 Şubat 2014 Cumartesi

Yalnızlık Senfonisi



Hava eksi bilmem kaç.
Böyle havaları seviyorum. İnsanı diri tutuyor , hayallere dalmaya izin vermeyecek kadar sert. İşte böyle anlar benim çok hoşuma gidiyor , seviyorum içimde ki acıyı. Öyle bir şey ki , ağzımın tadı bozuluyor çok garip. Bizim Mehmet abinin çayı da öyledir. Hani kötü desen değil , ama güzel hiç değil. Bir şey içiyorsun çay adında ama ne. Ama bağlıyor seni.. Böyle enterasan bir şekilde benliğini hatırlatıyor , hayal kurdurtmuyor sana. Hayata ve Tanrı’ya inat çırılçıplak kalıyorsun insanların karşısında.

Hava eksi bilmem kaç. Yerde ki sigara izmaritlerini saymaya kalksam burada sabahlarım. İşte buna seviniyorum. Beni bir yerlerde tutacak sebepler var. Onlarca dna var karşımda , onlarca çekilen derin nefes var etrafımda hayatın acısını sindirmiş. Zaten hayat dediğimiz şey iki sevişgenin doğurduğu ölümcül bir rahatsızlık değil midir?
Böyle soğuk havalar da bizim buralar bir başka güzel olur. Sizin oralar da öyle mi?
Eller ceplerde , ağızdan çıkan buhara inat bir koşuşturma hali. Hiçbir yere yetişemeyen insanları bilirim ben. Her yere yetişeceğini sanırlar. Öyle sağa sola , yukarıdan aşağı koşturur dururlar çatlamaya yüz tutmuş dudaklarına inat. Birde ağır ağır giden insanlar vardır. Onlar burnundan nefes alıp verirler. Böyle insanlardan korkmayın , acıyı tadanlar kışın üşümezler.
“Siktir lan” demeyin. Göz bebeklerine yerleşmiş mezar taşına dikkatli bakın.

Hava eksi bilmem kaç..
İnsan en çok böyle zamanlarda istiyor bir avuç içini sarmalamak.
Burası öyle soğuk ki , yalnız kalmak için çok yanlış bir zaman. Yalnızlık böyle soğuk havalarda şamarlıyor insanı sol eliyle. İnsan bazen mutsuzluğu da sevebilmeli. Başka türlüsü benim için güç. “Neden bu kadar hüzün” diyorsun bana , bende; “Bir kere almışım o tadı” diyorum. Önümüzde yere doğru süzülen bir sonbahar yaprağı.
“Bana böyle baktığın her an senin yanındayım” diyorsun , gözlerimi kaçırıyorum. Mutsuzluğu sevmeye mecbur insanlar hep mutsuzdur. “Var mısın” diyorum , “Mutsuz olacaksak niye” diyorsun. Susuyorum. Yüzümde rüzgarın bıraktığı ürperti , gözümden süzülen yaşa engel olamıyorum. Doğa şuan gözümden yaş gelmesini istiyor engel olamıyorum. Hiçbir doğal şeye engel olamıyorum ben.

Hava eksi bilmem kaç..
Böyle havalar da bir başka koyar insana elleri ceplerinde yürümek. Şimdi çıksan karşıma , bu nefes kesen soğuğa inat , hayata inat.. yalnızlıklarımıza inat. Yutup gittiğimiz cümlelerimize , arkasına sığındığımız yüklemlere inat..
Ve ben son kez tekrarlasam sana sıkı giyin diye. Atkını iyice düzeltip , gözlerini kapayan saçlarını sola doğru çeksem. Sonra tekrar küfretsem sebebini bilmeden.
Ellerimi ceplerimden çıkarsan , sana yerde ki sigara izmaritlerinin anılarını anlatsam. Dizlerime başını koyup , mandalina soysam sana vitamin niyetine.
Çay koysan ya bana ?
Belki de mutsuzken çay içebiliriz birlikte he
Ne dersin?

3 Şubat 2014 Pazartesi

Su Yanındaki Parklar / Bloğum Seslendi


Başlar yalnızlık ve gece,
Önce denizden.
Ya parktayız, ya meyhanede;
Bir parça daha harcarız gençliğimizden.
Görünmez caddeler ışıktan
Görünmez karanlıkta parklar.
Tam içilecek zamanıdır şarabın,
Kadınların en güzel saatidir,
Bir garip hali vardır insanların.
Yosun kokusu, rüzgâr,
Gezinirken duyduğumuz.
Hava sıcak mı sıcak,
Temmuz.
Uzanır kırlara doğru,
Yalnızlığı olan.
Bu saatte sessizlik acıdır,
Gelecektir parka yalnızlığı duyan…
Edip Cansever