Üç kez mi beş kez mi kaç kere
önümden geçti bilmiyorum ama hoşuma gidiyor bu kadınının saçlarının rüzgarla
sevişme anını gözlerimin önüne resmetmesini.
Hava soğuk, her şeyden daha soğuk..
Tüm insanlardan, canlılardan, bitkiden, ottan boktan, her şeyden soğuk. Tam
solumda köşesi kırık bir tabure, kim oturacak olsa sanki dünyanın tüm dertleri
omuzlarıma çöker gibi geriliyorum. Şimdiye düşen olmadı. Gerçi düşme işi
göreceli bir şey bana göre. Ben hiç düşmedim, düşürülmedim. Düşsem parçalanırım
biliyorum, öyle kolay kolay toparlanamam. Boylu boyuna yayılırım üzerine onca
ayakla basılan asfalta. Bir seferinde mavi gözlü bir dilber demişti tam
karşımda. İnsanlar karşımda olunca konuşma işi daha rahat oluyor bende. Nereden
ve nasıl çıktım bilmiyorum ama bana çıkar çıkmaz bir de at gözlüğü koymuşlar.
Hava adamakıllı soğuk, üzerimde
üşüyememenin verdiği gerginlik var. Üşümenin nasıl bir duygu olduğunu sormuştum
bir gün, cevabını alamamıştım. Zaten öyle bir hâl aldı ki benim durum, cevabını
verdiğim sorunun sorusu bana tekrardan soru olarak geri dönüyor. Deli miyim? Bir
sıfat yakıştıramadım kendime. Sadece bazı zamanlar başkalarının yerine
koyuyorum kendimi. Onlar gibi süsleniyor onlar gibi giyiniyorum. Kural tanımaz
yapım gereği bir kalıba sığmıyorum. İstediğim zaman istediğim karaktere
girebiliyorum. Bir gün bir fahişeysem ertesi gün bir din adamı olabiliyorum.
Gerçi ikisinin de taptığı ortak bir nokta var dimi. Ne tuhaf… İkisi de bir
şeylerin altına yatıyor.
Çok klişe olacak ama İstanbul’da
yaşanmıyor. Bugün önümden kaç kişi geçti saymadım. Önceden insanları izlemeyi
severdim. Hatta önümden geçtikleri yedi saniye içinde bir karakter analizi bile
yapabilirdim. Değişik şeyler düşünürdüm onlar hakkında. Onlar ki bana baktıklarından
nasıl görmek istediği şeyi görmek istiyorlarsa bende olmasını istediğim şeye
dönüştürürdüm onları. mesela Sibel Kekili mesela İsmet İnönü. Ne güzeldir
Tanrıları öldürmek kim bilir.
Hissizim bu aralar. Ne kadar hissiz
olunabiliyorsa o kadar hissizim. Kararında yaşamak isterdim şu hayatı. Tek bir
amaca hizmet etmek. Ya da ne bileyim beklemek istemezdim bir şeylere
dönüşebilmek için karşımda oluşması gereken et parçalarını. Bugün duvar
saatiyle geldim göz göze. Önce bir panik oldum, sendeledim. Düşmekten yine
korktum. Duvar saatinin sesine verdim bütün duyu organlarımı. Kısa sürdü, ulan
benim duyu organım mı var?
Bugün tam sekiz yıldır durduğum
yerden kaldırdılar beni. Sıra Selviler caddesine vedam öyle sert oldu ki bir an
moleküllerime ayrılıp küçük bir kum tanesine döndüm zannettim.
Absürt komedi filminin çekildiği
bir set sahnesine koydular beni. Karşımda makyaj yapan insanların suratlarını
görünce korktum. Meğer bunca yıl insanları güzelim diye nasıl kandırmışlar.Bir
kadın geldi, kocaman memeleri vardı. Korktum, güldüm kendime kızdım. Bakmamaya
çalıştım ama nafile. Üzerime sıkılan fısfısla kendime geldim. Evet,
temizleniyordum yine. Setin temizlikçisi siliyordu yine sevimsiz suratları
sevimli göstereyim diye. Diziye hızlı başladılar, yönetmen Tim Burton’un sesini
duydum. “Kayıııt” diye koca bir inledi. Karşıma tekrardan koca memeli o kadın
geldi. Bana bakarak seslendi;
“Ayna ayna söyle bana, benden daha
güzeli var mı bu dünyada?”
not: yazarlık atölyesine gidiyorum iki aydır. tim burton, klişe, absürt, duvar saati, karakter kelimeleri verilerek bir yazı istendi, ona istinaden :)
vay be yazarlık atölyesi mi . ihtiyacın var mıydı ki ya bu atölyeye bilemedim *-*
YanıtlaSilyazarlık atölyesi açabilmek için sertifika şart :)
Siloo Tolga bu çok güzel bir haber , yani sen böyle bir atölye açacaksın hı? e ama tebrik ederim gerçekten ne kadar sevindirici bir haber ;) sertifikayla oluyor demek. herşeye de bi sertifika istiyorlar
YanıtlaSilplanlar, hayaller, hayatlar vs :)
SilSana kanım ısındı Tolga , " hocam " diyebilir miyim :))
YanıtlaSilNe yapıp edip ilk öğrencin olmam lazım . Evet evet , mutlaka olmalıyım ....
olacak olacak,
Silelbet bir gün olacak :)
Kelimeleri kurgulayışını seviyorum, şaşırtıcı ve gülümseten bir yazı.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederiim.
SilSeni yeniden burada görmek ne güzel
Çok güzel yazmışsın. Sade güzellerden ama etkili.
YanıtlaSilÇok tebrik ederim. Tolgacım yazarlık atölyesi açsan ne şahane olur..Hayaline ben de ortağım :)
tişikkirlir sipirmin:)
SilAhaha :D :D
SilOkurken senin blogda olduğumu unutmuşum bir an. İçimden diyorum ki bu hangi blogger? Ben ne zaman takip etmeye başlamışım? Hahahaa...
YanıtlaSilAt kokar benim sokağım, girince hemen anlaman lazımdı
Silarayı çok açtın, hep ondan:)