Bizler
insan ırkı olarak, insan olarak dünyaya gelmenin vebaliyle yaşadık / yaşıyoruz
ömrümüz boyunca. Kusursuz bir şekilde donatılmış vücudumuzu bir zırh gibi
kullanırız kimi zaman. Yani ne kadar canımız yanarsa yansın, yanmıyormuş gibi
gösterebiliriz çok basit şekilde. Bunu sağlamanın en kolay yolu da
gülümsemektir. Şairin de dediği gibi; “gülmek bir mermiden daha ucuz..”
Yine biz insanlara verilen en değişik duygulardan biri de
duyguları gizlemektir. Yüzyıllardır var olan ve günümüze gelen hiç gülmeyen
palyaçonun hikâyesini hepimiz biliriz sanırım. Zaten “Palyaço” kavramı anlatmak
istediğim olguyu en iyi anlatan bir oluşum. Düşünsenize, ne kadar canınız
yanarsa yansın, başınıza ne gelirse gelsin gülmek ve güldürmek zorundasınız her
zaman..
Ayhan abi hayatımda gördüğüm en kusursuz palyaçoydu. Belki
bu kavramdan haberi yoktu ama, öyle güzel dondururdu ki derdini kendi içinde,
herkes bu adamı dertsiz tasasız biri sanardı. Hatta onu geçtim, insan onun
yanında kendi derdini bile unuturdu. Ayhan abinin yüzüne baktığımızda bile
içimizi bir huzur, bir neşe kaplardı. “Sikmişim dünyanın derdini” derdi
devamlı. Çünkü başka türlü katlanamazdı yaşadıklarına, gördüklerine. Dünyanın
sayılı fakirlerinden biriydi, bundan emindim. Ne kimseden yardım alırdı, ne de
uzatılan yardımları elinin tersiyle iterdi. Evet, böyle karmaşık bir durumdu
Ayhan abide ki.
Bir şey vermek istediğimiz zaman, vereceğimiz şeye ihtiyacının olmadığını öyle güzel anlatırdı ki ikna olurduk. Hem de öyle böyle değil. Gider kendi kendimize veryansın ederdik, “niye böyle bir şeyi teklif ettik” diye.
Ayhan abinin bir diğer güzel özelliği de kurduğu cümleler.
İlkokul terk olmasına rağmen o kadar güzel seçerdi ki kelimelerini şaşar kalırdık. Bakın kendimden yola çıkarak söylüyorum, ikili diyaloglarda çoğu zaman karşımda ki söylenenin söylediklerini anlayamam, en azından hepsini. Hatta bazen gerçekten gerizekalı olduğumu düşünürüm bu yüzden. Ayhan abiyle konuştuktan sonra her seferinde bu tezimi yırtıp atıyordum. “Bak gördün mü Tolga” diyordum, “demek ki salak değilmişim. Sadece kafamda o kadar çok şey dönüyor ki aynı anda, kafamda ki ses mi konuşuyor yoksa karşımda ki insan mı anlayamıyorum.”
Ayhan abi konuştuğu zaman kurduğu cümleyi bırakın kelimesine kadar aklımda kalırdı. Hayatımda hiç bu kadar güzel koyan birini görmedim. Cümlenin içine “amına koyayım” ı öyle güzel eklerdi ki, ulan hakikaten koyasın gelirdi be. Bakın çok ciddiyim. Her seferinde kullanmazdı o erkeklerin gizli öznesi olan küfrü. Ama kullandığı zaman öyle güzel olurdu ki o cümle, derdin ki buraya o “amına koyayım” gelmezse bu cümle cümle olmaz, hatta hiçbir şey olmaz. Başka dilde bişey olur o iki kelimenin yanında ki kelimeler. Ayhan abinin o betimlemesi bir çam ağacı olurdu ve diğer kelimeleri kendi kökünün içinde kaynatırdı, ortaya da nefis bir cümle çıkardı.
İlkokul terk olmasına rağmen o kadar güzel seçerdi ki kelimelerini şaşar kalırdık. Bakın kendimden yola çıkarak söylüyorum, ikili diyaloglarda çoğu zaman karşımda ki söylenenin söylediklerini anlayamam, en azından hepsini. Hatta bazen gerçekten gerizekalı olduğumu düşünürüm bu yüzden. Ayhan abiyle konuştuktan sonra her seferinde bu tezimi yırtıp atıyordum. “Bak gördün mü Tolga” diyordum, “demek ki salak değilmişim. Sadece kafamda o kadar çok şey dönüyor ki aynı anda, kafamda ki ses mi konuşuyor yoksa karşımda ki insan mı anlayamıyorum.”
Ayhan abi konuştuğu zaman kurduğu cümleyi bırakın kelimesine kadar aklımda kalırdı. Hayatımda hiç bu kadar güzel koyan birini görmedim. Cümlenin içine “amına koyayım” ı öyle güzel eklerdi ki, ulan hakikaten koyasın gelirdi be. Bakın çok ciddiyim. Her seferinde kullanmazdı o erkeklerin gizli öznesi olan küfrü. Ama kullandığı zaman öyle güzel olurdu ki o cümle, derdin ki buraya o “amına koyayım” gelmezse bu cümle cümle olmaz, hatta hiçbir şey olmaz. Başka dilde bişey olur o iki kelimenin yanında ki kelimeler. Ayhan abinin o betimlemesi bir çam ağacı olurdu ve diğer kelimeleri kendi kökünün içinde kaynatırdı, ortaya da nefis bir cümle çıkardı.
İkibindokuz Ayhan abi için zor geçti. Bir oğlu vardı adı
Yusuf, arada gelir Ayhan abiden para alıp giderdi, kimse ne iş yapar bir türlü
çözemedi. Ayhan abiye sorduğumuzda da yine kelimelerinin ilizyonunu kullanır,
bize sorduğumuz soruyu unutturur; akabinde farklı konunun tam ortasına bizi
atardı.
İkibindokuz şubatta Ayhan abinin gecekondunun orayı polisler
sardı, kimse ne oldu anlamadı. Beş dakika sonra Ayhan abi yanımıza geldi, o
yüzüne bakınca keyiflendiğimiz adam gitmiş yerine bir tane zebani gelmişti. “Ne
oldu abi, nedir durumlar” dedik. Bir sigara yaktıktan sonra yıllardır giydiği
kazağının altından bir tane kağıt çıkardı, “amına koyayım yapacağın işin Yusuf”
dedi. Cümlede o kadar anlamsızca koydu ki, belliydi bir bok olduğu. Anlattığına
göre oğlu gece eve gelmiş, tavana kendini asmış, sabah uyanınca görmüş Ayhan
abi oğlunu o şekilde. Elinin tersiyle vurduğu ve intihar notu olduğunu
düşündüğümüz kağıdı ne polise verdi ne bizlere gösterdi. Tek bildiğim şey o
kağıtta ne yazıyorsa Ayhan abinin laneti oldu, bir daha ne yüzü güldü, ne doğru
düzgün cümle kurabildi. Tatsız tuzsuz bir adam oldu. Tam bir sene boyunca her
gün kafası güzel gezdi.
İkinbinon kışı sert geçti. Ayhan abiyi Filiz Saha’nın orada
en dipte duvar dibinde şarap içerken gördüm. Yanına gittiğimde “senin bir şarkı
vardı ya, yaşanmadan geçen filan diyordu, neydi o?” “Müslüm Babadan Yıllar
Utansın şarkısı abi, hayırdır” dedim. “Amına koyayım” ile başladı cümleye,
“Yaşanmadan” dedi iki kere şarabından yudum aldıktan sonra, “Yaşanmadan geçen
yıllar utansın” , “utansın abi” dedim. Şarabını uzattı, ufak bir yudum aldım ve
mahalleye geri döndüm.
2 Şubat 2010 da mahalle karışıktı. Sordum ne oldu diye,
söylemediler. Atladım arabaya Borusanayinin oraya götürdüler beni. Hava buz gibi, insanın etini delip geçiyor
sanki. Filiz sahanın oraya gittik. Gazete kağıtlarıyla üzeri örtülü biri vardı.
Başucu şeritlerle çekilmiş. Yanına yaklaşınca, senelerce çıkarmadığı
ayakkabısından ve başucunda ki şarabından tanıdım. Ayhan abi, tüm dünyanın amına
koyarak 2 Şubat 2010 da donarak öldü.
Yaklaştım iyice yanına, iki üst sokakta ki memur Yasin abi oradaydı, tanırdı beni. Bana bir kağıt verdi, açtım baktım. “Donarak ölmekten daha fiyakalı değil mi Baba :)” yazıyordu kağıtta. Gayrıihtiyarı “amına koyayım” dedim. Üşümiyeyim diye üzerine örttüğü yırtık paltosunu alıp üzerime attım, içime bir titreme geldi o an. Yanıbaşına çöktüm, şarabına baktım bitirmişti şarabı. “Ulan Ayhan abi” dedim. “Bir sefer de dibini görmeden bırakma be..”
Her yıl, 2 şubatta Filiz Sahanın oraya gider şarap içerim
yasak olmasına rağmen.
Bir mont kapında gelin, herkese benden şarap..
Bir mont kapında gelin, herkese benden şarap..
Kurgu mu bu insanlar, bu hikayeler? Yoksa gerçekten her birinin acısına dokunup, hüznünden bir parça tadacak kadar şanssız mıydın?
YanıtlaSilGülmek bazen ölüyü kapatan gazete gibi. İnsanlar altındaki çirkinliği görmesin diye kullanılan bir maske. Hangi acıdan iflahı kesilmiş biriyle tanışsam çok neşeli, sürekli gülen, kahkaha atan insanlardı. Delirmişlerdi belki kimse anlamamıştı.
Bir şişe şaraplık ahım kalsın sende.
Keşke benim hayatım da bir kurgu olaydı. Ya da siktir et, dediğin gibi; dokunup, hüznünden bir parça tadacak kadar şansız olmasın benim yazar. Şans ne gezer kızım bizde.
SilBaşım gözüm üstüne
Kurguymuş o zaman bunlar, sen yaşamamışsın, uyduruyormuşsun meğer hüzün sevdasına. Öyle diyelim.
SilDeli olmak çok cazip. Bazen değil, her zaman.
Üstteki yorumumu okuduktan sonra kurguymus o zaman yazdın ya helal sana :)
SilHayır, kurgu değil bunlar.
Ulen öyle görmek istedim anlasana!
Sil"öyle diyelim" dedim.
Bana da hep kurgu gibi geliyor, bunu daha önce de söylemiştim ama bir kez daha söylersem döveceksin galiba beni hahah
Silİşte sonra kafamı sikeyim deyince "offf bir sus" diyorlar.
Silya bu aralar korkunc derecede dikkat dağınıklığı var, at tepsin beni.
juliet, üstteki yanlıs anlasılma sana da bana da kapak olsun :d
bana o gün onu söylediğinde ne demiştim; "benim hayatım da bir kurgu dememişmiydim."
çay ısmarla bana.
Hım gizemlilik
SilEmredersiniz
Kurgu ya da değil. İnsanlar böyle hikayeleri okumayı severler (nedense) yaşamayı değil. Yaşadığında üzerindeki o gazete kağıdı hiç kalkmaz çünkü.
YanıtlaSilAcıdan beslenmeyi öğrendiğimizden beri hiçbir işimiz rast gitmedi zaten..
SilMerhaba ne güzel bir blog bu! Açar açmaz çocukluğum karşıladı beni!!! Blogumdaki ayak izlerinizi takip edip buldum sizi ben de beklerim. Çok sevgiler :)
YanıtlaSilhttp://dilekce54.blogspot.com.tr/
Hoş geldin, her zaman beklerim :)
SilYaşamak için mecbursun gülümsemeye. Mutlu degilsen bile mutlu olmaya. Aglasan sızlasan ne olacak ki? Biraz acıma, hüzün, belki bir tutam gözyaşı.. Ayhan abi en iyisini yapmış. Eminim ki ben o gururuna yediremezdi. Alabilirdi ona yapılan yardımları ama almamış. Ne kadar farklı ve bence saygı duyulası bir adammış. Mekanı cennet olsun.
YanıtlaSilGiden gittiğiyle ve ardında bıraktıklarıyla kalıyor zaten. Bana göre gitmek daha kolay, gidenin arkasından kalmak - el sallamak zor, çok zor..
SilKalemine sağlık Tolga... Kurgu ya da değil hissettirdiği yeter... Sevgiler...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim..
SilHissedebiliyorsam ne mutlu
Sevgiler benden.
Tam da benim ....
YanıtlaSilOff icim de burulmustu beaa!
o noktalara neler serpiştirdin öyle..
Silkim bilir ne sitemler var
Çok ama çok acıklıymış hikâyesi :((
YanıtlaSilbir de bu hikâyenin sahipleri var..
SilNe derece gerçektir bilmem ama okuyunca hissettirdiği burukluk kesinlikle gerçek.
YanıtlaSilDoğal anlatımını çok seviyorum. yine her zamanki gibi güzel...
Diyorum ya bu yüzden, bir parmak şıplatsak her şey tüm yaşananlar kurgu olsa, o buruklukları yırtıp çöpe atsak.. ahhhh ki ne ah
SilÇok teşekkür ediyoruum.
keşke bu kadar sağlam olmasa kalemin
YanıtlaSilya da keşke hiç yaşamamış olsan bazı anları
yazar olmasan hani yazacak birşey bulamasan mesela sıradan bir insan olsan
ya da boşver
yüreğin yerinde halaa yüreğine sağlık kalemine sağlık!...
Bir Gölge Olsam?
Silhttp://gonulsokak.blogspot.com.tr/2012/09/bir-golge-olsam.html
hayır yine söylüyorum bir gölge olamazsın sen!...
SilBazen diyorum ki, yaşamasaydık hiç bunları. O hayatımıza iz bırakıp giden bütün insanların acıları kaldı bize. Bazen de diyorum ki, iyi ki kalmış o acılar. İyi ki tanımışız güzel yürekli insanları. Söylesene Tolga, onların acıları olmasaydı, hayatlarımıza en derin izleri bırakmamış olsalardı şimdi ki bize dönüşebilir miydik? Ne olursa olsun ben menunum halimden. Evet arada bir sızlanıyorum ama iyi ki diyorum iyi ki böyle güzel insanlar gelip geçmiş hayatımdan. Sonları hiç istemedigim gibi bitse de.
YanıtlaSilİşin en boktan tarafı o ne yazık ki
Sildüzüldüğümüz kadar yeşeriyoruz, çektiğimiz acıyla kendimizi yoğuruyoruz.
tabii ki; onlar olmasa acı nedir bilir miydik ki..
Kurgu olsa da olmasa da Ayhan abiler ve intihar eden çocuklar var bu dünyada, bunu kimse inkar edemez.
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsın Kemalettin Tuğcu, aklına fikrine sağlık...
ah bu düzen..
Silestağfurullah, deme öyle yahu
Kemalettin Tuğçu'nun sıçtığı bok olamam.
anıma eşlik ettiğin için teşekkür ederim.
O zaman anını bizimle paylaştığın için teşekkür ederim.
SilKemalettin Tuğcuyla büyüyen vicdanlı çocuklarız biz... Yeni kuşağa da bunu aktarmak lazım, o yüzden sen deme öyle şeyler, bok, sıç falan ayıp aaa :)) Ayy çok iyi gidiyordum sonunda bir gülme geldi :))
Rica ederiiim.
Silhahha olur arada olur :)
Senin için yorum bıraktım Hamiyet Akan cımın sayfasına , bir göz at istersen ... Bu arada gene okuyamadım yazını sonuna kadar ...:(
YanıtlaSilGördüm Eda'cım çok teşekkürler, beni çok mutlu ediyor böyle düşünmen.
SilGene argo dimi, ah zalım Tolga ahh :(
Yorumun yorumun yorumu hamiyette...;):)
SilKaç şişe devrilirse devrilsin şu kavanoz dipli dünya bir sarhoş olup da azıcık güldürmüyor. Hep içindekileri sarhoş edip bir güzel... Neyse öyle işte sen anladın ne demek istediğimi ve biliyorsun tıkanıyorum senin yazdıkların, yaşadıkların karşısında.
YanıtlaSilAsıl kafası güzel olan bu dünya
Silyıllardır boşa dönmüyor kendi ekseni etrafında..
ben de isterdim hayatımın kurgu olmasını, son zamanlarda kurgu gibi yaşıyorum, yüreğine sağlık
YanıtlaSilNoktayı koysak ve bitirsek ya bu hikayeyi istediğimiz zaman..
Silya da sıkıldım okumaktan desek, atsak bir köşeye..
Bir diğer yorum cevabında Sessizde ;) :)
YanıtlaSilbaktım baktım :)
SilNe yazacağımı bilemedim. Zor, zor bir daha. Kalbim ağrıdı.
YanıtlaSilzor.. ne enteresan kelime değil mi
Silismi ile çelişir, hâlbu ki yazımı ne kadar kolay.
ya.
YanıtlaSilüf diyemedim bir şey işte
Bizde susalım o zaman :\
Silyazar ne yaşar ne yaşamaz, yahuu...neyse boşver, yakın olsaydım da gelseydim.bu son sobanın karşısında üşüttü beni. senin kitap ne zaman çıkıyo, yazın sıcağında polara sardıracak belli...
YanıtlaSilDışarısı 5 dereceyse bizim ofis -15 derece, götüm dondu amına koyayım. varsa battaniye pike mike getir de sarılıp ısınalım, donduk yaa.
Silkitap işi karışık ya, ne zor işmiş bastırmak. gerçi parayı veren düdüğü çalıyor ama bende nerede paraaa, kim kaybetmişte ben bulmusum amına koyayım. bak iki sefer koydum, biri soğuktan biri parasızlıktan; hak etmediler mi söyle hele.
ben yazma işini bitirmişim, şimdi sıra yayınevlerinde
iyi insanlarda tanıdım bu sayede ama beklemedeyiz şuan, ilk haberini verirken 2015'e çıkar demiştim ama bilemiyorum...
Çıkar çıkar dedim inanmadınız bak noldu şimdi... hi hi hi :)
SilFuar fuar gezmektesin şimdi, ha bi de ikinci kitap var tabii ;) bence daha da koy sen ;)
tam bir popülerim :p
Silniheheh
geçenlerde de demiştim, yerinde söven hacı sevabı alır. sanırım buraya cuk diye oturuyor. yani oturtmuş muhterem şahıs.
YanıtlaSilbi ara verdiğimde yorumlara zor oluyor geri ama okumayı aksatmadığım bi sen varsın. yorum geç oluyor. hava hala soğuk. çay koydum. içen mi?
ben normal konuştuğumu iddia ediyorum hâlâ ama sanırım yer yüzü kurallarında bu sövmek olarak geçiyor
Silbelki de o yüzden sevap point alıyorum la.
içmem mi, götüm dondu dışarısı buz amına koyayım.
bu sefer yarım şeker alırım ama.
Kurgu olsun diye iç geçirdim yalan yok.
YanıtlaSilSonunda kurgudur yazısını en cok bu postta aradm
aslında böyle değerli adamların ölümüne yorum yapanlar var bir de.
alkolik herif donmus oh iyi olmus tarzı.
bela bulsunlar emi.
acısı büyük, kaybı büyük, hatırlanması hüzün unutulmaması gerek tolga bunun.
Sen yaşayıp unutmayacaksn biz okuduk biz de unutmayacağız.
Yorum saçma gelir mi gelir bilemem de ağzıma sictn şu yazıyla.
Silben ağzına sıçmadım.
Silbizler zaten koca bir bokuz Muptezel, birbirimize sıçıp duruyoruz; cezasını da hayata ve zamana kesiyoruz..