30 Kasım 2014 Pazar

- ÇAM AĞACI -


Sakla hadi beni ey çam ağacı
Al koynuna, sar beni
Yorulmuşam,
Her şey diyebileceğim kadar çok şeyden
Usanmışam,
Bir sonra ki de son olmayacak diye
Bıkmışam,
Tekrarlamaktan adımlarımı.
Rüzgârına ihtiyacım var
Uzattım elimi
Bir dal ver hele
Tutunayım sana
Omuzlarıma kuşlarından serptir
Kaldıramam bu sessizliği
Bir es hele,
Değsin nefesin yüzüme
Bir kokunu yolla ,
Çekeyim tenini ciğerime.
Benim adım belli ey çam ağacı
Sen bir vasıf yükleme zülüfüme
Bırak sebepsiz sarılam sana
Az kökünden pay bırak hele
Kaynayıp gideyim yalnızlar şehrine.
Hele bir dinle beni,
Yeşile hasrettir yüreğim
Bir sev hele sevilmek nedir bilem
Bırak dalın olam
Meyven olam ey çam ağacı
Bir ses ver hele
Korkaram yalnızlıktan da ne çare
Acıkmışam ey çam ağacı
Aç kalmışam sevmelere
Afiyet, bal şeker olsun meyvelerin
Hele bir gölgeni ver
Biraz daha karanlık çekeyim zihnime
Az öte dur koma güneşi sehere
Vakit vakit değildir
Güle bile diken eylemiştir
Bakmaz gözümüzden süzülenlere
Yorulmuşam ey çam ağacı
Bilmezsin sen,
Bilmezler beni
Bir de benden gidenleri
Hele bir ateşinden ver
Çıra gibi bişmişem,
Devrilmişem
Hele bir tutuştur yüreğini
Kül eylemişem sinemi
Çak hele tutuştur beni
Gökyüzüne özenmişem
Bir kuşun gözüne hasret yüreğim
Denizlere sövmüşem
Dağları delip gelmişem buralara.

Benim yalnızlığım mevsimsiz ey çam ağacı
Yapraklarından bir tutam ver hele
Kuru kalmışam
Aç kalmışam renklere
Hele bir ses getir yüreğime
Çok susmuşam
Susa susa susamışam
Ben dökülüp gitmişem

t.yazıcı
kasıma veda ederken



26 Kasım 2014 Çarşamba

Ağzım Oldu Kalamar [Yüksek dozda Dram içerir]



                 

          Banane arkadaşım bana mı sordunuz yirmilik dişe “yirmilik diş” kavramını yerleştirirken. Benim bildiğim yirmilik diş yirmi yaşında çekilir. Düz adamım ben, bana böyle enteresan yüklemeler yapmayın; kaldıramıyorum. Neymiş efendim yirmilik dişiniz çekilecekmiş. İyi de yirmilik diş yirmi yaşında çekilir, ben yirmi altı yaşımdayım. Hatta biraz daha sıksanız yirmi yedi bile diyebilirim. Oha! Yok yok, vazgeçtim. Yirmi yedi demeyin bana. Yirmi altının bir sempatikliği var sanki. Neyse, konumuz bu değil.
               
yirmilik diş (temsili)
Neymiş efenim, orayı yarıp yirmiliği çıkarmamız lazımmış. Ama canınız biraz yanarmış. İşte bu dedim içimden! İşte bu! İşin ucunda can yakmak varsa, bende varım. Mazoşist miyim neyim, işin ucunda acı olunca hemen atlıyorum, bir çekiyor beni. Tuhaf oluyorum.
Gittim çektirdim, hakikaten de acıdı he. Ağzıma bir sürü enteresan şeyler soktular. Biri vibratöre benziyordu, titreyince benzettim onu da. Ağzıma pamuk teptiler. Bir an için öldüm zannettim. Sonra ağzıma tepişmiş o pamuk ve ağzıma birikmiş kanla gülmeye başladım. Ulan salak dedim içimden. Ulan salak, pamuğu göte sokuyolardı ölünce ağza değil. Hhahah bak yine güldüm. Ya ne espirili adamım ben.
Yirmilik dişim artık yoktu, hem de sadece biri yoktu. Bir garip hüzün çöktü üstüme. Kendimi tuhaf hissettim. Bir parçam gitmiş gibiydi. Oysa ki at gibi dişlere sahiptim.İçimde dört nala tepinen atların hüznünü hissettim. Ağlamaklı oldum. Metrobüse inen merdivenlerin sekizincide oturdum. Doktor tükürmek yasak dediği için tüküremiyordum da. Tabi ki suratıma tükürmek istemiştim. Çünkü hüzünlendiğim bu kavram canımı sıkmıştı. Ama tüküremiyordum. Götüme sokulması gereken pamuk ağzıma sokulmuştu, sinirli ve gaddardım. Üç dakika sonra metrobüs durak güvenliği geldi. Hayırdır birader dedi. Bir sıkıntın mı var dedi. Yarı ağlamaklı “hımıhaa aghuaahu zaza duı” dedim.  “Ağzım dolu ağabey konuşamıyorum” demiştim hâlbuki, ama anlayamamıştı. Ben olsam bende anlayamazdım. Ben zaten hiçbir zaman kendimi anlayamadım.
                                

23 Kasım 2014 Pazar

Karanlığım, Karanlıksın, Karanlık



Deniyorum ama olmuyor. İnan ki hiç zevk almıyorum. Dursana artık yeter, en azından pozisyon değiştirmeme izin ver. Hah! Tamam dur öyle. Gözlerini çek bedenimden konsantre olamıyorum. Acı çekmemi istiyorsun madem, o zaman bakma bana. Nasıl bu pozisyon hoşuna gitti mi? Daha kolay giriyor değil mi. Off nasıl da iyi geldi. Altı çizili darbeler istiyorum senden. Tırtıklı gibi oluyor, hoşlanıyorum.
Nasıl ama? Senin de hoşuna gitti değil mi. Aslında benimde hoşuma gidiyor. Seni böylesine kara kara içime almak çok hoşuma gidiyor. Ah Karanlığım sana diyorum, aman yanlış anlaşılmasın. Fesatsın biraz bilirim. Kim bilir üstte yazdıklarımdan sonra neler düşündün. Aslında bende çok düşünürüm. Hem de fazlasıyla düşünürüm. Sonra susarım bazen. Ben bazen konuşarak da haykırarak da susarım. Herkes duyar ama kimse anlamaz.
Nasılsın karanlığım? Bak sana öyle bir sesleniyorum ki, hem adına sesleniyorum, hem koyduğum ek sayesinde seni ben yapıyorum. Ne kadar karışık değil mi. Bende karışığım. Ben bazen çok karışığım. Her sabah kalktığımda, aynada kendime bakarak silahı kafama dayıyorum. İllâ ki ateşlemeli olmasına gerek yok. Biliyorsun ki kendime tek bir bakışımda kendimi tam alnımın ortasından vururum. Sonra ne oluyor biliyor musun karanlığım. Akşam oldu mu, yani kafamı yastığa koyduğum zaman kendime teşekkür ediyorum. Hem de tahmin edemeyeceğin kadar büyüklükte teşekkür ediyorum. Amına koyayım böyle karmaşanın. Sana demedim bunu yanlış anlama. Aslında anlaşanda olur. Ben zaten çok şeyi yanlış anlatıyorum. Kimse anlamıyor beni. Kimse dinlemiyor beni. Belki anlasa dinlemek ister. Belki gerçekten anladığında “bende senin taa amına koyayım” der. Çünkü anlamıyorlar. Anlasalar “siktir git” derler. Bana kimse siktir git demiyor. Bana kimse hiçbir şey demiyor. Teşekkür ediyorum her gece kendime kendimi öldürmedim diye. Sabah uyanınca işler değişiyor. Tamam diyorum, şimdi zamanı geldi. Ah be karanlığım, ben çok karanlığım.
                


           Oh! İşte sen busun. Lütfen bu pozisyonda kal. Altta olmak hoşuna gidiyor değil mi. Hadi! Durma, daha darbeli vur. Benim gibi kaltağı başka bir yerde bulamazsın. Hahaha! Nasıl ama hiç zevk vermiyorum değil mi. Beynimin vajinasına toki altmışbeş milyon konut yapayım dedi de izin vermedim. Anla artık ne büyük! O yüzden senin şu koca karanlığını hissetmiyorum. Sakın üzerime boşalayım deme! Ruhumda kimliği belirsiz ve faili meçhul o kadar sperm var ki. Bir de senin pis kalıntılarını ruhumda taşıyamam.
                Ah be karanlığım.. Ben bugün çok karanlığım. Kusura bakma bir ağız tadıyla veremedim sana ama, bende ki de orospu nazı işte. Tarak görene kadar benim inadım. Ama artık fazla anlıyor musun. Bazı şeyler fazla geliyor. Yoksa, biliyorsun kimse senin gibi düzemedi beni. Her ne kadar artık eskisi gibi acı vermesen de arada seni istiyorum bilesin. Aşk olsun! Karanlık mastürbasyon yaptığımı nereden çıkardın. Ya lütfen asma suratını. Haydaa! Kim uydurdu bunu sana? İnan ki seni aldatmıyorum.
Hem suç benim mi?
Sen gidip içine aldığın onca griden hesap sordun mu? Aslında sende fark etmiyorsun ama yavaş yavaş blurlaşmaya, netleşmeye başladın. Haydaaa! Ben ne yaptım olum. Gerçi sende haklısın. Karanlığın ta kendisini bile beyazlatacak uğursuzluk var bende.
Neyse, bugünlük yeter, gidip duş alayım. Karanlığın koynuna girmenin bedeli var.
Hadi sende gir bir gusül al. Cenabet karanlık istemiyorum beynimin içinde.



20 Kasım 2014 Perşembe

Yalnızlık, yalnızlığımın içinde yalnız kaldı




Bankın dili olsam,
Konuşsam etrafımdaki sararmış yapraklarla
Kasıp kavursam ortalığı,
Bir tahta olsam mesela,
Ulaşsam tüm banklara
Fikrimi sormadan,
Bıraksalar parkın tam ortasına
Yalnızlığı bir bedene sokmak istesem
Kendimi atsam cellat diye ortaya
Bir çocuk gülüşü takılsa aklıma
Yanı başımda ulaşsalar sevdaya.
Bir ormana ulaşsam doruklarda
Bir piknik tüpü yalnızlığına bürünsem
Dalsam tam ortalarına
Yaksam içimi
Bir çay bardağıyla çıksam dudaklara
Çay bardağı olsam mesela
Yaksam elleri, dudak payı bırakmasam
Şekerin ta kendisi olsam
Ulaşamasam bardaklara.
Hüzünlensem yalnızlığıma
Hüzün sigarası olsam, dökülsem kaldırımlara
Küllerimle savrulsam
Bir bütün olsam koca bir stadyumda
Ev sahibi sevse
Karşı taraf sevilse
Hakem olsam bende
Hiçbir zaman kazanamasam..

t.yazıcı
00:17
20 Kasım