26 Ocak 2014 Pazar

- BİR İHTİMAL DAHA VAR -


Senin bir adın var
Bir de kokun..
Ne zaman söylemeye kalksam
Bir ilkbahar esintisi suratımda
Hissediyorum yüzümde bıraktığın
Ve bana gel diyen esintini.
Söylesem adını
Bir esintine bakar savruluşum
Senin adın filizlenmeye yüz tutmuş bir İlkbahar
Ne zaman koyversem yüreğimi
Elimde beyaz bir seçenek
Sana;
Gidiyor
Gitmiyor
Gidiyor
Gitmiyor..
Gidiyor..
Gidiyorum yüreğim sol cebimde
Ne zaman tökezlesem
Bir bakıyorum
Ellerim ceplerimde..
Senin yüzün,
Hatırlamak isteyeceğim bir çok şey
Bir ılık rüzgar
Köşe başına doğru açılmış bir sonsuz parantez
Ne zaman dalmaya kalksam içine
İçimde bir çöl kuraklığı kadar çaresizlik
İçimde bir çiçek
Oda sen;
Seviyor..
Sevmiyor..
Seviyor..
Sevmiyor..
Seviyor..

t.yazıcı
 24 Ocak

22 Ocak 2014 Çarşamba

Neyiz / Nerelerdeyiz ! Bilemiyoruz şimdi..




Hayaller vardı değil mi birde.
Nedense benim her hayalim bir veda mahiyetinde. O kadar net ki , bir görseniz “hayal değil bu” demezsiniz. Hep mi hüzün demeyin. Almışım bir kere o tadı. Bırakır mıyım. Siz masturbasyonu keşfettikten sonra bıraktınız mı ? Neyse bu çok uç bir örnek oldu siktir edin , yazmadım farzedin.

Bu aralar kafam o kadar dolu ki , durup durup dünyanın hangi metrekaresinin götüne parmağımı sokmalıyım diye kara kara düşünüyorum. Kara kara düşünmemin sebebi de hep bu hayaller. Yoksa genel de düşünürüm başına bir sıfat gelmese de. Ben hep düşünürüm.
Severim düşünürüm. Giderim düşünürüm. Sikerim düşünürüm. Ama hep gider durur bu beyin bende. Ama severken de düşünüyorum ben be. Ne tuhaf bir insanım ..
Hayat nitelikli insanları ödüllendiriyor , sevmeyi bile beceremiyorum.
Şu hayatta beceremediğim , ya da yaşarken es geçtiğim bir şey var ama ne.. Bu kadar zor olmamalı sevmek. Oysa sevilmenin verdiği sıcaklık öyle güzel ki. Ama ben beceremiyorum. Hiç kimseyi / hiçbir şeyi sevemiyorum.

Düşünüyorum..
Hiç şaşırmadım!
Ama insanlardan niye kaçtığımı düşünmek zorundayım. Belki bu sorunun cevabını bulabilirsem , bende hakikaten insan gibi yaşayabilirim. Kafamın içinde tepinip duran , beynimden çıkmak için çırpınan kelimeleri biraz olsun susturabilirim.
Suss!
Susun artık , inanın tek bir sitemlik kelime yok zihnimde. Yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki , şimdi bir “ah” etsem , tüm insanlığı kuruturum..



Burası benim kitap odam. Diyeceksiniz ki banane. Ama demeyin.
Fatoş beni şey ettirmiş , mim miydi , heh o. Okuma dünyamı sormuş , bende göstereyim dedim.
Kitaplarım için bir oda yaptırdım. Bir sürü kitabım var bu buz gibi oda da. Şuan oradan yazıyorum size , öyle soğuk ki burası etime işliyor. Bir sürü değişik ıslak parmağın kokusunu alabiliyorum kitapların arasından. Burası insan kokuyor. Ne zaman bir kitap alıp okumayı denesem , bi şekilde yerde kendimi oturur vaziyette buluyorum. Burada beni büyüleyen bir şey var. Sonra bir bakmışım , Hakan Günday Piç diyor bana , Daha ebenin amını görmedin tersten diyor.. Sonra henüz Tehlikeli Oyunların olduğunu hatırlatıyor bana Oğuz Atay.
Burada milyonlarca kelime var cümle olmaya yüz tutmuş. İşte o zaman korkuyorum kelimelerden. Beynime girip beni ele geçirmelerinden korkuyorum. Eski kitaplar beni çok iyi anlar , benim ruhum da bedenimi attı bir köşeye durup değerlensin diye. Önsözlerden nefret ederim. Tanrı bizi insan olarak yollayarak en büyük sözünü söylemiş zaten “sizleri çıplak yollayıp çıplak alacağım” diye.

Bu soğuk huzur veriyor bana..
Biraz daha sıksam kendimi , insan olduğumu bile hatırlatabilecek o derece.
Kim bilir ne hayat hikayeleri var etrafımda kağılara damgalanmış. Heyyy! Hissedebiliyorum sessiz çığlıklarınızı. Merak etmeyin! Bir göz gezdirmeme bakar sizleri içime sindirmem..
Kelimelerinize karşı kelimelerim.
Hodri meydan!

14 Ocak 2014 Salı

Ah bu ben..

01:15 Yeşilköy Sahil

Ah bu ben kendimi nerelerde bulsam

Kafam bozuk , sahile gideyim dedim. Ve ekledim ; Tanrım , öyle bir şey olsun ki yalnızlığım da benimle birlikte yalnız kalsın. Bedenim ve ruhumun arasına gizli bir güç girsin. Yaklaşık on dakika sonra öyle bir sis çöktü ki tarifi imkansız. O kadar mutlu oldum ki. Sanırım en son bu kadar mutlu çocukken olmuşumdur , yani hatırlamıyorum.
Sahil boyunca zihnimde ki tüm kelimeleri sisin koynuna atıp yürüdüm bomboş. Meğer ne kadar güzelmiş kafam ile ayrı dolaşmak , içimde biriktirdiklerimi bir kenara sarıp atmak.

Sana sonsuz kere teşekkürler Mikâil.
Rüyada mıyım bilmiyorum. Öyle ki iki adım önümü göremiyorum.
Gerçi sen bu sisi salmasaydın etrafıma teorik olarak hakikaten göremiyorum iki adım önümü / iki gün sonra mı.
Biliyor musun Mikâil , yalnızlığın en berbat hali de insanın kendi ruhuyla yalnız kalması. Ama sana bir sır vereyim mi , ben iyi insanım ha. Hakket bak.
Başlarda ya da nasıl desem önceleri bu kadar iyi değildim. Hatta hiç değildim. Ama çok önceden la , bi sekiz dokuz yıl öncesinden bahsediyorum o derece. Ama Tanrı biliyordur içimi. Yani biliyor dimi ? Yoksa boşa mı bu iyileştirme halleri. Ey Tanrım , sonun da bağlayacaktım ama dayanamadım , şarkıda da diyor.
“Sen beni bilirsin , severim de söylemem.”

Olum çok korkuyorum ben bazen.
Ama şuan iyiyim ha. Bu sis , soğuk filan on numara oldu. Kısa kollu dolandığıma bakma , soğuğu severim ben. Burnumdan akan damlaları seviyorum. Genlerimi bırakmak güzel. Sizlerin koyduğu kurallar olmasa başka türlü de bırakırdım genlerimi yerlere. İnsanların hücrelerime basması hoşuma gidiyor. Hele ki böyle sis varken.
Yalnızlığın en üst mertebesindeyim şuan. Bütün yalnızlık çığlıklarınızı duyar gibiyim. Kendi yalnızlığımın Tanrısından , tüm yalnızların Tanrısı olmaya adayım.
İnanın , ulaşılmaz bir yerdeyim. Ne yer de ne gök de.
Bir maneviyatım yok benim. Ne yüreğinizdeyim , ne görmek istediğiniz bir yerde. Ben hem var olup hem yok olanım. Ben yalnızlar Tanrısıyım..

Etime işliyor soğuk. Hissedebiliyorum bir maviliğin etrafımda olduğunu ama göremiyorum.Sanki komşusunun camını kırıp annesinin eteğine saklanan çocuk gibi kendini benden gizliyor bu mavi derya. Ama hissedebiliyorum eteğini. Hissedebiliyorum tenim de bıraktığı iğneleri. Lütfen Mikâil , sevdiğimi benden alma. Arala şu beyaz bulutları etrafımdan. Beni yok ettiğin için sana minettarım ama , maviyi bana ver. Mavi benim tek sırdaşım.
Kusuruma bakma biraz emrivaki konuştuysam ama insanın tek sırdaşı bu mavilik olunca , yüreği de böyle dalgalı oluyor.
Bir sırdaşım daha var aslında . Ama sıcakken iyidir
Bana sırdaşımı göstereceğine söz verirsen , sana onu gösterebilirim. Zaten az ileride.
Lütfen benimle pazarlık yapma! Gösterdiğini gördüğüm an , sizi tanıştıracağım.
Heyy teşekkür ederim..
Açık olsun ustam , şekersiz..
Biraz ses verir misiniz müziğe ?

ah bu ben kendimi nerelerde bulsam
çekilsem sahillere hayaller mi kursam
..”


9 Ocak 2014 Perşembe

Cemal Süreya / Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı [Bloğum Seslendi]



Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Youtube'den dinlemek için.

Ölüm: 9 Ocak 1990
:(

5 Ocak 2014 Pazar

- ERGUVAN -



Yine böyle bir Ocak akşamı.
Pis buğulu bir soğuk
Adımlarımı sayarken oluk oluk.
Yaklaşırdım çiçekli bahçenize.
Sonra öksürürdüm
çok ses çıkardı.
yalan yok çok hasta oldum bahçenizde.
karşı komşunuz sessizce bana bakardı
korkardım.
bir köpeğin vardı , bana doğru havlardı
korkardım.
Çiçekli bahçeniz vardı
bir sürü renk.
hiçbirini seçemezdim.
yaklaşıp koklardım.
Karşı komşunuz yine beni görürdü
Korkardım.

Yine böyle bir Ocak akşamı
bir çiçek kopardım pis buğulu bir caddeden.
heryer soğuk. 
öksürük tutuyordu geceleri.
Korkuyordum hasta olmaktan.
Seni gördüm , sende beni
ilk kez korkmadım.
Çiçeği sana verdim
Sen kaçtın..

Yine böyle bir Ocak akşamı
tuttum kollarından
ürperdin
erguvan dedim sana
güldün.
gamzelerini gördüm.

çok sonra öğrendim.
bahara geç kalmışım.
üşüdüm , öksürdüm
köpeğin beni kovaladı, korktum.
gözlerim seni aradı baharda
sen yoktun..

t.yazıcı