“Yaprak
kımıldamıyor” diyor taksici gözü göğün ağırlığını tartmak istercesine.
“Ne
yapılabilir ki” diye iliştiriyor lafı peşine göz kapağı göğün ağırlığıyla yavaş
yavaş çökerken.
Hâlbuki günüm
ne kadar güzel başlamıştı. Alarmı tam sekiz kere ertelemiştim. Patronum olacak
o lavuk altı kere aramıştı. Ha, iki kere dııt dıt eden sesi ve whatsappın
dlinnkk sesini saymıyorum bile. Muhtemelen o da patrondandır. Bilindik şeyler..
Uykum var.
Uyumalıyım. Biip bip. Hay aksi, yine mesaj hep mesaj!
“Çabuk aşağıya
in taksiyle yarım saattir seni bekliyoruz be adam! Bıktım senin bu
hantallığından.”
“Blaa..bla..bla.
vidividividii. Bööööööö” yok yok, gönderme. Kira sekiz yüz elli doğalgazı suyu
ekle.. Bakkal Hüsnü’nün iki aylık veresiyeyi de ekle.. Yahu alt komşum Manukyan’a bile borcum var,
ne debeleniyorsun be adam.. Ah.. Lanet fotokopiler.. Neredesin, hah…
İniyorum..
Taksi sarı, gömleğim sarı, yapraklar sarı. Güneşin ışığı sarı, manukyanın
saçları sarı, etek sarıı sen etekten.. Bıktım senin geyiğinden, bıktım!
“Yahu manyak
adam, gene kendinle mi konuşuyorsun sen binsene şu zımbırtıya. Hazır mı
skeçler. Bak, rahat bırak beni yeter, bu iş bende dedin üç gündür yazıyorum
diye beni oyalıyorsun. Eğer hazır değilse sen de ben de kapıya koyuluruz
haberin olsun.”
Elimdeki
dosyaya bakıyor. En üstteki kâğıdın başlığını görebilmek için büyük çabalar
veriyor. Gülümsüyorum. Bu adamın işten kovulma korkusu resmen vücuduna
hükmediyor. Bayılıyorum bu anı izlemeye. Patron olmakta yetmiyor diye
fısıldıyorum sırıtarak. Elimdeki dosyayı sertçe çekerek alıyor. Başlığa aldırış
etmeden içeriği okumaya başlıyor. İşten kovulma korkusu vücudunu okuduğu
satırlarla birlikte terk ediyor. Bir yerde tereddüt etmiş olacak ki korku
tekrardan kapısını çalıyor. Tak tak takk diye ses çıkarıyorum. Bir sağına bir
soluna bakıyor telaşlı. Kravatı olmadığı halde elini boynuna götürüyor daha
rahat nefes alabilmek için.
“Geçen
seferki gibi olmaz değil mi?” diye soruyor ana rahminden çıkan çocuğun
masumiyetiyle. Sol gözümü kırpıp “olmaz olmaz” diye geçiştiriyorum sorusunu.
Yani ne olmuş mezarlıkları mancılık sistemiyle döşettiysem. Hem belki
günâhkarlar için iyi bir tehdit olabilirdi bu.
“Yapma Sadık”
diyor,
“Biliyorsun
ki sen de ben de aylarca bu projenin onaylanmasını bekledik. Hazır elimizde
fırsat var, gel bırak bu avarelikleri de şu skeçlere odaklan. Neyi anlatıyor
bu?”
“Geçmiş
yaşamında ettiği sayısız tecavüzlerle Roma halkının en gaddar en merhametsiz
bir soysuzun reenkarnasyon ile şimdiki yaşamda bir iktidarsızı anlattığı
sıradan bir skeç işte. Güldürecektir, ondan emin ol patron.”
“Reenkarnasyon
da neymiş tövbe hâşâ “ sesini işitmemle ani bir fren sesi ve cama yapışan bir
kadın bedeni görüyorum. “Hobaaaa” diye irkiliyor patron, taksicinin tövbesinden
sonra gelen bu kazaya bir ad vermek istiyor, beceremiyor. Şoför bana bakıyor,
“ne duruyorsun be adam insene” diye haykırıyorum. Şoför ısrarla inmiyor, ışık
görmüş tavşan gibi suratıma suratıma bakıyor. Aşağı iniyorum, bir inleme sesi.
“Patrooon” diye bağırıyorum. Ses çıkarmıyor. “Dördüncü sayfa altıncı paragrafın
sonuna ekle; “hava kurşun gibi üzerimize yağıyordu ama tedbirliydik, kurşun
yeleklerimiz üzerimizdeydi.”
“Hastasın,
sen hastasın. Hasta adam.”
Yüzüstü
yatıyor. Sanırım boynu kırılmış. Ölmüş olmalı. Çantasını kontrol ediyorum.
Elimde pembe bir kimlik. Üzerine yapıştırdığı fotoğrafla pek bağdaştıramıyorum.
“En az beş
senelik bu fotoğraf.”
“Hastasın,
sen hastasın. Hasta adam.”
Benden bir
hamle bekliyormuşçasına siperde bekliyor ikisi. Şoför sert bir hamleyle gelip
kadının yanında dikiliyor.
“Yaprak
Kımıldamıyor” diyor. Patron şaşkın halde bir elindeki dosyaya bir adama
bakıyor.
“Yaprak
kımıldamıyor” diyor taksici gözü göğün ağırlığını tartmak istercesine.
“Ne
yapılabilir ki” diye iliştiriyor lafı peşine göz kapağı göğün ağırlığıyla yavaş
yavaş çökerken.
“Yaprak
Hanım, Yaprak Hanım” diye dürtüyor kadını.
Yazdığım
başlıkla hikâyeyi kafamda tartıyorum.
“Yaprak
Kımıldamıyor”
ve Romalı
barbarın yüzünün o hali.
Gülüyorum orada
oracıkta. Gülmek ne zamandan beri manyaklık, hastalık oluyor yahu. Şunun
şurasında kadın ölmüş, skeci yetiştirememişiz, kovulmuşuz, doğalgazımız
elektriğimiz kesilecek, kirayı ödeyemediğim için evden atılacağım. Manukyan bir
daha bana sarışın dilberini vermeyecek. Ekmek, süt alamayacağım.
Peh.. ben de
bir şey olacak sandım.
Oh oh reenkarnasyon var dediler geldik :)
YanıtlaSilGüzel bir hayat kesiti. Duygu tamdır, devam...
oh ohh
Silteşekkür ederim:)
gülmek manyaklık tabi yaşadığımız bu zamanlarda.
YanıtlaSilkesinlikle.
SilBu aralar bende hiç yaprak kımıldamıyor Güzel bir hayat hikayesi olmuş her zaman ki gibi yüreğine emeğine sağlık yola devam ...
YanıtlaSilşey burada bahsettiğim yapmak kımıldamaması o değil :p
Silyine de sağol
Çoook güzel... Kalemine sağlık Tolga... Sevgiler...
YanıtlaSilsevgiler benden:)
SilCok cok guzel bayildim . Tebrikler :)
YanıtlaSilteşekkür ederim:)
Silhoşgeldin
:D komik trajikomik hem de :D sonunda hele çok güldüm :)
YanıtlaSilnihehehe:)
SilAç kalsın, yaprak kımıldamasın :)
YanıtlaSilNot: Şarkı çok haklı :D
yapraklara kıymayın efendiler:p
Silöyle "güzel başlayan" günün böyle "neşe dolu" bir sonu olurmuş doğrusu
YanıtlaSilGüldüm okuyunca, sonra toparladım kendimi
Gülmek ne haddimize bu dönemde...
Sevgiler
teşekkür ederiim:)
Silgülmek lazım.. her şey zaten yeterince kötü..