“Sonra” dedi, araya dört
cümlelik boşluk bırakarak.
Boşluğu benim doldurmam
için mi, bir sonraki kuracağı cümlenin enkazına beni alıştırmak için mi bıraktı
bilmiyordum. Tamamlama gereği istedim nedensizce. Nedensizliği bilirim.
Nedensizliğin bıraktığı izler kadar bilirim. Bilim ama söyleyemem.
“Sonrası öyle işte” dedim.
Ben o kadar boşluk bırakmadım ama. Göz göze değil de bir iletişim aracıyla
ayrılan insanların yarattığı o soğuk kısa an kadardı işte. Devam ettim.
“Sonrası öyle işte,
kurumuş bir yaprağa benziyor sonrası. Üzerine bastığını çıkardığı titrek sesten
sonra anlıyorsun. Ah diyorsun içinden, kısa sürüyor ama çok kısa. Yoluna devam
ediyorsun devam etmeme ihtimalini sol memenin oralarda bir yerde saklayarak.
Belki diyorsun içinden, alıp saklamalıyım, hatta belki bir kitabın arasına bile
sokabilirsin bıraktığın sayfa sana yaprakla birlikte bir şeyler hatırlatsın
diye. Kapağı kapanan ve rafa tekrardan konulan kitap yalnızlığına dönersin işte o zaman.”
Bir şey söylemek isteyip
de söyleyemeyenlerin takındığı ifadeyle baktı bana. Bir şey söylemek isteyip de
söyleyememenin ne demek olduğunu bildiği halde baktı.
“Eeee” dedi. Kim bilir ne
cümleleri yutup çıkarmıştı o sesli harf yığınını.
“Kurumuş bir yaprağı
eline alıyorsan kırılacağını da bilmelisin” dedim.
İncecik kuru bir yaprağın
bir avcı botuyla ezilip geçilirken çıkardığı sesi duydum birden. Nereden
geldiğini biliyordum bu sesin.
“Hep.. hep” dedi, “seçiyorsun
kelimeleri, nasıl beceriyorsun bunu”
İlk üç harflik kelime tekrarı
canımı acıtmıştı.
“Rüzgâr” dedim, sonunu
bildiğim bir romanı sonran başa yorumluyormuşum gibi.
“Kurumuş bir yaprağın tek
dayanağı rüzgârdır.”
Durdu. Gülümsedi. Samimi
bir gülümsemeydi bu. Titreyen dudağından da yardım alarak içine derince bir
nefes çekip üfledi suratıma doğru.
Hoşça kal demeden de
hoşça kalmam için yollanan müthiş bir veda mesajıydı bu. Payıma düşeni alıp yavaşça
uzaklaştım.
Dalından kopmamış olacak ki rüzgar titretmiş yüreğini.
YanıtlaSilbelki de kopsa her şey farklı olacak..
Silİhtimalleri değil de o kuru yaprağı sol memenin altına koy bi... nasıl tatlı tatlı kaşındırır, işte o zaman bıraktığın 'sayfayı' hatırlamanın bir değeri olur.eee tabi bir bedeli de olur; kurdeşen dökersin...
YanıtlaSildeliriyorum..
Sil