“Olum manyakmısın, ne işin
var burada” dedi Tuğba elindeki beyaz şalı omzuna atarken”
Onunla karşılaşacağımızı, daha doğrusu böyle yüz yüze gelip bakışacağımızı düşünmediğim için bocaladım. Halbuki tam takı zamanının gelmesini beklemiş, hem olası karşılaşmadan hem de beni tanıyan akrabalarından biraz olsun sıyrılmak istemiştim. Tabi ki her şeye olduğu gibi buna da geç kalmıştım.
“Ne var kızım seni görmeye geldim” dedim gözlerimi ondan kaçırarak. Gözlerine bakmaya dayanamadığını bildiği için inadıma yaklaşıyordu bana doğru. Birden kokusu vurdu ciğerime. Zalımın kızı, kokusu hiç değişmiyor. Bu parfümü de ben hediye etmiştim ona, çok beğenmiş ve kullanmaya başlamıştı devamlı.
İnsan bir şey demek ister de bir türlü diyemez, hani böyle hem komik hem trajikomik bir durum olurda onu anlatamaz ya (bilmem surat ifadesini anlatabildim mi) aynı öyle bir surat ifadesiyle çıkıştı:
“Tolga bilmiyorum farkında mısın ama eski sevgilinin düğününe geliyorsun. Hangimiz bunu normal karşılar ki? Sen yalan söylemeyi beceremezsin, söyle bakayım bir diyeceğin mi var. Lan yoksa bu nikah kıyılamaz geyiğine mi düşeceksin (burada akrabalarından biriyle selamlaştı, hazır bana bakmıyorken baktım) ha ne diyordum. Hayırdır?”
Tokalaşmadan sonra ona dikine dikine baktığımı görünce, her zaman yaptığı gibi sol alt dudağını yedi, “tamam tamam yemeyeceğim” dedi. Kızdığımı biliyordu tırnaklarını ve dudaklarını sürekli yediği için. Bakışlarımı biraz olsun yaklaştırdım gözlerine doğru. Sanırım sağ yanağına bakıyordum. Bir yandan da kamçılıyordum kendimi gözlerine doğru bakabilmek için ama yok, nafile. Aniden karşılaşmanın verdiği heyecan ve korkunun yüzünden bir türlü gözlerine bakamıyordum. Ya da ne bileyim. Sanırım sanıldığı kadar güçlü biri değilim, en azından bunu kendime söyleyebiliyorum.
Onunla karşılaşacağımızı, daha doğrusu böyle yüz yüze gelip bakışacağımızı düşünmediğim için bocaladım. Halbuki tam takı zamanının gelmesini beklemiş, hem olası karşılaşmadan hem de beni tanıyan akrabalarından biraz olsun sıyrılmak istemiştim. Tabi ki her şeye olduğu gibi buna da geç kalmıştım.
“Ne var kızım seni görmeye geldim” dedim gözlerimi ondan kaçırarak. Gözlerine bakmaya dayanamadığını bildiği için inadıma yaklaşıyordu bana doğru. Birden kokusu vurdu ciğerime. Zalımın kızı, kokusu hiç değişmiyor. Bu parfümü de ben hediye etmiştim ona, çok beğenmiş ve kullanmaya başlamıştı devamlı.
İnsan bir şey demek ister de bir türlü diyemez, hani böyle hem komik hem trajikomik bir durum olurda onu anlatamaz ya (bilmem surat ifadesini anlatabildim mi) aynı öyle bir surat ifadesiyle çıkıştı:
“Tolga bilmiyorum farkında mısın ama eski sevgilinin düğününe geliyorsun. Hangimiz bunu normal karşılar ki? Sen yalan söylemeyi beceremezsin, söyle bakayım bir diyeceğin mi var. Lan yoksa bu nikah kıyılamaz geyiğine mi düşeceksin (burada akrabalarından biriyle selamlaştı, hazır bana bakmıyorken baktım) ha ne diyordum. Hayırdır?”
Tokalaşmadan sonra ona dikine dikine baktığımı görünce, her zaman yaptığı gibi sol alt dudağını yedi, “tamam tamam yemeyeceğim” dedi. Kızdığımı biliyordu tırnaklarını ve dudaklarını sürekli yediği için. Bakışlarımı biraz olsun yaklaştırdım gözlerine doğru. Sanırım sağ yanağına bakıyordum. Bir yandan da kamçılıyordum kendimi gözlerine doğru bakabilmek için ama yok, nafile. Aniden karşılaşmanın verdiği heyecan ve korkunun yüzünden bir türlü gözlerine bakamıyordum. Ya da ne bileyim. Sanırım sanıldığı kadar güçlü biri değilim, en azından bunu kendime söyleyebiliyorum.
“Yazmam lazım Tuğba” dedim
suratımı ciddileştirip bakışlarımı elmacık kemiklerine kadar çıkaracak şekilde.
Kararlı şekilde söylediğimi görünce söylediğim şeyin ciddiyetinin nasıl
olabileceğini düşündü, ne demek yani yazmam lazım?
“Nasıl” dedi fonda çalmaya
başlayan Mustafa Cecili’nin demode şarkısı eşliğinde.
“Çok uzun zamandır kendimi zorluyorum ama olmuyor. Hakikatli bir şeyler yazmam için acı çekmem lazım, hepsi bu” dedim. Yüzü on saniye içinde öyle haller aldı ki, bir kez daha kendimden nefret ettim. Bir kez daha nefret etmenin verdiği o iğrenç hazzı yaşadım.
“Sen ne manyak adamsın lan, hiç adam olmayacak mısın oğlum. Neyin kafasını yaşıyorsun senelerdir. Vampir misin amına koyayım, kanla mı besleniyorsun. Hoşuna mı gidiyor bana acı çektirmek.” Dedi. “Çektirmek” kelimesini tamamlamadan yarıda kestirdim. “Karşılaşacağımızı düşünmedim, benim hatam. Takı sırasında gelecektim sözde, o sıra gözün altınlarda filan olacağından bolca hüzün depolardım” dedim.
“Beni sen terk ettin hıyar herif, neyin hüznünü yaşayacaksın.”
“Ne bileyim kızım, ne yapayım benim olayımda bu.”
“Bir kere mutlu olmayı denesen, belki becerirsin” dedi. Gözlerim hala elmacık kemiğinin orada (lan bu gözün altında ki kemik elmacık kemiği dimi? Oraya baktım da) olmasına rağmen anlayabiliyorum mimiklerini.
“Haklısın” dedim, “benim hayatıma giren herkes haklı, bilirsin. Asla aksini söylemem.”
“Çok uzun zamandır kendimi zorluyorum ama olmuyor. Hakikatli bir şeyler yazmam için acı çekmem lazım, hepsi bu” dedim. Yüzü on saniye içinde öyle haller aldı ki, bir kez daha kendimden nefret ettim. Bir kez daha nefret etmenin verdiği o iğrenç hazzı yaşadım.
“Sen ne manyak adamsın lan, hiç adam olmayacak mısın oğlum. Neyin kafasını yaşıyorsun senelerdir. Vampir misin amına koyayım, kanla mı besleniyorsun. Hoşuna mı gidiyor bana acı çektirmek.” Dedi. “Çektirmek” kelimesini tamamlamadan yarıda kestirdim. “Karşılaşacağımızı düşünmedim, benim hatam. Takı sırasında gelecektim sözde, o sıra gözün altınlarda filan olacağından bolca hüzün depolardım” dedim.
“Beni sen terk ettin hıyar herif, neyin hüznünü yaşayacaksın.”
“Ne bileyim kızım, ne yapayım benim olayımda bu.”
“Bir kere mutlu olmayı denesen, belki becerirsin” dedi. Gözlerim hala elmacık kemiğinin orada (lan bu gözün altında ki kemik elmacık kemiği dimi? Oraya baktım da) olmasına rağmen anlayabiliyorum mimiklerini.
“Haklısın” dedim, “benim hayatıma giren herkes haklı, bilirsin. Asla aksini söylemem.”
“Nasıl yazacaksın peki, bu konuşmaları aklında tutabilir misin?” dedi. Bu sırada
biri yanına gelip kulağına bir şeyler söyleyip gitti, ileriye doğru bir adım
attı belli ki gidecekti. Sağ montumun cebinden telefonu çıkartıp ses
kaydediciyi gösterdim. Tam 6 dakika 25 saniyedir konuşuyorduk kaydediciyi
gösterdiğimizde.
“Sen manyaklık konusunda aşmışsın” diyecekti. Sesi titredi, kötü bir ses tonuydu bu, hissettim. Göz bebeğim göz bebeğiyle kavuştu. Onunla ilk tanışmamız, ilk flörtümüz de böyle başlamıştı. Tek bir bakış atarak almıştım aklını (hehehe yalandan kim ölmüş)
Gözlerine iyice bakınca gördüm benim hakikaten orada olmadığımı. Suretimi taşıyan göz bebekleri genelde hüzün kokar, göz bebeği kokar kokumun kokusuna karıştığı kadınların(çok iddialı oldu ama o kadar değil %30 unu düşün) yine de gözleri dolu doluydu. Bir keresinde “hakikaten aradığım adamsın lan davar” demişti bana. Cümlesini tamamladıktan sonra cep telefonundan Orhan Veli Kanık’ın ‘öyle bir zamanda gel ki’ şiirini dinletmişti. En derinimde yetiştirdiğim ve küflenmeye yüz tutan hüzünlü kelimelerimi sunmuştum ona. Sanırım orada kaybetmiştim. Ne yapsam bir hüzün, bir fluydu benim hayatım. Bir türlü netleştiremedim kendimi, sevgimi. Çok denedim. Allah belamı versin ki çok denedim ama beceremedim.
“Sen manyaklık konusunda aşmışsın” diyecekti. Sesi titredi, kötü bir ses tonuydu bu, hissettim. Göz bebeğim göz bebeğiyle kavuştu. Onunla ilk tanışmamız, ilk flörtümüz de böyle başlamıştı. Tek bir bakış atarak almıştım aklını (hehehe yalandan kim ölmüş)
Gözlerine iyice bakınca gördüm benim hakikaten orada olmadığımı. Suretimi taşıyan göz bebekleri genelde hüzün kokar, göz bebeği kokar kokumun kokusuna karıştığı kadınların(çok iddialı oldu ama o kadar değil %30 unu düşün) yine de gözleri dolu doluydu. Bir keresinde “hakikaten aradığım adamsın lan davar” demişti bana. Cümlesini tamamladıktan sonra cep telefonundan Orhan Veli Kanık’ın ‘öyle bir zamanda gel ki’ şiirini dinletmişti. En derinimde yetiştirdiğim ve küflenmeye yüz tutan hüzünlü kelimelerimi sunmuştum ona. Sanırım orada kaybetmiştim. Ne yapsam bir hüzün, bir fluydu benim hayatım. Bir türlü netleştiremedim kendimi, sevgimi. Çok denedim. Allah belamı versin ki çok denedim ama beceremedim.
Dudağını yemeye başladı
tekrardan, kafamı hafif sağa yatırıp bakışlarımla “yeme” dedim, anladı bıraktı.
Söylenecek sözlerin tükendiğini ikimizde anladık, tam ayrılmak üzereyken Ankara’nın
havası çalmaya başladı. Ulan dedim içimden, tam da havasıydı halbu ki, burada
bir romantik bir şarkı patlasa, ayaküstü iki tane roman yazarım, ama olmadı
çalan ankaranın bağlarıydı.
“Nasıl yardımcı olabildim mi
sana Tolga bey” dedi alaycı bir tavırla, “yazabilecek misin”
“bilmem” dercesine dudağımı büktüm. Bi kötü oldum, kulağımın dış cephesinde ankaranın bağlarının müziği vardı ama içinde sözleri yankılandı durdu;
“bilmem” dercesine dudağımı büktüm. Bi kötü oldum, kulağımın dış cephesinde ankaranın bağlarının müziği vardı ama içinde sözleri yankılandı durdu;
“İp attım ucu kaldı,
tarakta gucü kaldı
Ben sevdim eller aldı
Yürekte acı kaldı
Ben sevdim eller aldı
Acısı bana kaldı”
tarakta gucü kaldı
Ben sevdim eller aldı
Yürekte acı kaldı
Ben sevdim eller aldı
Acısı bana kaldı”
Böyle bir ritimde bile bu
sözlere odaklanabildiğime göre hâlâ manyaksın oğlum dedim kendi kendime, sen
bitmişsin, girmiş göte dedim. Niye bilmiyorum gözlerim doldu. Mustafa Cecili’miydi
beni etkileyen bilmiyorum. Ankaranın bağları hayatımda duyduğum en duygusal
müzikti o’an benim için. Ulan nasılsa o sözler gözlerimin önüne geliyordu film
şeridi gibi. “Ben gidiyorum” dedi. “İzin verirsen kendi düğünümde oynayacağım.”
“Hoşça kal demek için ağzımı araladım ama sanırım ip attım ucu kaldı çıktı ağzımdan” ya da bilmiyorum. Diktim gözlerimi kömür karası gözlerine. Hiçbir şey hissetmemenin verdiği sertlikte attım adımımı geriye doğru. Hiçbir şey hissedemiyordum ben. Hiçbir şey. Hiç kimseye. Hiçbir şey.
“Hoşça kal demek için ağzımı araladım ama sanırım ip attım ucu kaldı çıktı ağzımdan” ya da bilmiyorum. Diktim gözlerimi kömür karası gözlerine. Hiçbir şey hissetmemenin verdiği sertlikte attım adımımı geriye doğru. Hiçbir şey hissedemiyordum ben. Hiçbir şey. Hiç kimseye. Hiçbir şey.
Arkasından seslendim;
“akşam gir benim bloğa yazacam bunları, ismini değiştiricem merak etme.” Döndü bana doğru. Ses tonumu biraz yükselterek “yeme amaaaa” dedim a yı uzatarak. Anladı, dudağını dişlemeyi bıraktı. Devam etti, atabarı oynuyorlardı. Halay başının iki soluna geçti. Üç sağa bir sola kuralına uydu.
“akşam gir benim bloğa yazacam bunları, ismini değiştiricem merak etme.” Döndü bana doğru. Ses tonumu biraz yükselterek “yeme amaaaa” dedim a yı uzatarak. Anladı, dudağını dişlemeyi bıraktı. Devam etti, atabarı oynuyorlardı. Halay başının iki soluna geçti. Üç sağa bir sola kuralına uydu.
:-)
YanıtlaSilmanyak adam
aaa kiimm :I :)
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=gHZUc8uIHrc
YanıtlaSilbir şey hissetmek için zorladım ama hep nötr. ne olacak bu halimiz?
Bilal nenen ölmesin, bir haftadır bunu dinliyorum bende
Silböyle türküleri dinleye dinleye körelttik zaten
Allah'ım yaaa
YanıtlaSilo onunla aranızdaki mesele, ben karışmayayım :)
SilKarşılıklı oynasaydınız keşke :P
YanıtlaSiltarzım değil, genelde düğünleri sevmediğim için en fazla on dakika dururum :)
SilBu sarkinin sozlerine bayiliyorum. Yuregimi dagliyor.
YanıtlaSilAcini paylasiyorum, ask hayatimdaki mutsuzluklardan oturu. Asklar farkli olsa da acisi aynidir bence.
acı değilde, ne bileyim başka türlü bir şey
Silbelki sevebilsem birilerini o bahsettiğin acı oturabilir böğrüme
bende parfümün ismini merak ettim bi de okurken güldüm yahu:) hani amaçsızca güldüm acaba üzülmelimiydim ne bileyim eski sevgiliminde düğününe gitmezdim herhalde biraz saçma geldi ya da kurgu:):)
YanıtlaSilunutmaaaam; Dior Hypnotic Poison Edt (o kadar parfümü sende ver eminim sende unutmazsın :p)
Silgül geç, gülmek için sebepler lazım
gittim gittim. bir düğün fotoğrafı çekinmediğime yanıyorum :)
https://www.youtube.com/watch?v=hWLc0J52b2I
YanıtlaSilbu da benden olsun
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=mmCnQDUSO4I
sayfandan tıklanamıyo ki be, işin yoksa tek tek arama çubuğuna yaz.
SilSanki senin yolladigina tiklayinca girdi he (:
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=HJZayBiffyo
YanıtlaSilhalaya sen de katılsaydın ya, uyuz..
dün okudum bu yorumunu, linke tıkladım ve dinledim. öyle iyi geldi ki. şarkının içindeki duyguyu hissettirdi bana. ama ben benden bir şey hissedemedim orası ayrı.
Silhalay fobim var benim.
Ben çok severim . Sana iyi geldiğine sevindim .
Silama dedirtiyon bak ; orantısız piçlik abidesi... ne taktın? :p
YanıtlaSilne kadar ayıp :p
Silkafama taktım
bohohööyy
bağlama çalsan da dinlesek ;)
SilBir Ayrılık / Bir Yoksulluk / Bir Ölüm
SilOyy can evimden...
YanıtlaSilAnkara'nın bağları doğru zamanda çalmamış sahi :)
YanıtlaSilAma merak ettiğim bişey var. Evlenince kalbinde daha önemli, ulaşılmaz, değerli... Adına ne dersen de, azıcık daha mı oluyor/ olur? Bunu hep merak etmişimdir...
Aslında hiç öyle düşünmedim. Bir şeyler artıp eksilmedi. İşin boktan tarafı da bu. Hiçliğe doğru adım adım gidiyoruz.
SilHiçlik... Doğru. Belki de işe fazla duygu yüklemeden bunu kabullenmek lazım...
SilNolmuş burdaaa :O
YanıtlaSilDoğruyu söyle, düğüne içip mi gittin, kafan mı güzeldi :S
Yok be kızım, 89A ya bindik akbili basıp gittim
Sil:)
Bir an gözümün önünde takim elbise beyaz gömlegin üstüne beyaz papyon önünde org "nikahina beni cagir sevgilim" calan bir Tolga canlandi. Manyaksin sen.
YanıtlaSilhayalleerrr kurardııık biz yıllar önceee :d
Sil