24 Mayıs 2016 Salı

Tolga Hocam, o gemi gelecek mi?

Özel bir üniversitede çalışıyorum. Çalışma masam kafamın içi gibi dağınıktır, zaten düz hayata vursan da bir çeşit yansıma bu. Hayatımda aynı kafam gibi kafamda aynı masam gibi.
Yandaki cümleyi kurmak ne kadar doğru olacak bilmiyorum ama çalıştığım kurumda severler beni. iyi geçinirim hepsiyle, canım sıkkın olduğu zaman 'hayırdır bir durum mu var' diye hal hatır soran çoktur. Eksik olmasınlar. Beş para etmez dünya zaten bizi toplum olarak harcamış durumda, bari biz kendi benliğimizdeki bizi koruyalım da en azından yalın olarak iyiydik deriz. Kişisel bencillik hayatta bazen işe yarıyor. Neyse, bu yazım mesaimin bitmesine 10 dk kala yazılıyor. Enee aklıma Ali Lidar'ın şiiri geldi, tahmin edin hangisi? niheheh.


Yine burada çalışan bir arkadaş bir gemi yaptı bana verdi. Üzerine "o gemi bir gün gelecek" yazdım. odaya gelen giden tarafından dikkat çekti, gelir inceler yerine koyar. geldi mi der, gelmedi amına koyayım derim. güler gider.
az önce bir ağabey geldi, temizlik görevlisi. her gün düzenli olarak üç kez sorar bunu. "tolga hocam, o gemi geldi mi?", "gelmedi ağabey ama umudumuz var, gelecek inşallah" derim.
Yine aynısını söyledi az önce. Yine gelecek dedim. Haydi inşallah dedi. Biz battık bari seni kurtarsın hocam dedi. Dondum kaldım. Sesim titredi. Yıllarca kaybetmişliğimin acısı tek cümlede geldi ciğerime öküz gibi oturdu. İlk kez kaybettiğimi o umut haykırışından sonra kendime resmi olarak itiraf ettim.
Ağabey tam çıkarken döndü, boynunu büktü, gelecek değil mi? dedi.
Gelecek dedim, o gemi bir gün gelecek.
Çıkarken el salladı. Ben de ona salladım.
ops, çıkış vakti. gemi bir gün gelir ama servisler çok acımasız.
öperim.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Parçalanmış Gülüşler Yine..Yeniden Çekiliş. Şart Yok Şurt Yok :)

Herkese selaaam.
Bir fuarı daha geride bıraktık. Öncelikle Kocaeline teşekkürlerimi sunuyorum, çok iyi ve samimiydiler. Katılım İstanbul'a oranla daha iyi oldu, en azından yazarla konuşan, konuşmak isteyen bir kesim vardı. Bloggerden iki arkadaşım da geldi sağ olsunlar, lâkin yanıma gelmeye çekindikleri için biri sevgilisini diğeri kız arkadaşını gönderdi imza için yanıma :)
yahu ben adam mı yiyorum cancağızlar, bir daha nerede bulacağız sohbet etme imkanı ^_^


velhasıl, güzel bir cumartesi günüydü. amcam tavsiye ettiler, komşum tavsiye ettiler öyle çok oldu ki, güzel yorumlarıyla insanları yönlendiren arkadaşlara da çok teşekkür edeirm.

gelelim çekilişeee, hep sorarlar kaç tane sattı kaç tane sattı diye. ben de her zaman derim, çok satması kesinlikle önemli değil.. okunmaktır hoşuma gider, hele hele anlaşılmak bana verilen en büyük hediyedir.
Bu sefer 2 adet ayırdım sizler için. aşağıya herhangi bir şey yazmanız yeterli olacaktır. gerçi bu da bir şart gibi oluyor ama en azından bir iz olsun değil mi :)
pazartesi günü (23.05.2016) iki güzel arkadaşımıza kargolayacağım inşallah
cumartesi de iki kişiyi burada yazarım :)

mutlu kalın emi :)

katılım gösteren bütün arkadaşlara teşekkür ederim. iki arkadaşımızı seçtik :) arada yapacağım bunu, okuma fırsatı bulabilecek arkadaşlardan da bilakis eleştiriler bekliyorum :)
kendinize iyi bakın



serdar yazıyor ve emine bektaşi, adres bilgilerinizi parcalanmisgulusler@gmail.com adresine mail olarak yollaya bilir misiniz :)

13 Mayıs 2016 Cuma

ANLATMA, ANLAMAYACAKLAR

Garsona iki çay dercesine zafer işaretini çaktı adam sol eliyle. Anlayamayacağını düşünüp bir de sanki şeker katmışsın da bardağı karıştırıyormuş gibi küçük daireler çizdi üç beş defa. Elini masa koyduğunda çaya şeker katmadığı halde sanki şeker katıyormuşta şekerli çay istemiş gibi hissetti. Birden karamsarlık çöktü omuzlarına. Çayın yanında iki şeker gelirse ve çayı şekersiz içiyorum demek zorunda kalırsa garsona yaptığı o hareketi nasıl açıklayabilirim diye düşündü. Tam bu sırada karşısında ‘ben buradayım’ dercesine sağa sola hızlıca sallanan el gördü.

“Çok özür dilerim, dalmışım” deyip konuya aynı hızda geri döndü ve devam etti,
“Evet, az önce dediğim gibi. Tam kırk iki yıllık. Son on yılı sağlam darbelerle geçmiş ama sağlam yalıtım içerir.”
“Offf” diye çıkıştı kadın, oflama kısmını o kadar uzattı ki adamın ön tarafları hafiften beyazlamış saçları uçuştu.

“Sıkmıyorum sizi değil mi?” diye sesini inceltti adam. Kadın sert bir nefes verdi dışarıya doğru, adam büyük bir tusunaminin içindeymiş gibi gövdesini geri itti, göğsünün tam ortasında yüreğinin rıhtımında kaybolan çocukların çığlıkları yankılandı durdu.  “Yani dediğim gibi” diye söze girdi adam. Kadın bir sonraki cümlenin ağırlığını kaldıramayacağını anladığı an suskunluğunu bozdu; “yahu adam manyak mısın, ne yalıtımı ne darbesi; ben senin neden birini sevemediğini, neden bu kadar hüzünlü baktığını soruyorum, sen bana mesleğinden bahsediyorsun. Tamam, anladık müteahhitsin…
Adam sandalyaden fırladı, hiçbir şey demeden çekip gitti. Bir dakika sonra kadına kararlı baka baka geri geldi. Kadının yüzüne “ben kazandım” ifadesi oturmuştu ki adam cebinden çıkardığı 10 lirayı masaya koydu. “İki çay parası” deyip tekrardan mekanı terk etti.

Kendi çayını bitirmiş peşine adamın çayını hızlıca içen kadının aklına adamın söylediği cümleler geldi. Ne demek istemişti ki? Kırk iki yıllık diye bahsettiği yaşı olmalıydı. Peki ya yalıtım? Beş saniyelik bir sessizlikten sonra “ah, tabii ya” diye irkildi. Sevememenin yanıtı bu! Kalbimi yalıtımladım demek istedi bana, hüzünlü duruşundaki sebepte aldığı darbelerdi. Ah be adam, neden..neden..

Hızlıca kalktı kadın, üç adım ileriye attıktan sonra duyduğu ses kırık kalbinin bir yansımasıydı. Arkasından “yavaş ol be ablaa” çıkışını işitince yere düşen cam kırıklarıyla göz göze geldi. Buğulandı gözleri, kararlı adımlarla cafeden dışarıya çıktı. Adamın evine doğru giderken köşe başında biriken kalabalığı gördü, etrafa saçılan kırmızı koyu bir renk vardı, renk o kadar koyuydu ki güneşin bile önüne geçmişti. Kan tutulması olmuştu resmen, her yer simsiyahtı. Kadının içindeki karanlık mı yoksa adamın içindeki yalnızlığın kusmasımıydı bu karanlık hiçbir zaman bilemedi. Adımlar yaklaştıkça yerde sırtüstü yatan ve ölmeye yaklaştıkça gülümseyen bir adam vardı. Adam duvara baktıkça iyice gülümsüyor, etraftakiler adamın deli olduğunu birbirlerine fısıldıyorlardı. Son nefesini verirken bir palyaçonun sahte gülümsemesi yapışıp kalmıştı adamın suratına. Adamla arasında on adımlık bir mesafe olan kadın, adamın duvara baktığı ve gülümsediği yazıyı görünce sendeleyip tökezledi. Yazıyı içinden tekrarlarken iç organlarının çürüyüp bütün alyuvarlarının paramparça olduğunu ve soluğunun kesildiğini hissetti.
Siyahça büyük puntolarla  “Anlatma, anlamayacaklar” yazıyordu.

Kadın yarınki gazete köşesine intiharı şu başlıkla yazdı “42 yıllık binaya büyük kıyım, kentsel dönüşüm bir can daha aldı…”

5 Mayıs 2016 Perşembe

Paslı Mim, Çokça Mim, Epey Mim, Bir mimdur oy iki mimdur


Hayatta öyle enteresan süreçlerden geçtim ki. Tam bir şeylerden kopuyorken, bir şeyler çıkıyor işte..
Geçen yine mutsuzluktan ölmek üzereyim. Mecidiyeköy'de adamın biri adres sordu, tarif ettim. Ulan öyle sevindi ki, gördüm gözlerindeki o ışıltıyı. Bir an için mutluluğun resminin adamın gözlerinin içinde olduğunu gördüm. Sonra dedim ki, ulan hep bir şeyler çıkıyor sadece görmesini bilmek lazım. Ama dedim yine kendi kendime, bir tık daha fazlasını görmek istiyor insan. Sonra iki adım ilerimdeki adam gözlerimin için bakarak, "senin sikiyi taşağı gezdurenler yisin" dedi. Duygulandım lan. Adam lugatında bulunan en hakikatli teşekkür etme sözcüğünü kullandı. Senin de dedim adama. Beş altı saniye sarıldık birbirimize. Sonra simitçiye girdi, peşinden gitmek istedim.. sonra dedim ki zirvede bırakayım bu anı. Bazı şeyleri güzel hatırlayabilmek bazen kişinin elinde de olabiliyor.

Sonra adamın dediği sikiyi taşağı gezdurenler yisinden midir nedir, bazı şeyler oldu, güzel şeylerdi bunlar. Ve hep güzel kalmasını istediğim şey. Hep ben de kalmasını istediğim. Sanki artık şiirlerin bir anlamı var.
Neyse, çok konuşmayayım da cancağızımın bana ilettiği soruları yanıtlayayım.
Üperim.

1.Müzik listenizdeki ilk 10 şarkıyı paylaşın. Dinlerken nasıl hissediyorsunuz?
Müzik benim için kesinlikle nefes almanın eş anlamlısı. Özellikle yazarken beslendiğim tek kaynak, yetenek filan hikâye ben müzik dinlerken bazı şeyleri becerebildiğimi hissediyorum.
Liste kafamın içi gibi karışık –tür olarak- … bakalım nelermişJ

Neşet Ertaş – Leylam
Neşet Ertaş – Haydar Haydar
Neşet Ertaş – Zahidem
Neşet Ertaş – Acem Kızı
Ahmet Kaya – Öyle Bir Yerdeyim ki
Ahmet Kaya – Nereden Bileceksiniz
Erkan Oğur – Seher Yeli
Erkan Oğur – Kerpiç kerpiç üstüne
Erkan Oğur – Mamoş
Erkan Oğur – Seyreyle Güzel
Müslüm Gürses – Bir Bilsen
Orhan Gencebay - Dilenci
Zakkum – Ben ne yangınlar gördüm
Erdem Ergün – Zaman
Ahmet Aslan – Nem Kaldı
Johann Sebastian Bach – Suite
F. Schubert – Serenade
Johannes Brahms- Waltz

2. Göbek adınız nedir? Sizin için önemini anlatabilir misiniz?
Semtte Bedo derlerdi zamanında. Ondan önce bi at hırsızı kariyerim de var.

3. Cüzdanınızda neler olduğunu bizimle paylaşın.
Derdimi anlatabilecek kadar para, memura vukuatsız olduğumu göstermeye yetecek bir kafa kağıdı. Arabayı kullanacağıma dair bir belge. Yaklaşık yarım yıldır cüzdanımın köşesinde duran garibim prezervatif.

4. Kim veya ne olmadan yaşayamazsınız? Neden?
Sike sike yaşıyorsun bu soruyu fazla vıcık buluyorum.

5. Koleksiyonunu yaptığınız herhangi bir şey var mı?
Parfüm. Allah beni ıslah etsin, tüm maaşım parfüme gidiyor.

6. Evcil hayvan olarak ne beslemek isterdiniz?
Kendimi

7. Yatarken ne giyersiniz?
Çıplağım. Dalı daşağı salıp yatmak çok sağlıklıymış diyola.

8. Sizi gülümseten bir şeyleri bizimle paylaşır mısınız?
Şimdi böyle düşününce aklıma bir şey de gelmedi iyi mi. Demek ki doğaçlama gelişiyor ben de olay.


9. Hangi alanda iyi olmak isterdiniz?
Hava alanında bohohhuhhöyy
Şaka şaka. Pilot olmak isterdim ya.

10. Bize biraz güçlü yönlerinizden bahseder misiniz?
Bilmem ki. Bunu benim söylemem biraz tuhaf olmaz mı. Beni tanıyanlar söylesin. Velev ki yatakta iyiyimdir, çok bed uyurum. nihehehe

11. Biraz da zayıf yönlerinizden?
Bak bunu söyleyebilirim rahatça. Kafamı sikeyim herkese o kadar eşit mesafede yaklaşıyorum ki. Özellikle iş hayatımda başımı çok ağırttım bu yüzden.

12. İlk arabanız neydi? Peki ya şuan kullandığınız araç?
İlk arabam doksan dokuz model goftü. Altın rengi, süper bi şeydi ya.  Şuan arabam yok.

13. Favori şiiriniz ya da sizin için anlamı olan bir şiir var mı?
Her Yalnızlık Biraz İhtilal / Robespierre / Edip Cansever

14. Özel bir yeteneğiniz var mı?
Mide bulandıracak kadar hayal kurarım.

15. Favori mevsiminiz hangisi? Neden?
Eylül. Bilmem..

16. Hadi bize el yazınızı gösterin.



17. Burcunuz nedir? Sizinle uyumlu olan özellikler hangileri?
Yengeç burcuyum. Pek anlamam bu işlerden ama duygusal diyiler.

18. Katıldığınız ilk konser hangisiydi?
Sanırım Soner Arıca’nın konseriydi.
19. Satın aldığınız son giyisilerle birlikte bir fotoğrafınızı paylaşır mısınız?

yahu satın aldığım en son değil ama, bu parkamı kaybetmiştim. dün buldum. ulan nasıl sevindim anlatamam. arkadaşın arkadaşının evinden çıktı, oraya nasıl gittiği konusunda hiçbir fikrim yok.:)



20. Günün birinde nereyi ziyaret etmek ya da nerede yaşamak isterdiniz?
Nereye gidersem gideyim kafa benimle gelecekse bir önemi yok.

21. Sizi güldüren 5 kelime ya da söz öbeğini listeler misiniz?
Senin sikiyi taşağı gezdurenler yisin

22. Sahip olduğunuz en kıymetli şey nedir? Neden kıymetli?
Bir şeye kıymet verdim mi elimden gidiyor benim hep. Olayım bu. O yüzden nedensizlik kavramından besleniyorum.

23. Yaparken heyecan duyduğunuz bir şeyden bahseder misiniz?
Niheheh.
Seks.
Şaka şaka.
Tabii ki seks.
Yok len, yazmak heyecanlandırıyor beni. Bir de macera romanlarına karşı boş değilim.

24. Şuan okumakta olduğunuz ya da son okuduğunuz kitap nedir?

Zuhal Kuyaş – Sonuncu Oda / Polisiye severlere tavsiyemdir.

1 Mayıs 2016 Pazar

Hepsi bilgisayarın suçu

1/7
Yakalandık, hem de suçüstü. Eller yukarı, eller hepten yukarı. Eller ilelebet yukarı. Eller bize sormadan kuralları koyup bizden uymamızı isteyenlere ulaşıncaya kadar yukarı. Eller her şeyi düşündüğüm ve her şeyi anlamaya çalıştığım için benim için de yukarı. Seni es geçmeyeyim, senin için de eller yukarı. Bu amına koduğumun bilgisayarı sürekli donup kapandığı için tam yazıya konsantre olacağım yerde müziği kapatıp kafasına göre donduğu için yukarı, ilk girişimi siken bilgisayardır, burası için pes.
2/7
Çocuklara bir şeylerin yasak olduğunu söylemeyin. Bir şeyin yasak olması her zaman insan iştahını kabartır ve duyulan merak bazı hormonlarımızı en üst seviyeye çıkarır. Çocuktan kalma bu alışkanlık süregelmiş bir şekilde sürdürülürse kişi benim gibi kafayı sıyırabilir. İnsanları anlamaya çalışmak bilim tanrıları tarafından incelenmeli!
3/7
Dehşet derecede korkuyorum. Ve bu sebebini bilmediğim korku beni aydınlığa sürüklüyor. Yıllardır uğraşıp kendimi kilitlemeye başladığım bu kafesten beni yavaş yavaş çıkarıyor. Korku bütün güzelliklerin anasıdır. İçimde sızlayıp durur bir şeylere bağlamamanın verdiği zehir.
Ve ben çok oldu panzehirle sevişmeyi bırakalı.
4/7
Senin bilgisayar gibi gelmişini geçmişini sikeyim.
5/7
Bundan yıllar önce, götünden mi sikinden mi neresinden uydurdu bilmiyorum ama Dostoyevski çok haklı. Milyarlarca surat, gün içerisinde gördüğüm bütün yüzler bütün bakışlar. Bilir misiniz.. Bu manyaklık yazıyla anlatılamaz. İnsanların yüzüne bakıyorum. Ve amına koyayım senin bilgisayar gibi..
Ve anlamaya çalışıyorum. Zorluyorum kendimi. Sanki bir kişiyi es geçsem bütün duyu organlarım parçalanacakmış gibi. Ya da ne bileyim biri onları gerçekten anlamaya çalıştığımı anlayacakmış gibi ürperiyorum. Tenim kaskatı. Ve bütün otuzbirlerin şakşakları kulağımın dibinde.
6/7
Bana küfrü sevdiremezsin dedi. Dedikten üç hafta sonra –böyle hayatın amına koyayım- diye diye geldi. Hastasın sen dedi peşine. Manyaksın. İnsanın sınırlarını zorlayan bir şey var sende. Hem bütün tenini tanımak hem tüm parçalarına ayırıp en vahşi hayvanlara parçalatmak istiyorum seni dedi. Siz de olsa korkardınız değil mi? Lanet olsun! Korkmamalıyım. Korkmak beni doğru yola götürüyor yavaş yavaş. Ben, ben olmaktan çıkıyorum. Çünkü biliyorum, bir şeyleri aramak bir şeylerini kaybetmektir. Ve umudum 0.7 uç kalem gibi. Tükendikçe başkalarında arıyorum.
7/7
Hayatım hayatıma giren kişilere hak vermekle geçti. Kaybetmişliğimi yandaki cümle kadar net açıklayamam. Yazmıyorum amına koyayım, sikerim bilgisayar gibi belanı!