Özel bir üniversitede çalışıyorum. Çalışma masam kafamın içi gibi dağınıktır, zaten düz hayata vursan da bir çeşit yansıma bu. Hayatımda aynı kafam gibi kafamda aynı masam gibi.
Yandaki cümleyi kurmak ne kadar doğru olacak bilmiyorum ama çalıştığım kurumda severler beni. iyi geçinirim hepsiyle, canım sıkkın olduğu zaman 'hayırdır bir durum mu var' diye hal hatır soran çoktur. Eksik olmasınlar. Beş para etmez dünya zaten bizi toplum olarak harcamış durumda, bari biz kendi benliğimizdeki bizi koruyalım da en azından yalın olarak iyiydik deriz. Kişisel bencillik hayatta bazen işe yarıyor. Neyse, bu yazım mesaimin bitmesine 10 dk kala yazılıyor. Enee aklıma Ali Lidar'ın şiiri geldi, tahmin edin hangisi? niheheh.
Yine burada çalışan bir arkadaş bir gemi yaptı bana verdi. Üzerine "o gemi bir gün gelecek" yazdım. odaya gelen giden tarafından dikkat çekti, gelir inceler yerine koyar. geldi mi der, gelmedi amına koyayım derim. güler gider.
az önce bir ağabey geldi, temizlik görevlisi. her gün düzenli olarak üç kez sorar bunu. "tolga hocam, o gemi geldi mi?", "gelmedi ağabey ama umudumuz var, gelecek inşallah" derim.
Yine aynısını söyledi az önce. Yine gelecek dedim. Haydi inşallah dedi. Biz battık bari seni kurtarsın hocam dedi. Dondum kaldım. Sesim titredi. Yıllarca kaybetmişliğimin acısı tek cümlede geldi ciğerime öküz gibi oturdu. İlk kez kaybettiğimi o umut haykırışından sonra kendime resmi olarak itiraf ettim.
Ağabey tam çıkarken döndü, boynunu büktü, gelecek değil mi? dedi.
Gelecek dedim, o gemi bir gün gelecek.
Çıkarken el salladı. Ben de ona salladım.
ops, çıkış vakti. gemi bir gün gelir ama servisler çok acımasız.
öperim.
24 Mayıs 2016 Salı
16 Mayıs 2016 Pazartesi
Parçalanmış Gülüşler Yine..Yeniden Çekiliş. Şart Yok Şurt Yok :)
Herkese selaaam.
Bir fuarı daha geride bıraktık. Öncelikle Kocaeline teşekkürlerimi sunuyorum, çok iyi ve samimiydiler. Katılım İstanbul'a oranla daha iyi oldu, en azından yazarla konuşan, konuşmak isteyen bir kesim vardı. Bloggerden iki arkadaşım da geldi sağ olsunlar, lâkin yanıma gelmeye çekindikleri için biri sevgilisini diğeri kız arkadaşını gönderdi imza için yanıma :)
yahu ben adam mı yiyorum cancağızlar, bir daha nerede bulacağız sohbet etme imkanı ^_^
velhasıl, güzel bir cumartesi günüydü. amcam tavsiye ettiler, komşum tavsiye ettiler öyle çok oldu ki, güzel yorumlarıyla insanları yönlendiren arkadaşlara da çok teşekkür edeirm.
gelelim çekilişeee, hep sorarlar kaç tane sattı kaç tane sattı diye. ben de her zaman derim, çok satması kesinlikle önemli değil.. okunmaktır hoşuma gider, hele hele anlaşılmak bana verilen en büyük hediyedir.
Bu sefer 2 adet ayırdım sizler için. aşağıya herhangi bir şey yazmanız yeterli olacaktır. gerçi bu da bir şart gibi oluyor ama en azından bir iz olsun değil mi :)
pazartesi günü (23.05.2016) iki güzel arkadaşımıza kargolayacağım inşallah
cumartesi de iki kişiyi burada yazarım :)
mutlu kalın emi :)
katılım gösteren bütün arkadaşlara teşekkür ederim. iki arkadaşımızı seçtik :) arada yapacağım bunu, okuma fırsatı bulabilecek arkadaşlardan da bilakis eleştiriler bekliyorum :)
kendinize iyi bakın
serdar yazıyor ve emine bektaşi, adres bilgilerinizi parcalanmisgulusler@gmail.com adresine mail olarak yollaya bilir misiniz :)
Bir fuarı daha geride bıraktık. Öncelikle Kocaeline teşekkürlerimi sunuyorum, çok iyi ve samimiydiler. Katılım İstanbul'a oranla daha iyi oldu, en azından yazarla konuşan, konuşmak isteyen bir kesim vardı. Bloggerden iki arkadaşım da geldi sağ olsunlar, lâkin yanıma gelmeye çekindikleri için biri sevgilisini diğeri kız arkadaşını gönderdi imza için yanıma :)
yahu ben adam mı yiyorum cancağızlar, bir daha nerede bulacağız sohbet etme imkanı ^_^
velhasıl, güzel bir cumartesi günüydü. amcam tavsiye ettiler, komşum tavsiye ettiler öyle çok oldu ki, güzel yorumlarıyla insanları yönlendiren arkadaşlara da çok teşekkür edeirm.
gelelim çekilişeee, hep sorarlar kaç tane sattı kaç tane sattı diye. ben de her zaman derim, çok satması kesinlikle önemli değil.. okunmaktır hoşuma gider, hele hele anlaşılmak bana verilen en büyük hediyedir.
Bu sefer 2 adet ayırdım sizler için. aşağıya herhangi bir şey yazmanız yeterli olacaktır. gerçi bu da bir şart gibi oluyor ama en azından bir iz olsun değil mi :)
pazartesi günü (23.05.2016) iki güzel arkadaşımıza kargolayacağım inşallah
cumartesi de iki kişiyi burada yazarım :)
mutlu kalın emi :)
katılım gösteren bütün arkadaşlara teşekkür ederim. iki arkadaşımızı seçtik :) arada yapacağım bunu, okuma fırsatı bulabilecek arkadaşlardan da bilakis eleştiriler bekliyorum :)
kendinize iyi bakın
serdar yazıyor ve emine bektaşi, adres bilgilerinizi parcalanmisgulusler@gmail.com adresine mail olarak yollaya bilir misiniz :)
13 Mayıs 2016 Cuma
ANLATMA, ANLAMAYACAKLAR
Garsona iki çay dercesine zafer
işaretini çaktı adam sol eliyle. Anlayamayacağını düşünüp bir de sanki şeker
katmışsın da bardağı karıştırıyormuş gibi küçük daireler çizdi üç beş defa.
Elini masa koyduğunda çaya şeker katmadığı halde sanki şeker katıyormuşta
şekerli çay istemiş gibi hissetti. Birden karamsarlık çöktü omuzlarına. Çayın
yanında iki şeker gelirse ve çayı şekersiz içiyorum demek zorunda kalırsa
garsona yaptığı o hareketi nasıl açıklayabilirim diye düşündü. Tam bu sırada
karşısında ‘ben buradayım’ dercesine sağa sola hızlıca sallanan el gördü.
“Çok özür dilerim, dalmışım” deyip
konuya aynı hızda geri döndü ve devam etti,
“Evet, az önce dediğim gibi. Tam
kırk iki yıllık. Son on yılı sağlam darbelerle geçmiş ama sağlam yalıtım
içerir.”
“Offf” diye çıkıştı kadın, oflama
kısmını o kadar uzattı ki adamın ön tarafları hafiften beyazlamış saçları
uçuştu.
“Sıkmıyorum sizi değil mi?” diye
sesini inceltti adam. Kadın sert bir nefes verdi dışarıya doğru, adam büyük bir
tusunaminin içindeymiş gibi gövdesini geri itti, göğsünün tam ortasında yüreğinin rıhtımında kaybolan çocukların çığlıkları yankılandı durdu. “Yani dediğim gibi” diye söze girdi adam.
Kadın bir sonraki cümlenin ağırlığını kaldıramayacağını anladığı an suskunluğunu
bozdu; “yahu adam manyak mısın, ne yalıtımı ne darbesi; ben senin neden birini
sevemediğini, neden bu kadar hüzünlü baktığını soruyorum, sen bana mesleğinden
bahsediyorsun. Tamam, anladık müteahhitsin…
Adam sandalyaden fırladı, hiçbir
şey demeden çekip gitti. Bir dakika sonra kadına kararlı baka baka geri geldi.
Kadının yüzüne “ben kazandım” ifadesi oturmuştu ki adam cebinden çıkardığı 10
lirayı masaya koydu. “İki çay parası” deyip tekrardan mekanı terk etti.
Kendi çayını bitirmiş peşine adamın
çayını hızlıca içen kadının aklına adamın söylediği cümleler geldi. Ne demek
istemişti ki? Kırk iki yıllık diye bahsettiği yaşı olmalıydı. Peki ya yalıtım?
Beş saniyelik bir sessizlikten sonra “ah, tabii ya” diye irkildi. Sevememenin
yanıtı bu! Kalbimi yalıtımladım demek istedi bana, hüzünlü duruşundaki sebepte
aldığı darbelerdi. Ah be adam, neden..neden..
Hızlıca kalktı kadın, üç adım
ileriye attıktan sonra duyduğu ses kırık kalbinin bir yansımasıydı. Arkasından
“yavaş ol be ablaa” çıkışını işitince yere düşen cam kırıklarıyla göz göze
geldi. Buğulandı gözleri, kararlı adımlarla cafeden dışarıya çıktı. Adamın
evine doğru giderken köşe başında biriken kalabalığı gördü, etrafa saçılan
kırmızı koyu bir renk vardı, renk o kadar koyuydu ki güneşin bile önüne
geçmişti. Kan tutulması olmuştu resmen, her yer simsiyahtı. Kadının içindeki
karanlık mı yoksa adamın içindeki yalnızlığın kusmasımıydı bu karanlık hiçbir
zaman bilemedi. Adımlar yaklaştıkça yerde sırtüstü yatan ve ölmeye yaklaştıkça
gülümseyen bir adam vardı. Adam duvara baktıkça iyice gülümsüyor, etraftakiler
adamın deli olduğunu birbirlerine fısıldıyorlardı. Son nefesini verirken bir
palyaçonun sahte gülümsemesi yapışıp kalmıştı adamın suratına. Adamla arasında
on adımlık bir mesafe olan kadın, adamın duvara baktığı ve gülümsediği yazıyı
görünce sendeleyip tökezledi. Yazıyı içinden tekrarlarken iç organlarının
çürüyüp bütün alyuvarlarının paramparça olduğunu ve soluğunun kesildiğini
hissetti.
Siyahça büyük puntolarla “Anlatma, anlamayacaklar” yazıyordu.
Kadın yarınki gazete köşesine intiharı şu
başlıkla yazdı “42 yıllık binaya büyük kıyım, kentsel dönüşüm bir can daha
aldı…”
10 Mayıs 2016 Salı
5 Mayıs 2016 Perşembe
Paslı Mim, Çokça Mim, Epey Mim, Bir mimdur oy iki mimdur
Geçen yine mutsuzluktan ölmek üzereyim. Mecidiyeköy'de adamın biri adres sordu, tarif ettim. Ulan öyle sevindi ki, gördüm gözlerindeki o ışıltıyı. Bir an için mutluluğun resminin adamın gözlerinin içinde olduğunu gördüm. Sonra dedim ki, ulan hep bir şeyler çıkıyor sadece görmesini bilmek lazım. Ama dedim yine kendi kendime, bir tık daha fazlasını görmek istiyor insan. Sonra iki adım ilerimdeki adam gözlerimin için bakarak, "senin sikiyi taşağı gezdurenler yisin" dedi. Duygulandım lan. Adam lugatında bulunan en hakikatli teşekkür etme sözcüğünü kullandı. Senin de dedim adama. Beş altı saniye sarıldık birbirimize. Sonra simitçiye girdi, peşinden gitmek istedim.. sonra dedim ki zirvede bırakayım bu anı. Bazı şeyleri güzel hatırlayabilmek bazen kişinin elinde de olabiliyor.
Sonra adamın dediği sikiyi taşağı gezdurenler yisinden midir nedir, bazı şeyler oldu, güzel şeylerdi bunlar. Ve hep güzel kalmasını istediğim şey. Hep ben de kalmasını istediğim. Sanki artık şiirlerin bir anlamı var.
Neyse, çok konuşmayayım da cancağızımın bana ilettiği soruları yanıtlayayım.
Üperim.
1.Müzik listenizdeki ilk 10 şarkıyı paylaşın. Dinlerken
nasıl hissediyorsunuz?
Müzik benim için kesinlikle nefes almanın eş anlamlısı.
Özellikle yazarken beslendiğim tek kaynak, yetenek filan hikâye ben müzik dinlerken
bazı şeyleri becerebildiğimi hissediyorum.
Liste kafamın içi gibi karışık –tür olarak- … bakalım nelermişJ
Neşet Ertaş – Leylam
Neşet Ertaş – Haydar Haydar
Neşet Ertaş – Zahidem
Neşet Ertaş – Acem Kızı
Ahmet Kaya – Öyle Bir Yerdeyim ki
Ahmet Kaya – Nereden Bileceksiniz
Erkan Oğur – Seher Yeli
Erkan Oğur – Kerpiç kerpiç üstüne
Erkan Oğur – Mamoş
Erkan Oğur – Seyreyle Güzel
Müslüm Gürses – Bir Bilsen
Orhan Gencebay - Dilenci
Zakkum – Ben ne yangınlar gördüm
Erdem Ergün – Zaman
Ahmet Aslan – Nem Kaldı
Johann Sebastian Bach – Suite
F. Schubert – Serenade
Johannes Brahms- Waltz
2. Göbek adınız nedir? Sizin için önemini anlatabilir
misiniz?
Semtte Bedo derlerdi zamanında. Ondan önce bi at hırsızı
kariyerim de var.
3. Cüzdanınızda neler olduğunu bizimle paylaşın.
Derdimi anlatabilecek kadar para, memura vukuatsız
olduğumu göstermeye yetecek bir kafa kağıdı. Arabayı kullanacağıma dair bir
belge. Yaklaşık yarım yıldır cüzdanımın köşesinde duran garibim prezervatif.
4. Kim veya ne olmadan yaşayamazsınız? Neden?
Sike sike yaşıyorsun bu soruyu fazla vıcık buluyorum.
5. Koleksiyonunu yaptığınız herhangi bir şey var mı?
Parfüm. Allah beni ıslah etsin, tüm maaşım parfüme
gidiyor.
6. Evcil hayvan olarak ne beslemek isterdiniz?
Kendimi
7. Yatarken ne giyersiniz?
Çıplağım. Dalı daşağı salıp yatmak çok sağlıklıymış
diyola.
8. Sizi gülümseten bir şeyleri bizimle paylaşır mısınız?
Şimdi böyle düşününce aklıma bir şey de gelmedi iyi mi.
Demek ki doğaçlama gelişiyor ben de olay.
9. Hangi alanda iyi olmak isterdiniz?
Hava alanında bohohhuhhöyy
Şaka şaka. Pilot olmak isterdim ya.
10. Bize biraz güçlü yönlerinizden bahseder misiniz?
Bilmem ki. Bunu benim söylemem biraz tuhaf olmaz mı. Beni
tanıyanlar söylesin. Velev ki yatakta iyiyimdir, çok bed uyurum. nihehehe
11. Biraz da zayıf yönlerinizden?
Bak bunu söyleyebilirim rahatça. Kafamı sikeyim herkese o
kadar eşit mesafede yaklaşıyorum ki. Özellikle iş hayatımda başımı çok ağırttım
bu yüzden.
12. İlk arabanız neydi? Peki ya şuan kullandığınız araç?
İlk arabam doksan dokuz model goftü. Altın rengi, süper
bi şeydi ya. Şuan arabam yok.
13. Favori şiiriniz ya da sizin için anlamı olan bir şiir
var mı?
Her Yalnızlık Biraz İhtilal / Robespierre / Edip Cansever
14. Özel bir yeteneğiniz var mı?
Mide bulandıracak kadar hayal kurarım.
15. Favori mevsiminiz hangisi? Neden?
Eylül. Bilmem..
16. Hadi bize el yazınızı gösterin.
17. Burcunuz nedir? Sizinle uyumlu olan özellikler
hangileri?
Yengeç burcuyum. Pek anlamam bu işlerden ama duygusal
diyiler.
18. Katıldığınız ilk konser hangisiydi?
Sanırım Soner Arıca’nın konseriydi.
19. Satın aldığınız son giyisilerle birlikte bir
fotoğrafınızı paylaşır mısınız?
yahu satın aldığım en son değil ama, bu parkamı kaybetmiştim. dün buldum. ulan nasıl sevindim anlatamam. arkadaşın arkadaşının evinden çıktı, oraya nasıl gittiği konusunda hiçbir fikrim yok.:)
20. Günün birinde nereyi ziyaret etmek ya da nerede
yaşamak isterdiniz?
Nereye gidersem gideyim kafa benimle gelecekse bir önemi
yok.
21. Sizi güldüren 5 kelime ya da söz öbeğini listeler
misiniz?
Senin sikiyi taşağı gezdurenler yisin
22. Sahip olduğunuz en kıymetli şey nedir? Neden
kıymetli?
Bir şeye kıymet verdim mi elimden gidiyor benim hep. Olayım
bu. O yüzden nedensizlik kavramından besleniyorum.
23. Yaparken heyecan duyduğunuz bir şeyden bahseder
misiniz?
Niheheh.
Seks.
Şaka şaka.
Tabii ki seks.
Yok len, yazmak heyecanlandırıyor beni. Bir de macera
romanlarına karşı boş değilim.
24. Şuan okumakta olduğunuz ya da son okuduğunuz kitap
nedir?
Zuhal Kuyaş – Sonuncu Oda / Polisiye severlere
tavsiyemdir.
1 Mayıs 2016 Pazar
Hepsi bilgisayarın suçu
1/7
Yakalandık, hem de suçüstü. Eller yukarı, eller hepten
yukarı. Eller ilelebet yukarı. Eller bize sormadan kuralları koyup bizden
uymamızı isteyenlere ulaşıncaya kadar yukarı. Eller her şeyi düşündüğüm ve her şeyi
anlamaya çalıştığım için benim için de yukarı. Seni es geçmeyeyim, senin için
de eller yukarı. Bu amına koduğumun bilgisayarı sürekli donup kapandığı için
tam yazıya konsantre olacağım yerde müziği kapatıp kafasına göre donduğu için
yukarı, ilk girişimi siken bilgisayardır, burası için pes.
2/7
Çocuklara bir şeylerin yasak olduğunu söylemeyin. Bir şeyin
yasak olması her zaman insan iştahını kabartır ve duyulan merak bazı
hormonlarımızı en üst seviyeye çıkarır. Çocuktan kalma bu alışkanlık süregelmiş
bir şekilde sürdürülürse kişi benim gibi kafayı sıyırabilir. İnsanları anlamaya
çalışmak bilim tanrıları tarafından incelenmeli!
3/7
Dehşet derecede korkuyorum. Ve bu sebebini bilmediğim korku
beni aydınlığa sürüklüyor. Yıllardır uğraşıp kendimi kilitlemeye başladığım bu
kafesten beni yavaş yavaş çıkarıyor. Korku bütün güzelliklerin anasıdır. İçimde
sızlayıp durur bir şeylere bağlamamanın verdiği zehir.
Ve ben çok oldu panzehirle sevişmeyi bırakalı.
Ve ben çok oldu panzehirle sevişmeyi bırakalı.
4/7
Senin bilgisayar gibi gelmişini geçmişini sikeyim.
5/7
Bundan yıllar önce, götünden mi sikinden mi neresinden
uydurdu bilmiyorum ama Dostoyevski çok haklı. Milyarlarca surat, gün içerisinde
gördüğüm bütün yüzler bütün bakışlar. Bilir misiniz.. Bu manyaklık yazıyla
anlatılamaz. İnsanların yüzüne bakıyorum. Ve amına koyayım senin bilgisayar
gibi..
Ve anlamaya çalışıyorum. Zorluyorum kendimi. Sanki bir kişiyi es geçsem bütün duyu organlarım parçalanacakmış gibi. Ya da ne bileyim biri onları gerçekten anlamaya çalıştığımı anlayacakmış gibi ürperiyorum. Tenim kaskatı. Ve bütün otuzbirlerin şakşakları kulağımın dibinde.
Ve anlamaya çalışıyorum. Zorluyorum kendimi. Sanki bir kişiyi es geçsem bütün duyu organlarım parçalanacakmış gibi. Ya da ne bileyim biri onları gerçekten anlamaya çalıştığımı anlayacakmış gibi ürperiyorum. Tenim kaskatı. Ve bütün otuzbirlerin şakşakları kulağımın dibinde.
6/7
Bana küfrü sevdiremezsin dedi. Dedikten üç hafta sonra –böyle
hayatın amına koyayım- diye diye geldi. Hastasın sen dedi peşine. Manyaksın.
İnsanın sınırlarını zorlayan bir şey var sende. Hem bütün tenini tanımak hem
tüm parçalarına ayırıp en vahşi hayvanlara parçalatmak istiyorum seni dedi. Siz
de olsa korkardınız değil mi? Lanet olsun! Korkmamalıyım. Korkmak beni doğru
yola götürüyor yavaş yavaş. Ben, ben olmaktan çıkıyorum. Çünkü biliyorum, bir
şeyleri aramak bir şeylerini kaybetmektir. Ve umudum 0.7 uç kalem gibi.
Tükendikçe başkalarında arıyorum.
7/7
Hayatım hayatıma giren kişilere hak vermekle geçti. Kaybetmişliğimi
yandaki cümle kadar net açıklayamam. Yazmıyorum amına koyayım, sikerim
bilgisayar gibi belanı!