Homo Sapiens

“Ulan daha dün gibi aklımda bee”

“Bir sene ne çabuk geçti anasını satayım..”

Zaman..

Yıllar..

Saatler..

Saniyeler..

Bilmem kaç binyıldır devam ediyor insan ırkı. Öyle yada böyle kendince gelişiyor. Geliştikçe çağa ve çevreye uyum sağlıyor. Kültürel çatışmalardan sağ çıkıp kurtuluyor. Kimisi asimile olup yan gelip yatıyor. Kimi seviyor, kimi terk ediyor. Kimi acıkıyor kimi susuyor. Kimi susuyor. Susuyor ?

İşte tam burada kelimeler de insanlık gibi çatışıyor. Kurallarımız kendileriyle ve geçmişleriyle yüzleşiyor. Her on yılda bir dönüp geriye bakıldığında insanlığın ne kadar hızlı ilerlediği gözlenebiliyor. Türkiye’de öyle ; gelişti. Zamana uyum sağladı. İnsanlar biraz daha bilinçlendi ve çoğaldı (düz mantık). En az üç çocuk! ! İnsanlığın tekrar kafası karıştı. Biri çıkıp kendini Tanrı ilan edip kadın rahminde ki spermlere karıştı. Ceninlere özgürlük dedi. Ceninler buna sevindi. Biri çıkıp insanlığı bölmeye kalktı..

İşte tüm bunlar insan ırkının genlerinden gelen türevler.  İnsan ırkı çok eskiye dayanır.  homo habilis’lerden tut homo erectus’lere. Hatta ve hatta  homa heidelbergensis.Çoğalan düşünceler ve fikirler her zaman ortalığı karıştırmıştır ; şimdiki zaman gibi. Çünkü insan ırkı genlerinde taşıdıkları ilk insanın kabalığını ve zorbalığını hep bir yerlerinde taşır. Kimisi küfreder , kimisi şiddet uygular , kimisi içine atar dalağını ciğerini parçalar. Ama hep bir yerlere zarar verir , hem kendine hem çevresine. Yıllar önce insan ırkı ikiye bölündüğünde de bazı şeyler ayrılaştı. Erkeğe ve Kadına birbirinden farklı organlar verildi. İnsanlık ilk çağlarda bunları sadece çoğalmak için kullandı. Günler , saatler , saniyeler , zaman geçti. Geçtikçe bu çoğalma organlardan çok düşünce organına aktı. İnsanlar beyinleriyle insan öldürür , düşüncesiyle kin ve nefret saçar oldu. Ama insan ırkından bir cins olan kadınlar Tanrı’nın cezalandırıcısı olan Şeytan’a gönlünü kaptırdı. Aradan geçen binlerce sene parça parçada olsa kadının genlerinde şeytanlığı bıraktı. Zaman geçtikçe şeytan bile kendi genlerinden korktu. Birde erkek diye tabir edilen bir ırk vardı. Erkek ırkı homo sapiens ırkına saygısından çok fazla gelişmedi. Özellikle Türkiye’de. Fazlasıyla içinde hayvansı güdü taşıyan bu  ırk , bazı kelime oyunlarıyla Tanrı’yı kandırmaya çalıştı ama başaramadı. Bundan sonra ki aşamada erkek ırkının kullandığı bu kelimeleri bir bir inceleyeceğiz.

Kelime ve açıklaması şeklinde verilecektir.  

Gideri var : En naifidir. Homo sapiensimiz burada bir yere gitmekten söz etmiş. “Gideri var” dan , “gidebilmek” , “girebilmek” olarak da yorumlanabilir. Burada ki “gideri var” kelimesi kadın ırkına uygulandığında şu şekilde yorumlanabilir ; güzel çirkin kavramını tek hücresiyle yuvarlayıp algılamış ve göbek deliğinin bir karış aşağısına sinyali yollamıştır. Yukarıya cevap gönderen sinyal şu şekildedir : sikilebilir.

Ben bunu yalar yutarım : Burada ki “yalamak ve yutmak” fiilini dondurma üzerinden baz alırsak; “Şorbet denilen ilk dondurma türünün 16. yüzyılda Floransa’da ortaya çıktığı, oradan da Fransa’ya atladığı biliniyor. 1660 yılında limonatacı olarak Paris’te çalışan Procopio Cultelli, buzlandırılmış limonatadan bir tür dondurma üreten ilk makineyi yaptı. 18. yüzyılda, Fransa, sütlü dondurmayı tanıdı. 1774 yılında La Caveau adlı bir Paris kahvehanesinde ilk dondurma yapıldı. Buna o zaman “buzlu yağ” adı verildi.”

Homo Sapiensimiz her zaman olduğu gibi kendince bazı şeyleri nesneleştirmiş ve basite indirgemiştir. “Serinletici” ve “ferahlatıcı” özelliğiyle bilinen dondurmayı karşı cinse uygulamış ve kadını bir dondurmaya benzetmiştir. Burada bulunan “Yalamak” dil gezdirmek “yutmak” da bir tümevarımdır.

Nefes alsın yeter : Homo Sapiensimizin belki de en çaresiz olduğu andır. Bu çaresizlik gözünü kör etmiş ve karşı cinsi kendi cinsinden fazla bir delik fazla daha görmektedir. Şuan bu satırları yazan ve bazı komikliklerde şakalarda “nefes alsın” yeter diyen yazar da bu satırları yazarken pis pis sırıtmaktadır.(Ulan pezevenk insan hiç kendini ifşa eder mi. Sus lan! Sil çabuk) Görüldüğü üzere kendi genlerinde bulunan hayvanlığı kısacık bir parantez(lajshuea) ve görüldüğü üzere kelime karmaşasıyla içinde ki öküzü sustarmayı denemektedir( yazıyı bi bitir siktim belanı) . Çok ayıp.

Yoklukta gider : Burada ki türümüz biraz ukaladır. Birkaç kez belli ücret karşısında çiftleştiği dişiyi göz önüne alarak bazı kişileri kendi gözünde elemektedir. Muhabbet genelde şu şekil geçer;

“-Şşş hatuna bak hatuna nasıl ama

+(burada hafif surat bükülür , kararsız kararsız önce memelere sonra göte bakılır.)

-Siktir lan! Gel dese gitmiyeceksin sanki.

+Yoklukta gider aga.”

Görüldüğü üzere yukarıda dönen muhabbette ki ilk insan olarak tanınan ve yüzyıllardır gelişemeyen  Homo habilis , beyniyle değilde çüküyle düşünmektedir.

Buna fena kayarım : Burada ki kelimenin kökü “kaymak” tan gelir. Bu kaymakta ki “yoğurtlu kaymak” olan da “kaydıraktan kaymak” da aynı anlamda kullanılmıştır sapiensimiz tarafından. Lâkin kaydıraktan kaymak daha belirleyicidir amacına ulaşması için. Çünkü daha sert ve hızlı bir iştir. Kaydıraktan kaymanın tarihçesi de ; “Charles Wicksteed tarafından bulunan kaydırak ilk kez 1922 yılında İngiltere'de Wicksteed Park'a kurulmuştu”

Zirâ homo sapiensimiz burada ki yoğurttan türeyen ve saf ve berrak olan kaymağı bir kadına , kaydıraktan sert şekilde aşağıya doğru inilen şeyi de kendisine benzetmiştir. Bu durumda gözlemlediği dişi hoşuna gitmiş ve sapiensimizi heyecanlandırmıştır. Gözünü diktiği kalça ve memeyi iyice sindirmiş ve ağzından bu şekilde çıkmıştır.

Vayy vay vay vayy : Homo Sapiensimizin en çaresiz kaldığı anlardan biridir. Hiç beklemediği bir anda karşısına çıkan yegâne güzel bir dişiyi gözlemledikten sonra vücudu ilk olarak penisine daha sonra yine penisine kan pompaladığı için tüm bilgi birikimi birden körelip ağzından alfabenin yirmi altı , bir ve yirmisekizinci harfi ard arda ve uzuyarak çıkar. Bunun açıklaması gayet basittir; birden karşısına çıkıp şok etkisi yaratan gediğinde kalça ve memeler sapiensimizin düşünce organını yerle bir etmiş ve silmiştir. Ağzı açık bir şekilde  o üç kelimeyi dışarıya vuran sapiensimizin bundan sonra ki aşaması sağ eli ile müzakeredir.

At gibi bineceksin buna : Burada sapiensimiz bir benzetme yapmış ve kendisi gibi bir dişiyi de hayvana benzetmeye çalışmıştır. Burada kullanılan "at" kadında ki boyu posu ve kıvrımlarından dolayı kullanılmıştır. Burada kullanılan "binmek" tahmin ettiğiniz gibi çiftleşmekten ibaredir. Bu terim genelde kahvehanelerde kullanılır. Zira gözlerinin önünde bulunan küp şeker ve aynı anda geçmekte olan sexy bir dişi her adımında bir "at"a dönüşmektedir.

Seni bana verecekler varya.. : Homo Sapiensimizin ilk kez kalp ve çüküne aynı anda kan pompalanan andır. Burada izlediği ve zihnine yerleştirdiği dişiyi beyninin bir köşesine hapsedip. Daha önceden izlediği pornolardan kendisine pozisyon ve yer idrak ederek yerleştirdiği dişiye bunları uygulamaktadır. Sapiensimiz burada oldukça da düşüncelidir zirâ gördüğü dişiyi sahiplenir. Bencilleşir. Kıskanmaya başlar ; “seni / bana” ..

Gökdelenlerin arasında küçük gecekondun olayım; Burada ki sapiensimiz biraz evcildir. Düşüncelidir. Gökdelen diye tabir edilen büyük şeyleri dişinin memesine benzetmektedir. Gözlemlediği memeyi ritim ritim hafızasına kaydederek yeni yeni kelimeler üretmeye başlar. İnsan ırkında ki en büyük çelişki kadında ki memeyi gördükten sonra çıkmıştır. Hiçbir şekilde kadın cinsel organını görmemiş olan Sapiensler , görünürde lımbır lımbır sallanan ki “lımbır lımbır” ı ben yazmadım , şuan bu satırları yazan yazar yazdı. Vay hayvan. Pardon ; Homo erectus. Bakın burada bile “Homo Erectus” u yazarak diğer insan türlerinin atası yaptı kendini. Affınıza sığınarak yazarınıza küfretmek istiyorum(rıhrıhrıhrıh yazının gidişatının amına koydum , ben kazandım! Olum birde ne yapayım lımbır lımbır sallanıyorlar)

Görünürde sallanan memeleri ilk kez gördüğü için olayı garipsemiş ve ilk kez bir dişi kavramını kabullenmiş ve hırçınlaşmıştır.

Seni varya ne sikerim ha : Yüzyıllardır kendini geliştirmeye çalışan insan ırkının en çaresiz ve umutsuz vakasıdır. Bu türe söylenecek kelime çok azdır ; azgındır , abazadır. Bulduğu her deliğe girebilmek en önemli silahıdır. Hiçbir şekilde cinsiyet ayrımı yapmayıp güzel bulduğu her şeyi sikebilme özelliğini taşımaktadırlar.

Bir insan belgeselimizin daha sonuna geldik.

Yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkür eder , bir sonra ki programda görüşmek üzere güzel temennilerimizi sunarız..