2 Şubat 2015 Pazartesi

Size Gerçek Palyaconun Hikayesini Anlatayım mı?

               
 Bizler insan ırkı olarak, insan olarak dünyaya gelmenin vebaliyle yaşadık / yaşıyoruz ömrümüz boyunca. Kusursuz bir şekilde donatılmış vücudumuzu bir zırh gibi kullanırız kimi zaman. Yani ne kadar canımız yanarsa yansın, yanmıyormuş gibi gösterebiliriz çok basit şekilde. Bunu sağlamanın en kolay yolu da gülümsemektir. Şairin de dediği gibi; “gülmek bir mermiden daha ucuz..”

Yine biz insanlara verilen en değişik duygulardan biri de duyguları gizlemektir. Yüzyıllardır var olan ve günümüze gelen hiç gülmeyen palyaçonun hikâyesini hepimiz biliriz sanırım. Zaten “Palyaço” kavramı anlatmak istediğim olguyu en iyi anlatan bir oluşum. Düşünsenize, ne kadar canınız yanarsa yansın, başınıza ne gelirse gelsin gülmek ve güldürmek zorundasınız her zaman..
Ayhan abi hayatımda gördüğüm en kusursuz palyaçoydu. Belki bu kavramdan haberi yoktu ama, öyle güzel dondururdu ki derdini kendi içinde, herkes bu adamı dertsiz tasasız biri sanardı. Hatta onu geçtim, insan onun yanında kendi derdini bile unuturdu. Ayhan abinin yüzüne baktığımızda bile içimizi bir huzur, bir neşe kaplardı. “Sikmişim dünyanın derdini” derdi devamlı. Çünkü başka türlü katlanamazdı yaşadıklarına, gördüklerine. Dünyanın sayılı fakirlerinden biriydi, bundan emindim. Ne kimseden yardım alırdı, ne de uzatılan yardımları elinin tersiyle iterdi. Evet, böyle karmaşık bir durumdu Ayhan abide ki. 

Bir şey vermek istediğimiz zaman, vereceğimiz şeye ihtiyacının olmadığını öyle güzel anlatırdı ki ikna olurduk. Hem de öyle böyle değil. Gider kendi kendimize veryansın ederdik, “niye böyle bir şeyi teklif ettik” diye.
Ayhan abinin bir diğer güzel özelliği de kurduğu cümleler.
İlkokul terk olmasına rağmen o kadar güzel seçerdi ki kelimelerini şaşar kalırdık. Bakın kendimden yola çıkarak söylüyorum, ikili diyaloglarda çoğu zaman karşımda ki söylenenin söylediklerini anlayamam, en azından hepsini. Hatta bazen gerçekten gerizekalı olduğumu düşünürüm bu yüzden. Ayhan abiyle konuştuktan sonra her seferinde bu tezimi yırtıp atıyordum. “Bak gördün mü Tolga” diyordum, “demek ki salak değilmişim. Sadece kafamda o kadar çok şey dönüyor ki aynı anda, kafamda ki ses mi konuşuyor yoksa karşımda ki insan mı anlayamıyorum.”
Ayhan abi konuştuğu zaman kurduğu cümleyi bırakın kelimesine kadar aklımda kalırdı. Hayatımda hiç bu kadar güzel koyan birini görmedim. Cümlenin içine “amına koyayım” ı öyle güzel eklerdi ki, ulan hakikaten koyasın gelirdi be. Bakın çok ciddiyim. Her seferinde kullanmazdı o erkeklerin gizli öznesi olan küfrü. Ama kullandığı zaman öyle güzel olurdu ki o cümle, derdin ki buraya o “amına koyayım” gelmezse bu cümle cümle olmaz, hatta hiçbir şey olmaz. Başka dilde bişey olur o iki kelimenin yanında ki kelimeler. Ayhan abinin o betimlemesi bir çam ağacı olurdu ve diğer kelimeleri kendi kökünün içinde kaynatırdı, ortaya da nefis bir cümle çıkardı.
İkibindokuz Ayhan abi için zor geçti. Bir oğlu vardı adı Yusuf, arada gelir Ayhan abiden para alıp giderdi, kimse ne iş yapar bir türlü çözemedi. Ayhan abiye sorduğumuzda da yine kelimelerinin ilizyonunu kullanır, bize sorduğumuz soruyu unutturur; akabinde farklı konunun tam ortasına bizi atardı.



İkibindokuz şubatta Ayhan abinin gecekondunun orayı polisler sardı, kimse ne oldu anlamadı. Beş dakika sonra Ayhan abi yanımıza geldi, o yüzüne bakınca keyiflendiğimiz adam gitmiş yerine bir tane zebani gelmişti. “Ne oldu abi, nedir durumlar” dedik. Bir sigara yaktıktan sonra yıllardır giydiği kazağının altından bir tane kağıt çıkardı, “amına koyayım yapacağın işin Yusuf” dedi. Cümlede o kadar anlamsızca koydu ki, belliydi bir bok olduğu. Anlattığına göre oğlu gece eve gelmiş, tavana kendini asmış, sabah uyanınca görmüş Ayhan abi oğlunu o şekilde. Elinin tersiyle vurduğu ve intihar notu olduğunu düşündüğümüz kağıdı ne polise verdi ne bizlere gösterdi. Tek bildiğim şey o kağıtta ne yazıyorsa Ayhan abinin laneti oldu, bir daha ne yüzü güldü, ne doğru düzgün cümle kurabildi. Tatsız tuzsuz bir adam oldu. Tam bir sene boyunca her gün kafası güzel gezdi.
İkinbinon kışı sert geçti. Ayhan abiyi Filiz Saha’nın orada en dipte duvar dibinde şarap içerken gördüm. Yanına gittiğimde “senin bir şarkı vardı ya, yaşanmadan geçen filan diyordu, neydi o?” “Müslüm Babadan Yıllar Utansın şarkısı abi, hayırdır” dedim. “Amına koyayım” ile başladı cümleye, “Yaşanmadan” dedi iki kere şarabından yudum aldıktan sonra, “Yaşanmadan geçen yıllar utansın” , “utansın abi” dedim. Şarabını uzattı, ufak bir yudum aldım ve mahalleye geri döndüm.
2 Şubat 2010 da mahalle karışıktı. Sordum ne oldu diye, söylemediler. Atladım arabaya Borusanayinin oraya götürdüler beni.  Hava buz gibi, insanın etini delip geçiyor sanki. Filiz sahanın oraya gittik. Gazete kağıtlarıyla üzeri örtülü biri vardı. Başucu şeritlerle çekilmiş. Yanına yaklaşınca, senelerce çıkarmadığı ayakkabısından ve başucunda ki şarabından tanıdım. Ayhan abi, tüm dünyanın amına koyarak 2 Şubat 2010 da donarak öldü. 

Yaklaştım iyice yanına, iki üst sokakta ki memur Yasin abi oradaydı, tanırdı beni. Bana bir kağıt verdi, açtım baktım. “Donarak ölmekten daha fiyakalı değil mi Baba :)” yazıyordu kağıtta. Gayrıihtiyarı “amına koyayım” dedim. Üşümiyeyim diye üzerine örttüğü yırtık paltosunu alıp üzerime attım, içime bir titreme geldi o an. Yanıbaşına çöktüm, şarabına baktım bitirmişti şarabı. “Ulan Ayhan abi” dedim. “Bir sefer de dibini görmeden bırakma be..”
Her yıl, 2 şubatta Filiz Sahanın oraya gider şarap içerim yasak olmasına rağmen.
Bir mont kapında gelin, herkese benden şarap..


53 yorum:

  1. Kurgu mu bu insanlar, bu hikayeler? Yoksa gerçekten her birinin acısına dokunup, hüznünden bir parça tadacak kadar şanssız mıydın?

    Gülmek bazen ölüyü kapatan gazete gibi. İnsanlar altındaki çirkinliği görmesin diye kullanılan bir maske. Hangi acıdan iflahı kesilmiş biriyle tanışsam çok neşeli, sürekli gülen, kahkaha atan insanlardı. Delirmişlerdi belki kimse anlamamıştı.
    Bir şişe şaraplık ahım kalsın sende.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke benim hayatım da bir kurgu olaydı. Ya da siktir et, dediğin gibi; dokunup, hüznünden bir parça tadacak kadar şansız olmasın benim yazar. Şans ne gezer kızım bizde.
      Başım gözüm üstüne

      Sil
    2. Kurguymuş o zaman bunlar, sen yaşamamışsın, uyduruyormuşsun meğer hüzün sevdasına. Öyle diyelim.
      Deli olmak çok cazip. Bazen değil, her zaman.

      Sil
    3. Üstteki yorumumu okuduktan sonra kurguymus o zaman yazdın ya helal sana :)
      Hayır, kurgu değil bunlar.

      Sil
    4. Ulen öyle görmek istedim anlasana!
      "öyle diyelim" dedim.

      Sil
    5. Bana da hep kurgu gibi geliyor, bunu daha önce de söylemiştim ama bir kez daha söylersem döveceksin galiba beni hahah

      Sil
    6. İşte sonra kafamı sikeyim deyince "offf bir sus" diyorlar.
      ya bu aralar korkunc derecede dikkat dağınıklığı var, at tepsin beni.

      juliet, üstteki yanlıs anlasılma sana da bana da kapak olsun :d
      bana o gün onu söylediğinde ne demiştim; "benim hayatım da bir kurgu dememişmiydim."
      çay ısmarla bana.

      Sil
    7. Hım gizemlilik
      Emredersiniz

      Sil
  2. Kurgu ya da değil. İnsanlar böyle hikayeleri okumayı severler (nedense) yaşamayı değil. Yaşadığında üzerindeki o gazete kağıdı hiç kalkmaz çünkü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acıdan beslenmeyi öğrendiğimizden beri hiçbir işimiz rast gitmedi zaten..

      Sil
  3. Merhaba ne güzel bir blog bu! Açar açmaz çocukluğum karşıladı beni!!! Blogumdaki ayak izlerinizi takip edip buldum sizi ben de beklerim. Çok sevgiler :)

    http://dilekce54.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  4. Yaşamak için mecbursun gülümsemeye. Mutlu degilsen bile mutlu olmaya. Aglasan sızlasan ne olacak ki? Biraz acıma, hüzün, belki bir tutam gözyaşı.. Ayhan abi en iyisini yapmış. Eminim ki ben o gururuna yediremezdi. Alabilirdi ona yapılan yardımları ama almamış. Ne kadar farklı ve bence saygı duyulası bir adammış. Mekanı cennet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Giden gittiğiyle ve ardında bıraktıklarıyla kalıyor zaten. Bana göre gitmek daha kolay, gidenin arkasından kalmak - el sallamak zor, çok zor..

      Sil
  5. Kalemine sağlık Tolga... Kurgu ya da değil hissettirdiği yeter... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim..
      Hissedebiliyorsam ne mutlu
      Sevgiler benden.

      Sil
  6. Tam da benim ....
    Off icim de burulmustu beaa!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. o noktalara neler serpiştirdin öyle..
      kim bilir ne sitemler var

      Sil
  7. Çok ama çok acıklıymış hikâyesi :((

    YanıtlaSil
  8. Ne derece gerçektir bilmem ama okuyunca hissettirdiği burukluk kesinlikle gerçek.
    Doğal anlatımını çok seviyorum. yine her zamanki gibi güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diyorum ya bu yüzden, bir parmak şıplatsak her şey tüm yaşananlar kurgu olsa, o buruklukları yırtıp çöpe atsak.. ahhhh ki ne ah
      Çok teşekkür ediyoruum.

      Sil
  9. keşke bu kadar sağlam olmasa kalemin
    ya da keşke hiç yaşamamış olsan bazı anları
    yazar olmasan hani yazacak birşey bulamasan mesela sıradan bir insan olsan
    ya da boşver
    yüreğin yerinde halaa yüreğine sağlık kalemine sağlık!...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir Gölge Olsam?
      http://gonulsokak.blogspot.com.tr/2012/09/bir-golge-olsam.html

      Sil
    2. hayır yine söylüyorum bir gölge olamazsın sen!...

      Sil
  10. Bazen diyorum ki, yaşamasaydık hiç bunları. O hayatımıza iz bırakıp giden bütün insanların acıları kaldı bize. Bazen de diyorum ki, iyi ki kalmış o acılar. İyi ki tanımışız güzel yürekli insanları. Söylesene Tolga, onların acıları olmasaydı, hayatlarımıza en derin izleri bırakmamış olsalardı şimdi ki bize dönüşebilir miydik? Ne olursa olsun ben menunum halimden. Evet arada bir sızlanıyorum ama iyi ki diyorum iyi ki böyle güzel insanlar gelip geçmiş hayatımdan. Sonları hiç istemedigim gibi bitse de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşin en boktan tarafı o ne yazık ki
      düzüldüğümüz kadar yeşeriyoruz, çektiğimiz acıyla kendimizi yoğuruyoruz.
      tabii ki; onlar olmasa acı nedir bilir miydik ki..

      Sil
  11. Kurgu olsa da olmasa da Ayhan abiler ve intihar eden çocuklar var bu dünyada, bunu kimse inkar edemez.
    Çok güzel yazmışsın Kemalettin Tuğcu, aklına fikrine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ah bu düzen..
      estağfurullah, deme öyle yahu
      Kemalettin Tuğçu'nun sıçtığı bok olamam.
      anıma eşlik ettiğin için teşekkür ederim.

      Sil
    2. O zaman anını bizimle paylaştığın için teşekkür ederim.
      Kemalettin Tuğcuyla büyüyen vicdanlı çocuklarız biz... Yeni kuşağa da bunu aktarmak lazım, o yüzden sen deme öyle şeyler, bok, sıç falan ayıp aaa :)) Ayy çok iyi gidiyordum sonunda bir gülme geldi :))

      Sil
    3. Rica ederiiim.
      hahha olur arada olur :)

      Sil
  12. Senin için yorum bıraktım Hamiyet Akan cımın sayfasına , bir göz at istersen ... Bu arada gene okuyamadım yazını sonuna kadar ...:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gördüm Eda'cım çok teşekkürler, beni çok mutlu ediyor böyle düşünmen.
      Gene argo dimi, ah zalım Tolga ahh :(

      Sil
    2. Yorumun yorumun yorumu hamiyette...;):)

      Sil
  13. Kaç şişe devrilirse devrilsin şu kavanoz dipli dünya bir sarhoş olup da azıcık güldürmüyor. Hep içindekileri sarhoş edip bir güzel... Neyse öyle işte sen anladın ne demek istediğimi ve biliyorsun tıkanıyorum senin yazdıkların, yaşadıkların karşısında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl kafası güzel olan bu dünya
      yıllardır boşa dönmüyor kendi ekseni etrafında..

      Sil
  14. ben de isterdim hayatımın kurgu olmasını, son zamanlarda kurgu gibi yaşıyorum, yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Noktayı koysak ve bitirsek ya bu hikayeyi istediğimiz zaman..
      ya da sıkıldım okumaktan desek, atsak bir köşeye..

      Sil
  15. Bir diğer yorum cevabında Sessizde ;) :)

    YanıtlaSil
  16. Ne yazacağımı bilemedim. Zor, zor bir daha. Kalbim ağrıdı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zor.. ne enteresan kelime değil mi
      ismi ile çelişir, hâlbu ki yazımı ne kadar kolay.

      Sil
  17. ya.
    üf diyemedim bir şey işte

    YanıtlaSil
  18. yazar ne yaşar ne yaşamaz, yahuu...neyse boşver, yakın olsaydım da gelseydim.bu son sobanın karşısında üşüttü beni. senin kitap ne zaman çıkıyo, yazın sıcağında polara sardıracak belli...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dışarısı 5 dereceyse bizim ofis -15 derece, götüm dondu amına koyayım. varsa battaniye pike mike getir de sarılıp ısınalım, donduk yaa.
      kitap işi karışık ya, ne zor işmiş bastırmak. gerçi parayı veren düdüğü çalıyor ama bende nerede paraaa, kim kaybetmişte ben bulmusum amına koyayım. bak iki sefer koydum, biri soğuktan biri parasızlıktan; hak etmediler mi söyle hele.
      ben yazma işini bitirmişim, şimdi sıra yayınevlerinde
      iyi insanlarda tanıdım bu sayede ama beklemedeyiz şuan, ilk haberini verirken 2015'e çıkar demiştim ama bilemiyorum...

      Sil
    2. Çıkar çıkar dedim inanmadınız bak noldu şimdi... hi hi hi :)

      Fuar fuar gezmektesin şimdi, ha bi de ikinci kitap var tabii ;) bence daha da koy sen ;)

      Sil
    3. tam bir popülerim :p
      niheheh

      Sil
  19. geçenlerde de demiştim, yerinde söven hacı sevabı alır. sanırım buraya cuk diye oturuyor. yani oturtmuş muhterem şahıs.
    bi ara verdiğimde yorumlara zor oluyor geri ama okumayı aksatmadığım bi sen varsın. yorum geç oluyor. hava hala soğuk. çay koydum. içen mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben normal konuştuğumu iddia ediyorum hâlâ ama sanırım yer yüzü kurallarında bu sövmek olarak geçiyor
      belki de o yüzden sevap point alıyorum la.
      içmem mi, götüm dondu dışarısı buz amına koyayım.
      bu sefer yarım şeker alırım ama.

      Sil
  20. Kurgu olsun diye iç geçirdim yalan yok.
    Sonunda kurgudur yazısını en cok bu postta aradm

    aslında böyle değerli adamların ölümüne yorum yapanlar var bir de.
    alkolik herif donmus oh iyi olmus tarzı.
    bela bulsunlar emi.
    acısı büyük, kaybı büyük, hatırlanması hüzün unutulmaması gerek tolga bunun.
    Sen yaşayıp unutmayacaksn biz okuduk biz de unutmayacağız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum saçma gelir mi gelir bilemem de ağzıma sictn şu yazıyla.

      Sil
    2. ben ağzına sıçmadım.
      bizler zaten koca bir bokuz Muptezel, birbirimize sıçıp duruyoruz; cezasını da hayata ve zamana kesiyoruz..

      Sil