5 Ekim 2016 Çarşamba

Yaprak Kımıldamıyor


               

        
“Yaprak kımıldamıyor” diyor taksici gözü göğün ağırlığını tartmak istercesine.
“Ne yapılabilir ki” diye iliştiriyor lafı peşine göz kapağı göğün ağırlığıyla yavaş yavaş çökerken.

Hâlbuki günüm ne kadar güzel başlamıştı. Alarmı tam sekiz kere ertelemiştim. Patronum olacak o lavuk altı kere aramıştı. Ha, iki kere dııt dıt eden sesi ve whatsappın dlinnkk sesini saymıyorum bile. Muhtemelen o da patrondandır. Bilindik şeyler..
Uykum var. Uyumalıyım. Biip bip. Hay aksi, yine mesaj hep mesaj!
“Çabuk aşağıya in taksiyle yarım saattir seni bekliyoruz be adam! Bıktım senin bu hantallığından.”
“Blaa..bla..bla. vidividividii. Bööööööö” yok yok, gönderme. Kira sekiz yüz elli doğalgazı suyu ekle.. Bakkal Hüsnü’nün iki aylık veresiyeyi de ekle..  Yahu alt komşum Manukyan’a bile borcum var, ne debeleniyorsun be adam.. Ah.. Lanet fotokopiler.. Neredesin, hah…
İniyorum.. Taksi sarı, gömleğim sarı, yapraklar sarı. Güneşin ışığı sarı, manukyanın saçları sarı, etek sarıı sen etekten.. Bıktım senin geyiğinden, bıktım!
“Yahu manyak adam, gene kendinle mi konuşuyorsun sen binsene şu zımbırtıya. Hazır mı skeçler. Bak, rahat bırak beni yeter, bu iş bende dedin üç gündür yazıyorum diye beni oyalıyorsun. Eğer hazır değilse sen de ben de kapıya koyuluruz haberin olsun.”

Elimdeki dosyaya bakıyor. En üstteki kâğıdın başlığını görebilmek için büyük çabalar veriyor. Gülümsüyorum. Bu adamın işten kovulma korkusu resmen vücuduna hükmediyor. Bayılıyorum bu anı izlemeye. Patron olmakta yetmiyor diye fısıldıyorum sırıtarak. Elimdeki dosyayı sertçe çekerek alıyor. Başlığa aldırış etmeden içeriği okumaya başlıyor. İşten kovulma korkusu vücudunu okuduğu satırlarla birlikte terk ediyor. Bir yerde tereddüt etmiş olacak ki korku tekrardan kapısını çalıyor. Tak tak takk diye ses çıkarıyorum. Bir sağına bir soluna bakıyor telaşlı. Kravatı olmadığı halde elini boynuna götürüyor daha rahat nefes alabilmek için.
“Geçen seferki gibi olmaz değil mi?” diye soruyor ana rahminden çıkan çocuğun masumiyetiyle. Sol gözümü kırpıp “olmaz olmaz” diye geçiştiriyorum sorusunu. Yani ne olmuş mezarlıkları mancılık sistemiyle döşettiysem. Hem belki günâhkarlar için iyi bir tehdit olabilirdi bu.
“Yapma Sadık” diyor,
“Biliyorsun ki sen de ben de aylarca bu projenin onaylanmasını bekledik. Hazır elimizde fırsat var, gel bırak bu avarelikleri de şu skeçlere odaklan. Neyi anlatıyor bu?”
“Geçmiş yaşamında ettiği sayısız tecavüzlerle Roma halkının en gaddar en merhametsiz bir soysuzun reenkarnasyon ile şimdiki yaşamda bir iktidarsızı anlattığı sıradan bir skeç işte. Güldürecektir, ondan emin ol patron.”
“Reenkarnasyon da neymiş tövbe hâşâ “ sesini işitmemle ani bir fren sesi ve cama yapışan bir kadın bedeni görüyorum. “Hobaaaa” diye irkiliyor patron, taksicinin tövbesinden sonra gelen bu kazaya bir ad vermek istiyor, beceremiyor. Şoför bana bakıyor, “ne duruyorsun be adam insene” diye haykırıyorum. Şoför ısrarla inmiyor, ışık görmüş tavşan gibi suratıma suratıma bakıyor. Aşağı iniyorum, bir inleme sesi. “Patrooon” diye bağırıyorum. Ses çıkarmıyor. “Dördüncü sayfa altıncı paragrafın sonuna ekle; “hava kurşun gibi üzerimize yağıyordu ama tedbirliydik, kurşun yeleklerimiz üzerimizdeydi.”
“Hastasın, sen hastasın. Hasta adam.”

Yüzüstü yatıyor. Sanırım boynu kırılmış. Ölmüş olmalı. Çantasını kontrol ediyorum. Elimde pembe bir kimlik. Üzerine yapıştırdığı fotoğrafla pek bağdaştıramıyorum.
“En az beş senelik bu fotoğraf.”
“Hastasın, sen hastasın. Hasta adam.”

Benden bir hamle bekliyormuşçasına siperde bekliyor ikisi. Şoför sert bir hamleyle gelip kadının yanında dikiliyor.
“Yaprak Kımıldamıyor” diyor. Patron şaşkın halde bir elindeki dosyaya bir adama bakıyor.
“Yaprak kımıldamıyor” diyor taksici gözü göğün ağırlığını tartmak istercesine.
“Ne yapılabilir ki” diye iliştiriyor lafı peşine göz kapağı göğün ağırlığıyla yavaş yavaş çökerken.
“Yaprak Hanım, Yaprak Hanım” diye dürtüyor kadını.

Yazdığım başlıkla hikâyeyi kafamda tartıyorum.
“Yaprak Kımıldamıyor”
ve Romalı barbarın yüzünün o hali.
Gülüyorum orada oracıkta. Gülmek ne zamandan beri manyaklık, hastalık oluyor yahu. Şunun şurasında kadın ölmüş, skeci yetiştirememişiz, kovulmuşuz, doğalgazımız elektriğimiz kesilecek, kirayı ödeyemediğim için evden atılacağım. Manukyan bir daha bana sarışın dilberini vermeyecek. Ekmek, süt alamayacağım.
Peh.. ben de bir şey olacak sandım.


16 yorum:

  1. Oh oh reenkarnasyon var dediler geldik :)
    Güzel bir hayat kesiti. Duygu tamdır, devam...

    YanıtlaSil
  2. gülmek manyaklık tabi yaşadığımız bu zamanlarda.

    YanıtlaSil
  3. Bu aralar bende hiç yaprak kımıldamıyor Güzel bir hayat hikayesi olmuş her zaman ki gibi yüreğine emeğine sağlık yola devam ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şey burada bahsettiğim yapmak kımıldamaması o değil :p
      yine de sağol

      Sil
  4. Çoook güzel... Kalemine sağlık Tolga... Sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Cok cok guzel bayildim . Tebrikler :)

    YanıtlaSil
  6. :D komik trajikomik hem de :D sonunda hele çok güldüm :)

    YanıtlaSil
  7. Aç kalsın, yaprak kımıldamasın :)
    Not: Şarkı çok haklı :D

    YanıtlaSil
  8. öyle "güzel başlayan" günün böyle "neşe dolu" bir sonu olurmuş doğrusu
    Güldüm okuyunca, sonra toparladım kendimi
    Gülmek ne haddimize bu dönemde...

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederiim:)
      gülmek lazım.. her şey zaten yeterince kötü..

      Sil