İnsan
doğasında ruhla bedenin çatışması kadar boktan bir şey yoktur. Bu ikisinin
farkında olanlar anlarlar ne demek istediğimi. Yıllardır bunun mücadelesini
veriyorum. Çok, hem de çok uzun süredir çatışıyorum kendimle. Bunun için ne bir
sebep aradım, ne de bu durumu çözmeye kalkıştım. Aslında olay çok ince bir
ayrıntıda gizliydi. Çok açık ve net. Sebebini aradığım şeydi zaten içinde
bulunduğum bu buhran. Bunun farkında olmakta çok boktan.
Hayatım
boyunca hep kaybettim ben. Bir süre sonra kabullenmeye başladım bunu. Kaybetmek
yitirmek değil, somut bir şeylerle karşılaştırmayın. Bu bir oluşum, bir kavram.
İnsanın tüm sinir sisteminde hissettiği, diş ağrısı, kabızlık gibi bir zehir
bu. Baş edemiyorsun. Baş etmek istiyorsun ama edemiyorsun. Baş ettiğini
anladığın zaman baş etmemeliyim diye diretiyorsun. Çünkü busun sen, kaybetmek
senin doğanda var. Başka türlüsünü görmemişsin ki bunun için mücadele veresin.
İki
çeşit insan tanıdım hayatımda.
Birincisi benim hayat hikayemi bilmediği için beni yargılayanlar:
Çok basittir bir şey hakkında bir hükme varabilmek. Ağız, dil, duygu, düşünce.. adına ne derseniz. O kadar sürrealitis ki o kadar düşünmeden konuşmaya alışmışız ki beynimize zorla sokturulan o kelime topluluğunu o kadar çabuk cümle halinde tüketir olmuşuz ki. Karşımızdaki kişinin üzerine nasıl bunları kustuğumuzu göremiyoruz.
Birincisi benim hayat hikayemi bilmediği için beni yargılayanlar:
Çok basittir bir şey hakkında bir hükme varabilmek. Ağız, dil, duygu, düşünce.. adına ne derseniz. O kadar sürrealitis ki o kadar düşünmeden konuşmaya alışmışız ki beynimize zorla sokturulan o kelime topluluğunu o kadar çabuk cümle halinde tüketir olmuşuz ki. Karşımızdaki kişinin üzerine nasıl bunları kustuğumuzu göremiyoruz.
Birinci
kesitin hakkımdaki teorilerine bir göz atalım;
a-)
Bu kadar nasıl kuralsız olabiliyorsun
b-) Ohaa, milletin ortasında sessiz konuşsana; ne kadar da rahatsın
c-) Amaan, hayat sana güzel.
d-) Hep böyle neşelendirmeyi sever misin.
e-) Gözlerin çok dalıyor, yine hangi hatunu düşünüyorsun acaba (komiklikler gülmeler filan..)
b-) Ohaa, milletin ortasında sessiz konuşsana; ne kadar da rahatsın
c-) Amaan, hayat sana güzel.
d-) Hep böyle neşelendirmeyi sever misin.
e-) Gözlerin çok dalıyor, yine hangi hatunu düşünüyorsun acaba (komiklikler gülmeler filan..)
Bazılarımızın
sırf hobi olarak insan yargılıyor, bundan artık eminim. Anlayabiliyorum aslında
onları da, başka ne yapsınlar ki hayatı bir şekilde renklendirmek lazım. Mesela
bugün bana söylenen; sen benim çektiklerimin en fazlaaaaaa(burada düşünüyor)
üçte birini çekmişsindir. Gülümsüyorum o ara, gülümsediğimi görünce yine “tabi
yiaa hayat sana güzel..”
Hayatımla
ilgili gerçekleri herkesle paylaşmam, bu yüzden beni yargılamalarına da bir şey
demiyorum aslında. Aslında işin tuhaf tarafı hoşuma da gidiyor. Hele ki bazen
bir şeyler anlattığım oluyor gerçekliğimle ilgili, o zaman üstteki şıklar
birden değişiyor;
a-)
E tabi, sende haklısın böyle hayat ancak böyle gamsızlıkla arındılabilir. Tamam
yaa, olmuş bitmiş
b-) Ben senin yerinde olsam daha beterini yapardım. Boşversenee, kim ne düşünürse düşünsün
c-) Deme öyle ya, gez toz yaşa; daha yaşın kaç ki
d-) Palyaçonun hikayesini biliiin mi?
e-) Bak işte böyle yapınca kötü düşünüyorsun, başka bir şeyle oyala kendini
b-) Ben senin yerinde olsam daha beterini yapardım. Boşversenee, kim ne düşünürse düşünsün
c-) Deme öyle ya, gez toz yaşa; daha yaşın kaç ki
d-) Palyaçonun hikayesini biliiin mi?
e-) Bak işte böyle yapınca kötü düşünüyorsun, başka bir şeyle oyala kendini
“Beni terk
edenlerin hepsi kapı oldu. Çünkü sırtlarını bile görmeye vaktim olmadı. Kapıyı
çekip çıktılar ve ben daha ne olduğunu anlayamadan kapıya dönüştüler.”
Pişmanlık
duymamak için yaşadığım şeyleri yargılamam. Böylesi daha kolay gelir
olumsuzlukları sindirmek için. Çoğu zaman karşımdaki insanı üzmeyeyim diye
günlerce hatta, aylarca üzüldüğüm oldu. Ben kötü olurum benim yüzümden biri
üzüldü mü, ah etti mi. Bu iyi niyetim yüzümden hep kaybettim. Ama hep. Hep
ulan, hep hep hep hep!
Ne yapayım, bu da benim en kırılgan yanım. Ya da zaafım. Bunu çok kullandılar. Sırf onlara istedikleri şeyi söylemedim, dürüst oldum diye bu iyi niyetimi hep kullandılar. Beni kötü bildiler, giden ben oldum. Ben artık çok yoruldum. İnanın ki. Kadın milletinin bu salak, gerzek huyundan sıtkım sıyrıldı.
Ne yapayım, bu da benim en kırılgan yanım. Ya da zaafım. Bunu çok kullandılar. Sırf onlara istedikleri şeyi söylemedim, dürüst oldum diye bu iyi niyetimi hep kullandılar. Beni kötü bildiler, giden ben oldum. Ben artık çok yoruldum. İnanın ki. Kadın milletinin bu salak, gerzek huyundan sıtkım sıyrıldı.
“ee şimdi biz neyiz?”
biliyorsunuz dimi bu soruyu. Biliyorsanız da biliyorum demeyin. Varsa bir makine gidip o soru kipini lugatınızdan atın.
Çünkü çok iyi biliyorsunuz kadınlık kimliğinizi kullanarak işin içinden sıyrılmayı. Tabi ya, ne kadar basit değil mi. Erkek değil miyiz, hepimiz aynıyız. Sikimiz taşağımız var, aklımız da orada. Ama hayır, seviştiysek evlenmek zorundayız. Seviştiysek, anında hemen hamile kalıp çocuğumu doğurmalısın. Aaa hanımefendi anne olmaya hazır değilmiş. Kaç kişiyle sevişmişim. Onunla niye sevişmişim. O herkes miymiş. Herkes kimmiş. Ben kimmişim. Beni niye siktin. Beni niye şimdiye kadar kimse sikmedi. Ben kimi siktim.
Her şeyin.. her şeyin.. ama her şeyin arasına giriyor o üç harfli. Bu benim hiçbirimizin suçu değil. Dürüstlük bir suçsa haydi şimdi sallandırın beni. Aşkı meşki dipfirize atmadım ben, üzerine iki toprak attım. Birini üzmek istemeyin ama karşınızdaki kişiyi üzmeyeyim diye kendinizi üzmeyin. Ne oluyor biliyor musunuz? Dünyadaki en boktan, en piç, en hiç, en sıradan bir o kadar orospu çocuğu az biraz pezevenk üzerine biraz gevşek hadi az kararında da duygusuz oluyorsunuz.
İnsanları
tanımadan onları yargılamaktan vazgeçin artık.
Hem gözleri uzaklara dalan birinin yakında olmayan bir hikayshauhua
şaka şaka o geyiğe girer miyim :))
Hem gözleri uzaklara dalan birinin yakında olmayan bir hikayshauhua
şaka şaka o geyiğe girer miyim :))
Oh be!
rahatladım…
rahatladım…