17 Haziran 2015 Çarşamba

İçine Anlam Kattığımız Anlamsızlıklarımız (1)



“Niye biz hep böyle oluyoruz” dedi haklı olarak. Pek tarzım değildir ama birine hak verdim mi de öyle bir susarım ki, karşımda ki insanı delirtir bu suskun bir o kadar kabullenişimi ifade eden bakışım.
“Neden ne kadar kaçarsam kaçayım bir türlü senden kaçamıyorum” dedi peşine haklı olarak. Yine sustum. Sanırım en iyi becerebildiğim iş bu. Sorsalar bana yirmiyedi yıllık hayatında neyi başardın diye, göğsümü gere gere cevap verebilirim; “bütün haykırışlarıma rağmen sustum, susabildim.”

“Bakma şöyle” dedi, gözünden süzülen tek damla yaşa engel olamayacağını anladığı an alt dudağını yemeğe başladı. On dakikadır ufaktan kesiştiğim bankı iyice gözüme kestirdim, erkekliğe bok sürdürmemek için öncelikli hareketi hep ondan bekledim. Ne yani, kırküç dakikadır bana söylenenlerden sonra iç organlarım çürümeyip de ne yapacaktı. Daha fazla o da dayanamayıp gözüme kestirdiğim yere oturdu.
Sağ elimde tuttuğum papatyaya ilişti gözü, “papatyalar gri olmaz ki demiştin bana, hatırladın mı” dedi. Cevap veremedim, gidip yanına oturdum. Tam oturduğum sırada yanımızdan geçen anne ile kızını seyrettim göz ucuyla. Baktığım yere refakat eden bir çift göz daha gördüm yanımda, vücudunu bana döndü, elleri ellerime değdiğinde daha fazla direnemeyip sol gözümde ki damlayı koca bir boşluğa bıraktım. Kaç saniyede aşağıya düştü de oraya serildi bilmiyorum ama sanki planlanmış gibi gözümün ardında sıralanmış bir sürü yaş birikintisi birden intihar etmeye başladı, bir haykırıştı bu.  Alt dudağımı yediğimi görünce dudağımın arasına sol işaret parmağını soktu, “yeme” dedi, “yeme..” , “nasıl direnebiliyorsun bu kadar” dedi peşine. Sustum yine, sanki susacağımı anlamış gibi kafasını karşıda ki durgun maviliğe çevirdi. Başını göğe kaldırıp derin bir of çekti. “Söyle hadi o zaman, ne istiyorsun benden” dedi. “Bırak bari gideyim / git benden” dedi, ve ekledi. “Nasıl bir şeysin oğlum sen; bir insan gitmeyi niye beceremez?” , içimden / çok derinlerimden bir yerimden “bir yere varamadan ondan gidilmez ki” dedim. Haklı olarak duymadı. O o kadar çok haklıydı ki, bütün ömrüm boyunca, hatta tanrının yanında bile susabilirdim.  

Çantasından çıkardığı sigarayı yaktığını görünce sigaranın ucunu parmağımla ezdim. Çok ani bir refleksle bana sarılıp ağlamaya başladı. Az önce tutuşturduğu sigaraya döndüm birden. Göğsüme vuran her damlası tepemde kor oluyordu. Tutuşuyordum ama bir türlü yanamıyordum. İçimde ki kor öyle bir kordu ki, ne yanıp alevleniyordu ne de sönüp beni terk edebiliyordu, ne boktan şeydir bu bilir misiniz? Bir kor yüreğime saplanıp kalmıştı, orada öyle benim gibi çaresizce yanıyordu. Ben buydum işte, ne yanmasını ne sönmesini / ne sevmesini ne de terk etmesini becerebiliyordum. Allah belamı versin ki deniyordum, ama yapamıyordum. Ben belirsizliğin belirsizliğine inat bir varlıktım bu dünyada. Gözünü papatyalara dikti, “ver hadi ver de gideyim” dedi. Dünya kadar söylemem gereken şeylerin hiçbirini söyleyememiştim yine. Niye böyleydim ben niye, nasıl bir lanetti bu üzerimde ki.
Banktan doğrulup iki adım attı ileriye doğru. “Seviyor” dedim boynundan uçuşan saçlarına bakarken. “Seviyor…” sert bir hamleyle döndü bana, gözünden süzülen yaşı öyle sert savurdu ki maviliğe doğru, koca bir dalga vurdu rıhtıma. “Seviyor” dedim yine elimde ki papatyayı göstererek. Vallahi de seviyor geldi billahi de seviyor geldi. İleriye doğru attığı iki adımı bu sefer bana doğru attı. Gözleri sanki renk değiştiriyordu, görebiliyordum bu sefer; “evet, ben gri değilim” demek istiyordum. “Papatyalar gri olmaz ki” dedi bu sefer. Bir şey söylemek isteyecekken sözümü kesti; “Papatyalar gri olmaz ama sen bir renk körüsün bunu unutma; bütün güzellikleri grileştirmeye üzerine yok, bırak; papatyaları kendi masumiyetiyle bırak..”

İçimde ki kor ilk kez işe yaradı, az önce iki parmağımın ucuyla söndürdüğüm sigarasını içimde ki korla ateşledim. Hiç fark etmemiştim daha önce ama içime çektiğim nefesten sonra dışarıya verdiğim dumanın rengi de griymiş. Hak verdim yine, sonra en iyi yaptığım işi kendime yaptım; sustum…

18 yorum:

  1. Tutuşuyordum ama bir türlü yanamıyordum.. Nr güzel demissin safransarı! Ben de geri geldim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. demesi güzel de dediğim gibi boktan bir durumdur, tavsiye etmem:)
      hoşgeldin, öykülerini okuyabileceğiz demek ki
      açma bu kadar arayı

      Sil
  2. ne kadar uyumlu olmuş , ne kadar dolu hem yazılanlar hem müzik . Her cümle de düşündürmez ki insanı bu kadar . Her birinde ayrı bir anlam aramak zorunda bırakılmaz ki bu kadar. emeğinize sağlık. hiiç alakası yok ama geçen facete bu papatyalar ile ilgili yazı vardı , gerçekten sevmiştim , şimdi tam aklımda değil ama bütün papatyalardan özür diliyorum ne sevdiği belli ne sevmediği gibi bir şeydi , papatyalar gri olmaz ki den etkilendim herhalde , ne güzel roman ismi dimi :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim güzel düşüncelerin için, sen güzel yorumlamışsın ben bir şey yazmadım :)
      masum kalabilmesini becerebilen her şeyi körleştirdiğimiz için papatyaları da grileştirmekte gecikmedik insan ırkı olarak..
      bak bu roman ismi olayını ciddi şekilde düşüneceğim:)

      Sil
  3. "papatyalar gri olmaz ki".. nasıl güzel bir yazıdır bu,
    "git benden" her cümlesi ayrı güzel ve düşündürücü..
    buda ayrı bir yetenek işte..
    yüreğine sağlık,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim sebuş,
      papatyalar gri olur mu, ne dersin?

      Sil
  4. suskunluğumuzdan mı kaybediyoruz ? herkes çığırtkan herkes olabildiğince cüretkar. Kafanın içindeki düşüncelerden kendi sesini duyamazsın... Ha bir de sustuğun için bir de müebbet yersin o da ayrı kahreder .. Papatya.. Bir tek ona lafım yok. Şu çirkef hayatın içinde tek sevdiğim çiçektir.

    Dİp dip dip not: Anlatımın içten olduğu kadar bir o kadar da akıcı. Sen ve O, bir an karşımda belirdi ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. susmakta aslında bir dışa vurum oldu, bir tepki.
      bir süre sonra anlıyorsun, ne kadar konuşsan da bir şeylerin değişmediğini görünce elekten geçiriyorsun hayatın bazı katı yerlerini.
      çok düşünmekten de olabilir, yaktık devreleri..
      teşekkür ederim. sende orada mıydın? göremedim seni; affet
      :)

      Sil
  5. Yazıyla ilgili yeterince övgü var sanırım =)
    Şahsen ben okurken kanser oldum. Susan insan bazen gerçekten kanser sebebi =)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bilmem, öyle mi ki :)
      kanser öyle ha deyince olunmuyor ya hiç deneme. bütün karmaşık şeylerden sonra denildiği gibi eğlenceli olmuyor, parçalıyor insanı :)

      Sil
  6. ben de çok sevdimm :)
    gri anlar..
    ve ne siyah ne de beyaz renge karışabilen duruşlarımız..
    hep arada kalan hallerimiz işte yine gri..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne başlayabildik ne de sonlandırabildik
      sıkıştık kaldık ortada..

      Sil
  7. Allah seni bildiği gibi yapsın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaptı zaten..
      olmadım ben, olamadım bir türlü

      Sil
  8. Evet, sanırım aynı papatyadan bahsediyormuşuz :). Gerçek rengini bir türlü fark edemediğimiz papatyalar. Halbuki kadın en çok papatyayı severdi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir şeyleri eskitmekte üzerimize yoktur, hep derim..

      Sil
  9. "Tutuşuyordum ama bir türlü yanamıyordum. İçimde ki kor öyle bir kordu ki, ne yanıp alevleniyordu ne de sönüp beni terk edebiliyordu, ne boktan şeydir bu bilir misiniz?"

    Şuan cümlelerde kayboluyorum ve bu kayboluş okudukça hoşuma gidiyor sen hep yaz lütfen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, bunları duymak güzel :)

      Sil