29 Nisan 2013 Pazartesi

Off Poff afra taftaa hoopp ordayımmm




Kötü başlayan gün neden hiç istifini bozmadan kötü gider yahu.
Her şey sabah kalktığımda salyamın sakalımı ele geçirmesiyle başladı. Halbuki ondan önce her şey gayet güzeldi. Gece arkadaşlarla takıldık , geyiğin dibine vurduk , Bahar’ın gelişini çekilrdek çitleyerek kutladık. Sonra evlere dağıldık , tabi bende eve geldim.
Her şey eve girdiğimde başladı. Evi boş gördüğüm de aklıma gelen o tuhaf nahlet durum!
Sağ kolumu biraz çalıştırdıktan sonra kuru kayısı eşliğinde Sörvayvır izledim. Çok aç olduklarını düşündüğüm de yediğim kuru kayısı birden boğaza takılıp takılıp gitmeye başladı..

Sonra bi duraksadım. Ulan dedim bunlar bu adada kayısı mayısı yeseler ????
Heyyy sensin fesat! Ben sadece nereye sıçacaklarını düşünüyordum. Olum öyle demeyin la kuru kayısı peşine sıcak su için bakayım ne oluyor. Şerefsizim da vinci’ye taş çıkartırım. La onu bırak bildiğin Abidin’i fena kıskandırırım. Al derim Abidin! Sana mutluluğun resmi amına koyim! Of çok boktan bir muhabbete doğru gidiyor bu susayım.

He ne diyodum. Sörvayvır filan derken sıkıldım.Zap yaptım bi kaç sarmadı. Sonra sağ kolumu çalıştırdığım aklıma geldi ve duşa gireyim dedim. Spordan sonra yıkanamadım mı hamlıyorum hemen. Vurup kafayı yattım , rüyamda gördüm gülümseyerek geldiğini.. şaka şaka :D

Kıçımmmı açıkta kaldı ne oldu bilmiyorum ama bildiğin üçyüzaltmışbeş tane rüya gördüm anasını satayım.En tuhafı daha doğrusu aklımda kalanı kim olduğunu bilmiyorum ama bir bayan avucuna doldurmuş nar tanelerini bana yediriyor atın küp şekeri yediği gibi. Yorumu size bırakıyorum.

Hee sonra işte sabah bi uyandım ağzım gözüm toz içindeeee önüm arkammm pus içindeee sakallarım pas içindeee siz benimmm neleerr… offf çıldıreceğimmm çok mutsuzum!
He , bir uyandım vücudumda olan tüm salyalarım bir gecede akıp sakalımda birikmiş , kokusunu siz tahmin edin. Güne “hay amına koyim” cümlesiyle başlarsan olacağı bu!
Tuvalete giderken sol ayak serçe parçağımı vurdum. Baktım sular kesikti. O gün hiç bi işim ras gitmedi. Peste çaktılar bana. Oynadığım tüm bahis kuponlarım yattı. Eski sevgilimin düğünü için dövizciden 20 dolar yaptırttım. Anam hadi kalk gel sende gel düğüne dedi. Düğün konvoy arabasını gördüm dıııtt dıııtt diye. Fermuarlarım açık dolandım. Kabız oldum sıçamadım. Güneşi hesaba katmadım kalın giyindim piştim. Arkadaşa çağrı atarken telefonu açtı kırkkuruşum boşa gitti. Ve en önemlisi içliğimle vedalaştım artık. Offf çok mutsuzum.

Dedim ya kötü başlayan gün hep kötü gider.
Ama olsun. Bunu niye yazdım bilmiyorum ama olsun yazmış bulundum.
Siz yine de güneşe aldanmayın.

25 Nisan 2013 Perşembe

... demiştim ya hani

Ne uzun olmuş yahu.
Uzaktan bakıyorum artık. Uzaktan derken laf olsun diye değil hakikaten öyle. Gezdiğimiz , anıların olduğu o yerlere bile. Kafeye , saate , duvara , o köşe başında ki pideciye , top oynayan çocuklara , zamana , sana, her şeye ! her şeye uzaktan bakıyorum. Sonra çarpıyor bana söylediğin son söz. O veda sözü. O hiç ama hiç unutamayacağım sekiz harflik idam fermanı.. “ Hoşça kal “

Aslına bakarsan hoşça kalmayı da pek hak ettiğim söylenemez. Yani senin anlayacağın ben yine aynı benim değişemedim bi türlü amına koyim. Ha bak yine en güzel örneği.
“ Ama küfretmeden de durabilirsin değil mi ? “ diye sormuştun ya hani. Bende cevap vermemiştim. Ah be çalıkuşu , hayat bana başka türlü yüzünü göstermedi ki. O bana sövdü ben ona. öyle böyle anlaşıp gidiyoruz işte

Ne demiştim , uzaktan bakıyorum artık her şeye diye.
İnsanlar çok kötü biliyor musun ? Bak burada küfretmeyişimin sebebi var çünkü edeceğim küfre değmeyecek insanlar var. Hala birbirini hor görenler var , insanı cebinde ki parayla yargılayanlar var..

Ben ölüyorum!
Bana bu şair sıfatını ilk başta sen taktın. Oysa o sözcükler benim en iyi arkadaşlarımdı , dostlarımdı. Senin yüzünden acıyla besledim onları ben. Ayrılıkla besledim.
Şimdi..şimdi öyle durgunum ki ne bir acı pıhtısı var yüreğimde , nede mutluluğa dair iki paragraf..

Git!
Al bütün grilerim senin olsun. Bana beni geri ver.
Bana karanlığımı geri ver.. Dostlarımı geri ver.
Ben yapamıyorum.. Çok denedim , çok tökezledim. Düştüm kalktım ama yok. Bazı insanların kaderidir mutluluğu sözcükten tanıması. Ben onlardanım. “Erken Kaybedenler” bilirsin..

Özür dilerim..
Gölgeni çaldım senden. Aydınlığa çıkardım.
Bana yapılmasını istemediğim şeyi sana yaptım.Ama inan o karanlık sana hiç yakışmıyordu. Sende ki karanlık sadece o kara gözlerinde olmalı. Baktığın zaman nefesimi götümden almama sebep olan o bakışların var ya hani , işte o..

Geçmişi unut!
Unut ki önünü görebilesin.
Unut ki , yeniden gülebilesin.
 
Yine sev!
Sev ki , mutlu olasın.
Sev ki , yarına umutla bakmalısın.

Bazı insanlar mutlu olmayı hak eder. Sen onlardansın.
Ve mutlu olduğunu bilmek beni de çok mutlu ediyor bilesin.. Ha bu arada haberini aldım ikinci bebeğinin.

Bu yazıyı yazmamın sebebi ne biliyor musun.
Senden özür diliyorum.
Beni unutma demiştim ya hani..
Unut gitsin..

Farzet ki bir gölge girdi hayatına.
Senin karanlıklarını aldı götürdü..
Unut gitsin beni.
Ben yolumu nasıl olsa bulurum..




24 Nisan 2013 Çarşamba

- Beni Unutma.. -

 
Hangi şarkı unutturur ki seni..
Hangi zaman ilaç olur bu yarama
Beklemekten usanan bu bedene
Karanlığın sustuğu o derin yerde
Bekle beni ..
Alıp götürmesin şarkılar uzaklara seni..
Saat 12'yi vurduğu zaman
Düşsün bir köşede hayalim gözlerine
Sadece beni yaşa bu kısa filmde
ve figüran dahi kullanma..
Hangi film gösterir ki yorgun bedenimi.
Çığlık çığlığa susarken,
Sebepsiz yere endişelen benim için..
Bir gün..birgün düşersem aklına
Derin bir nefes çek içine
Elimi , tenimi hisset bedeninde..
Sar beni yüreğine sessizce
Gözlerin değmesin o zaman başka gözlere
Koşmaktan yorulsan da , hızlı hızlı nefes alıp verme.
Atma bu kadar çabuk içinden nefesimi..
Sindir beni derinlerine ..
Başka hayaller kursan da,
Hayat denilen koca deryada kalsan da bir başına
Sığınacak bir liman bul kendine her zaman..
Yine hüzünlen , yine neşelen
Ama karanlığın bile sustuğu o yerde
BENİ UNUTMA ..

buda şarkı
t.yazıcı 
Kasım 2009

18 Nisan 2013 Perşembe

Ah ulan Rıza! [ Bloğum seslendi ]

Bütün uğurladıklarımıza selam olsun..
Şiirin tamamı ;

Arka fon müziği ; Metin & Kemal Kahraman - Ferfecir


17 Nisan 2013 Çarşamba

Mavi bir Kelebeğin hayaletiydi 'O'


İstanbul’dan uzun zaman çıkamamanın verdiği stres ile Bayram tatilinde hemen kendimi İzmir’e attım . İzmir / Konak.

İzmir’e hep gitmek istemişimdir.. İstanbul’dan ne zaman gitmeyi kafama koysam aklıma gelen ilk şehirdi hep.
İlk günümü etrafı keşvetmeye ayırmıştım her şeyden önce. Hakikaten söyledikleri kadar varmış. Beni büyülemeye başlamıştı bile.Geceleri bile bir başka oluyormuş . Hemen kendimi bir mekana attım baya gürültülü bir yerdi , severim gürültülü yerleri bana kafamın içindekileri unutturur hep.
Bara carta curta gitme imkanı olmayanlara tavsiyem ; köprülerdir.
Altınızdan geçen arabaların sesi , gürültüsü hızı size her şeyi unutturur , ben yaparım arada hep.
Hemen barmenin yanında ki yerimi almıştım en sağ köşede oturuyordum. Biliyorum böyle ortamlarda sağınıza dertli solunuza dertli oturursa hiçbir keyif alamıyorsunuz. Ben riski en aza indirdim en azından birtek solumu boş bıraktım.
Aradan beş dakika geçti yanıma kaba saba bir herif oturdu tipinden belikli asi bir şey saç sakal uzun filan. Resmen ağzının içine bakıyorum iki çift bişey desede muhabbet etsek diye.
Bunu yapan ben olamazdım , resmen her gittiğim yere yalnızlık aşılıyordum.
Avare avare biramı yudumlarken oturduğum yerin en köşesinde en solunda bir kız çarptı gözüme.Bira bardağıyla bir şeyler konuşuyordu. Gülümsedim..
Uzun süre onu izledim , normalde tek ve kafası kıyak bir bayanı asla yalnız bırakmazdım ama bunu sadece izledim.

Dördüncü biramıda bitirdim , İzmir’in havasındanmıdır bilinmez resmen zil zurna sarhoş oldum , kendi halimede inceden gülüyordum bir yandan.
Dört biraya 25 lira ödedim , hesap gayet uygundu mekanı gözüme kestirdim. Ayaklarım hafiften sola sola kayıyordu , İzmir’i de pek bilmem daha doğrusu hiç bilmem birde kafamın güzelliği eklenirse arabamla gitmem doğru olmazdı. Ruhsatı almak için kapıyı açmamla diğer kapının açılıp , o uzunca süre kestiğim kızın arabaya binmesi bir oldu.
Şaşırdım.. bu kadar hızlı olacağını tahmin etmemiştim ki cevabı yapıştırdı;

-Çok konuşmaaa kapıyı ört çok uykum var !

Önce bir yutkundum , sonra mecburen açtım bindim arabaya.
Arabayı çalıştırdım , nerede oturuyorsun seni bırakayım çok sarhoşsun dedim.
-Bir uyutmadın haaa bırak zaten sabah olacak iki saat şurada kestireyim..

Yapacak bir şey yok , mecburen sabahı arabada edecektik. Ondan sonra hiç konuşmadık , gözlerimi açtığımda yanımda kimse yoktu. Sersemledim , acaba rüyamıydı ?
Rüya olamazdı , yan koltuk en geriye kadar çekik ve yatıktı.. Ama neden gitmişti ki ?
Çokta güzeldi.. İncecik bedeni masmavi elbisesi vardı üzerinde.
Saçları kızıl , kocaman gözleri vardı .. Zaten gözleri her erkeği etkileyebilecek güzellikteydi.

Midem fena halde ekşime yapmıştı , gidip bir şeyler yemeliyim diye düşünürken aklıma Boyoz geldi , oraya gitmeden nasıl da canım çekiyordu.
İlk bulduğum yerde nam nam namm yedim , hakikaten dedikleri kadar varmış beğendim.
Aklıma yine o kız takıldı , sonra kendime veryansın ettim.
Sözde kafa dinlemeye gelicektim ama yine gelip beni bulmuştu bu hüzün deryası..
Oysa ki neyin nesi olduğunu bile bilmiyordum , sanırım bu bilinmezlik kızı görme isteğimi gittikce arttırıyordu. Aklıma akşam gittiğim bar geldi kesin oraya tekrar gelirdi , yada bilmiyorum benimkisi bir umut işte..
Sözde gezip görecektim İzmir’i ama sırf gece çabuk gelsin diye saçma sapan zaman öldürme eylemindeydim . Akşam 11 de mekanın kapısından girdim , etrafı süzdüm o yoktu gelir umuduyla oturup bira içmeye başladım , aynı kıllı adam yine oradaydı bu sefer ben onun yanına oturdum. Selamın Aleykum birader dedim ters ters baktı.
Tırstım , ses çıkarmadım. Kesin bir derdi var diye kendimce bir sonuç çıkardım.

Kızı daha sağlıklı görebilmek ve tanıyabilmek için sadece bir bira içtim. 3 saat onu bekledim gelmedi.. Dalgın dalgın çıkarken tam dışarıda karşımda onu gördüm.
Uyuyabilmek için arabana ihtiyacım var dedi , nasıl oldu bilmiyorum anahtarı ona verdim. Bu sefer şöför koltuğuna geçti , eliyle işaret etti ve seslendi ; Atlaaaa !
Hemen yanına geçtim , çalıştırdı arabayı sürüyordu. Nereye gidiyoruz bile diyemedim.Sırasıyla bana şunu söyledi.
-Deli olduğumu düşünebilirsin , çünkü bir deliyim.
-Dün hiç uyuyamadım , şimdi uyayabileceğimiz bir yere gidiyoruz çok soru sorma.
-Adım Mavi , 25 yaşında üniversite öğrencisiyim
-3 gün daha buradayım , sen ?

Cevap veremedim , aklım hala git geller yaşıyordu.
Ağzımdan çıkan tek şey
-Mavi mii ? oldu..

-Evet , ne var beğenemedin mi senin ne adın
-Sarı .. safransarı
-O nasıl isim be gerçek adın ne
- Tolga.

M-Immmhh çok klişe
T-Neresi klişe be gayet güzel isim.
M-Ne bileyim..
T-Hem biz nereye gidiyoruz Maviş
M-Maviş miii ?
T-Hee benim muhabbet kuşum var onun adı Maviş
T-Ehehhehehe
M-Ammaan ne komiksin sen öyleee

Gittiğimiz yerin neresi olduğunu hakikaten bilmiyordum , harika bir kumsalı vardı. Oturduk..
M-Nasıl beğendin mi ?
T-Bu muydu yani iki saat yol teptik

Kuma doğru uzandı , o kocaman gözleriyle bana da uzanmamı söyledi.
İkimizde gökyüzüne bakıyorduk , yıldızlar gerçekten harikaydı..
Immmm diye bir ses çıkardım benim at gibi düşünme sesim.
Ne olduğunu anlayamadı ama o sesi duyunca gülücük patlattı..

M: Sormayacak mısın ?
T : Neyi ?
M : Gerçek adımın hakikaten Mavi olduğunu mu düşünüyorsun?
T : Bilmem , belki de Mavi’dir çok takılmadım oraya.
M: Neden buradasın?
T : Kafamı dinlemeye gelmiştim sözde.
M : Neee , ben dinlettirmiyormuyum sana , şu gökyüzüne baksana bir daha nerede bulabilirsin bu kadar yıldızı.

Uzunca bir sessizlik oluştu , sonra ağladığını gördüm. Baş parmağımla gözlerinden akan bal damlalarını sildim. Ağlaması hızlandı , burnunu eteğine sildi.
Derin bir iç çekerek sanırım senin bana anlatman gerekenler var dedim.
Bana öyle güzel cümleler kurdu ki resmen kendimi unuttum..

M- Oradan bakıldığında nasıl biri görünüyorum bilmiyorum ama , insanlara güvenemiyorum.
Çok zor dönemlerden geçtim , sen benim gibi yapma olur mu.
Her ne olursa olsun insanların seni değiştirmesine izin verme , sana yön vermek isteyenler olacaktır seni kullanmak isteyenler. Kadın olmak çok zor bu dünya da , zaten bu hayat öyle bir şey ki kimseye gelmeden önce sorulmuyor sen böyle bir dünyada yaşamak istermisin diye. Sorsalardı bu dünyaya gelmek istermiydim bilmiyorum.
Birgün yalın ayak arkama dönüp bakmadan şu koca mavi deryaya kendimi atıcam , beni bir daha bulamayacakları kadar uzaklara gidip ruhumu bir mavi kelebeğe teslim edicem.
Benimle birlikte gelirmisin ?

T- Herkesin bir hikayesi vardır Mavi , herkes kendi hikayesini en acıklı hikaye zanneder ama değildir. Hep beterin beteri vardır.
Sen çok farklı bir kızsın , ne yaşadın bilmiyorum ama son iki gündür beni etkileyen beni sana çeken bir şeyler var.. Bazen kendimi hayalet gibi hissettiriyorsun bana.. yanındayım ama yokum. Sadece seni izliyorum ve dinliyorum

M- Aynı şeyler bana da oluyor , bazen senin hayalimde canlandırdığım biri olduğunu düşünüyorum. Ve gitmenden korkuyorum.

T-Herkes bir gün gider öyle değil mi ? Bana kelebek gibi hissediyorum dedin ya sen zaten ölümsüz bir kelebeksin.
Kelebekler ömürlerinin kısa olduğunu bildiği için aşık olmaz , sevmez , sadece uçar uçabildiği kadar. Senin kanat çırpacağın çok yer var daha kendini bırakma.
Denize yürüme fikri hiç fena değil , seninle gelebilirim.

M- Ya arkanda bıraktıkların ?
T- Ya arkanda bıraktıkların ?

Ağlamaya başladı tekrar.. yine sümüğünü eteğine sildi.
Pis kız !
Ona gülümsediğmi anlayınca çok şapşalsın dedi.. Bir kadın bir erkeğe şapşal diyorsa bazı şeyleri ciddi ciddi düşünmenin vakti gelmiştir..

O gece kumsalda uyuduk , ikinci yan yana gecemizdi aynı geceye sabahladık yine , hiç sevişmeden.
Sabah uyandığımda nemden sırılsıklam olmuştum , güneş perişan etmişti beynimi.
Yanımı kontrol ettiğimde yine yoktu , off puf ederken elinde simitle geldi yanıma
Nam nam naam yedik onları orada.
O gün onu hep güldürdüm.. at gibi düşünme sesime hep gülerdi zaten bir şey bulamadığım zaman o sesi çıkartırdım hep.
Immmmmmmm
O gece artık normal biryerde yatmak istiyordum bunu ona söyledim kabul etti , akşam onu göğsüme yatırdım dip boyası gelen kızıl saçlarını okşuyordum.
Bana başıma gelen en korkunç hayaletsin dedi ilginç bir ses tonuyla.
Sonra o hayalet kelimesini parçaladı..

Hayal et..
Hayalet..

Hala kim olduğunu bilmediğim biriydi o.
Göğsüme yatıyordu ve onu tanımak için soru sormak bile gelmiyordu içimden..
Bana iyi insanların bir gün cennette buluşabileceğini söyledi. Benim cennete gideceğimden emin gibi konuştu , güldüm. Cimcikledi kolumu.


Sol kolumun uyuşukluğuyla uyandım , saat sabahın altısıydı yanımda yoktu , birden bir panik oluştu kendimi dışarıda buldum..
Nasıl oldu , nasıl gittim bilmiyorum onu buldum tam sahilde , ayakları çıplak Mavi elbisesiyle denize doğru yürüyordu.
Arkasından Maviş diye seslendim , dönüp baktı .. Gülümseyişini gördüm
Birde hoşça kal diyişini..
Hızlı hızlı kaybolup gitti koca deryanın içinde. Hala o sessizce haykırdığı “hoşça kal” kulağımda çınlıyordu , arkasından koştum. Belime kadar suya girmiştim kaybolmuştu haykırdım.. ve denizden yukarıya doğru parlayan masmasvi bir ışığı gördüm..
Onun ruhuydu , bir kelebeğin bedenine can verebilmek için yola çıkmıştı bile..

Sonra ne mi oldu ?
Uyandığımda , uyandığım için kendime lanet ettim.
Terden heryerim yapış yapış olmuştu , sanki gerçekten o suya girmiş gibiydim.
Onu tekrardan görebilmek için 2 gece üst üste onu düşünerek yattım , göremedim.
Sen artık ölümsüz bir kelebeksin , uç uçabildiğin kadar..
Gez , gör , gül , ağla yaşa.. göreceğin çok günler var..
Hoşça kal hayalet..
Hoşça kal hayal et..

11 Nisan 2013 Perşembe

- BELKİ BİRGÜN -


Gidiyorum ..
Kelebek misali ömrüm
Son bir kanat çırpıp gidiyorum
Dalgaların terkettiği yosun gibi
Dibe vuruyorum
Yaklaşma , yapışırım tenine
Dokunma , sarılırım eline

Kaçıyorum..
Rotasını şaşıran denizci gibi
Ne gidecek yerim , nede bir umudum var
Dalıyorum ..
Derinlere , daha da derinlere
Bir vurgun yiyorum sol üst köşeme

Korkuyorum..
Birgün çıkar yine gelirim diye
Kendimi saklamak istiyorum kendimden
ve bir çocuğun annesini araması gibi
kendimi arıyorum
kaçıp giden korkularımın arasında
ve sesleniyorum kendime
birgün belki diye ..

t.yazıcı
Eylül 2006

5 Nisan 2013 Cuma

- Heey! Kimsin sen ? - [ Bloğum Seslendi ]

Herkese yeniden kocaman selamlar..
İlginiz , yorumlarınız , güzel yüreğiniz için herşey için teşekkürler. İmkanı olan bu kampanyaya destek verirse çok çok memnun olurum. Daha fazla bilgi burada mevcut.
"Heey! , kimsin sen" i seslendirmeye çalıştım bu sefer umarım becerebilmişimdir.
Yüreğinizden huzur , sol memenizden tebessüm eksik olmasın.
orman ne güzel ne güzel
haydi bakalım :)


4 Nisan 2013 Perşembe

- Parçalanmış Gülüşler - [ Bloğum Seslendi ]


Herkese kocaman sevgiler..
Uzun süredir aklımdaydı yine seslendirmek bu güzel kampanyaya destek vermek bugün iki tane şiirimi seslendirdim , birincisi 2011 yılında yazdığım "Parçalanmış Gülüşler"
Diğerini kısmet olursa yarın paylasmak istiyorum.
Benim için ne kadar değerli bir şiir olduğunu çokca belirtmiştim hatırlarsanız , çünkü ben direk ruhtan çıkan sözcükler.. Yazması iyidi ama okuması zor oldu , zor kelimeler :)
Tebessümleriniz daim olsun.

Şiiri okumak isteyenler;
Parçalanmış Gülüşler

1 Nisan 2013 Pazartesi

Bir "Zaman" ın bir "zaman" ki halleri

Hey , zamanınızı ileriye aldınız değil mi ?
Zamanınızı ney laann! Saatinizi dimi doğru olan. Cevap heee.
Dün kafamda ki tüm her şeyi dünya saatiyle dışarıya atıp bu durumu düşündüm. Biz saatimi ileriye alıyoruz zamanı mı ? Saati ileri alıyorsak ‘zaman’ kim ? O değil ikisi de çok çabuk geçiyor be. Her acımızı , anımızı , sevdamızı emanet ettiğimiz “zaman” a acımasız mı davranıyoruz ne dersiniz ?

Geçen gün kafam bozuldu işi gücü bıraktım “Zaman” ı bulmaya gittim. Önce kayboldum sonra dedim bu böyle olmucak sora sora PaşaLimanı bulunur. Dedim oğlum Tolga git sor.
Yaşlı bir amcaya sordum benden sigara istedi , sigara içmediğimi söylediğimde alnımdan öpüp bana yeri söyledi. Yeri pek seçemesem de hafiften yaklaştığımı hissettim ama emin olmak için telefonumdan navigasyonu açtım. Bulur herhalde diye düşündüm koskoca zamanı kendi başına bir saat ileriye almış mına koyim “zaman”ın nerede olduğunu mu gösteremiyecek..

Harbiden de buldum. Mahallenin adı “ Gönül Sokak “ tı. Şaşırdım , zamanın ne işi olur du ki gönül sokakta. Otuzikinci numara daire üç diye söylendi. Hemen koyuldum merdivenleri çıkarken gözüme çarpan ilk şey duvarlarda ki tablolardı. Ne ilginç bir bina diye kendimce serzenişlerde bulundum.

 İlk kattan geçerken biraz gürültü filan vardı ne var diye kafamı bi uzattım Keremcem çıktı şarkıcı olan. “Nabıyonuz hacı kolay gelsin dedim.” Kafa salladı ağzından yediği şeyi göstererek. “ Hayırdır o ne , ne yiyon ver bende yiyeyim” dememle arkadan Zara’nın sesini duydum. “ Alll beni all , all beni alll beni beni beniii “
Kendimden geçmiş müziğin ritmiyle coşarken , yumuk gözlerimi açtığımda gördüklerim karşısında şok oldum!
Albeni’de ki karameli test etmek için Mahmut Tuncer girişmiş Özlem Tekin’in gözlerinden akan karameli yalıyordu , sonra bayıldı. Hemen panikleyip “ La Kerem olum müdahele etsene adam bayıldı dedim. “ “ Bana bir daha Kerem deme annem kızıyor benim adım Keremcem” diyip oda bayıldı. Haliyle korktum ve bir üst kata doğru çıktım.

İkinci katta kim oturuyor bilmiyorum ama içeride bir Serdar Ortaç ve Demet Akalın düeti vardı. Elim ayağım titrek bir şekilde polisi aradım.
“ Aloo memur bey , burada çok ağır işkence yapılıyor lütfen yardım edin” diye bağırıp kapattım. Bulunduğum stres çok ağır gelmiş olacak ki oracıkta dizimin bağları çözüldü ve oturdum. Oturmamla “zaman” a karşı olan saygım bir kat daha arttı. O yüzden bu kadar değerliydi herkes için , o yüzden herkes en özelini en dilediğini en olmazını yüklüyordu.
Ben beş dakika bile dayanamazken , o bunca senedir bu zulümü nasıl çekti ?

Bir çırpıda toparlanıp “zaman” ın oturduğu daireye geldim.Kapı açıktı , korktum önce sonra bir cesaret içeriye girdim. Kimse yoktu . Sesleneyim dedim sesime cevap veren de olmadı , iyice kıllandım. Sonra tam karşımda ki odanın kapısına doğru yöneldim içeriden sesler geliyordu , tanıdık sesler.
Kapıya doğru geldim birde ne göreyim! Kapıda “ Otuzbir çekiyorum rahatsız etmeyin “yazıyor.
Yuh mına koyim dedim sinirlenip daldım içeriye….

Hani herşey beklenebilirdi ama gördüklerim karşısında resmen dilim tutuldu. Yerde bir sürü beklemişlikler , hayaller , yitirdiklerimiz , kaybettiklerimiz yani milyonlarca anı ve acı vardı , hüzünlendim ve titrek ses tonuıyla “ bunlar ne ? “ diye sordum.
Hiç çekinmeden cevap vermeye başladı “ kardeş kusura bakma ama boşalınca durduramıyorum etrafa saçıyorum böyle , solo hem hesaplı hem uygun dediler aldım ama işe yaramadı”. Papia diye bir marka varmış ondan bahsetti , anlamadım..
Eğilip yerden biraz avucuma aldım , çok yabancı geldi. “ Sen nasıl boşalıyorsun olum “ dedim. “ Sol elimle “ dedi.
“ Manyakmısın olum zikin sola eğilir sağ elle dene “ dedim. Tavsiyemi duyunca bir orgazm sigarası yaktı , bir tane de bana uzattı içmedim , şaşırdı.. Karşıda ki tabureyi gösterdi , oturdum. Ve başladı konuşmaya..

Zor geldi be olum çok zor artık kaldıramıyorum bana yüklenenleri, ne yapayım bana akıl ver. Aşık olurlar bana bırakırlar , ayrılırlar bana bırakırlar , sikerler bana bırakırlar. Öyle bakma lan . Geçen çiftleşen bir çifte tanık oldum . Sen kondom kullanma ondan sonra de ki bir iki hafta bekleyelim zamanla anlarız gebemisin değimlisi.. düşün be olum ne haldeyim!
Sonra bir de şu var , neden her şeyi erteliyorsunuz ? Tabii yayarsınız kıçınızı beklersiniz. Nasıl olsa zaman var mına koyim o halleder dimi. Zaman unutturur , zaman alıştırır.
Be tipini siktiklerim ya ben ne yapayım , çok yalnızım lan!
Olum bu saatler ileriye geriye alınmasa kimsenin beni hatırlayacağı yok. Bak koçum belli ki Demet Akalın ve Serdar düeti seni strese sokmuş ama sana bir zaman tavsiyesi.; hiçbirşeyin sonradan geçtiği yok , sadece alışırsın. Seversen sikilirsin olayını artık at beyninden. Hayat sevdiğini söyleyemeyenlerin yankılarıyla çınlıyor kulağımda ; zaman zaman zaman diye.
Yoruldum be Tolga , hadi zor değil içinizde ki kibirleri , nefretleri atmak. Burada her boşaldığım zaman anla ki biri daha acısını bana yüklemiş , benim orgazmım da bu. Acı çekmek ve insanları oyalamak. Sakın benden korkma ben acımasız değilim ama “Hayat” çok acımasız , hadi şimdi beni yalnız bırak kapıyı da çek..

Gittim , merdivenlerden aşağıya doğru inerken Mahmut Tuncer hala baygındı. Ona suni tenefüsü gençlik ve spor bakanı Suat Kılıç seksi ses tonuyla yapıyordu. Şaşırmadım bile.
Gittim , gece olmuştu zaten. Ve son olarak üzerime düşen görevimi yaptım.
Ne mi ?
Saatimi bir saat ileriye aldım..