29 Ağustos 2014 Cuma

Öyle işte..




Merhaba ey gece.
Merbaha ile söze girdiğim için kusuruma bakma . Artık ne zaman ne yazacağımı şaşırıdm. Söylenenleri duyuyorum ama algılayamıyorum. İnsanların gözünün içine bakıyorum boş boş. Bugün ilk kez korktum. Belki de onca şeyden sonra ilk kez korktum. İlk kez hayatımı yazmak istedim. Bu fikir niye düştü aklıma hiç bilmiyorum.Ama düştü bir kere. Bir sürü siyah gördüm etrafta. Herkesi siyah gördüm. Kendimi görememek için her yeri kararttım. Kendimden kaçmak için tüm insanlardan kaçtım. Herkesten ve her şeyden kaçabilmek gibi bir yeteneğimin olduğunu çözdüm. Kaldıramadı midem. Kaldıramadı yüreğim tekrardan aynı şeyleri görmeye / düşünmeye.
Önce aklıma oniki yaşında kurduğum cinayet planı geldi. Belki de onüçümde Hülya’nın denizde boğulup evde yas tutulmak için konulan bedeni geldi gözümün önüne. İstemezdim çalmayı. Çalmak bir şeyler kazanmak değildi ; sebebini bilmediğim bir hırs vardı içimde.Ansızın aklıma Umut geldi. Sırdaşımdı la benim. Böyle yabancı gibiydi her şeye. Sanki bir küfür olarak gelmişti dünyaya. Bir hayat kadınının oğlu olarak gelmişti dünyaya. Ona hep hayat kadının çocuğu demişler. Şimdi asılolanını yazmadım , küfür filan ettim zannedip beni ayıplarsınız. Umut'un o sözü yankılandı belki de kulağımda; "ağabey annemi becermezsin dimi?" . Burada kullandığım "becermek" kelimesini anlamışsınızdır dimi? hani şu amerikan filmlerinde filan kullanılan. ha dur daha net belli edeyim ; erkekte olup kadında olmayan organ baş harfi "s". Aman Tanrım! Ben çok küfürlü şey yazdım gibi geldi şuan. tamam tamam aman susayım.
Sonra bir şiş gördüm o karanlığın içinde.. göğüs kafesime ve omuriliğime saplanan o şiş geldi gözümün önüne. Ansızın ilk aşkım da gelmiş olabilir gözümün önüne. Bir fahişe olduğunu öğrendiğimde çok koymamıştı. Çünkü bedenini başkalarıyla paylaşıyor diye onu bırakacak kadar nankör değildim. Yıllarımı verdim. Yok hayır küfür etmeyeceğim bu yazıda çünkü rahatsız oluyormuşsunuz. Tam dört sene boyunca arada sırada keraneye gittim. Otele kız götürdüm. Hiç biriyle yat(a)madım.Gerzek gibi onlara hayatımı anlattım. Kimisi şeyine takmadı aldı parasını gitti. Kimisi dinledi. Yine aynı durumda olsam bu sefer şey etmeden bırakmazdım. Burada “şey etsem” dedim ya küfür o aslında ama siz sakın küfürlü şeyler diye düşünmeyin. Çok sonra fark ettim hayatın bana ne çok küfür ettiğine. Bakmayın kızgınlığıma ve öfkeme. Her seferinde eyvallah dedim. Vardır bir sebebi dedim. Sınanıyorsun ulan dedim. Ben alttan aldıkça o bana daha çok küfretti. Ben sustum o sevdi ; hayat nasıl sever bilirsiniz. Benim bir arkadaşım vardı kardeşim dediğim. Öldü la o. Aslında çok kişi öldü. Sanki süregelen bir durummuş gibi herkes bir anda öldü. Cengiz ölmeden önce tespihimi istemişti , vermedim. Küfürlü muhabbet geçti aramızda. Tabi burada ki küfür geyik maksatlı. Ama ben şimdi küfür yazarsam siz beni ayıplarsınız. “Sevdir git olum erkek adamın tespihi istenmez” dedim. “Eyvallah kardeşim “ dedi.
Cengiz’im öldü la benim. Soyadımız bile aynıydı. Bak yanda ki cümlenin sonuna yine küfür yazmıştım da sildim. Sonra ayıplıyorsunuz beni. Sonra gidip mezarını kazdım onun. Beni tutmasalardı yerin dibine kadar kazardım. Toprağına verdim tüm hıncımı. Gömdüm oraya o tespihi. Ben normal bir adam değilim la. Vallahi bak. Önceleri bu kadar karanlık fazla diyordum , şimdi o karanlıkla beslenir oldum. Aslında küfür eden ben değildim . Her insan hayatın / hayatının bir yansımasıdır. Neyse , ben kaçayım. Şimdi küfür müfür ederim ayıplarsınız beni yine. A bak ayıp dedim ama bu orada ki , yani şey edilende ki ayıp değil. Kötü sözün ayıbını şey ettirdim.
Eyvallah..

26 Ağustos 2014 Salı

Benim dengemi bozmayınızzzz


Bir yanım nem
Bir yanım gece
Üşüştü anılar yine hece hece
Tam şiir yazacakken sinsice
Siktiğimin sıcağı yapıştı tenime gizlice

Bir yanım gündüz
Bir yanım gece
Geceyi iki kere kullandım bu nece?
Bu kafiyeyle ısrar edersem kendimce
Ortaya virgüllü bir küfür çıkacak edepsizce

Neşet Baba çalıyor yine güzelce
Yazacağım ikilem değil tümce
Bir şiir uğruna  terledim saatlerce
Gidip duş alıp yatayım temizce..

21 Ağustos 2014 Perşembe

Homo Sapiens



“Ulan daha dün gibi aklımda bee”
“Bir sene ne çabuk geçti anasını satayım..”
Zaman..
Yıllar..
Saatler..
Saniyeler..

Bilmem kaç binyıldır devam ediyor insan ırkı. Öyle yada böyle kendince gelişiyor. Geliştikçe çağa ve çevreye uyum sağlıyor. Kültürel çatışmalardan sağ çıkıp kurtuluyor. Kimisi asimile olup yan gelip yatıyor. Kimi seviyor, kimi terk ediyor. Kimi acıkıyor kimi susuyor. Kimi susuyor. Susuyor ?
İşte tam burada kelimeler de insanlık gibi çatışıyor. Kurallarımız kendileriyle ve geçmişleriyle yüzleşiyor. Her on yılda bir dönüp geriye bakıldığında insanlığın ne kadar hızlı ilerlediği gözlenebiliyor. Türkiye’de öyle ; gelişti. Zamana uyum sağladı. İnsanlar biraz daha bilinçlendi ve çoğaldı (düz mantık). En az üç çocuk! ! İnsanlığın tekrar kafası karıştı. Biri çıkıp kendini Tanrı ilan edip kadın rahminde ki spermlere karıştı. Ceninlere özgürlük dedi. Ceninler buna sevindi. Biri çıkıp insanlığı bölmeye kalktı..

İşte tüm bunlar insan ırkının genlerinden gelen türevler.  İnsan ırkı çok eskiye dayanır.  homo habilis’lerden tut homo erectus’lere. Hatta ve hatta  homa heidelbergensis.Çoğalan düşünceler ve fikirler her zaman ortalığı karıştırmıştır ; şimdiki zaman gibi. Çünkü insan ırkı genlerinde taşıdıkları ilk insanın kabalığını ve zorbalığını hep bir yerlerinde taşır. Kimisi küfreder , kimisi şiddet uygular , kimisi içine atar dalağını ciğerini parçalar. Ama hep bir yerlere zarar verir , hem kendine hem çevresine. Yıllar önce insan ırkı ikiye bölündüğünde de bazı şeyler ayrılaştı. Erkeğe ve Kadına birbirinden farklı organlar verildi. İnsanlık ilk çağlarda bunları sadece çoğalmak için kullandı. Günler , saatler , saniyeler , zaman geçti. Geçtikçe bu çoğalma organlardan çok düşünce organına aktı. İnsanlar beyinleriyle insan öldürür , düşüncesiyle kin ve nefret saçar oldu. Ama insan ırkından bir cins olan kadınlar Tanrı’nın cezalandırıcısı olan Şeytan’a gönlünü kaptırdı. Aradan geçen binlerce sene parça parçada olsa kadının genlerinde şeytanlığı bıraktı. Zaman geçtikçe şeytan bile kendi genlerinden korktu. Birde erkek diye tabir edilen bir ırk vardı. Erkek ırkı homo sapiens ırkına saygısından çok fazla gelişmedi. Özellikle Türkiye’de. Fazlasıyla içinde hayvansı güdü taşıyan bu  ırk , bazı kelime oyunlarıyla Tanrı’yı kandırmaya çalıştı ama başaramadı. Bundan sonra ki aşamada erkek ırkının kullandığı bu kelimeleri bir bir inceleyeceğiz.

Kelime ve açıklaması şeklinde verilecektir.  

14 Ağustos 2014 Perşembe

- BAK KIZIM -



Bak kızım şuraya yazıyorum
Hayır, öyle bakma
Böyle de değil
Nasıl tarif etsem ki;
Hani bir kuşun rüzgârı kanadının altına alıp,
Süzülüp gittiği o an var ya
Süzülüp gözünü tek bir noktaya sabitlemesi var ya
Hani gözünün ferinin gittiği o an var ya

Bak kızım..
Süslü cümlelerim kendimedir benim
Vedam pistir
Çarpar..
Sızlatır…
Kaldıramayacağın hoşçakalları deme
Bak kızım son kez diyorum
Al şunu kokunu ciğerimden
Her nefes alışımda burnumu sızlatan
Ciğerimi siroza doğru yakan
Şu bebek,
Biraz menekşe kokunu al git..

Bak kızım..
Gitme diyorsam eğer
Ya da git..
Ya da dur…
Gitme kızım.
Gideceksen de şu gülüşünü al
Az biraz, hatta yarım bıraktığın bu buseyi de.
Hatta ve hatta
Atlas pasajında gülümsediğin
Ve o sol gamzene beni gömdüğün
O yarım çukurunu da
Ya al git
Ya da oraya göm beni

Bak kızım..
Dur dur..
Hazırlıksız yakalandım
Görmeye hazır değilmişim meğer gözlerini
Bakma dedim ama..
Bak kızım;
Son kez sevişsin gözbebeklerimiz
Bakma dedim ama..
Bak kızım;
Son kez ruhumu emanet edeyim sana..
Bak dedim ama;
Bakma kızım
Ben ne rüzgârım
Ne serçe
Öyle bir yer ki bu
Bir yanım menekşe
Bir yanım keşke..

t.yazıcı
13 Ağustos
thy iç hatlar gidiş
23:19
bir vedaya şahitlik ederken

10 Ağustos 2014 Pazar

Konuk Yazar olduum

Değerli blog arkadaşım, sözleriyle ve duruşuyla her zaman saygımı kazanmış olan sevgili Zeugma bloğunda konuk yazarlık bölümü açtı. Sanırım ilk misafiri ben oldum. Bu yüzden çok mutlu ve heyecanlıyım. Ufak tatilim sırasında yazdığım bir şiirimi paylaştım , umarım sizler de beğenirsiniz :)
Kendisine de bir kez daha teşekkür ediyorum.
Şiirin bir ismi yok , o yüzden isimsiz şiir dedim.


Gökyüzüm demeliyim sana
Tozum..
Toprağım…
Rüzgârım demeliyim sana
Belki bir çiçek ismini yakıştırmalıyım suretine
Papatyam desem..
Bir şiir tadında sanki her yaprağı
Ben yaprak olsaydım çiçek olmak istemezdim.
Ben çiçek olsam..
Ya da olmayayım…
Bir çiçeğin kederi solmaktır sanki
Ben şiir olsaydım da solardım
Bu kadar kafiye
Bunca acı..
Ver deseydim sana
Verir miydin,
Bir uyak , bir sitem
Ben şiir olsaydım
Ya da olmayayım.
Bir çiçek olsam
Adım gökyüzü olsun isterdim
Toprak koksun isterdim sevdam..
Bir çocuk görüyorum solumda
Solumda olmasaydı belki görmezdim
Ben zaten çoğu şeyi göremiyorum
Gelenler..
Gidenler..
Ben çocuk olsaydım soluma gelmezdim
Solumda her gördüğüm / gördüklerim
Yakıp gitti canımı
Ben olsaydım beni yakmazdım..
Ama beni hep yaktılar…
Beni yakanlara gül vermek isterdim
Gül olsaydım ben,
Dikensiz olurdum herhalde
Uf!
Elime battı..

t.yazıcı
28 Temmuz Pazartesi
21:07.2014
Altınoluk

7 Ağustos 2014 Perşembe

Yaz Kızım : Yazarın tımarhaneye sevkine..




Ben bazen saçmalıyorum..
Güneşin en tepede olduğu zamanlarda kel kafamla dışarıda dolaşıyorum. Dolaşsam iyi , bazen iş yapıyorum. İş yapsam iyi bazen güneşi unutup dalıp gidiyorum. Eve geliyorum ben bazen. Vay amına koyim diyorum , kafam sikildi sıcaktan. Ben bazen saçmalıyorum. Kafamın sikilmesi nasıl bir duygu bilmiyorum. Bilmediğim için nasıl sikilebilirliğini düşünmek için zaman harcıyorum. Çok sıcakta kaldığım zaman ayran içiyorum. Ayranı çalkalamıyorum bazen ben. Çalkalamayınca ne oluyor hiç bilmiyorum. Ayranı çalkalamasan ne olur diye soruyorum gogula. Gogul saçmalama diyor ama ben bu aralar çok saçmalıyorum. Devamlı yanlış iett’ye binmek gibi bir kabiliyetim varmış benim. Bazen neden böyle bir kabiliyetim var onu düşünüyorum. Ben bazen düşünüyorum bazı şeyleri. Neden bu kadar unutkanım diyorum. Çalkalamadığım ayran geliyor aklıma susuyorum.. Ben bazen geçmişe dönmek istiyorum. Geçmişe dönerek ‘hava gavurun amı gibi yanıyor ha’ deyimini günümüze uygulayan kişiyi bulup sorgulamak istiyorum. Hayatımı sorguladığım zaman çok saçmalıyorum. Çünkü işin içinden çıkamıyorum. İşin içinden çıkamadığım şeyler canımı sıkıyor.Üzülüyorum.

Ben bazen saçmalıyorum..
Evde yalnız kaldığım zaman huzursuz oluyorum. Ben huzursuz olduğum zaman da saçmalıyorum. Klimanın karşısında serinlenirken üzülüyorum. Klimanın zararlarını bilmiyorum. Klimanın zararlarını bilmediğim için üzülüyorum. Üzülmemek için gogula girip ‘klimanın zararları nedir’ diye soruyorum. Bana ‘saçmalama’ diyor. ‘Klimanın zararlarını bilsem saçmalamam’ diyorum  hak veriyor. Ben evde yalnız kaldım mı saçmalıyorum. Sesli müzik dinleyip şekilden şekle giriyorum. Her masturbasyon deneyişimde utanıyorum. Ben masturbasyon sırasında çok saçmalıyorum. Saçmaladığım zaman utanıyorum. Sağ elimle göz göze gelince çekiniyorum.  Sağ elimle göz göze gelmesem çekinmem mi acaba diye düşünüp zaman kaybediyorum. Ben kaybedilen zamanları saçma buluyorum. Yirmi altı yıl sonra çekilen otuzbirin hesabını sormak için gogula giriyorum. ‘Bunu mu demek istediniz’ deyip sağ el fotosu koyuyor.Üzülüyorum.

Ben bazen saçmalıyorum..
Bir beklenti içerisindeyim hep. Neyi beklediğimi bilsem belki saçmalamam. Bir yerlerde bir bekleyenim varmış gibi hissediyorum. Ben bir şeyler hissedince genelde saçmalıyorum. Saçmalamamak istediğim zaman bir şeyler yazıyorum. Ben bir şeyler yazmasaydım delirmezdim. Yaza yaza delirdim ben. Delirmek isteseydim yazardım. Ama istemedim. O halde niye yazdım.Bilmiyorum.Üzülüyorum..

 #okitapbirgünbitecek